AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması, anlaşma ile yasadışı yollarla AB ülkelerine giden veya bu ülkelerde bulundukları sırada yasadışı duruma düşen Türkiye üzerinden Anlaşma’ya taraf diğer ülkelere geçiş yapmış üçüncü ülke vatandaşlarının Türkiye’ye gönderilmesini düzenler. Bu anlaşmalar, bir ülkede yasadışı olarak bulunan kişilerin anlaşma yapılmış kaynak ülkeye veya en son transit geçiş yaptıkları ülkeye geri gönderilmesini kapsar.
Geri Kabul Anlaşması Haziran ayında yürürlüğe girecek, böylece Türkiye siyasi sığınmacılara geçici koruma sağlayacak, geriye kalanları geldikleri ülkeler ile geri kabul anlaşmaları imzalayarak geri gönderecektir. Sürecin sonunda vizeler kalkabilecektir.
Anlaşma sonucunda Türk vatandaşlarına uygulanan vizelerin kaldırılacağını, Paris OECD Büyükelçiliğimizde bir dönem birlikte çalıştığımız AB Bakanı Volkan Bozkır Eskişehir ziyaretinde açıklamıştır.
29 Kasım’da yapılan AB-Türkiye Zirvesi’nde, Türkiye’nin Geri Kabul Anlaşması dahil belirlenen şartları yerine getirmesi durumunda Türk vatandaşları için vizelerin Ekim 2016’da kaldırılması karara bağlanmıştı.
Daha önce bu köşede yazdığım gibi 2016 yılında vizelerin kalkması mümkün değildir.
Çünkü, Geri Kabul Anlaşması’nı uygulamak, Türkiye’ye taşıyamayacağı bir siyasi ve ekonomik yük getirecektir. Nitekim geçen hafta Anlaşma gereği Avrupa ülkelerine gitmek isterken Yunanistan’da yakalanan sığınmacılar Türkiye’ye iade edilmeye başlanmıştır. Kipi ve İpsala arasındaki tampon bölgeden alınan 150 sığınmacı otobüslerle Edirne Göç İdaresi Barınma Evine götürülmüştür.
Türkiye 29 Kasım 2015’de ortak eylem planını kabul ederek çok önemli yükümlülük üstlenmiştir.
Türkiye’nin AB’nin iade edeceği göçmenleri kabul etmesi için bu göçmenlerin Türkiye üzerinden geçtiğini kanıtlayan belgeler olması gereklidir. Geri Kabul Anlaşması’nın kontrolsüz bir geriye göçmen akınına yol açacağı düşünülmemelidir. Uygulamada büyük sorunlarla karşılaşılması durumunda Anlaşma askıya alınmalıdır.
Bugün yapılacak Zirve’de Türkiye AB’ye sorumluluklarını hatırlatmalıdır.
2015 yılında 885 bin göçmen Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçiş yapmıştır. 17 Aralık-31 Ocak 2016 tarihlerinde sayı 110 bini aşmıştır. AB’nin 1985 yılından sonra oluşturduğu Schengen serbest dolaşım alanı göçmenler sebebiyle kaldırılma aşamasına gelmiştir.
Almanya Başbakanı Angela Merkel’in Türkiye ziyaretleri sonuç vermemiş, AB ülkelerinin kota sistemi ile kabul etmeleri öngörülen 160 bin sığınmacının sadece 40 bini alınabilmiştir. Avusturya, Macaristan ve Slovenya sınırlarını kapatarak önlemler alma yoluna giderken, Fransa, Belçika ve Danimarka terör tehdidi sebebiyle sınır kontrollerini yeniden başlatmıştır.
AB Komisyonu’nun İnsani Yardım ve Krizlerden Sorumlu Üyesi Hristos Stylianides, Suriyeli sığınmacılar için Türkiye’ye taahhüt edilen 3 milyar Euro’luk mali kaynak kapsamında ilk yardımların başladığını 4 Mart’ta açıklamıştır. Stylianides, “55 milyon Euro eğitim için, 40 milyon Euro da sığınmacıların elektronik kart ile temel ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri proje için veriliyor. Bugün sağlanan destek toplamda 95 milyon Euro” demiştir.
AB Türkiye Delegasyonu Başkanlığına 31 Ağustos 2015 tarihinde atanan ve 1992-1996 yıllarında Almanya’nın Ankara Büyükelçiliğinde Siyasi Müsteşar olarak görev yapan Hansjörg Haber, Türkiye’nin Yunanistan’a giden sığınmacı sayısını 1 Haziran tarihine kadar kontrol altına almaması durumunda vize kolaylığının durdurulabileceği açıklamıştır. AB Türkiye Delegasyonu Aralık 1999’da Türkiye’nin adaylığının ilan edilmesinden sonra gelişen Türkiye-AB ilişkilerinin yürütülmesine destek olmak, taraflar arasındaki yakın ilişkiden doğan ihtiyaçların karşılanması görevini yerine getirmektedir.
Hansjörg Haber geçen hafta İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında Vize Serbestisi Diyaloğu kapsamında yol haritasının uygulanmasına ilişkin hazırlanacak 3 rapordan ikincisinin yayınlandığını vurgulamış ve ikinci raporu şöyle değerlendirmiştir: “Ekim 2016 otomatik bir tarih değil. Vize muafiyeti, belirtilen 72 noktanın Türkiye ve AB tarafından uygulanması, bu yol haritasına bağlı. Bu rapor 72 konudan oluşuyor. Bunlardan 17’si yerine getirilmiş durumda. 3’ü yerine getirilmemiş, 30’unun üzerinde kapsamlı çalışmalar yapılması gerekiyor.”
Pasaportların daha güvenli hale getirilmesi ve AB’deki benzer güvenli pasaport uygulamalarının Türkiye’de uygulanmasının öncelikli beklentileri olduğunu açıklayan Haber, vize muafiyetinin sadece bu güvenli pasaport sahiplerine tanınacağını, üçüncü raporun yayımlanacağı tarihe kadar bu pasaportların tasarlanması, üretilmesi ve dağıtılmasının çok zor olduğunu açıklamıştır.
Hansjörg Haber, AB ile vize serbestisi konusunda belirlenen Ekim 2016’nın otomatik bir tarih olmadığını belirtmiştir.
Avrupa Birliği Komisyonu, Türkiye ile AB arasında Vize Serbestisi Diyaloğu kapsamında yol haritasının uygulanmasına ilişkin ikinci raporunu yayımlamıştır. Rapor’da ilk raporun yayınlandığı Ekim 2014’ten bu yana Türkiye’nin attığı adımlara ve bundan sonra yapılması gerekenlere yer verilmiştir.
Türkiye’nin 2,5 milyondan fazla Suriyeli sığınmacı ağırladığı ve onlara destek sağladığı ve Suriyeli sığınmacılara çalışma izni verilmesi için adım attığı, Ankara’nın 8 Ocak’ta Türkiye’ye üçüncü ülkelerden gelen Suriyelilere vize alma zorunluluğu getirdiği, 5 Şubat’ta ise Iraklıların sınırda vize alma imkanlarına son verdiği vurgulanmıştır. Türkiye’nin 14 ülkeye karşılıklı geri kabul anlaşması teklifinde bulunduğu ve potansiyel düzensiz göç kaynağı olarak görülen 18 ülkenin vatandaşları için transit vize uygulanması için çalışmaya başladığı açıklanmıştır.
Yapılması gerekenler bölümünde ise Türk pasaportlarının AB standardına çekilmesi ve temassız çiplerde yüz fotoğrafının yanı sıra parmak izlerinin de yer alması gerektiği vurgulanmış, Türkiye’nin yerine getirmesi gereken zorunluluklardan birinin “Yasa dışı yollardan Türkiye’ye giren ya da Türkiye’den çıkan kişi sayısının önemli ve sürekli şekilde düşürülmesini sağlayacak olan etkin sınır kontrolü ve gözetimi yapması” olduğu ifade edilmiştir.
10 sayfalık raporun sonuç bölümünde; 2015 yılında Türkiye’nin vize serbestisi yol haritasına ilişkin sınırlı ilerleme sağladığı ancak 29 Kasım’daki AB-Türkiye Zirvesi’nin ardından Türk yetkililerin çabalarını yoğunlaştırdığı belirtilmiştir.
AB Komisyonu’nun Göç, İçişleri ve Vatandaşlıktan Sorumlu Komiseri Dimitris Avramopulos ise konuya ilişkin açıklamasında, “Türkiye’nin çabalarını takdir ediyorum. Türkiye, Suriye sığınmacı krizinin ön saflarında yer alırken, Türk yetkilileri AB-Türkiye Zirvesi’nden bu yana vize serbestisi diyaloğuna olan yenilenmiş kararlılık ve bağlıklarını gösterdi. Türkiye’nin raporda belirtilen öncelikli önlemleri acilen yerine getireceğine güveniyorum” demiştir.
İtalya Dışişleri Bakanı Paolo Gentiloni, İtalya ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın (AGİT) Roma’da düzenlediği göç ve güvenlikle ilgili seminerin açılış konuşmasında bu sorunla başa çıkmanın anahtarının Türkiye ile işbirliğini güçlendirmek olduğunu açıklamıştır. Gentiloni, sığınmacı krizini bir kez daha masaya yatırmak için 7 Mart’ta yapılacak olan AB-Türkiye Zirvesi’nin de Türkiye’ye sorumluluklarını hatırlatmak (?) için bir fırsat olacağını şöyle belirtmiştir: “Sığınmacı krizi, sadece güvenlik değil, demografik ve iklim değişikliği gibi farklı bakımlardan da daha karmaşık hal alıyor.”
Tüm bu gelişmeler, bu yıl Türk vatandaşlarına vizelerin kalkmasının mümkün olmadığını göstermektedir.