Nasuh MAHRUKİ
Geçen hafta bu sütunda yazdığım, Tayyip Erdoğan neden başkan olmamalı? yazım için, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açtığını öğrendim. Oysa ben bu yazımda kimseye hakaret etmemiştim, zaten hakaret etme niyetiyle de yazmamıştım sadece durum tespiti yapmıştım ve durumun hak ettiği şekilde de sert eleştiri. Henüz savcılıktan belge elime ulaşmadığından, soruşturmanın içeriğini, neresinin hakaret olarak algılandığını bilemediğim için yorum yapamıyorum. Ancak herhangi bir kötü söz ya da küfür kullanmadım, zaten tarzım da değildir, sadece hepsi ispatlı, belgeli olan yaşadıklarımızı alt alta yazdım ve kendi eleştirilerimi paylaştım…
Cumhurbaşkanına hakaret sorunsalı, cumhurbaşkanını koruma kanununun, bu kanunun koyulmasının önkoşulu olan kanunlara Tayyip Erdoğan zinhar uymadığı halde, savcılığın her şey sanki normal akışındaymış gibi yorumlamasıyla büyüyor. Kendisi bile ben farklı bir cumhurbaşkanıyım derken, Tayyip Erdoğan’ı, anayasal konumunu koruyan eski cumhurbaşkanları gibi tarafsız ve siyaset üstü, tüm siyasi partilere eşit mesafede durabilen, devletin ve milletin bütünlüğünü temsil edebilen bir cumhurbaşkanıymış gibi değerlendirip, hakkında siyasi eleştiri yapan öğrencisinden gazetecisine, sanatçısından sporcusuna, 13’ten 90 yaşına kadar önüne gelen herkesi soruşturmalarla, tutuklamalarla bezdirmeye çalışmaları, ülkemizin önemli bir ifade özgürlüğü trajedisi haline dönüşmüş durumda. Düşünün artık bana kadar geldi bu soruşturmalar…
* * *
Türkiye maalesef ifade özgürlüğü ihlalinde 300’e yakın davayla AİHM’de birinciliği kimseye kaptırmıyor. TCK’nın söz konusu 299. maddesi, Avrupa Komisyonu’nun yayınladığı Türkiye İlerleme Raporları’nda her zaman eleştiri konusu oluyor ve AİHM, Türkiye’yi ısrarla hakaret suçuna hapis cezası yaptırımını kaldırmaya çağırıyor hatta bu yüzden tazminat cezaları veriyor. Ancak AKP ve Tayyip Erdoğan, cumhurbaşkanına hakaret davalarını susturma ve sindirme politikası olarak kullanıyor. Oysa AİHM konuya tam tersi, ifade özgürlüğü penceresinden bakıyor. Siyasilere yapılan eleştirilerin sınırları sıradan insanlara yapılanlara göre daha geniştir, siyasiler, eleştirilere daha büyük bir hoşgörü göstermek durumundadırlar, diyor ve sadece nefret söylemi ve şiddet çağrısında cezayı öngörüyor…
Eski cumhurbaşkanları Süleyman Demirel, Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül döneminde “Cumhurbaşkanına hakaret” suçu iddiasıyla açılan dava yok denecek kadar azdı. Özal’a, Demirel’e ve Sezer’e hakaretten tutuklanan da yoktu. Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin son bir buçuk yılında, 26 kişiye hakaret davası açıldı. Abdullah Gül’ün görev süresinin son bir buçuk yılında 139 hakaret davası görüldü. Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk bir buçuk yılındaysa 1000’in üzerinde kişiye dava açıldı…
* * *
Maalesef görünen o ki, bu çağdışı yasayla önüne geleni soruşturmak, tutuklamak yetmemiş ki, Erdoğan’dan önce hiçbir zaman bu kadar soruşturma ve davaya neden oluşturmayan TCK’nın 299. maddesi, AB’nin bütün uyarı ve tazminat cezalarına rağmen, Emniyet’in özel bir izleme/ takip alanı haline getirildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a yönelik kamuoyunun birçok kesiminden gelen tepki, eleştiri ve sözlü saldırıların izlenmesi, raporlanması ve savcılıklara aksettirilmesi için 6 Ocak 2016 tarihinde bir genelge hazırlandı. Emniyet Genel Müdürlüğü Güvenlik Daire Başkanlığı’nın, tüm il emniyet müdürlüklerine “devlet büyüklerine hakaret” suçları konusunda gönderdiği yazıda; “Devlet büyüklerimize yönelik yapılan hakaret içerikli gelişmelerle ilgili olarak ivedilikle adli işlem başlatılması yasanın verdiği bir görevdir. Özellikle bireysel olarak devlet büyüklerine hakaret olaylarında suçun sıradan bir asayiş olarak değerlendirilmemesi, olaya karışan kişinin amacının, bağlantılarının tespiti, olayın gerçek sebebinin ortaya çıkarılabilmesi amacıyla, yapılan adli işlemin yanı sıra ilgili birimlerimizce ayrıntılı inceleme ve araştırma yapılması önem taşımaktadır” denildi. Bizim hangi gizli amacımızı ve ne tür bir bağlantımızı tespit edeceklerini zannediyorlarsa artık…
* * *
Ayrıca, AKP’nin tutarsız, beceriksiz, zararlı, tehlikeli ve ulusal menfaatlerimize aykırı politikalarına karşı mücadele ve muhalefet eden herkese en ağır hakaretleri, ağıza alınmayacak küfürleri, iğrenç iftiraları, rezil kepaze tehditleri, organize bir şekilde Türkiye’de bir tek Aktroller adıyla anılan AKP’liler yapıyor. Gerçekten hakaret görmek istiyorsanız aşağıdaki bağlantıdan, AKP’liler tarafından şahsıma yapılan, ancak dörtte birini toplayabildiğim ağır hakaretleri okuyabilirsiniz. Hakaret öyle edilmez, böyle edilir; images/stories/sosyal_medyanin_yalancilari.html
Daha 10 gün önce 29 canımızın yittiği, Ankara’da TSK personelini taşıyan servislere yapılan saldırıda kullanılan araç, sahte plakayla, içinde güya aranan azılı teröristlerle 2.800 km Anadolu’yu dolaşmış, saldırıdan önce bir dünya işini rahatça halletmiş. 3.5 ay önce Ankara Tren Garı’nda kendini patlatıp, 100’den fazla canımızı alanlar, devletin bildiği ve takip ettiği IŞİD teröristleri listesindeki 16 kişiden ikisi ve biri, bu saldırıdan daha 2.5 ay önce kendini Suruç’ta patlatıp 34 canımızı alan beyni yıkanmış katilin kardeşi. AB’nin değiştirmemiz için sürekli baskı yaptığı 299. maddenin, çağdaş dünyanın ifade özgürlüğü anlayışına aykırı gücünü kullanıp muhalif herkesi susturmak için kullanacağınıza, teröristler hakkında katliam istihbaratlarını görmezden gelen ve devlet içinde teröristlerle işbirliği yapan çeteyi ortaya çıkarın. Bunlar cumhurbaşkanına hakaretten daha acil ve daha önemli sorunlarımızdır…
========================
Nasuh Mahruki
Mountaineer
Ali Nasuh Mahruki (born May 21, 1968) is a professional mountain climber, writer, photographer and documentary film producer. An all-round outdoor sportsman, he climbed to the summit of Mount Everest and was the… wikipedia.org
- May 21, 1968 (age 47), Istanbul
- Turkish
- Mine Mahruki (m. -present)