Şunu biliyoruz:
PKK’nın terör eylemlerinde canlı bomba kullandığı unutturulmuştu.
PKK’nın canlı bombaları eğittiği “Ölümsüzler Taburu” unutturulmuştu.
Özellikle “Kobani Direnişi” propagandasıyla sunulan “laik Kürt kadın gerillalar” imajı dünya medyasının gündemindeydi!
Oysa hep yazdık:
Zeynep Kınacı dedik…
Leyla Kaplan dedik…
Güler Otaç dedik….
Fatma Özen dedik…
Hüsniye Oruç dedik…
Hamdiye Kapan dedik…
Maral Maymak dedik…
Semiha Kılıç dedik…
PKK 1996-1999 yılları arasında bu kadın canlı bombaları kullandı.
17 yıl sonra yine PKK’lı bir kadın canlı bomba
ortaya çıktı.
Farkı var:
Sadece askeri değil…
Sadece polisi değil…
“Laik Kürt kadın gerillalar” sivilleri hedef alıyor artık.
Bu “kör terörü” nasıl değerlendirmek gerekiyor?
PKK böylesine bir taktik hatayı neden yapıyor?
Sivilleri katleden canlı bomba terörü, dünyada tiksintiyle karşılanırken PKK, IŞİD olmayı neden göze alıyor?
Dünyanın gözünde; “laik kadın gerilladan”, masum sivilleri öldüren “terörist kadın canlı bombaya” tekrar dönüşmelerine ne sebep oluyor?
İlk görünen şu:
Sivilleri öldüren bu canlı bombalar, -sürekli “Kürt halkının temsilcisi” diye- pompalanan PKK’nın dünyadaki “itibarını” havaya uçurdu.
PKK’yı sivilleri öldüren bu taktiksel hataya ne sürüklüyor?
Birincil neden, panik!
Kadrolarını şehirlere yığıp halk ayaklanması yapacağını planlayan PKK başarısız oldu.
Kitle desteği bulamadı.
Şehir yapılanmalarının biçilmesine engel olamadı.
Bunlar sonucu moral kaybına uğrayan PKK kadroları panikledi.
Sivillere yönelik katliam öncelikle bu panik sonucudur…
Bu da PKK’nın sadece halk tabanını-militanlarını değil, psikolojik savaşı da kaybettiğini gösteriyor.
Başka?..
PKK’lı lejyoner
PKK; Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’de düşük yoğunluklu savaş konusunda IŞİD’ten çok şey öğrendi. Örneğin, canlı bombaların örgütlenme meselesi. Şunu demek istiyorum:
-IŞİD gibi- PKK terör hücreleri de, “merkeze” piramit tipi yapılanmayla bağlı değil. Hücreler; eylemlere kendileri karar veriyor ve kendileri gerçekleştiriyor.
“Merkezdeki” Kandil, terör eylemini televizyondan öğreniyor!
Ancak…
Bu örgütlenme biçimi -tıpkı IŞİD de olduğu gibi- şu duruma sebep oluyor; “kimin eli kimin cebinde” belli olmuyor!
İstihbarat servisleri bu tür hücrelere sızdıklarında yapıyı istedikleri gibi kullanabiliyor. Örneğin… Suriye ve İran gibi ülkelerin ajanlarının PKK içine sızdıkları sır değil. O halde…
Şunu sorabiliriz:
Ankara’yı kana bulayan “PKK hücresini” harekete geçiren güç var mıdır?
Ankara bombaları ilk bakışta; Sur- Cizre vs. çatışmalarına cevap verme gibi gözükse de, “alt metinde” bu terörün Türkiye’yi istikrarsızlaştırmak isteyenlerin “işine” geldiği bilinmektedir.
Dediklerimi açmalıyım:
Burası Ortadoğu’dur. İllegal örgütlerde her milletten “savaşçı” vardır!
Adı, Günter Helsten.
Alman’dı. Kiralık-paralı askerdi/lejyonerdi. Yugoslavya, Kongo ve Sierra Leone’de savaştı.
Bu şubat ayı başında “PYD saflarında” savaşırken öldü! Kod adı, “Rüstem Cudi” idi. Güya “Kürt direnişinden etkilenip Kobane’ye gelmişti!”
Evet, bölgede kimin eli kimin cebinde belli değil…
Canlı bombanın üzerindeki kimi ülkelerin “parmak izi” olması şaşırtıcı olmaz!
Çok boyutlu bakmak zorundayız…
“Miyop AKP”
Anlamak için bilmek zorundayız.
PKK’lı Murat Karayılan, yazdığı “Bir Savaşın Anatomisi/ Kürdistan’da Askeri Çizgi” kitabında şöyle diyor:
“Önder Apo’nun ‘isyan ve silahlı mücadele gibi çok büyük olaylara ve sonuçlara yol açan eylemlilikler karşısında bin düşünüp, bir yapmak gerekir’ sözleriyle dile getirdiği gibi, halk savaşı sanatı bir ateştir, onunla oynamamak gerekir, eğer bilinçsiz oynanırsa insanı yakabilir… Davanın tümü kaybedilme riskiyle karşı karşıya kalır.” (s: 421)
Bu satırları okuduktan sonra, Sur-Cizre ve ardından PKK canlı bombalarının sivilleri hedef almasını nasıl yorumlamak gerekiyor?
“Bin kez düşündükleri” ve “bir kez yaptıkları” bu mudur?
PKK adına “bin kez” düşünen başka merkezler vardır. Çünkü… PKK’nın -kendi açılarından- sivilleri katledecek akıllı tek sebepleri yoktur. PKK bu eylem çizgisiyle yolun sonuna geldiğini görmez mi?
Biliyoruz ki… PKK, Türkiye’nin iç meselesi değildir. İmralı’dan Kandil’e söyledikleri de buydu; PKK’yı uluslararası bir mesele haline getirmek! Batı medyası desteğiyle bunu başardılar. “IŞİD’e karşı savaşan laik Kürt kadın gerilla” imajı Batı kamuoyunda hep takdir gördü.
Peki ya şimdi?.. Şimdi Batı kamuoyunun kafasında olan soru şudur:
PKK’lı kadın canlı bombanın, IŞİD canlı bombalarından ne farkı var?
– Her ikisi de teröre başvuruyor.
– Her ikisi de masum sivilleri hedef alıyor.
Sebep ne olursa olsun, PKK’nın bu hataları sonunun başlangıcı gibi yorumlanabilir.
Baksanıza dünyayı Sur-Cizre diye ayağa kaldırdılar. Ama sonuçta…
PKK canlı bombaları, Türk devletinin Sur-Cizre gibi yerlerdeki mücadelesinin zorunluluğunu ve haklılığını dünyaya ispatladı.
Psikolojik üstünlük Türk devletine geçti…
Fakat, ileriyi göremeyen “miyop AKP iktidarının” bunu değerlendirebileceğini hiç sanmıyorum. Asıl sorunumuz budur…
Yazıları posta kutunda oku