Amerikan yazılımıyla uçan ve onu kullanarak savaşacak uçaklarımız olduğu gibi bugünkü iç ve dış politikamızı yürüten, Amerikan yazılımıyla işleyen bir meclisimiz de var.
Erdoğan “ABD’ye, kafa tuttu, rest çekti”, “ABD böyle karşılık verdi” şeklinde “imal edilmiş” haberlerle devamlı toplumun gazı alınıyor.
Gerçek ise, 2015 sonunda 410 milyar doları aşmış dış borcun alacaklılarının her dediğini harfiyen yapmayan iktidarın bir gün bile yaşayamayacağı.
Üstelik 734 milyar Türk Lirası tutan iç borcu da kimlerden aldığımızın etraflı bir dökümü Hazine sitesinde verilmiyor. Hani o “yatırım” adı altında dışarıdan gelen “sıcak para” var ya, işte o burada “dinleniyor”. Sahipleri, istedikleri anda ellerindeki bonoları kırdırarak ekonomik kaos yaratabilirler.
Mustafa Kemal, 1923 İzmir İktisat Kongresinde, bugün yaşadığımızı ve yarın başımıza gelecekleri tek tek açıklamıştı.
Biz duymamazlıktan geldik; “yok canım, bize bir şey olmaz” diyerek bugüne geldik.
Bağımsızlığımız tamamen elden gitmek üzere.
Uyanalım, Atatürk’ün emanetine, Türkiye Cumhuriyeti’ne sahip çıkalım…
“İç unsurlar korumaya güçlerinin yettiği iç teşkilâtlarına dayanarak, dışarının daima kışkırtmasına ve yardımına sığınarak devletin ve aslî unsurunun yok edilmesiyle siyasî bir varlık olmak için çalışmaktan geri durmadılar.
Yabancılar bir taraftan iç unsurları kışkırtıyorlardı; diğer taraftan da kendileri Osmanlı devletinin iç işlerine karışıyorlar ve her karışmada da yine devlet ve milletin aleyhine olmak üzere yeni yeni birtakım ayrıcalıklar, haklar alıyorlardı. Bu devamlı problemler altında zaten fakir düşmüş olan anayurtta, ana unsur devlete verebilecek parayı güç hazırlıyordu.
Hâlbuki taç sahipleri yöneticiler, Saraylar, Babıâliler mutlaka büyük gösterişe, şana sahip olabilmek için, onu devam ettirebilmek, zevk ve tutkularını sağlayabilmek için her ne pahasına olursa olsun, bu parayı hazırlamak çaresine düşmüşlerdir.
O çareler de, borçlanmalar oldu. O kadar çok borçlanmalar yapıyorlardı, o kadar kötü şartlar içinde borçlanmalar yapılıyordu ki, bunların faizleri de ödenemedi. En sonunda bir gün Osmanlı Devletinin iflâsına karar verdiler. Maliye işleri hemen kontrol altına alınmış ve başımıza genel borçlar belâsı çökmüş bulunuyordu.
…
Arkadaşlar, şahsî saltanatta her konuya taç sahiplerinin arzusu, iradesi ve amacı hâkimdir. Söz konusu olan yalnız odur.
Milletin amaçları, arzuları, ihtiyaçları söz konusu olmaktan çok uzaktır. Bütün millet istekleri ve dileklerini bırakmış bulunuyordu.
Çünkü taç sahipleri kendilerini Allah tarafından gönderilmiş bir kişi sayarlardı. Bir de onların etrafını alan çıkarcılar vardı. Onlar da padişahların fikirleri ve anlayışları ile dolu olarak ve padişahın bu arzusunu bir kutsal ve bir Kur’an gereği gibi herkese kabul ettirirlerdi.
Bu gayet koyu ve sürekli etkilemeler karşısında gerçekten bir gün bütün halk bu arzu ve iradelerin yapılması gereken ve kayıtsız şartsız gereken kutsal emirler gibi olduğuna inanmış olurlardı.
Böyle idare ve hâkimiyete rıza gösteren bir milletin sonu elbette felâkettir, elbette uğursuzluktur. Arkadaşlar! Son anlattığım noktada artık Osmanlı Devleti gerçekte ve fiili olarak bağımsızlıktan mahrum bir duruma getirilmişti.”
Gazi Mustafa Kemâl Atatürk
Erkan Güçiz
erkanguciz@gmail.com
Güncel Meeydan