Osmanlı devletini parçalamak amacıyla Ermeni toplumu üzerinden siyasi ve ekonomik çıkar sağlamaya çalışan ülkeler yüzlerce yıldır Türklerle dostça yaşayan Ermenileri kullanmışlar, onları kendi amaçları doğrultusunda yönlendirmişlerdir. Osmanlı devletinde Ermeniler askerlikten, kısmen de vergiden muaf tutulmuş, ticarette, zanaatta, çiftçilikte ve yönetimde önemli yerlere gelmişlerdir. Devlete bağlı, Türklerle kaynaşmış olduklarından Ermeniler “millet-i sadıka” olarak kabul edilmişlerdir.
Aralarında Hariciye, Maliye, Bahriye, Bayındırlık, Hazine, Posta-Telgraf, Darphane Bakanlıkları yapanlar olmuştur. Osmanlı devletinin zayıflamaya başladığı dönemlerde, Avrupa devletleri ve Rusya’nın kışkırtması sonucunda Türk-Ermeni ilişkileri bozulmuş, Batılı misyoner din adamlarının faaliyetleriyle Ermeniler dini, kültürel, ticari, sosyal ve siyasi açılardan Türk toplumundan uzaklaşmıştır. Ermenistan Cumhuriyeti kurulduktan sonra ASALA terör örgütü yurt içinde ve dışında Türk diplomatlarına ve Türk misyonlarına saldırılar düzenlemiş, onlarca Türk diplomatını şehit etmiştir.
Sovyetler Birliği dağılıp, Ermenistan ve Azerbaycan Cumhuriyetleri bağımsızlıklarını kazandıktan sonra Ermenilerin Türklere yönelik saldırıları artmıştır.
Hocalı’da Ermeni çeteleri tarihin en vahşi katliamlarından birini yapmış, çocuk, yaşlı, kadın, bebek demeden birçok Azeri Türkünü vahşice katletmiştir. İnsanların kafa derilerini yüzmüş, sağ olarak ele geçirdiklerini işkenceye tabi tutmuş, testereler ile kol ve bacaklarını kesmiş, genç kızların kafa derilerini yüzmüş, babanın gözü önünde evladını, evladın gözü önünde babayı kurşuna dizmiş, kesik kafaları sepetlere doldurmuş, 56 hamile kadının karnını yarmışlardır.
Tüm bu gerçekleri görmek istemeyip sözde Ermeni soykırımını Türkiye’ye kabul ettirmek isteyenler, Ermeni isyanlarını konu alan ve Amerikalı yönetmen Philip M. Callaghan tarafından çekilen “Ermeni İsyanı 1894-1920” belgeselini izlemelidirler.
Türkiye’de ve dünyada sözde Ermeni soykırımını gündeme getirenler, Hocalı’da Ermenilerin yaptıklarını neden görmezden gelmektedirler?
Ermeni güçleri 1992 yılının 25 Şubatını 26 Şubat’a bağlayan gece Hocalı kasabasında 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 Azeri Türkünü öldürülmüş, 487 kişi bu saldırıda ağır yaralanmış, 1275 kişi rehin alınmış, 150 kişi kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başlarının kesildiği görülmüştür.
Eski ASALA eylemcilerinden Monte Melkonian Hocalı’ya yakın bölgede Ermeni askeri birliklere komutanlık yapmış ve katliamdan bir gün sonra Hocalı çevresinde gördüklerini günlüğünde anlatmıştır. Melkonian’ın ölümünden sonra Markar Melkonian kardeşinin günlüğünü Benim Kadeşimin Yolu (My Brother’s Road: An American’s Fateful Journey to Armenia, I.B.Tauris,2005) isimli kitapta Hocalı katliamı için şunları yazmıştır: “Hocalı stratejik bir amaç olmasından başka aynı zamanda bir öç alma eylemiydi.”
Büyük Ermenistan idealistlerinden ve İnterpol tarafından (1994 Bakü metro bombalaması sanığı) tüm dünyada aranan Zori Balayan 1995 yılında yayınlanan Ruhumuzun Canlanması (Heaven and Hell, Los Angeles 1997, Yerevan 1995) kitabında (s. 260-262) Hocalı’da soykırımın yapıldığını şöyle itiraf etmiştir:
“Arkadaşımız Haçatur’la ele geçirdiğimiz eve girerken askerlerimiz 13 yaşında bir Türk çocuğunu pencereye çivilemişlerdi. Türk çocuğunun bağırışları çok duyulmasın diye, Haçatur çocuğun annesinin kesilmiş memesini çocuğun ağzına soktu. Daha sonra 13 yaşındaki Türk’e onların atalarının bizim çocuklara yaptıklarını yaptım.
Başından ve karnından derisini soydum. Saate baktım, Türk çocuğu yedi dakika sonra kan kaybından öldü. İlk mesleğim hekimlik olduğu için hümanist idim, bunun için de Türk çocuğuna yaptığım bu işkencelerden dolayı kendimi rahatsız hissetmedim. Ama ruhum halkımın yüzde birinin bile intikamını aldığım için sevinçten gururlanırdı.
Haçatur daha sonra ölmüş Türk çocuğunun cesedini parça parça doğradı ve bu Türk’le aynı kökten olan köpeklere attı. Akşam aynı şeyi üç Türk çocuğuna daha yaptık. Ben bir Ermeni vatansever olarak görevimi yerine getirdim. Haçatur da çok terlemişti, ama ben onun gözlerinde ve diğer askerlerimizin gözlerinde intikam ve güçlü hümanizmin mücadelesini gördüm. Ertesi gün biz kiliseye giderek 1915’te ölenlerimiz ve ruhumuzun dün gördüğü kirden temizlenmesi için dua ettik. Ancak biz Hocalı’yı ve vatanımızın bir parçasını işgal eden 30 bin kişilik pislikten temizlemeyi başardık.”
Yukarıdaki satırlar, Ermenilerin bir insanlık suçu işlediğinin itirafıdır. Bu suçu işleyenlerin başı da şimdiki Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Azati Sarkisyan’dır. Çünkü Sarkisyan, Hocalı katliamını yapan Ermeni birliklerinin komutanı idi.
26 Şubat 2014, Kırım’ın Rusya Tarafından İşgal Tarihidir
Rusya destekli Ermeni birliklerinin Hocalı soykırımını gerçekleştirdikleri 26 Şubat’tan 24 yıl sonra Rus yapımı giysiler giyen Rus yanlısı milisler, Kırım yarımadasındaki stratejik noktaları ele geçirerek 26 Şubat’ı 27 Şubat’a bağlayan gece Kırım’ın tek taraflı ilhak edilme sürecini başlatılmışlar, hukuk dışı bir referandum ile de Kırım’ın Rusya’ya ilhakı gerçekleştirilmiştir. 16 Mart 2014 tarihinde BM Genel Kurulu referandumu kabul etmemiş ve hukuk dışı saymıştır.
İlhak, Rusya dışında Afganistan, Nikaragua, Venezuella ve Suriye tarafından tanınmıştır. Bir anlamda Suriye Rusya’nın doğal müttefiki olduğunu bu şekilde göstermiştir. Bu devletlerin yanında de-facto devletler Abhazya, Dağlık Karabağ ve Güney Osetya da ilhakı tanımıştır.
İşgalinin ikinci yıldönümünde Ankara’da Rusya Büyükelçiliği, İstanbul’da Rusya Konsolosluğu önünde işgale, insan hakları ihlallerine ve Kırım’da yaşanan her türlü hukuksuzluğa karşı protestolar yapılmıştır. 26 Şubat 2016 tarihinde Rusya Federasyonu Köstence Başkonsolosluğu önünde Romanya Demokrat Tatar Birliği’nce protesto eylemi gerçekleştirilmiştir. Kırım Tatar Teşkilatları Platformu tarafından da 27 Şubat’ta Rusya Federasyonu Büyükelçiliği önünde Kırım’ın Rusya tarafından işgali protesto edilmiştir.
Ankara’da Kırım Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği Genel Merkezi’nin ev sahipliğinde düzenlenen Rus İşgali’nin İkinci Yılında Kırım’ı Konuşuyoruz etkinliği yapılmıştır. Başbakan Ahmet Davutoğlu Dernek Başkanı Tuncer Kalkay’a göndermiş olduğu telgrafta “Kırımlı soydaşlarımızın haklı mücadelelerinin yanında olduğumuzu bu program vesilesiyle vurgulamak istiyorum ” demiştir.
Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk da 26 Şubat’ın Kırım’ın Rus İşgaline Direniş Günü olduğunu belirterek, iki yıl önce binlerce kişinin Kırım’da Ukrayna’nın toprak bütünlüğü, özgürlük ve onurları için miting düzenlediğini hatırlatarak, “İşgalciler, Kırım Tatarlarına boyununu eğdiremez” açıklamasında bulunmuştur.
Eurovision’da Ukrayna’yı Kırımlı Tatar Sanatçı Camala Temsil Edecek
Bu yıl Eurovision’da Ukrayna’yı Kırımlı Tatar sanatçı Camala (Cemile) temsil edecektir. Camala, yarışma şarkısı olan “1944”ün sözlerinin değişebileceğini açıklamıştır. Kiev’de 26 Şubat’ta düzenlediği basın toplantısında olabilecek değişikliklerin yayın kuruluşlarından gelen istekler sebebiyle yapılmayacağını belirtmiştir.
1944 adlı şarkı Kırım Türklerinin 20’nci yüzyılda yaşadığı büyük trajedisini ve sürgününü anlatmaktadır. Şarkıda, Kırım Tatarlarının acısı, yıllardır süren özgürlüğe kavuşma arzusu ve vatana karşı sonsuz sevgisi vardır ve Tatarca bir nakarat da bulunmaktadır:
“Men bu yerde yaşalmadım, yaşlığıma toyalmadım.”
Kırım Tatarlarının lideri, Ukrayna Cumhurbaşkanı’nın Kırım Tatarlarından Sorumlusu, Ukrayna Milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu Camala’yı tebrik ederek,
“Eminim ki, Camala Eurovision’da ülkemizi layıkıyla temsil edecek. Tüm dünya “1944”ü öğrenecek” demiştir.
***
Ankara’da 28 kişinin hayatını kaybetmesine neden olan bombacı teröristin taziyesine katılan HDP Milletvekili Tuba Hezer’i savunanlara şu soruyu sormak gerekir: “Acaba 11 Eylül saldırılarını yapanlar için ABD’de taziye çadırı açılsa ve buraya bir Temsilciler Meclisi üyesi katılsa, ABD vatandaşlarının tepkisi ne olurdu?”