SİYASET YAPMA

12 yıllık Badem İktidarı süresince en çok işittiğim ve en fazla kızdığım söz budur;
“Siyaset Yapma, çıkar cübbeni geç karşıma” , “Siyaset yapma, çıkar şapkanı geç karşıma” , “Siyaset Yapma, sen kendi işine bak” , “Siyaset yapma, köşeni bırak çık karşıma.”

Bu güzel ülkede yaşayan 76 milyon birey, bir değer üretiyoruz.
Kimi fabrikasında, kimi ticarethanesinde, kimi küçücük tamirhanesinde, kimi tarlasında, kimi tezgâhında, kimi Soma’daki gibi yerin yüzlerce metre altında, hepimiz bir değer üretiyoruz. Atalarımızın bize bıraktıkları, gelecek nesillerimizin emaneti olan cennet vatanımızı yüceltmeye çabalıyoruz.
Dolaylı-dolaysız olarak hepimiz vergi veriyoruz.
Genel seçimlerde bir siyasi partiye “Geç bakalım direksiyona, benim adıma ülkeyi yönet, seni vekil tayin ettim” diyoruz.

Sonra o siyasi partinin başkanı olacak kişi, yani bizim vekil olarak atadığımız kişi, millete hizmet için ona verdiğimiz “devlet gücüne” güvenerek, bize yani işverenine “Siyaset Yapma” deme densizliğinde bulunuyor!
Buna en azından “Vekâleti kötüye kullanmak” denir ki, hem Allah hem de kul huzurunda suç ve günahtır.

Eyy Badem;
Bizler senin tebaan –kulun değiliz. Bizler bu ülkenin eşit ve onurlu bireyleriyiz. Seni biz vekil tayin edip, görev verdik. Sen mi bize yasak koyacaksın?
“Siyaset Yapma” sözünü milletine karşı kullanman bile, senin demokrat olmadığının, demokrasinin yanından bile geçmediğinin kanıtıdır.

Ne demek siyaset yapma? Siyaseti, sadece seçilmişler mi yapar?
Sen siyaset yapmak nedir bilir misin?

Siyaset yapmak sadece bir partiye girip, Genel Başkanın emir eri olmak değildir.
Siyaset yapmak herkesin fikrini özgürce söylemesi, ülke yönetimi eleştirmesi, hakkını arayabilmesidir. Herkes, Anayasamızın tanıdığı haklarını koruyabilmek için, demokratik yolla siyaset yapmalıdır. Siyaset yapmak, yazarak-çizerek-söyleyerek- konuşarak- gösteri yaparak- toplu olarak veya tek başına
yapılabilir. Katılımcı demokrasinin olmazsa olmazı “Örgütlü Toplumdur.”
Herkes siyaset yapmalıdır. Siyasetle uğraşmazsanız, siyaset sizinle uğraşmaktan hiç kaçınmaz.
Siyaset, gelir sizi tarladaki traktörün mazotunda-sofradaki ekmeğinizde- çocuğunuzun eğitiminde, fabrikanızda, bakkal dükkânınızda- hastanede-düğününüzde bulur. Siyasetten ne kadar kaçarsanız kaçın o sizi mutlaka bulur. Yerin yüzlerce metre altında olsanız bile gelir sizi bulur, yapacağını yapar!

Değerli Okurlar;
Siyaseti, örgütlü toplum olmayı, vatanına sahip çıkmayı, emperyalist devletlerin kölesi olmadan dünya ile dost olabilmeyi, barış içinde, refah içinde kimseye muhtaç olmadan yaşamayı, helal kazancı, dürüst ve namuslu olmayı, kısacası
“Gerçek Demokrat” olmayı Badem takımına anlatamayız.
Demokrasiyi damardan enjekte etsek de, süpozituvar olarak soksak da bunlarda durmaz. Bünyeleri kabul etmez. Çünkü demokrasi bir hayat tarzıdır.
İnsanın evinde başlar. En büyük göstergesi de kadına saygıdır. Kadını yok sayan bir anlayışa, “kadın erkek eşitliği yaradılışa ters” diyen bir kafaya bunları anlatamayız. Tek çare bunları demokratik yolla alaşağı etmekten geçer.
Türk Milleti nezdinde “Miadını doldurmuş” badem takımını tarihin çöplüğüne bırakıp, iğneyi kendimize batıralım mı? Haydi, başlayalım;

*Demokratik rejimde herkes işini-görevini düzgün ve en iyi olarak yapmalıdır.
Örnek; Soma’da yaşadığımız faciada sayısını net olarak bilmediğimiz yüzlerce insanımızı kaybettik.
O işyerinin sendikası, gerçek bir sendika olsaydı, iktidarın ve maden sahibinin yalakalığına değil de kendisini, ödediği aidatlarla besleyen işçilerin hakları savunmaya adasaydı, kaybımız bu kadar olur muydu?
Sendika, işçisine sahip çıksa ve “iş güvenliği” önlemlerini tam olarak almayan
maden sahibine karşı direnseydi, hepimiz onlara destek vermez miydik?

*TOBB Başkanı denen kişi, ihmal yüzünden madende can veren işçilerimiz için
5 Milyon lirayı sadaka gibi göndereceğine üyesini denetlese, “iş güvenliği” toplantısının “İstanbul Papermoon” Restoranda değil de, madende yapılmasını istese ve gördüğü eksikliklerin düzeltilmesini sağlasa, bir tane işçimiz hayatını kaybeder miydi? TOBB Başkanı, sadaka göndereceğine niçin bu olaylar bizde oluyor da, Almanya’da olmuyor diye, oradaki işveren kuruluşlarının çalışmalarını öğrense daha iyi olmaz mıydı?

*Gazetelere çarşaf-çarşaf “Üzgünüz” diye ilan verip milyonlarca lira harcayan, harcadıkları bu parayı da sonradan yine vergiden düşen uyanık kuruluşlar, babasız kalan madenci çocuklarının eğitimlerine sahip çıksalar, daha hayırlı bir iş yapmış olmayacaklar mı idi?

Eğer herkes anayasa ve yasalar çerçevesinde siyaset yapsaydı, ülkenin Başbakanı; “Başbakanı yuhalayan, tokadı yer” diyemezdi. Bu densizliği yapan kişi o zaman;
“Bana bak, sen vekilsin ben asil. Bana anayasal hakkımı kullanıyorum diye tokat atmaya kalkan eli, ben millet olarak kırarım” cevabını alacağını bilirdi.

Eğer herkes anayasa ve yasalar çerçevesinde siyaset yapsaydı, ülkenin Başbakanı;
Kendi vatandaşına “Kaçmasana ulan, İsrail dölü” gibi bir ırkçı söylemle küfür edebilir miydi? Veya o adam bir dakika olsun yerinde kalabilir miydi?

Çare sizsiniz. Karar vereceksiniz. Ya bu ülkenin onurlu-saygın bireyleri olacaksınız, ya da bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın deyişine uyarak,
bir sonradan görme meczubun tebaası olacaksınız.
Unutmayın, ne kadar beğenmeseniz de gerçek bu. Başka bir yolu yok.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramını dahi sırf badem iktidarı, toplulukları meydanlarda görmekten korktuğu için kutlamayan toplum kendi haklarına sahip çıkabilir mi? Siz bilirsiniz, dedim ya çare sizsiniz…

Sağlık ve başarı dileklerimle 19 Mayıs 2014
Rifat Serdaroğlu.

*Gazetelere çarşaf-çarşaf “Üzgünüz” diye ilan verip milyonlarca lira harcayan, harcadıkları bu parayı da sonradan yine vergiden düşen uyanık kuruluşlar, babasız kalan madenci çocuklarının eğitimlerine sahip çıksalar, daha hayırlı bir iş yapmış olmayacaklar mı idi? - cia

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir