Site icon Turkish Forum

Halkımız Nasıl Uyutuluyor?

Mustafa Kemal Atatürk

Mustafa Kemal Atatürk

IMG_1819

Emperyalizmin bir tek hedefi vardır: ülkeleri Sömürmek, talan etmek; vatanına, toprağına sahip çıkmayanların, çıkamayanların vatanına el koymak…

Emperyalist devlet bu amacına ulaşabilmek için de yabancı ülkelerde kendisine hizmet edecek, kulluk yapacak bir hainler şebekesi oluşturur…

ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger bu konuda şunları söyler:

“Bizler Amerika olarak içimizdeki vatan hainlerini çabuk öldürürüz, Dünya’nın birçok ülkesindeki vatan hainlerini ise kahraman yaparız, ülkelerinde önemli yerlere getiririz…”

Bu hainler çetesi, yani ihanet erbabı, Osmanlının son dönemlerinde ve Kurtuluş Savaşında da vardı ama zamanla temizlendi… Atatürk’ün ölümünden sonra ise yeniden başını kaldırdı. Varlığını sürdürüp, günümüze değin geldi…

Bunlar, üç kuruşluk menfaat,  çıkar için vatanlarını yabancılara peşkeş çektiler, onlara köpeklik yaptılar…

Namık Kemal bu adamlar için şöyle der:

“Muini zalimin dünyada erbab-ı denaettir

Köpektir zevk alan sayyad-ı bi-insafa hizmetten”

Anlamı:

“Dünyada zalimin yardımcısı, aşağılık kimselerdir;

İnsafsız avcıya hizmetten zevk alan köpektir.”

Bu köpeklerin efendilerine en büyük hizmeti ise her zaman ve her dönemde halkın uyumasını sağlamak, halkın gerçekleri görmemesi için elinden gelen çabayı göstermek, onları yüzyıllardır süren uykusundan uyandırmamak…

Emperyalist devlet işte bu nedenle yandaşlarını besler, destekler, korur, onları önemli mevkilere getirir…

Bu alışverişten alan da satan da memnundur…

Küresel emperyalizm, dünya halklarının sömürüye, baskıya başkaldırmaması, karşı koymaması için ülkelerde “Sürü psikolojisi”ni egemen kılmaya çalışır… Bunun için propaganda, beyin yıkama programları hazırlar, örgütler kurar, “uyutma projeleri” geliştirir…

Bu uğurda milyonlar, trilyonlar harcar…

CIA, TAVISTOCK gibi kuruluşlar dünyayı uyutup, uyuşturarak, emperyalistlerin dilediği biçimde sömürüp semirebilmesi için ortam hazırlayan kuruluşlardır…

Ford Vakfı, Rockefeller gibi büyük sermaye grupları ise bu “Kitlesel beyin yıkama” örgütlerinin finans, para kaynaklarıdırlar.

 “Bugün Tavistock, ABD’deki vakıflar ağını 6 milyar dolarlık bir bütçe ile faaliyette bulundurmaktadır. ABD’nin dünya düzeni üzerindeki kontrolünü artırmaya yönelik programlar üreten 10 büyük vakıf ve bu Vakıflara bağlı olan 400 kuruluş, 3000 araştırma ve düşünce kuruluşu, Tavistock’un doğrudan kontrolü altındadır…” (Erol Bilbilik, İşgal Örgütleri, CIA, NATO, AB, 2.bs, Asya Şafak Yay, İst, 2008, s.9)

Bu örgütler, az gelişmiş ülkeleri denetleyebilmek için o ülkenin medyasına, basınına, insan hakları ve demokrasi oyuncusu soytarılara, sivil toplum örgütlerine trilyonlar akıtır… Para yardımı yapar…

Onlar da demokrasi ve insan hakları savunuculuğu perdesinin arkasında efendilerine hizmet ederler… Irkçılık, cemaatçilik çalışmalarını “eşitlik, özgürlük”  bahanesine sığınarak, desteklerler… Savunurlar…

Böylece bir ülkenin bölünmesini, parçalanmasını gerçekleştirip, emperyalizmin “Böl – yönet” siyasetini hayata geçirmeye çalışırlar…

Halkı uyutma, afyonlama en çok da “Kitle iletişim araçları” ile gerçekleşir… Kitle iletişim araçları deyince gazeteleri, radyoları, internet sitelerini anlatmak istiyoruz. Ama halkımızı uyutma, uyuşturma çalışmaları yapan kitle iletişim araçlarının başında televizyonlar gelmektedir…

Diziler, yarışmalar, magazin,  İzdivaç programları, Surviver halkımız üzerinde tam bir NARKOZ etkisi göstermekte, “beyin yıkama” aracına dönüşmektedir.

Televizyon karşısına geçen adam kendisini öyle bir verir ki diziye, yarışmaya, evlendirme programlarına, dünya yansa görmez, duymaz, anlamaz…

Bakarkör olur…

Adeta televizyona kilitlenir, beyni esir alınır…

Yanı başında gencecik fidanlar öldürülür, bombalar patlar, hendekler açılır, maden ocakları için binlerce ağaç sökülür, orman katliamına direnen insanlar gaz bombaları altında yerlerde sürüklenir, yaralanır, gözünü – kolunu kaybeder, ülke parçalanır…

Ne gam…

Dönüp bakmaz bile… Kılı kıpırdamaz…

Sanki o başka bir evrende yaşıyor gibidir… Sanki bütün bu olaylar onun dışında gerçekleşiyor…

Çünkü diziler, izdivaç programları, magazinler onda düşünecek ne kafa ne beyin bırakır… Ne de başını kaldırıp da çevresine bakmaya, olup bitenleri düşünmeye zaman bırakır…

Onun bir tek derdi var şimdi: Kim kime aşık olmuş, kim kiminle yakalanmış, dizilerde kim kimi boynuzlayacak, kim kimi aldatacak, evlenme programlarında kim kiminle hayatını birleştirecek?

Türkiye, DİZİ FİLM alımında ABD’den sonra gelmektedir…

Bir günde 7 – 8 dizi izlettiren TV’ler var…

Bir zaman gelecek, Türkiye parçalanıp özerk bölgelere ayrılıp, bölünecek… Biz de tıpkı Yugoslavya’da olduğu gibi, halkımıza “Bütün bu işler olup biterken siz ne yapıyordunuz?” diye soracağız. Onlar da yine tıpkı Yugoslavya halkı gibi:

“Bizim bir şeyden haberimiz yoktu, Biz bir şey anlamadık, biz evde dizi izliyorduk…” diye yanıt verecekler…

Ama işte o zaman, iş işten geçmiş olacak…

(alieralp37@gmail.com)

Exit mobile version