PKK DOSYASI : ABD’de bizdekinin iki katı PKK analisti var

Sokaktaki İnsan - image003

Sokaktaki İnsan

Tunca Bengin

Kızılay’daki katliamın ardından yine “istihbarat zafiyeti” tartışılıyor. Tıpkı Merasim Sokak ve Gar’da yaşananlar sonrasında olduğu gibi… Doğru, terör eylemlerine karşı en güçlü silah istihbarat. Yani örgütü, teröristi harekete geçmeden duyum almak ve çökertmek. Üstelik de bu canlı bomba ya da intihar eylemcisiyse. Yoksa son noktada alınan polisiye önlemlerle bunu engellemek mümkün değil. Geçmişte bunun başarılı örneklerine tanık olduk, bugün de çok sayıda olay önlendi deniliyor ama Ankara’da son beş ayda meydana gelen üç olayda gördük ki “endişeyle beklenen eylemlere” bile müdahalede ciddi sorun yaşanıyor. O nedenle de istihbarat teşkilatının yetersizliğine yönelik eleştiriler dorukta. Dün bu konuyu bizde Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı İsmail Hakkı Pekin ve MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’e sorduk. Biri teşkilatın yeniden yapılandırılması, diğeri operasyonel önlemlerle birlikte siyasi çözümler üretilmesi gerektiğini söyledi. İşte anlattıkları:
İsmail Hakkı Pekin: Dünyanın her yerinde iç istihbarat İKK (İstihbarata Karşı Koyma) ve güvenliktir. Bizim istihbarat teşkilatı hem içle hem dışla uğraşıyor. Personel itibarıyla da ne nitelik ne de nicelik yönünden yeterli değil. Aynı durum askeri istihbarat için de geçerli. İKK Güvenlik Dairesi var ama sahada çalışacak adamları yok.

2007 yılında İstihbarat Başkanlığı’na getirildiğimde verilen görev, teşkilatı yeniden düzenlemekti. 50 ülke dolaştım. Dünyanın her yeriyle ilgili bilgiler, insansız hava araçlarının çektiği fotoğrafların gittiği ABD’nin Analiz Merkezi’nin sadece PKK bölümünde 50 kişi vardı. Dört sene istihbarat başkanlığı yaptım, bizde PKK üzerine çalışanların sayısı 20-25 kişiydi. Türkiye bu konularda yeteri kadar hem sahada haber toplayamıyor hem de topladığı haberleri düzgün analiz edecek bir kadrosu yok.
Cevat Öneş: Çok ciddi bir terörist saldırısıyla karşı karşıyayız. PKK’nın son zamanlarda ortaya koyduğu hatta canlı bomba intihar eylemcisinin de içinde bulunduğu bomba yüklü araçlarla kör teröre yönelmesi yeni bir aşama ve çok riskli bir durum. Kör terör Afganistan, Pakistan, Irak ya da Suriye’de gördüğümüz eylemler tipi.

Böylesine olaylar oluyorsa şüphesiz istihbarat güvenlik zafiyeti vardır. Tabii ki istihbarat, güvenlik kuruluşları tartışılacaktır ama bu meseleyi siyasetin çözümleyici varlığı veya yokluğu çerçevesinde bir bütünlük içinde analiz etmek gerekir. Meselenin sadece istihbarat ya da kontrterör, terör örgütü liderlerinin öldürülmesi gibi dar çerçevede olaya bakan bir durum olmadığını söylemek istiyorum.

Türkiye büyük bir ülke, terör örgütleriyle mukayese edemeyiz. Sadece gereğini yerine getiremezsek, çözümleyici siyasetler üretemezsek Türkiye bedel öder, sorunların çözümü gecikir. Yoksa Türkiye’yi kimse parçalayamaz.

Siyasi itibar için ‘o yasa’ şart

Hafta başı “haziranda vizesiz Avrupa” söylemlerinin gerçekleşmesi için Meclis’ten geçirilmesi gereken 9 kanun arasında yer alan Siyasi Etik, yani milletvekillerinin neler yapıp yapamayacaklarını öngören yasa tasarısı konusunda yaşanabilecek sıkıntılara değinmiştik. Çünkü bu tasarı Hüsamettin Cindoruk’un TBMM Başkanlığı döneminden (1991-1995) başlayarak hemen her dönem gündeme gelmiş ama sonrasında rafa kalkmıştı. Bunun son örneği de 24. dönemde yaşanmış, dönemin TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in çağrısı üzerine Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin (AKP, CHP, MHP, HDP) katılımıyla kurulan komisyonun “oybirliğiyle” hazırladığı (29 Kasım 2012) ve içinde bir kanun teklifini de barındıran rapordan sonuç çıkmamıştı. Yani vekiller yine istiyor görünüp “olmaz” demişlerdi. Niyesini sorduğumuz komisyon üyeleri de AKP’yi adres göstermişlerdi…

Bu yazımız üzerine Cemil Çiçek aradı. Sözlerine “Biz siyaset olarak her şeyi çok konuşuyoruz da hiçbir şey yapmıyoruz, sıkıntı orada” diye başladı, sonrasında da “Herkes birbirinin üstüne atıyor” diyerek şöyle devam etti:

“Ben milletvekilinin statüsüyle ilgili dört partiyle mutabık kalarak o yasa teklifini verdim. Bu belki de parlamento tarihimizde Meclis Başkanı’nın ilk defa verdiği bir teklifti. Üstelik teklif ettiğim metinde beni ilgilendiren hiçbir konu da yoktu. Çıkacak etik yasayla bağdaşmayacak faaliyetleri olanların tereddütlerini gidermek için de ‘bu yasayı çıkaralım, yürürlüğünü 2015’teki parlamentoya yani 7 Haziran’a bırakalım, herkes neler yapamayacağını bilerek aday olsun ya da kendi vaziyetini ona göre ayarlar’ dedim. Ama söz veren partiler cayınca ortada kaldı.”

AB istese de istemese de “siyasi itibar” açısından bu yasanın çıkması gerektiğine dikkat çeken Çiçek’in, “Vizesiz Avrupa için öngörülen iki aylık sürede çıkar mı?” sorumuza verdiği yanıt ise şu oldu:

“Hazırlık yapıldı, uzun süre çalışıldı. Sıfırdan başlanacak değil. Şu an yasayı hazırlayanlardan hiç kimse yok ama temsil ettikleri aynı dört parti Meclis’te. Bunu yapabilirler. Yasa çıkar, yürürlük tarihi için de örneğin Mart 2017 gibi makul bir süre bırakılır. Üzerimizdeki bu gölgenin kalkması gerekiyor. Zaten AB’de hemen çıkarın, yarın sabah uygulayın demiyor.”

Özetle, bu yasa tasarısıyla ilgili bugün geldiğimiz noktada istemek açısından değişiklik yok. Kararlılık konusundaki samimiyeti ise bekleyip göreceğiz…


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir