Şu güzelim memleketin haline bakın.
Bir yanda anayasa, baba yasa tanımadığını söyleyen cumhurun başı, diğer yanda halkı devlete karşı isyana çağıran parti lideri.
Öte yanda İl, ilce teşkilatlarını kapatan, gitmeyeceğim diye tutturan bir genel başkan ve halkın umut bağladığı ama tutarsız politikalarıyla yarın ne yapacağı belli olmayan ana muhalefet partisi.
İşçiler ayakta hak arıyor, yoksulluk diz boyu.
Her köşe başında çoluk çocuk dilenen üç buçuk milyon Suriyeli…
Ülkenin enkaza dönmüş doğusu, güneydoğusu…
T.B.M.Meclisinde sataşmalar, küfürler, yumruklaşmalar.
Ve doğusunda, batısında, kuzeyinde, güneyinde can güvenlikleri kalmamış insancıklar.
Pahalılık, zamlar almış başını giderken yoksul halk aybaşını nasıl edeceğim diye, yandaş paramı nasıl katlarım diye düşünüyor.
Ülkenin bir bölümü cephaneliğe dönmüş, evlerini terk etmek zorunda kalanlar,
Birilerinin ihtirasları uğruna şehit olan aslanlar…
Hepsi bizim vatandaşlarımız.
Uzaydan da baksan, yakından da baksan görünen, bilinen bu…
Hani derler ya, kasap et, koyun can derdinde işte öyle bir hengâmedir gidiyor.
Birilerine rahatlık battı adeta…
***
Her şey Erdoğan’ın Türk usulü başkanlığa soyunması ile başladı.
Terörist başı ile devleti masaya oturtması ve verilen sözlerin tutulmaması bu günkü Türkiye’yi yarattı.
Dün, Çözüm Süreci, Demokratik Çözümdü, bombaların gömülmesine, PKK’nın palazlanmasına göz yumdular.
Sonra her zamanki gibi aldatıldık dediler.
Erdoğan, 7 Haziran seçimleri öncesinde, “400 milletvekilini verin ve bu iş huzur içinde çözülsün” demişti.
Olmadı.
Koalisyon hükümetine de izin vermedi ve
Yeniden seçim dedi.
Çoğunluğu eline geçirince sessizliği bitti.
Adeta Dünya liderliğini ilan etti.
Gerisini biliyorsunuz, anlatmaya gerek yok.
***
13 yıldır Türkiye’yi yönetiyordu, şimdilerde cumhurun başı, ordunun başkomutanı oldu.
Yetmedi, daha çok istedi.
Yargı benim, maliye benim,
İstediğimi yaparım, ben muktedirim dedi.
Henüz sultanlığı eline geçiremedi.
Bütün derdi ve hırçınlığı bu şimdi.
Dindar mı dindar (!) kindar mı kindar bir adam oluverdi.
Aslında cumhurun başı olması bile tartışılır duruma geldi.
***
Rejimin fiilen değiştiğini söyleyen Erdoğan şimdi anayasal kılıf ile tek adamlığını
Resmileştirmek istiyor. Güçler ayrılığı işine gelmediği için Anayasa Mahkemesi’nin Can Dündar ve Erdem Gül ile ilgili verdiği karar onu çıldırttı adeta.
“Sessiz kalırım ama kararı tanımıyorum, saygı da duymuyorum ”demesinin nedeni de bu.
Aslında bu sözleri ile yerel mahkemelere siz de tanımayın diye yol gösteriyor.
Hukukta kaos yaratmak istiyor. Düşünebiliyor musunuz cumhurun başı Türk Milletinin yasalarını tanımadığını ilan ediyor.
Bu sözleriyle Türk milletini de tanımamış oluyor.
Böylece ettiği yemine sadık kalmadığından Türkiye’de cumhurun başkanı da olmamış oluyor.
Çok yazık! Türkiye öyle bir hale gelmiş ki ne başı ne de poposu belli olmayan bir ülke konumuna düşmüş.
Durum böyle olunca da PKK’nın meclisteki uzantısı partinin eş başkanı Demirtaş’ta Diyarbakır’da halkı isyana çağırıyor.
Velhasıl Türkiye türbülansa girmiş uçak gibi…
***
Cumhurun başı ve HDP li başkan Demirtaş, ülkeyi kaosa sürüklemek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Her ikisinin birleştiği tek nokta Türklüğün yok edilmesi ve devrim yasalarının lağvedilmesi.
Enikonu tiranlaşan Erdoğan’ın esas amacının ne olduğunu biliyoruz.
Başkanlık aldatmacalarının altında monarşiyi geri getirmek…
Türkiye de şimdilik güveneceğimiz tek kurum olan Anayasa Mahkemesine, kendisi ve taraftarlarının saldırıları bunun içindir.
Öte yanda ABD’nin Ortadoğu projesine hizmet eden Demirtaş, Büyük Kürdistan emelleri içerisinde tehditler savurmaya devam etmektedir.
Yakın tarihte emperyalist güçlerin kamplaşma ve kutuplaşmanın bir kıvılcım ile iç savaş çıkartabileceğini söylerken, Bosna, Yugoslavya ve Suriye’yi örnek olarak gösteriyordu.
Kim başlattı, bilemezsiniz, sorumluyu bulamazsınız diyordu.
Oysa şimdi Washington Post gazetesinden David Ignatius’a ;
“Yaza kadar PKK ve hükümet arasındaki gerginlik artabilir. Birçok Kürt ve Türk ölebilir ve bu etnik bir iç savaşı tetikleyebilir” demiş.
Bu bilgi kendisine nereden geldi?
Gökten zembille mi düştü yoksa kimler yönlendiriyorlar açıklamalıdır.
Çünkü bu da bir kışkırtıcılıktır.
Erdoğan sivil darbenin peşinde Demirtaş bölünmenin.
Peki, bunlar cezasız mı kalacaklar?
Birisi gömlek değiştirdim diye, diğeri Halkların Demokratik Partisi diyerek sol olduğu iddiasıyla seçildi.
İkisi de halkı kandırdı.
Bir partinin ortaya çıkıp gerçekleri anlatması, kitleleri birleştirerek peşinden sürüklemesi Türkiye’yi bunlardan kurtarıp Atatürk aydınlığına götürmesinin tam zamanıdır.
Nerede o parti?