NECDET BULUZ
Ankara Kızılay’da meydana gelen son bombalı saldırı, güvenliğimizin ne kadar sağlam olup olmadığını bir kez daha ortaya koydu. Terör denilen beladan korkmamamız gerektiğini biliyoruz, buna meydan da okuyabilmeliyiz. Ancak, bunun olabilmesi için milletin can güvenliğinin korunması ve sağlanması geliyor.
Şimdi bir kampanya başlatıldı,” Korkmuyoruz” adı altında başlatılan bu kampanyayı yerinde buluyor ve destekliyoruz. Terörü kader olarak görmememiz gerekiyor. Katliamlara ve bombalara alışık olmayacağız. Daha açık bir ifade ile terörle birlikte yaşamayacağız ve buna alışmayacağız.
Korkmamak ve meydan okuyabilmek için de güvende olmamız gerekiyor.
Ankara gibi sıkı korunan, istihbarat ve polislerin yoğun olduğu bir kentte, son 5 ay içinde 3 bombalı saldırı gerçekleştiriliyorsa, burada güvenlikten söz edemeyiz. Hem de Başkentin kalbi vuruluyor, yüzlerce insan ölüyor ve yaralanıyor. Bunun ortaya koyduğu dehşet, endişe ve korkuyu bu şekilde üzerimizden atmamız mümkün olabilir mi? O nedenle de “Ankara güvenliği çöktü” deniliyor.
Zaten terör örgütlerinin hedefi korku ve endişe yaratmaktır. Eğer, istihbarat zafiyeti olur, güvenli konusunda çatlaklar meydana gelirse teröristler buraları rahatlıkla kullanırlar. Ankara saldırılarında istihbarat zafiyeti ve güvenlik konusundaki çatlakların da olabileceği ortaya çıktı.
Çünkü saldırı öncesinde MİT başta olmak üzere TSK ve emniyet istihbarat birimlerince Başkent’te böyle bir saldırı olabileceği söylenmiş ve tedbir alınması istenmişti. Olaydan hemen önce Amerikan Büyükelçiliği de personeline bir duyuru yapmış bu konuda uyarılarda bulunuştu. Tüm bu uyarılara rağmen canlı bomba araçlarının Ankara’nın kalbine kadar gelmesi ve patlatılması düşündürücü değil mi?
Bir de bazı kesimlerden yükselen sesler var. “Terörle yaşamaya alışmamız gerekir” deniliyor. Biz, bu görüşün tamamen karşısındayız. Terörle yaşamaya mecbur da değiliz, alışmak zorunda da değiliz.
Geçmişte de bu tür terör olayları yaşadık. Özellikle kalabalıkların yoğun olduğu AVM’ler, metro ve duraklarda, istasyonlarda gerekli güvenlik önlemleri alınmıştı. Sonra gevşetildi. Kalıcı olması gerekir. Terörün nerede, ne zaman meydana geleceği bilinmez. Teröristler zayıf gördükler, her noktadan saldırı yapabilirler.
Şimdi Ankara’daki son saldırıdan sonra da özellikle panik havası yaratılmaya çalışılıyor. AVM’lere, metrolara, Kalabalık yerlere fazla gidilmemesi çağrısı yapılıyor.
Böylesine bir ortam sosyal yaşantımızı etkileyecektir.
Nitekim bundan en büyük zararı da esnafın göreceğini söyleyebiliriz. Esnaf da bunu gördüğü için, böylesine bir panik havasının yaratılmasından rahatsız.
Terör olaylarının ekonomimize büyük zarar verdiğini ve ekonomiyi vurduğunu da söylemliyiz. Her patlamanın ardından o bölgede bulunan esnaf büyük zararlara uğruyor. İşyerleri harabeye dönüyor. Halkın korku nedeni ile dışarıya çıkmaması da işin tuzu biberi oluyor.
O halde yapılması gereken, öncelikle güvenlik önlemlerinin artırılması olmalıdır.
Eğer, halkımız kendisini güvende görürse sokağa çıkmaktan, AVM’lere gitmekten, kalabalık yerlerde dolaşmaktan çekinmez ve korkmaz. O zaman da panik havası dağılır. Terörden ve teröristlerden korkmama ve buna meydan okuma daha rayına oturmuş olur.
Halkımızın güvenliğinin olmadığı bir yere, dışarıdan konuk ya da turist gelir mi? Türkiye’nin imajı sarsılmaz mı? Ülkemiz sürekli savaş halindeki, teröristlerin cirit attığı bir Ortadoğu görünümünde sergilenmez mi?
Biz, üzerimizdeki bu kötü imajı ve oynanmakta olan oyunu milletçe birlik ve bütünlük içinde bozmak durumundayız.
Devletimizin yapacağı ilk ve en önemli iş, vatandaşın güvenliğini sağlamak olmalıdır.
Terör belasından korunmak ve kurtulmak için bizi yönetenlerin de şapkalarını önlerine koyup düşünmesi gerekiyor. Varsa hatalar ve eksiklikler masaya yatırılmalı ve onarılmalıdır. Ciddi çalışma yapılması, istihbaratı güçlendirme ve uluslar arası işbirliğinin artırılması gerekmektedir.
Terörle mücadelede başarılı olmak istiyorsak, dostlarımızın sayısını artırmak, düşmanlarımızın sayısını azaltmak durumundayız. Kin, nefret, sinirlilik halinden de uzak durmalıyız. Sağduyulu hareket bu mücadele için gereklidir.
Bir başka önemli konu da Türkiye’nin demokrasi anlayışını değiştirmesi ve yükseltmesidir. Ortadoğulaşan bir Türkiye imajını yıkıp, Avrupa standartlarına ayak uydurmaya çalışan bir Türkiye olarak ortaya çıkmak terörle mücadelede önümüzü daha da açacaktır. Bunlar aynı zamanda içteki huzur ortamımız için de önemlidir.
Yaşanan terör olaylarının uluslar arası boyutta olduğunu artık görmemiz ve çalışmalarımızı da bu yönde yoğunlaştırmamız gerekiyor. Her terör olayından sonra bunu kınama ve lanetleme ile de bir sonuç alınmayacağını da biliniyor. Bugüne kadar teröre karşı yapılan çok sert açıklamalardan bir fayda elde edildi mi?
Bundan sonra özellikle kalabalık yerlerde, AVM’lerde, metrolarda, duraklarda ve okullarda güvenlik önlemleri artırılacak. Bu yönde yoğun çalışma yapılıyor. Yazımızın başında da değindiğimiz gibi bu önlemler artık kalıcı olmalıdır. “Terör bitti, gevşetilsin” gibi bir yanılgıya düşülmemelidir.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın