2016 YILINA GELİNDİĞİNDE GENEL DURUM
( PENTAGON’UN YENİ HARİTASI……THOMAS P.M. BARNETT……)
ENTEGRE OLMAMIŞ BOŞLUK ALANI İÇİNDE KALAN UNSURLAR:
- yy. Girildiği günden beri Küremiz üzerindeki sosyo politik oluşumların ivme kazanması ve her geçen günün gelişmelerin yeni bir oluşuma sahne olması , bu gelişmeleri analitik olarak sürekli güncellemek zorunda bırakmaktadır….Olaylara bu açıdan bakmak için Thomas Barnett ‘in yakın geçmişte yayınlanmış olan Pentagon’un Yeni Haritası adlı kitabında ön gördüğü politik hedefler üzerinden konu tekrar ele alınarak güncellendiğinde, harita üzerinde hudutları belirtilen alanlar içinde;
- Enerji sahaları ( Latin Amerika bölgesindekiler, Batı Afrika bölgesindekiler, Kuzey Afrika sahasında bulunanlar, Doğu Afrika sahasındakiler, Orta Afrika’da bulunanlar, Orta Doğu coğrafyasındaki alanlar, Güney Çin denizi petrol alanları….)
- AB. İle , Lome, Meda, Arusha, Younde toplantılarına katılıp serbest ticaret anlaşmaları yapmış olan ülkeler…Bu ülkelerin hemen hepsi AB ile Avro üzerinden ticaretlerini yapmakta olup, bu da ABD in küresel rezerv para birimi olan Dolar karşıtı bir durum yaratmaktadır….Bu bağlamda Fransız Afrika’sı ile Fransa’nın önemli ölçüde ticari bağlantıları da dikkate alındığında ,Avro üzerinden milyarlarca dolar karşıtının Fransa’ya akması finans kapital politikalarında dolar stratejisine ters bir durum yaratmaktadır…
- Önemli deniz ulaşım yolları ve deniz geçitlerinin bulunduğu yerler…
- BOP hedefi içinde bulunan ülkelerin bulundukları alanlar…
- Radikalleştirilen Müslüman ülkelerin bulundukları alanlar….( BATI DÜNYASI İÇİN İSLAMAFOBİ OLUŞTURULMASI AMAÇLANAN ÜLKELER )
- C. Rıse’in, 22 ülkenin hudutlarının değiştirileceğine dair hedef görülen ülkelerin bulundukları alanlar….
- Balkan devletlerini parçalanması, Afganistan işgali, Irak’ın işgali, Libya’nın bölünmesi, Mısır’ın askeri idareye, Müslüman Kardeşler yönetiminden sonra geçmesi, Suriye’nin bölünmesi ve iç savaşın çıkması, Pakistan, Afganistan bölgesinde Taliban hareketinin sürmekte olduğu, Kafkasya’da Çeçen hareketinin oluşması, Ukrayna’nın bölünmesi ,Kırım sorununun ortaya çıkması, Gürcistan ‘da yönetim değişikliklerinin yaşanması,Sudan, Somali bölgelerinde çatışmaların artması, özetle,İslamafobi oluşturulması amaçlanan Müslüman nüfusunun bulunduğu ( Mali, Nijerya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Libya, Filistin, Mısır, Yemen , Somali, Sudan, Suriye, Irak, Filistin, Afganistan, Pakistan, Arakan ) gibi ülkelerin hepsinin BOŞLUK alanı olarak kabul edilen bu coğrafyada bulundukları görülüyor…..
- Taliban oluşumunun, El Kaide olarak Önce Ortadoğu’da şekillenmiş sonra Afrika’daki uzantısı Eş Şebab olmuştur, IŞİD olarak da varlığını giderek Suriye Irak toprakları üzerinde güçlendirmiştir,
ı. Gelinen son nokta itibariyle, Türkiye ile Esad rejimi arasında derinleşen gerilim de dikkate alındığında, PKK + PYD ve karşıtı gösterilen IŞİD (DAEŞ) cephesinin dışında, PYD ‘in Azez bölgesindeki hareket tarzı Türkiye yi özellikle AZEZ, C ERABLUS arasında askeri bir müdahaleye zorlayacak gibi bir görüntü sergilemektedir…. Esad rejimi ile RF. Ortak politikaları sonucu, süreç, Türkiye’yi ayrıca Rusya ile karşı karşıya getirmiştir….Bu da BOŞLUK ALANI içindedir….
- Taliban adı ile sahneye sürülen, daha sonra El Kaide adı ile tanımı değiştirilen ve son aşamasında IŞİD (DAEŞ ) olarak yeni bir ad ile gündeme oturtulan terör grupların gerek yapısı, gerek örgütlenme şekli gerekse araç gereç silah ve personel kadroları dikkate alındığına bunların İslamiyet’le hiçbir ilişkileri bulunmayan , ancak İslam maskesi ile operasyon yapan grupların olduğu açık şekilde görülmektedir….Türkiye’nin güney hudutlarına kadar gelen bu silahlı tehdit unsurlarının BOP süreci içinde, Pentagon’un Yeni haritası ile yayınlanmış kitabın eki olan haritada ki coğrafi alanlar içinde görmek mümkündür…..
k.IŞİD ‘in aynı zamanda, Nijer ve Pakistan’da sempati oluşturulması da dikkate çarpmaktadır,
- Diğer yönden, Boko Haram’ın , Nijerya ve Nijer bölgelerinde de IŞİD ile ittifak yapılmasının söz konusu olabileceği ihtimali gündeme gelmiştir…
- IŞİD’in, Tunus, Endonezya, Filipinler’ de uyuyan hücrelerinin bulunduğu da basında izlenmiştir.. Özetle IŞİD‘in etkili olduğu; İŞİD Lübnan’ı, IŞİD Suudi Arabistan’ı, Filistin Ensar’uş Şeria, IŞİD Yemen’i, Mısır Ensar ul Beytd Makdis, Libya Ensar uş Şeria, Cezayir Cund El Hilafa, Mali Boko Haram, Somali Eş Şebab, Afganistan Horasan Grubu, IŞİD Kafkasya, olup, IŞID’in yakın zamanda saldırı yaptığı ülkeler, Tunus, Fransa, Danimarka ve Türkiye olmuştur…. Muhtemelen ileriki aşamada, hedef kabul edilen ülkelerde de bu taşaron gücün devreye sokulması beklenmelidir….
n.. Bütün bölgeyi altüst eden bu stratejide Türkiye ne oranda hedeftir sorusu akla geldiğinde cevabı KÜRESELCİLERİN politik hedeflerinde aramak gerekecektir….
* Gelecekte suyun petrolden daha kıymetli olacağı ve geleceğin savaş planlarının su savaşları olacağı birçok zeminde tartışılmaktadır…Bölgedeki en zengin su kaynakları ise, DİCLE ve FIRAT barajlarındadır …..Birilerinin iştahını kabartmaktadır…
* Enerli yollarının doğudan,batıya ,kuzeyden, güneye geçiş yollarının Türkiye’nin denetiminden alınması da gerekmektedir….
* ODED YİNON ön gördüğü şekilde, bölgede İsrail’e stratejik derinlik kazandıracak şekilde yapay bir Kürt Devleti kurulması ,bunun yanında da Türkiye’den bu bölgenin koparılması düşünülen belli coğrafi kesimin bir bölümünün de Ermenistan’a verilmesi gene birileri tarafından inkar edilmemektedir.….
* Güçlenen bir Türkiye ile Orta Asya Türk Devletleri arasına TAMPON bir bölge oluşturularak coğrafi bağlantıyı kopararak , ekonomik , politik ve kültürel dayanışmanın önüne geçilmesi gerekmektedir….
Kısaca, 2016 Yılına geldiğimiz şu günlerde coğrafya üzerinde küresel ve bölgesel kargaşanın basit şekilde özeti böyle yansımaktadır…
Diğer yönden, 2016 Yılı itibariyle TEK KUTUPLU bir dünyanın ÇOK KUTUPLU bir yapı üzerine kaymakta ki devamı , ABD ‘in bütün zorlayıcı önlemlerine rağmen sürecin gene de devam etmekte olduğunu göstermektedir.. ABD ‘in Askeri gücünü besleyen finansal gücün rezerv para olan doların küresel etkinliğinin devamının varlığı bir çok analizde ifade edilmiştir…
Konunun küresel politikalara bakış açısından dinamik merkez olan ABD in 2016 yılı itibariyle denklemdeki yerinin güncellenmesi gerekmektedir…Bu bağlamda, Batı kaynaklı analizler dikkate alındığında ekonomik hedefler paralelinde ,jeostratejik hedeflere de yönelmenin muhtemel görüntüleri neler olabilir ?….
a Dış kaynaklı yorumlar içinde ABD ekonomisinin önünde zor yılların bulunduğu, Yeni Sosyal Güvenlik Araştırmasına ( SSA) göre , 2033 yılına doğru ABD ‘İN güvenlik fonlarının tükeneceği değerlendirilmektedir. Bu bağlamda;
* SSA raporuna göre, ABD Vakıf fonlarının 2000 yılından bu yana finansal kaynakların iyi kullanılmamış olduğu…
* Harvard Enstitüsü Direktörü ve Sayısal Sosyal Bilimleri mensuplarından Gary King’e göre, Sosyal Güvenliğin düşünüldüğünden önce de iflas edebileceğini beyan ettiği ve şu uyarıda bulunduğu görülmektedir ;
- ABD Sosyal Güvenlik ve Sağlık Sigortası 2014 mütevelli raporu kapsamında 2019 program hedeflerine göre maliyetlerin 2020 yılına gelindiğinde, tahmin edilen geliri aşmış olacağı ….
- 2033 yılına gelindiğinde ise, fonların emeklilik ve maluliyet programları dikkate alındığında, fonların yetersiz kalacağı hatta tükenmiş olacağı….
- Bir diğer yönden halen ABD de 250000 civarındaki gazinin sosyal haklarının verilmesindeki gecikmelerin olduğu, buna mukabil her sene İsrail’e 4,5 milyar dolar yardım yapılmakta olduğu da ayrı bir sosyal sorun olarak da gündemini koruyor….
Bir diğer görüş ise, Varlık Yönetim Şirketi GMO ‘un kurucularından Jeremy Grantham’ın , ön gördüğü uyarı, olmaktadır….Açıklama ya göre, ( ABD hisse piyasalarındaki BALONUN 2016 Başkanlık seçimlerinden sonra patlama ihtimalinin yüksek olduğu.. şeklindeki görüş değerlendirmede yer alıyor…)
ABD. Tarım Bakanlığı’nın 2030 yılına kadar uzanan tahminleri kapsamındaki bir diğer yoruma göre ise ;
- 15 Yıl sonra ABD ‘in dünya ekonomisi üstündeki hakiminin giderek zayıflayacağı ….. Bu bağlamda;
ABD’in 24,8 Trilyon dolarlık olan yıllık üretiminin, olduğunu
2006 Yılında dünya ekonomisinin %25 olduğu,
2015 Yılında dünya ekonomisinin % 23 indiği,
2030 Yılında dünya ekonomisinin %20 kadar gerileyeceğini belirtiliyor….
Diğer yönden konu ile ilgili olarak, Unilever’in Avrupa Bölümü Başkanı Jan Zijderverd’in Financial Times Deutschland’a yaptığı bir diğer açıklamaya göre de ;
- Atlantik’in her iki yakasının gücünü ve zenginliğini yitirmekte olduğunu…
- Nouvel Observateur dergisinin İnternet sitesinde İngiliz iktisatçı Jon Moynihan’un beyanında da ;
– 2010 verileri itibariyle OECD bölgesinde bir çalışanın ortalama günlük ücretinin 135 dolar olduğu….
– Çin ve Hindistan da ise, 12 dolar olduğu,
– 2020 gelindiğinde, Batılı çalışanların günlük ücretlerinin 100 dolara gerileyeceği….
– Çin ve Hindistan da günlük ücretlerin 20 dolara çıkacağını…
– 2025 gelindiğinde iki tarafta da ücretlerin 60 dolar olarak eşitleneceğini…
– Batılı çalışanların geliri 15 yılda yarıdan fazla azalırken, Çinli ve Hintli çalışanların ise, 5 kat artacağını….
– Batıda işten çıkanların yeni bir iş kurmalarının zor olacağını….
– Emek yoğun üretim yapan sektörlerin doğuya kaymakta olduğunu,
– Demir , çelik, beyaz eşya ve elektronikten sonra sıranın otomotive de geleceğini…
– Uçak sanayinin de aynı yolda olduğu konularında ki görüşleri ile Batı ekonomisindeki muhtemel olumsuz gelişmeleri konusundaki hususlara değinilmektedir…
Ekonomik sorunların geleceğe yönelik zorlamalarının toplumun belli kesimlerinde saklanmaya çalışılan endişelerin dışa vuran etkileri de gene Batı basınına yansıdığı izlenmektedir…. Özellikle 2008 kriz sonrası ABD içinde ki sosyal sıkıntıların bir takım ayrılıkçı hareketlere de yansıdığı görülmüştür… Özellikle, Teksas, Arizona, New Mexico, Utah, Colorado, Californiya ve Nevada gibi eyaletlerdeki ayrımcılığa karşı, ABD Hükümetinin ( JADE HELMS ) plan semineri kapsamında Olağanüstü Hal Planı durumuna göre bir uygulamanın gündeme gelebileceği hususu da ABD Silahjlı Kuvvetler Gazetesi haberlerinden yansımıştır..
ABD. de Ekonomik sorunların toplum hayatı üzerindeki olumsuz etkileri içinde ayrılıkçı mesajlar veren Montgomery’deki Konfederesyon Anıtı’nın önündeki Konfederasyon bayrağının Alabama Valisi Robert Bentley tarafından indirilmek zorunda kalındığı da bir sosyo politik mesaj olarak medya üzerinden yansımıştır..
Benzer bir başka örneğin de Missisipi Eyalet Bayrağının sağ üst köşesinde bulunan konfederasyon bayrağının çıkartılması konusundaki tartışmalar da görülmüştür…
Bu bağlamda gene ABD kaynaklı bir yorumda, İdaho Eyaleti hükümet binasında asılı bulunan 50 Eyaleti temsil eden bayrak arasında bulunan Missisipi Eyaletini temsil eden bayrağın konfederasyon sembolü nedeniyle kaldırılmış olduğu da ifade ediliyor…
Güney Carolina’da ise, yönetimin kararlarına rağmen konfederasyon bayrağının dalgalanmaya devam ettiği de anlaşılıyor….
Bütün bu görüntülerin sosyo politik ve sosyo ekonomik zorlamaların getirebileceği endişeler dikkate alındığında, ABD içinde bulunan üst düzey varlıklı kesimlerin, muhtemel bir olağanüstü durumda kendilerini korumak için metrelerce yer altına inen lüks sığınaklar inşası konusundaki yaklaşımları genel görüntü içinde ne şekilde yorumlanabilecektir ?…
Burada gene Kisinger’in 2013 yılında söylemiş olduğu SAVAŞ DAVULLARININ SESLERİNİ DUYMUYORSANIZ SAĞIRSINIZ ifadesi ile 2015 yılında SOROS’UN benzer beyanı ve daha sonrada ABD. üst düzey bir yetkilinin 2015 yılı içinde savaşta olacağız şeklindeki bir diğer beyanı KÜRESELCİLERİN süreç içinde çok sıkıştıklarını ve bi konuda !… acele etmek istediklerini göstermektedir….
Konu bağlamında Batı kaynaklı benzer yorumlar da dikkate alındığında 2008 finans krizinden sonra 2016’ da da yeni bir kriz mi bekleniyor sorusu ciddiyetini korumaktadır……
ABD gibi küresel bir gücün etkinliğini devam ettirebilmesi için SANAL EKONOMİ aracı olan finans gücüne bağlı EKONOMİK GÜÇ, ASKERİ GÜÇ, POLİTİK GÜÇ, KÜLTÜREL GÜÇ, TEKNOLOJİK GÜÇ değişkelerinin sürdürülebilir olması için ,ABD ‘in küresel stratejisinde FİNANSAL asli unsuru üzerinden ASKERİ GÜCÜNE öncelik vermek durumuna geldiği görülmektedir….
TEK KUTUPLU Dünya hedefleri içinde etkin olan küresel bakış hedefleri, AVRUPA, RF, ÇİN, HİNDİSTAN, LATIN AMERİKA gibi oyuncuların siyaset sahnesinde yer almaları yanında ,dolar karşıtı, Avro’dan sonra Asya Altyapı Yatırım Bankası’nın çıkaracağı hesaplanan yeni bir para biriminin de rezerv para olan dolara karşı muhtemel sonuçları önem ifade etmektedir….
Asya Altyapı Yatırım Bankasının ( AIIB), IMF VE DÜNYA BANKASI karşıtı bir alternatif küresel finans gücü olarak devreye girmekte olması 2016 yılında ABD ‘in Çin’e karşı finans politikası yönünden görülen en büyük yenilgisi anlamını da taşıyacağı anlaşılıyor…( Kissinger, Soros, ve ABD üst düzey yetkilisinin beyanları hatırlanmalıdır…)
* .ABD. gelinen bu nokta itibariyle, Küresel ve bölgesel ölçekte bir taraftan AVRO alanlarına, diğer yönden de Asya Pasifik’te şekillenmekte olan muhtemelen adının YUAN olabileceği var sayılan yeni rezerv para biriminin etkisini ,nasıl bir strateji ile etkisizleştirebilir ?….Bu sorunun cevaplanması gerekecektir….
Özetle ,sürmekte olan Asya Pasifik bölgesi gelişmelerinin Asya Altyapı Yatırım Bankasının devreye girmesiyle ortaya çıkacak olan muhtemel etkiler de dikkate alındığında stratejik bakış açılarının küresel boyutta olabileceği ihtimali güçlenmektedir….
Asya Altyapı Yatırım Bankası üyeleri arasında ABD’ in arzu etmemesine karşılık, Avrupa ülkelerinin çoğunun da bulunması, ve özellikle de Almanya ile Fransa’nın da bu yapılanmada yer almış olması ileriki dönemde ( AVRO + YUAN ) ittifakı içinde DOLARA karşı yeni bir rezerv para biriminin finans alanın da yer alabileceği ihtimalini güçlendirmektedir….Asya Altyapı Yatırım Bankasının kurucu hissedarlarına bakıldığında
Ve Çin’in etkinliğinde :
– Çin…………………% 29,78 pay
– Hindistan…………..% 8,37 pay
– Rusya………………% 6, 54 pay
– Almanya………… % 4,48 pay
– G. Kore…………….% 3,74 pay
– Avustralya………….% 3,69 pay
– Fransa………………% 3,38 pay
– Endonezya………….% 3,36 pay
– Brezilya…………….% 3,18 pay
– İngiltere…………….% 3,05 pay
– Türkiye……………..% 2,16 pay sahibi oldukları görülüyor…..
Böyle bir süreci engellenmesi konusu , ABD küresel stratejisi içinde bu bölgeler hedef alanları içinde yer alabilecektir….Konu bu açıdan değerlendirildiğinde yakın geçmişteki olayların yorumlanmaları bu yönden de gerekmektedir…
- Fransız Afrika’sının her sene Fransa’ya milyarlarca dolar (AVRO ALANLARI ) kazandırması AB yapısı içinde Avro’nun dolara karşı sürekliliğinin sürmesine katkı yapmaktadır….Dolayıyla bunun engellenmesi gerekecektir…..
