NECDET BULUZ
Suriye’deki çatışmalar ve derinleşen sığınmacı krizine çare arayan Avrupa’nın en büyük hedefi, Türkiye’yi mülteci kampına çevirmektir. Bugün, eğer AB ülkeleri sırtımızı sıvazlıyor, ayağımıza kadar geliyor ve bizim için bazı yumuşama mesajları veriyorlarsa bunu bizi çok sevdikleri ve korudukları için yapmıyor.
AB Liderlerinin Başbakan Davutoğlu ile yeniden masaya oturup, el sıkışması ve 3+3 milyar Euro’luk bir yardım talebinde bulunmaları ile başlayan Haziran ayında vizesiz Avrupa seyahat vaatleri belki ilk bakışta çekici gelebilir. Tamam, para verecekler ve bu sığınmacılar için harcanacak, ayrıca kuruşuna kadar da denetleyecekler, buna bir diyeceğimiz yoktur.
Yeter mi? Hayır.
Bize göre onur kırıcı, küçük düşürücü bir girişimdir.
Batı, sığınmacı konusuna vicdanları yaralamayacak, insanlığı ön plana çıkaracak çözümler bulma yerine, Türkiye’yi ikna etmek için zirve toplayıp, bu işi para ile bitirme yolunu seçmiştir. Bu nedenle bunu biz insanlık ayıbı olarak değerlendiriyoruz.
Avrupa kapılarına 1 milyona yakın sığınmacı dayandı. Bu sığınmacıları kabul etmiyorlar. “Daha da gelmesin, gelenleri de siz iade edelim” deniliyor. Daha sıkı önlem alınması isteniliyor. Başkanlar güzergâhını da kapattılar. Bugüne kadar 3 milyona yakın sığınmacıya ev sahipliği yapan Türkiye’nin bu yüküne yeni yüklerin eklenmesi de alınacak bu önlemlerle gündeme gelmiş bulunuyor.
Sözü uzatmaya gerek görmüyoruz:
Sığınmacı sorunu Türkiye’nin üzerine yıkıldı.
Ülkemiz adeta toplama kampı haline dönüştürülüyor.
Verecekleri para ve Avrupa’ya vizesiz girmemizi sağlayacakları vaatleri ile de bizi adeta teslim almaya çalışıyorlar.
Açık söylemek gerekirse biz Avrupa’ya inanmıyor ve güvenmiyoruz. Daha önce birçok konuda Avrupa ile masaya oturduk. Hiçbir sorunumuzu çözmediler, verdikleri hiçbir sözü yerine getirmediler. Üstelik bizi daha da sıkıntıya sokan istekleri ile bunalttılar. AB üyeliği için yıllardır kapılarında süründürmüyorlar mı?
Her verdikleri sözün yerine getirilmesini istediğimizde önümüze yeni istekler getirmiyorlar mı?
Şimdi, sığınmacı konusunda da önümüze yeni faturalar konulacaktır, bundan eminiz.
Nitekim Başbakan Davutoğlu ve AB üyesi ülkelerin yaptığı son toplantıda alınan Avrupa’ya vizesiz seyahat konusunda hemen mızıkçılık yapmaya başladılar. AB’den aykırı seslerin yükselmeye başladığını görüyoruz.
Fransa Cumhurbaşkanı Hollande, yaptığı açıklamada “Kriterlerin sağlanması halinde Türklere karşı vize muafiyeti Haziran’da kalkabilir. Bunun üzerinde durduk ve çalışma yapacağız. Ancak, önümüzde çok kritik daha 72 tane kriter var, bunların yerine getirilmesi gerekiyor” diyor.
Bunun anlamı “Daha heveslenmeyin, sorunlar çıkacak” demektir.
Daha açık ve net buna açıklık getirelim:
AB ile önümüzdeki 72 kriter masaya getirilecek. Bunların yerine getirilmesi istenilecek. Yerine getirip getirmediğimiz kontrol ve rapor edilip, AB’de tartışılacak.
Diyelim ki herhangi bir konuda pürüz çıktı “Bunu yerine getirmediniz” denilecek.
İstedikleri bir ya da birden fazla kriterin yerine getirilmemiş olması vize muafiyetinin de devreye girmemesi demek olacak.
Neyse diyelim ki önümüze konulan 72 kriterin tamamını yerine getirdik. Ondan sonra ne olacak? AB üyesi 28 ülkenin tamamı vizenin kalkması yolunda oy kullanacak. Hepsi “evet” demek zorunda. Bir ülke bile “hayır” derse yine vize muafiyeti kalkmamış olacak. Örneğin Rumlar bu konuda direnip, Kıbrıs konusunu gündeme getirebilirler.
Zirvenin yapıldığı gün İtalya Başbakanı Matteo, basına bir açıklamada bulup, Türkiye’deki basın özgürlüğüne değinip, “Eğer basın özgürlüğü konusunda beklenen adımlar atılmaz ise, herhangi bir anlaşmayı veto edeceğiz” demiş.
Daha şimdiden mızıkçılık yapmaya başlayan bu ülkeler, kriterlerin masaya yatırılmasından sonra ortaya daha ne gibi çözümsüzlükler getirecekler bunları görmemek için kör mü olmak gerekiyor?
Hepsinin şu andaki derdi, kapılarına sığınmacıların dayanmamasıdır. Keyiflerinin bozulmasını istemiyorlar. Her konuda her tarafa insanlık dersi vermeye çalışıyorlar ama sığınmacılar konusunda insanlıktan uzaklaşıyorlar, vicdanları yaralayan adımlar atıyorlar.
Biz, bütün bu nedenlerden dolayı Avrupa’ya güvenmiyor ve inanmıyoruz. Hele vize muafiyetini hayal gibi görmekteyiz. Temennimiz, bütün bu konularda yanılmış olmamızdır. Yine temennimiz, Türkiye’nin yaptıklarının doğru olmasıdır. Yazdığımız bu yazıda yanılmayı çok istediğimizin de altını çizelim.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz