NECDET BULUZ
YPG güçlerince ele geçirilmeye çalışılan Suriye’deki Azez Kasabası konusunda Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu “Kesinlikle Azez’in PYD güçlerinin eline geçmesine izin vermeyeceğiz” diyor. Rusya’nın da desteği ile önünde açılan yolla Azez’e yaklaşan PYD güçlerine bilindiği gibi günlerce sınırdan obis topları atılıyor.
Sınırımızın hemen dibindeki Azez kasabası neden Türkiye için bu kadar önem taşıyor? Neden PYD güçleri Azez’i ele geçirmeye çalışıyor? Eğer bu stratejik kasaba PYD tarafından tamamen ele geçirilirse bir kara harekâtı olur mu? Bu konuda yanıt bekleyen o kadar çok soru var ki, bunların yanıtı verilemediği gibi, sonucunu da şu anda kimse kestiremiyor.
Bir yandan içeride PKK terörü ile mücadele ederken, öte yandan etrafımızın Kürtlerce çevrilmesi, gelecekte Türkiye’nin toprak bütünlüğü açısından büyük önem taşıyor. Bu nedenle Suriye’nin Güneyinden etrafımızın PYD tarafından çevrilmesi karşısında tavrımızı ortaya koyuyoruz. Bunda ne kadar başarılı olabiliriz, dış güçlerin tavrı nasıl olur, Rusya’nın düşmanca tutumu bizi daha da sıkıntıya s-okar mı, bunu da önümüzdeki günlerdeki gelişmelerde daha net görebileceğiz.
Kuzey Irak’ta Barzani güçlerince kurulan bir Kürt bölgesinin, Suriye’nin güneyinde, yanı başımızda bir Kürt grubu olan ve PKK’nın uzantısı kabul ettiğimiz PYD tarafından bir başka bölgenin oluşması Türkiye açısından “etrafının sarılması” olarak değerlendiriliyor. Bunun önlenmesi için de Azez Kasabası önem taşıyor. Hiç kuşkusuz Azez’in önemi sadece bu kadarla da sınırlı değil.
Azez’in neden bu kadar önem taşıdığını (SETA) Vakfı’ndan araştırmacı Can Acun’dan dinleyelim. Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı’ndan (SETA) Can Acun, Azez ve etrafındaki bölgenin hem Türkiye’nin ulusal güvenliği hem de Suriye savaşının gidişatı açısından önem taşıdığını söylüyor. Söyledikleri de özetle şöyle:
“Bu bölge Halep’in merkezi ile Türkiye arasındaki ana koridoru oluşturuyor. Hem insani olarak bölgeye yardımların ulaşabilmesi hem de askeri açından muhaliflerin bölgede tutunabilmeleri için stratejik olarak önem arz ediyor. “PYD-YPG’nin elinde bulundurduğu kantonları (Afrin ve Kobani) birleştirip Türkiye’nin güney hattında bir kuşak oluşturulmasının önündeki en büyük engel olarak da bu koridor ön plana çıkıyor. “Türkiye ayrıca Azez’i Cerablus’a kadar uzanan hatta DAİŞ’e (IŞİD) yönelik olası bir operasyon için dayanak noktalarından birisi olarak görüyor.”
Bölgedeki son gelişmeler de bakalım:
Türkiye sınırından Halep’e giden bu koridorun Esad karşıtı güçlerin desteklenmesi açısından hayati önemde olduğu ifade ediliyor. Ancak söz konusu hat üzerindeki birçok nokta zaten YPG’nin de bağlı olduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) ya da Esad kuvvetleri tarafından ele geçirilmiş durumda. Zehra ve Nubl kasabalarının düşmesinden sonra, önce Menag (Miniğ) Havaalanı ve son olarak da Tel Rifat kasabası SDG güçlerinin kontrolüne geçmiş durumda.
Dış basında ve bazı düşünce kuruluşlarınca da Azez ile ilgili görüşler yansıtılıyor.
Washington Enstitüsü’nden Fabrice Balanche da Azez’in Halep’teki çatışmalar ya da Halep’e gönderilecek destek açısından artık stratejik bir önemi kalmadığında hemfikir. Ancak Balanche, “Azez Türkiye için sembolik bir değere sahip” diyor ve ekliyor: “Türkiye, Kürtlerin Azez’i ele geçirmesini istemiyor. Bunu engellemek, Azez’i savunmak da kolay Türkiye için. Çünkü askerlerini Suriye’ye sokmadan, sınır ötesi topçu atışlarıyla bunu yapabiliyor. Aynı şey Cerablus için de geçerli. “Davutoğlu, Kürtler Azez’i alırsa, Cerablus’u da almaya kalkabilir diye korkuyor. Kürtler zaten bir yıldır Cerablus’un önünde bekliyor. Davutoğlu, şimdi Azez’i alırlarsa, Kobani’den Batı’ya, Afrin’den de doğuya büyük bir saldırı başlatabilirler diye düşünüyor. ABD, Kürtleri yanında tutmak istiyor. Ama biliyorlar ki Ankara Kürtleri topçu ateşine tutmayı sürdürürse, Kürtler Ruslara doğru kayacaklar. ABD bu nedenle Türkiye ve Kürtler arasında bir arabuluculuk yapmaya çalışmak zorunda. Ancak ABD şu anda zayıf. Seçimlere hazırlanıyor. Obama Suriye’ye müdahil olmak istemiyor. Türkler bu durumda herhalde muhalifleri desteklemeye devam edip, seneye Suriye konusunda daha şahin bir ismin ABD Başkanlığına gelmesini bekleyecekler. Belki de yeni bir Ronald Reagan’ın çıkmasını, ABD sahalara geri döndü demesini bekliyorlardır.”
Şimdi asıl soru şu:
Eğer Azez düşer, YPG güçleri engel tanımazlarsa Türkiye bir kara harekâtına girişebilir mi? Böyle bir harekâtın olabileceğini düşünen ve söyleyenler var. Ancak Suriye’ye girip de çıkamamak da var. Buranın tam bir bataklık olduğu görüşünde olanların da çoğunlukta olduğunu vurgulayalım.
SETA Vakfı’ndan Can Acun, Türkiye’nin bu bölgeye tek taraflı olarak karadan askeri bir müdahale gerçekleştirmekten ziyade muhaliflere zaman kazandırabilmek adına sınır hattının gerisinden topçu atışları yapmakla yetineceğini savunuyor ve şöyle devam ediyor:
“Türkiye’nin temel oyun planı, Körfez ülkeleriyle kurulan ittifak üzerinden DAİŞ’e karşı oluşturulmuş koalisyonun desteğini alarak Azez-Cerablus hattına müdahale gerçekleştirebilmek. Ben Türkiye ve Körfez ülkelerinin ciddi bir kararlılık göstermeleri ve yeterli askeri hazırlık yapmaları halinde ABD’yi bir şekilde pozisyon değiştirmeye ikna edebileceklerini düşünüyorum. Mülteciler için de bir güvenli bölge oluşturabilecek böyle bir hamle her geçen gün daha fazla mülteci krizi ile yüzleşen Avrupa’nın desteğini artırabilir”
Görüldüğü gibi baştan bu yana uyguladığımız yanlış Suriye politikaları bizi bugün büyük bir çıkmaz ile karşı karşıya getirdi. Bu nedenle artık bu politikalarda takıntılardan kendimizi kurtarıp, yeni stratejiler oluşturmak durumundayız. Bizi yönetenlerin bu konuda yeni ve uygulanabilir politikalar oluşturması gerektiğini düşünüyoruz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın