ülkenin bu hale gelmesinin sebebi

access-933130_640

güzel ülkeydik; her şeyimiz tam değildi belki ama; insanlığımız tamdı, değer bilirdi insanlar, vatan sevgisi, millet olma bilinci, birliktelik ve ortak paydada buluşma düşüncesi küçük yaşta kazındı aklımıza. çocukluğunu 80’lerin sonunda, 90’ların başında yaşamış biri olarak söylüyorum bunu. hani şimdi korkutuyorlar ya insanları; koalisyon olursa her şey çok kötü olacak; yiyecek yemek bulamayacağız falan diye.. hehh işte o koalisyon çocuğuyum ben; ekmek te bulduk; karnımız da doydu ama daha önemlisi; bu vatanın bir parçası hissettik hepimiz kendimizi; köklerine ve atalara olan saygımız, bizi iyi insanlar olmaya teşvik etti; olabildiğimiz kadar. demokrat partili dedenin; halk partili damadı ile aynı sofrada kadeh tokuşturduğu yıllardı, o masada hep memleket meselesi konuşulur; ama ses hiç yükselmez sonunda da karşılıklı gönül alınırdı; çünkü aile demek; her şey demekti. komşuya yardım eli uzatan anne, baba; birbirine bile söylemezdi yaptığı yardımı. okulda dar gelirlisi; orta gelirlisi; zengin aileden geleni hiç farketmez; bir örnek giydiğimiz önlüklerle, aynı bahçede sek sek oynar; aynı tahta sıralarda söylerdik orda bir köy var uzakta şarkısını. bakın şunu düşünün; o zaman da futbol her şey demekti çoğu insan için; ama kubilay’ın, hakan şükür’ün avrupa’da attığı goller; 7 ceddi beşiktaş’lı baba evimde gözyaşlarıyla kutlanırdı; almanya’ya, hollanda’ya karşı alınan galibiyetlerde yer yerinden oynar; türk, kürt, çerkez, boşnak, laik, muhafazakar her kim varsa sokaklarda sabaha kadar sarılıp; davullarla zurnalarla kutlardık. genç arkadaşlar youtube’a 2002 dünya kupası kutlamaları yazsınlar; dediğimi daha iyi anlayacaklar. ay-yıldız flamayı taşıdığım 29 ekim bayram töreninde; göz ucuyla beni izleyen aileme baktığımda, hayatımda babamı ilk defa ağlarken gördüm ben, 12 yaşındaydım. tüm ailesiyle; 40 sene önce makedonya’dan göç etmek zorunda kalmış; sahip oldukları her şeyi geride bırakarak; bu topraklara gelmiş; gece gündüz çalışmış; bu vatanı kendi vatanı; bu bayrağı kendi bayrağı bilmiş o adam; 2 göz 2 çeşme ağlıyordu. öyleydik çünkü; öyle yetiştirildik; mazlumdan yana olmayı, kalp kırmamayı; paylaşmayı; birlikte oynamayı ve değerlere sahip çıkılması gerektiğini öğrettiler.

sonra ne mi oldu? sonra sadaka kültürü geldi. ama dilenciye verilen değil; insanlığını kaybetmen karşısında; elde ettiğin. ne kadar kaybedip alçalırsan o kadar kazandın. zengini; fakiri farketmeksizin. 10 lira için de; 10 milyon için de; bir araba için de; bir gökdelen için de; akla hayale mantığa izana ve de en önemlisi ahlaka sığmayacak ne kadar şey varsa; yeni düzenin alameti oldu; insanlar ne kadar satarsa ve ne kadar biat ederse o kadar değerli oldu ve tabi ki çorba kasesi büyüdükçe; herkes daha büyük kaşık istemeye başladı. biz artık; aç gözlülüğün, güç sarhoşluğunun, şeref yoksunlarının ve çürük ahlak sahiplerinin sözünün geçtiği; ağızlarına baktığımız; ve bir şeyler beklediğimiz bir topluluk olduk. dışarıdan sapasağlam gözükse de; içini kurtların yediği bir ağaç gövdesine döndük. çünkü mayamız bozuldu; ve buna ittilerse de bizi; suç başkasında değil; yine bizde. çanak olduk; ses çıkarmadık; her şey gözümüzün önünde oldu; kıpırdamadık. şimdi ise kaybettiklerimizi yazıp; arkasından ahlar vahlar ile geri gelmelerini bekliyoruz.

işte bu bekleme; ülkenin bu hale gelmesinin tek sebebi.

#58583666 18.02.2016 00:15yuksek muhendisim ben
Kaynak: Ekşi
güzel ülkeydik; her şeyimiz tam değildi belki ama; insanlığımız tamdı, değer bilirdi insanlar, vatan sevgisi, millet olma bilinci, birliktelik ve ortak paydada buluşma düşüncesi küçük yaşta kazındı aklımıza. çocukluğunu 80'lerin sonunda, 90'ların başında yaşamış biri olarak söylüyorum bunu. hani şimdi korkutuyorlar ya insanları; koalisyon olursa her şey çok kötü olacak; yiyecek yemek bulamayacağız falan diye.. hehh işte o koalisyon çocuğuyum ben; ekmek te bulduk; karnımız da doydu ama daha önemlisi; bu vatanın bir parçası hissettik hepimiz kendimizi; köklerine ve atalara olan saygımız, bizi iyi insanlar olmaya teşvik etti; olabildiğimiz kadar. demokrat partili dedenin; halk partili damadı ile aynı sofrada kadeh tokuşturduğu yıllardı, o masada hep memleket meselesi konuşulur; ama ses hiç yükselmez sonunda da karşılıklı gönül alınırdı; çünkü aile demek; her şey demekti. komşuya yardım eli uzatan anne, baba; birbirine bile söylemezdi yaptığı yardımı. okulda dar gelirlisi; orta gelirlisi; zengin aileden geleni hiç farketmez; bir örnek giydiğimiz önlüklerle, aynı bahçede sek sek oynar; aynı tahta sıralarda söylerdik orda bir köy var uzakta şarkısını. bakın şunu düşünün; o zaman da futbol her şey demekti çoğu insan için; ama kubilay'ın, hakan şükür'ün avrupa'da attığı goller; 7 ceddi beşiktaş'lı baba evimde gözyaşlarıyla kutlanırdı; almanya'ya, hollanda'ya karşı alınan galibiyetlerde yer yerinden oynar; türk, kürt, çerkez, boşnak, laik, muhafazakar her kim varsa sokaklarda sabaha kadar sarılıp; davullarla zurnalarla kutlardık. genç arkadaşlar youtube'a 2002 dünya kupası kutlamaları yazsınlar; dediğimi daha iyi anlayacaklar. ay-yıldız flamayı taşıdığım 29 ekim bayram töreninde; göz ucuyla beni izleyen aileme baktığımda, hayatımda babamı ilk defa ağlarken gördüm ben, 12 yaşındaydım. tüm ailesiyle; 40 sene önce makedonya'dan göç etmek zorunda kalmış; sahip oldukları her şeyi geride bırakarak; bu topraklara gelmiş; gece gündüz çalışmış; bu vatanı kendi vatanı; bu bayrağı kendi bayrağı bilmiş o adam; 2 göz 2 çeşme ağlıyordu. öyleydik çünkü; öyle yetiştirildik; mazlumdan yana olmayı, kalp kırmamayı; paylaşmayı; birlikte oynamayı ve değerlere sahip çıkılması gerektiğini öğrettiler. - access 933130 640

Yorumlar

  1. Mustafa Aslan avatarı
    Mustafa Aslan

    Mustafa Aslan AKSUNGUR / Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    Saygın Kültür Elçilerimizle Bir Merhabalaşma:

    1928 yılında, bir Halk çocuğu olarak Ermenek’in Uğurlu köyünde doğmuşum. ANTALYA’da oturuyor, ANTALYA’da yaşıyorum.

    Cumhuriyetin şanslı kuşaklarındanız: KÖY ENSTİTÜLERİNDE OKUDUK.

    Eskişehir-Çifteler Köy Enstitüsünün, 1944/ 45 Ders-yılı çıkışlısıyım. Eğitimci – Araştırmacı – Yazarım.

    Bugüne değin yayımlatabildiğim (7) Yedi kitabım oldu. Zaman ayırıp ta kitaplarımın arka kapak yazılarını okuma külfetine katlanabilenleriniz olursa eğer, kitaplarımın içerikleri hakkında bir değerlendirme ölçütü (fikir) sunabilirler o kapak yazıları Sizlere…

    Her kitabımdan biner aded bastırmıştım. Yarıya yakınını “Bağış olarak imzaladığım” halde depomuzda halen satılmadık 700 – 800’lere yakın kitaplarımız, 2010’lardan buyana duruyorar.

    Yayıma hazır halde, “Gelinlik kız çeyizi gibice” bekleşen 25 – 30 kitaplık emeklerim de Dosyalarında, hemen bugünden yarına İnsanlığa sunulmaya hazır halde Nöbetteler… / Bekleşiyorlar..!

    Acı gerçekliğimiz o ki, şu 2016’lı yıllarda ülkemizdeki okumaya, kitaba, kültür yapıtlarına duyulan ilgi ve sevgi, sıfırın altında, yüzde doksan dokuz düzeylerinde geziniyor.

    SEKSEN SEKİZ yaşımdan sonra, paracıl hiç bir beklentim olamaz; yoktur!

    Tek amacım: Türkiye ve dünya kültürüne Katkılarda bulunacağına inandığım bu YAPITLARIMIN İNSANLIĞA Kazandırılması istemimdir…

    Halkımızın deyimiyle: İşte geldik gidiyoruz! Kuşkusuz ki şu yaşanılası dünyamıza bırakabildiğimiz yapıtlarımızla yaşayacağız, yaşaya-bilirsek eğer…

    Yaratanlar yaşarlar:

    Üç-beş bin yıl öncelerinin BİLGELERİ bugün bile yanımızdalar. O ölümsüz yapıtlarıyla insanlığa “Yol-Yöntem”gösteriyorlar; ONULANDIRIYORLAR İnsanlığı…

    Üç-beş yüz yıl öncelerinin Bilgeleri, Sanatçıları da yine o özgün Yapıtlarıyla aramızdalar. Dipdiri yaşıyorlar. Kendileriyle birlikte sundukları: “JULIETLER’i, KLEOPATRALAR’ı, BEATRİCELER’i” de yaşatıyorlar;sunuyorlar Tüm İnsanlığa…

    “Ne verirsek ellerimizle, beyinlerimizle, YÜREKLERİMİZLE, onlar gidiyorlar bizlerle!” diyor; Saygılar, sevgiler sunuyorum Saygın Kültür Elçilerimize… Saygın Kültür Erlerimize… m.a. a.

    _________________________________________________________________________________________

    Mustafa Aslan AKSUNGUR / Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    DİNDİRELİM BU KANI ARTI: I.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Güzel Türkiye’mizin Yüksek makamlarında: (Diyelim ki, 4000) Makam Sahibi var. Bunların çevresinde bunlara DALKAVUKLUK yapmak icin Dört dönen DÖRT MİLYONU AŞKIN ÇIKAR DALKAVUĞUUZ, Av Köpeği gibi APORTTA beklemetedirler. Bu İTLERİN bekledikleri kemik kırıntları, Pay olarak önlerine atılmazsa, Sahiplerini bile Isırmaya DALAMAYA kalkışırlar. DALARLAR. Bunları böylece blelim..!
    Bu saptamaladan sonar şunu da belirtelim ki bu Yüksek Makam sahiplerimizin hiç birisi, CUMHURBAŞKANLIĞIIMIZ Köşküne de çıksalar, tertemiz otursalar, bu dalkavuklardan güç almadan, onları maşa olarak kullanmadan İNSANLIĞA AYKIRI İŞLEVLER YAPAMAZLAR; “OLUR!” veremezler! İmza koyamazlar!

    Maçaları sıkmaz!

    Maşasız meşe koru tutulmaz! Tutmaya kalkışanın Elleri yanar.

    HIRSIZLIĞA + YOLSUZLUĞA + SOYGUNA + GEMİ KAFİLELERİYLE PETROL KAÇAKÇILIĞINA… vd. vd. Daha Akla gelen-gelmeyen tüm yolsuzluklara, aykırılıklara cesaret edemez olurlar! İmza atamaz olurlar!

    Durum böyle olunca da, YETMİŞ YILDIR yaşadığımız tüm kanunsuz eylemler, usturayla kesilmişçesine şirrrp diye kesilir. Yüce Türk HALKI da, topluca hepimiz BİRDEN rahat bir nefes alırız. Bir “Ohhh!” Çeker; İşimize gider, işimizden geliriz. İşimizi kotarır İNSAN gibi yaşar, İNSANCA yaratırız..!
    İşte o zaman, gerek bilerek, gerekse bilmeksizin, ruhumuz dahi duymaksızın SÖMÜRÜLEN BİZLER VE DE O (74) MİLYON İNSANIMIZDAN hiç birimiz, kanımızı o yetkili Makam sahibi sömürgenlerimize içirtmeyiz, sömürtmeyiz..!

    Hoş, zaten o zaman, o sömürgen sınıf temsilcilerinin, o makam sahiplerinin hiç birisi de sömürmeyi gündemine almak şööyle dursun, akıllarından bile getiremez olurlar…

    SÖMÜRÜLEN Bu 74 Milyon İnsan, (İçinde ben de varım.) Uyanmak, birbirimizi uyandrmak, tek yumruk olmak zorundayız… Buyurun İNSANCA Yaşamak Ülküsüne..!
    Bir elde beş parmak var. Parmaklarımızı ayrı ayrı tuttuğumuz zaman avucumuzda su bile eğleşmez. Hiç bir maddeyi tutamayız!
    Gel bil ki Onları birleştirdik miydi biyol, HAKLARIMIZI avucumuzla tutar, alırız; Her hakkımızı, avucumuzun ortasında buluruz..!
    Eee, öyleyse gelin: “-Eyy o özel çıkarcılar dışındaki 74 milyon HALK İNSANIMIZ!

    Gelin 74 yıldır yattığımız bu “Eshab-ı Kehef Uykusundan” uyanalım artık! Eğer istersek biz: Şu DÖRT MİLYONCUK ÇIKARCILAR GÜRUHUMUZU, ÇIKAR DALKAVUKLARINMIZI tükürüğümüzle boğarız.

    Gelin isteyelim; GELİN BOĞALIM, YOK EDELİM OL DALKAVUKLAR GÜRUHUNU…

    m.a. a.

    _____________________________________________________

    “-ÇIKARCILAR (GÜRUHUNU) DALKAVUKLAR DERİNTİLERİNİ YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI BUKAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMÜRÜMÜZ-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyamızı “Etkinliğe ve Eyleme” geçire-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimim var.

    Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız lütfen?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aslan Aksungur

    m.a. a

    Mustafa Aslan AKSUNGUR / Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    72

    DİNDİRELİM BU KANI ARTIK: II.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    “-Söz, özü dışa yansıtan bir dış-bükey aynadır!” Diye başlarsam söze ve de:

    “Bilimin dalkavuğu olamaz! Gel bil ki insanlık için Bilgenin dalkavuğu, cehlin (Bilmezin) dalkavuğundan bin bir-iki kez daha yıkıcıdır; bin-üçyüz beş kez daha tehlikeli olur..!”

    Diye sürdürürsem sözlerimi; acab’ola ki, sizler ne buyurursunuz benim bu yadsınamaz “DOĞRU” LARIMA..?

    Sizlerin ne buyuracağınızı pek bilemem kuşkusuz ben… Ama sizlere şunu arz edeyim ki:

    “Tek başına da kalsan, doğru bildiğin yoldan şaşma! Yürü ya Mustafa!” Diyor beyin kıvrımlarıma sığamayan aklım bana…

    Düşünüverelim biyol, bir ülkede normal yargı kurumları varken, bunlar görevlerini hiç bir etki altında kalmadan, düpedüz, onurluca yapıp dururlarken, onlarla yetinmeyen, o ülkeye “Özel Mahkemeler” kurulmasına ve bu Mahkemelere: “Özel Yargıçlar + Özel Savcılar” atanmasına, özel yetkilerle donatılmalarına “Parmak Olur”u vermek ne demektir..? Hem de Millet Adına…

    Ben buna:

    “Halk Düşmanlığıdır + Diktatör Dalkavukluğudur!” diyorum. Yanılmışsam Eger, adını sizler koyunuz lütfen de, ben de öğreneyim. Yanlışımı görürsem yanlışımdan döneyim.

    “Yanlışlarından dönmek gibi yüce erdem olamaz..!” Demiş büyükDüşünürmüz, Saygın İnsanımız Dr. Hikmet KIVILCIMLI.

    Bu: “Özel Yasaları” öneren kişilere, kurumlara, bu istemi yasalaştıran Meclise, yürürlüğe koyan yetkili makamlara, hele hele bu yetkili katlara DALKAVUKLUK yapan Milletin-Vekillerine, yanlışa yandaş olan, parmak kaldırıcı kaldıraç makinalarına…

    “Kavakta nar biter mi?” diyen her üst görevlisinin önünde eğmeç gibi eğilerek:

    “Hem de kafam gibi gibi biteeer Âmirim, Bakanım, Başbakanım, Cumhur Başkanım..!”

    Diyen yetki ve oy sahibi sözde “Bilge”lerin yıkımını, hangi “Bilmezimiz”in dinamidi, kazması,küreği,beyni,yüreği, gücü, teni, teri… hatta, hatta, o kutsal denilen “Oyu” ve onun arkadan gelecek olan “Soyu-Sopu” düzeltebilir acaba..?

    Bunun doğru yanıtını bulmak için şu bizim: 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri çalışmalarına bir bakıvermemiz yeter de artar bile…

    Bir ülkeye en büyük kötülüğü yapan, o ülkenin “Diktatörü” değildir Dostlarım!

    O diktatöre diktatörlük yolunu açan, çevresinde kümelenmiş olan kişiliği paçavralaşmış “Çıkar Dalkavuklarıdır. Çıkarcı İNSAN DERİLTİLERİ”dir. Insan Güruhlarıdırlar! Bunlar Milletin vekilleri değil, ÇIKARLARININ Tutsaklı vekilleridirler!”

    Düşünün biyol: Çevresindeki dalkavukları olmasa, 17/ 25 Aralık olayları, böylesine sessizce örtülebilir miydi şu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, ve de dışında!?

    Örtülmek şöyle dursun, “Cumhurbaşkanlığı makamı ile Ödüllendirile-bilirler miydi?” Aralık olaylarının Başsorumlusu, Başkahramanları..!?

    “Akıl için yol birdir!” demiş atalarımız. Akllarımızı başımızdan hiçbir güç, hiçbir RÜŞVET ayıramasın lütfen…

    Yaptığı her yolsuzluğu, her kanunsuzluğu onaylayan:

    “Pek güzel yapıyorsunuz Başkanım, Başbakanım, Yan bakanım, Dik çakanım!” diyen dalkavuklarımız olmasa ülkemizde, yasaları çiğneye çiğneye kim, nasıl Cumhurbaşkanlığı Makamına, tereyağından kıl çeker gibi bu denli kolaylıkla çemrenip çıkabilirdi ki? Öylesileri o kutsal makama, ancak bizlerin “DUYARSIZ VURDUM-DUYMAZLIKLARIMIZ çıkarabilir “ yalnızca…

    Ben, onu-bunu bilmem; bildiğim bir şey varsa, o da: Her Ulusun, yok olmamak için yok etmesi gereken en başta gelen “BAŞ-DÜŞMANI”: O Ulusun başına çöreklenen “Diktatörü” değildir. O Diktatöre o makamı açan,Dikatörün çevresinde dört dönen Çıkar Dalkavukları Güruhudur. Halkımızın ve ülkemizin selameti için en başta gelen görevimiz: Bu İnsan Derintilerini yoktmek, DALKAVUKLUĞU ortadan kaldırmak kutsal görevi(miz) olmalıdır..!

    Yüce Türk Halkları adına, her Halk severimizin, her İnsan severimizin “Birincil Görevimiz”:

    DİKTATÖRÜMÜZÜ yok etmek değildir! O diktatöre, O cesaretİ veren, destek olan, DALKAVUKLUK yapanDalkavuklar sürüsünün, uyuz Derintilerini yok etmek “Kutsal- Görevi”dir…

    Eyy Yüce Türk Halkı: Buyurun Kutsal Görev için iş-başına..!

    İşimiz, Diktatörlerimizi yok etme savaşımı değildir. Diktatörlere Cür’et, Cesaret ve Yetki veren DALKAVUKLAR kümesini yok etme savaşımıdır..!

    Şu son iki binli yıllar içinde öylesine de çoğaldılar ki bu uyuz dalkavuk derintileri, affedersiniz: Halkımızın o dopra deyimiyle:

    “*ikimizi sallasak, kesinkes bir dalkavuğumuzun kıçına dokunur!” Oldu…

    İşte bu kesimine çoğalttık bu çıkar dalkavukları sürsünü şu sahipsiz Ülkemizde…

    Bu Dalkavuklarımızı yok etmediğimiz sürece, Ulusçak, tümden “Yok-Olma” sorunuyla karşı- karşıya kalacağımızı bilmemiz ve gerekenleri yapmak için bu konuyu bilincimizden hiç çıkarmamamız gerekir..!

    “-Bilenin bilmeyene borcu vardır” demiş Atalarmz. Benden söylemesi. Ötesini Yüce Türk Halkımızın beyni, vicdanı ve “OY!”Ları bilecek artık… m.a. a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTLERİNİ (GÜRUHUNU) YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI KAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMÜRÜMÜZ-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyayı “Etkinliğe ve Eyleme” geçire-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimim var.

    Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız LÜTFEN?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aslan Aksungur

    ____________________________________________________

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    73
    DİNDİRELİM BU KANI ARTIK: III.
    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Oturdukları “MAKAM KOLTUKLARININ” verdiği yetkileri kötüye kullanan; ÇIKAR SAĞLAMAK icin Milletin başında boza pişiren Milletvekilleri… Bakanlar… Başbakanlart… Cumhurbaşknları ve yetkili makam sahipleri! (Emir kulu Valileri geçiyorum) Sizleredir sözlerim:
    Verdiğiniz keyfi kararlarınızdan ve yasadışı emirlerinizden ötürü, tüyü bitmedik yetim-yetameden tutun da, tüm 77 milyonTürk Halkına karşı iliklerinize dek günahlı, iliklerinize dek sorumlusunuz…
    Şunun şurasında, en uzun yaşayan insan, 60, 70 yıl, haydi bilemedin, 100 yıl yaşıyor. Eee, düşünüverelim biyol, değer mi şu YÜZ YILLIK bir çıkar saltanatı için kıyamete kadar o ateşli CEHENNEM BALÇIĞININ batağınıp kıvranmaya..? Hem de Toplumun lanetini alnınızda şafkarta, şafkarta…

    Valiler, Kaymakamlar, Yargıçlar, Savcılar, Kumandanlar, Amirler, Memurlar ve digerleri..!
    Amirlerinin emirlerine uyarak ya da rüşvet alarak yasadışı işler yapan tüm yetki sahipleri, sizler de en AZ sizleri atayan makam sahipleri kadar kanlı, kirli bir GÜNAH BALÇIĞININ Çıkmazına gömülür, GÜNAH ÇAMURUNDA debelenir durursunuz… Unutmayın ki: “Yerin üstü varsa, altı da vardır!” Demiş Atalarımız. Yasadışı emirlerde amir, memur, üst alt diye bir özür tanınmaz.
    Bu dekicik anımsatmalardan sonar, gelelim şimdi de 2016 Türkiye’sinin barış içindeyken verdiği savaş telafetine; Savaş Kıyımına:
    88 YAŞINDAYIM. Bir TC. Vatandaşıyım. İnanın içtenliğime: Televzyon açmaya, Haber dinlemeye, Gazette okmaya korkar oldum. Gün geçmiyor ki Iki, üç, beş Mehmetçiğimizi şehit vermemiş olalım. Kurtuluş Savaşımızdaverdiğimiz şehitlerimizi geçti nerdeyse Teröre verdiğimiz kurbanlarımızın sayıları…
    Ateş düştüğü yeri yakar. O şehit analarının, o şehit babalarının, o şehit bacılarının, o şehit yakınlarının yüreklerini yakmaya şu bizim DEVLET SORUMLARIMIZIN ne hakları var Allah aşkna..?
    Böylesi kanlı ölüm acılarını yaşayan Halk İnsanları:
    “-İlâhi senin de başına gelsin de, en kıymetlilerinin canındabul..!”
    Diye SORUMLULARA ilenir dururlar…
    Bizim gani gönüllü yüce HALKIMIZ buna bile gönül indirmiyor.
    Anlayın artık..!
    Durdurun bu kanı… Dindirin bu kanı..!
    m.a.a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTLERİNİ (GÜRUHUNU) YOK EDELİM!”

    KAMPANYASINI BAŞLATMIŞ BULUNUYORUM.

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI KAMPANYAYA ÇAĞIRIYORUM!

    İÇİMİZDEKİ DÖRT MİLYONU BİLE BULMAYAN BU “ÇIKARCI DALKAVUK DERİNTİLERİNİ” YOK ETMEDEN, ÖMRÜMÜZ-UZUNUNA SÖMÜRÜLMEKTEN KURTULAMAYIZ..!

    Kampanyayı “Etkinliğe – Yetkinliğe – Eyleme” Yükselte-bilmek için sizlerin yardımlarınıza gereksinimimiz var.

    Hemen şimdi, 30 saniyenizi ayırarak bu “İlişimi” imzalar mısınız LÜTFEN?
    Buyurn, İşte Linki:
    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aslan Aksungur

    Mustafa Aslan AKSUNGUR/Eğitimci-Araştırmacı-Yazar.

    Memurevleri Mah. Tonguç Cad. 205 Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    [email protected]

    GÜNLÜK DEFTERLER:

    “GÜNLÜK DEFTERLER”imin Dökümü:
    20 Ekim 1977 gününden, 12 Ocak 2015/ Pazartesi gününe kadar oluşturduğum ikinci grup (*) “GÜNLÜK DEFTER”lerimin dökümünü buracıkta sunuyorum.

    Yaşım (88) seksen sekiz. Dünyada eşi pek görülmeyen bu el yazısı “Kültür Yapıtlarımın İnsanlığa kazandırılması için, pek az ömrüm kaldı.

    Yetkili… Yetkisiz… bu hazineye sahip çıkacak bir Kültür Eri’nin Elini + Girişkenliğini bekliyor bu emeklerim…

    Kamu İnsanlığa Saygıyla sunuyorum…

    m.a.a.

    ________________________________

    *) 1962’den 1971- 12 Martına dek yazdığım Birinci grup, “GÜNLÜK DEFTER”lerim, 12 Mart faşist darbecileri eliyle, askeri cemselere yükletilip götürüldü. O günden bugüne geri verilmedi.

    22 / 1.065

    EĞİTİMİN GÜCÜ VE GÜÇLÜ YIKIMI:

    Ben, bir Eğitimci, Araştırmacı, Yazarım. “EĞİTİMCİ” yanım, ötekilere göre biraz daha ağırca basar.
    Burada, eğitimin “yanlış anlaşıldığını” demesek bile, EKSİK anlaşıldığını söylemeyi ve bizleri bu eksikliğe götüren yanlışlığı açıklamayı bir Eğitimcilik Görevi sayıyorum. Zira Milletleri ve Toplumları batıran da EĞİTİMDİR, yükselten de…
    Eğitim konusundaki eksikliğimiz bir ile de kalmıyor; çoklaşıyor. Bu çokluğu gözden ırak tuttuğumuz zaman öylesine çocuklaşırız ki, sanki Eğitim salt çocuklara özgü bir dal imiş gibi yorumlamalara girer, kendi büyüklüğümüzü küçültürüz. Bu büyüklük hastalığıyla Eğitimi salt çocuklara ve gençlere özgü bir erdem sanırız ve öyle sayarız. Onların, Akar yaşamda iyi yerlere, yüksek makamlara çıkarılmalarını sağlamak için gerekli BİLGİ ve Beceri ile donatmayı yeterli sayarız.
    Doğal yapımız o ki, neyi nasıl sayarsak onu öyle yapmakla koşullanır, onu öyle yapmaya yelteniriz. Dimyat’a pirince giderken, evdeki bulgurumuzdan da olduğumuzu aklımızdan bile geçirmeyiz…
    “-Eğitim, aguşuna aldığı insan denilen şerefli yaratığın beynini ve tüm varlığını öylesine güçlü bir YAPTIRIM gücü ile donatır ki: 77 Milyon İnsanın emeğini ve ekmeğini ÇALMANIN, kendisi için bir Erdem, bir Zenginleşmek olduğuna inandırır kahramanını. Başı saptırmaya(*) değmedikçe de, huylu huyundan, hırsız hırsızlığından vazgeçmez.[(*) Saptırma: Toprak mezarlarda, ölünün üstüne toprak dolmaması için mezarla ölü arasına söykenen tahtalara saptırma denir. Müslüman İnanışına göre son talkından sonra ölü yerinden sıçrayıp doğrulmak isterken kafası bu saptırma tahtalarına dokunurmuş. O zaman ölü:
    “-Eyvaaah! Biz bu dünyadaki ömrümüzü tamamlamışız demek kiii.” der, ölüme yeniden dönermiş.]
    Notlarını yazmışım.
    2002 yılında:
    “-Her şey Türkiye için! + İlkeli Siyaset!” Sloganları ile Halkın önüne çıkan AKP. Hemen ilk iktidara gelip devlet dizginlerini özel keyfinin eline alınca:
    “-Her şey Özel çıkarlarımız için! + İlkemiz: İlk seçimlerde gemiler dolusu servetler edinmek, sonraki seçimlerde ‘Karunlaşmak’!” biçiminde yenilemiştir.
    Eğitimin güçlü elleri, Genel YAPICILIKTA gösterdiği ustalığını bu kez de aynı güçle kişicil-özel YIKICILIKTA uygulamaya geçirmiştir.
    m.a.a.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir