DOĞRUSU GÖZLERİM YAŞARDI
Hüseyin MÜMTAZ
Politbüro ve KÖGEF üyesi, Parti Merkez Komitesi Genel Sekreteri “товарищ” Talât sayesinde son altı ayı “Su” ile geçirmiş ve tam çözüldü-çözülüyor demiştik ki Yoldaş gene dayanamayıp; “Yer altı kaynaklarının halkın olduğunu ancak bu güne kadar gelişigüzel, partizanca, sorumsuzca kullanıldığını, çalındığını, artık buna izin verilmeyeceğini” söyleyiverdi.
Uzun yıllar Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapan ben miydim?
Yahu yer altı kaynak sularıyla, Türkiye’den gelen suyun ne ilgisi vardır?
“Su” tam bitti derken bu sefer de, “30 aylık bebek katilleri” olayı patladı, dünyaya rezil olduk yüzümüz kızardı..
Asayiş olayları, her köşede arka arkaya kundaklamalar.
Demek ki bu bahar da yasemin, turunç, limon kokuları güme gitti.
Kırma İngiliz/Rum vatandaşı “kuzeyin” linobambakileri ile Rum’lar da “kuzeyde” bir meyhanede oturmuş, “Kim olacak bu evlerin sahibi?” muhabbetine vurmuşlar..
İşte tam bu kadar olumsuz, iç karartıcı hâdiseyi hazmetmeye çalışırken Anastasiadis öyle beklenmedik bir şey yaptı ki yâreme ilaç oldu, gözlerim yaşardı.
“Büyük jest”miş, “Türkçe’nin resmî AB dili olması için” başvurmuş..
Valla beni hiç ırgalamıyor, konu tamamen AB’nin kendi problemi, yanlışı, ikiyüzlülüğüdür.
Hazımsızlığıdır.
Kıbrıs’ın tamamını AB toprağı sayıyor da kuzeyine “hükümetin kontrolü dışındaki bölge” şeklinde korsan bir tanım getiriyor mu, getirmiyor mu?
Kıbrıs “tamamen AB toprağı” ise Türkçe de “defacto” AB dilidir.
Sen saysan ne olur, saymasan ne olur..
Anastasiadis’in bu “büyük jest”i, daha önceki mayın tarlaları, mobil telefon şebekelerinin birleştirilmesi, Derinya kapısı gibi içi boş jestlerdir.
Kime hitabediyor bilemem.
Ama acaba Pavlos Pavlidis’in Reporter gazetesinde Rum eski Dışişleri Bakanı Rolandis’le yaptığı röportajdaki “bomba” iddianın Türk tarafındaki muhtemel tepkisini yumuşatmaya yönelik bir çıkış mıdır?
Rolandis diyor ki; “Akıncı Güzelyurt’un iadesinin gerekli olduğunu kabul ediyor. Ancak öte yandan pratikte bunun kolay olmadığını, kırk yıldır orada yaşayan, aile kuran, çocukları ve torunları orada büyüyen ve doğal olarak da, yeniden başka yerlere taşınmak istemeyen insanlar olduğunu vurguluyor. Ben Akıncı’ya, Güzelyurt iade edilmeden, çözüm olamayacağını izah ettim, Kıbrıslı Türk lider bunu kabul ediyor ancak aynı zamanda bu işin zorluğuna da dikkat çekiyor”.
Anastasiadis, seçime de girecek ya; demeç bombardımanına tutuyor kendi kamuoyunu…
“Bu ülkenin” özgürlüğü için hayatını verdiğini belirttiği EOKA’cı Grigoris Afksentiu için Maşera Manastırı’nda düzenlenen anma töreninde; “İki kesimli iki toplumlu federasyon acı veren bir uzlaşma” açıklamasını yapıyor, hemen arkadan Çavuşoğlu’na; “Müzakere basın üzerinden değil, masada yapılır” diyor.
Onun bıraktığı yerden Kasulides devam ediyor.
Hem “Omorfo (Güzelyurt) olmadan çözüm olmaz” diyor, hem de “Hazırlıkların birinci planında kapalı Maraş’ın iadesinin bulunduğunu” söylüyor.
Rolandis’i doğruluyor..
Görüşmeci-müzakereci kimse (Talât dahil) Kıbrıs Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Benter’in; Taner Derviş’in belki bin kere tekrarlamasından sonra bir kere daha dile getirdiği, “1878’de Kıbrıs savunma ittifakı ile İngilizlere kiralanırken, Kıbrıs adasının yüzde 14’ü Vakıf arazisi idi. Bugün bakıldığında elimizdeki vakıf arazisi binde 6’ya düşmüştür. Kapalı Maraş Bölgesi de bu yüzde 14 içinde yer alan Vakıf malıdır” gerçeğini görüşmelerde masaya sürmüyor.
Bebek cinayetleriyle, kundaklamalarla, su ile uyuşturucu/kumar/gece kulübü havadisleriyle, kara para aklama/mafya babalarıyla, Girne’nin ırzına geçen 10 katlı inşaat izinleriyle uğraşıyoruz.
Daha doğrusu uğraşamıyoruz, “bana ne”, “yılan bin yaşasın” diyoruz.
Tuzu kuru linobambakilerimiz de “Haniymiş bu evin eski sahibi?” mavalını okuyor.
Türkçe AB dili olacakmış, Anastasiadis söylemiş..
Lütfetmişler..
Maraş’ı, Güzelyurt’u; daha kimbilir nereleri verdikten sonra bize uygun görülen/kalan nerede konuşacağız o “Türkçe”yi?
Abohor’da mı?
1 Mart 2016
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