* Fransa ‘da 6 milyon civarında Afrika kökenliler yaşamaktadır, bunların çoğu Müslüman’dır….
* Charlie Hebdo olayı ve daha sonra benzeri şekilde 153 kişinin radikal İslamcı grup olarak nitelenen IŞİD terör gruplarının saldırıları hatırlandığında, konu, dünya genelinde İSLAMAFOBİ üzerinden bir algı oluşturmayı amaçlamış gibidir…
* Bu olay sürdürülmüş olsaydı, Fransa ‘da yaşayan Müslümanlar ile, Afrika Müslümanlarının olaylara sirayeti sağlanarak , Fransız Afrika’sı üzerindeki Fransa çıkarları ve dolayısıyla da Avro alanların darbe vurulması ihtimali söz konusu olabilecekti….Diğer yönden halen Afrika’daki doğal kaynaklar üzerinde ABD ile Fransa arasında sürmekte olan örtülü sömürge çatışmalarında bu sahaların giderek dolar sahası içine alınması da hedefler içinde yer alabilecek ve bölgede ABD in etkisi öne çıkabilecekti…..
- ABD ‘in küresel stratejik hedefleri içinde olacağı kuvvetle muhtemel olan diğer husus da, Asya Altyapı Yatırım Bankasının devreye tümü ile girmeden önce bunun mümkün olduğu kadar engellenmesinin faraziyelerde yer alabileceğidir… Görüldüğü kadar ABD. bu Bankada yer almamıştır….
- Bu bağlamda, BOP hedefleri içinde Türkiye’nin hudutlarına kadar taşınmış olan sıcak çatışma alanları ABD in küresel politikası için önemli bir imkan da yaratmıştır…
- Muhtemel hedefin Bir Türk, Rus çatışması üzerinden bu çatışmanın Asya’ya kaydırılarak, Halen BRICS ekonomik alanları ile, Asya Altyapı Yatırım Bankasının finansal gücünün devreye girmesinden önce ortaya çıkacak bir gerilim yapısında AVRO + YUAN finansal oluşumuna da darbe vurulması ihtimalini akla getirmektedir…
- Özetle, AVRO alanlarına Fransız Afrika’sı üzerinden İSLAMAFOBİ kartı kullanılarak, Asya Altyapı Yatırım Bankasının geleceğini de bir Türk,Rus çatışması üzerinden giderek ve çatışmanın etkileri doğuya kaydırılarak engellenmesi ve doların rezerv konumunun güvenliğe alınması yönünden değerlendirilmesi gerekmektedir…
- ABD küresel stratejisinin en önemli ayağı, karşılığı bulunmayan ve rezerv para durumundaki doların mutlak geçerliğini ve konumunu korumak durumundadır…. Bu konuda AB. Para birimi ne kadar hedefleri içinde ise, Asya Altyapı Yatırım Bankasının , Avro ile birlikte oluşturabileceği yeni bir rezerv paranın engellenmesini de sağlamak da aynı durumundadır…
ABD. Yakın geçmişte Trans Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı ile Batı yönünde bir önlem almışsa da bu oluşum etkili olamamıştır….Benzerini Trans Pasifik Ortaklığı adı ile Pasifik’te ayrı bir yapılanmaya da gitmişse de Çin faktörü karşısında bunun da sonucunun ne olacağı şimdilik belli değildir….
Tekrar edildiğinde , muhtemel safhaları ifade edilmeye çalışılan gelişmeler dikkate alındığında, 2013 yılında (Kissinger’in savaş davullarının seslerini duymuyorsanız sağırsınız ifadesi, diğer yönden Soros’un 2015 yılı içinde savaş çıkacağına dair beyanı, Fransa ile ABD arasında Afrika konusundan doğan gerim sürerken bir NATO yetkilisini bu yıl savaşta olacağız şeklindeki yabancı basında yer almış olan uyarıları TEKRAR hatırlanmalıdır…..) Gelişmeler, bu bağlamda Ortadoğu coğrafyasında güncelliğini koruyan çatışma alanlarının muhtemel yayılma istikametlerine göre de değerlendirilmelidir…
Konunun güncelliği itibariyle, artık savaş davullarının Türkiye’nin hudutlarında çalmakta olduğu ve buna neden olan yetersiz dış politikanın gerçeği duymamakta ısrarlı bulunması Kisinger’in sözünü hatırlatmaktadır…
Anglo Sakson’ ların 3 asırlık politikası Türkiye ile Rusya’yı her zaman karşıt kutuplarda ve hasım durumlarda tutmayı amaçlamıştır….Suriye konusunda gerçeği görmemekte ısrar eden dış politika BOP süreci ile birlikte tehdidi ülke topraklarının yanına kadar getirmiştir….
Yukarıdan itibaren ifade edilen stratejik hedeflere dikkat edildiğinde konu iki ana eksen üzerinde toplanmaktadır….
- Birincisi Maastricht ile devreye giren Avro alanlarını tasfiye edilerek bu alan içinde kalan ülkelerin tekrar dolar sahası içine alınmasını sağlamak…..
- İkincisi Asya Altyapı Yatırım Bankasının Maastricht paralelinde Asya bölgesinde dolar karşıtı yeni bir finans sahasının oluşumunu engellemek…..
Fransa’daki DAEŞ saldırısının Afrika da yansıması hesabı paralelinde, Türk / Rus çatışmasının Doğuya doğru kaydırılarak, Brics ve giderek Asya Altyapı Yatırım Bankasının finansal hedeflerini engellemek aşağı yukarı aynı paralelde görülen bir strateji olmaktadır…
Bu bağlamda son senelerde küresel aktörler tarafından devreye sokulduğu anlaşılan iki siyasi araç da dikkate çarpmaktadır…. Bunlardan biri IŞİD, diğeri ise, İSLAMAFOBİ hareketidir…İŞİD’İN boşluk alanındaki harekat ve eylem alanları ile ilgili örnekler yukarıda belirtilmiştir…. .Bu bağlamda:
- Sık sık mutasyona uğratılarak son şekli ile ( IŞİD ) DAEŞ olarak radikal İslam örgütü adını almıştır…. Bu örgütün ilk çıkış noktası Taliban hareketi olarak siyasi ortamda rol almış, daha sonra, El Kaide olarak yeni bir adla Orta Doğuda tekrar bir rol üslenmiş olduğu da yukarıda ifade edilmiştir…….Bu oluşum , özetlenirse,giderek Irak ve Suriye coğrafyasında 2004 yılından itibaren, Tevhid ve Cihad adıyla Ebu Musa Zerkavi tarafından yeni bir örgüt görüntüsü altında IŞİD adını almış ve küresel yönde etki alanlarını genişletmiştir….
Olayın süreci bağlamında bu örgütün bir İslami terör örgütü olduğu tanımı algı operasyonları ile kamu oyuna sunulmuştur….Bu hususta, basına yansıyan şekli ile:
* Hilary Clinton’un IŞİD’i ABD ‘İN kurmuş olduğu….
* NATO eski komutanı E. General Wesley Clark’ın, bir TV. Açıklamasında IŞİD’İ İngiliz ve İsrail tarafından kurdurulduğunu
* Gene yakın geçmişte, Alman Millet vekili Sahra’nın IŞİD’in bir NATO projesi olduğunu…
* Ayrıca, basın mensubu olan William Engdah’ya göre de IŞİD’İN bir CIA + NATO üretimi olduğu şeklindeki beyanları dikkate alındığında, olayın görünen yüzünün arkasında bir başka stratejinin sahneye konulduğu anlaşılmaktadır…
* Gene dış basından öğrendiğimize göre, ABD eski İstihbarat Dairesi Başkanlarından E. Korgeneral Michael Flynn ifadesine göre de Amerika’nın IŞİD’İN büyümesine göz yummuş olduğunu ayrıca görüyoruz…
- Konunun diğer ayağı ise islamiyeti terörizmle özdeşleştirmeyi amaçlayan İSLAMAFOBİ hareketidir…Konu , bu açıdan sorgulandığına; İSLAMAFOBİ YAYAN DÜŞÜNCE KURULUŞLARI özetle şöyledir:
* Gene Batı kaynaklı kitle haberleşme araçlarından öğrendiğimize göre, özellikle ABD ‘de, İslam karşıtlığı için milyonlarca dolar harcandığını…
* İSLAMAFOBİ için bağış yapan kuruluşların Yahudilere ait olduklarını…Bunlardan ;
– ABD Center of American Progres adlı düşünce kuruluşunun (NEFRET ÜRETMEYE ÇALIŞAN İSLAMAFOBİ AĞLARI ) isimli rapora göre, ABD ve Hıristiyan dünyasında İSLAM karşıtlığı için finansal destek oluşturdukları….
– Bu konuda 8 ana finans kuruluşunun bulunduğu. Bunlardan
– İslam karşıtlığı yaymak için para sağlayasn vakıflardan Russell Berrrie Vakfı, olup, Yahudi toplumsal hayatının zenginleştirilmesi ve devamlılığını teşvik etmek için faaliyette bulunduğu….
– Newton & Rocchelle F. Becker Vakfı ve yardım fonu . Kurucusu Newton Beckler olup, aynı zamanda Yahudi toplumu ve İsrail’e para sağlayan vakfın yönetim kuruluı başkanı olduğu… Bu vakıflar içinde;
– Donors Capital Fundad Donors Trust’un
– Scaile Foundation ‘un
– Lynde and Harry Bradley Foundatşon’un
– William Rosenward Family Fund,Middie Road Foundation&Abstraction
Fund’un
– Russell Berrie Foundation ‘un
– Newton D.& Rochelle F. Becker Foundatlon and Charitabi Trust’un
– Fairbrook Foundation
– Alan and Hope Winters Family Foundation’un yer aldıkları görülüyor…
Diğer projelerin kapsamında ise,
– Clarıon Project…
– Middle East Forum…..
– David Horowitz Freedom Center…..
– Center for Security Policy……
– CTSERF- Countterterorism & Security Education and Research Foundation….
– İnvestigative Project on Terrorism…..
– Society of Americans for National Existence…
– Jihad Watch….
– American Congress for Truth…..
– American İslamic Forum for Demucracy’ in…. Oldukları açıklamalarda yer almış bulunuyor…
Özetle, konu genel çerçevede ele alındığında, bir yerde küresel terör tehdidinin varlığı paylaşılarak küresel ölçekte özellikle de Hıristiyan Dünyasında İslamiyet eşittir Terör algısı yerleştirilmeye çalışılıyor….Güncel durumu itibariyle de IŞİD konunun en somut aracı olarak sunulmuş oluyor…. Özellikle Suriye topraklarının da IŞİD (DAEŞ ) için bir eğitim merkezi haline getirilmiş olduğu da görülüyor….
Diğer yönden DAEŞ (IŞİD ) örgütsel yapısının özellikle küresel güç merkezi ülkelerin istihbarat örgütlerince örgütlendiği konusunda bazı üst düzey Batılı yetkililerin beyanları ile de belgelendiği dikkate alındığında, konunun analitik olarak sorgulanması gerekiyor….Diğer yönden de Samuel Huntington’un medeniyetler çatışması tezi tekrar çağrışım yapıyor……
Buna göre şu sorunun sorulması da gerekiyor….İŞID özgün bir hareket midir?….Yoksa, Küresel oyuncuların kurgularının saldırı ve tahrik amaçlı bir aracımıdır?….
Genel durum açısından konu sorgulanırken ihtimaller içinde dikkate değer bir husus da şu olmaktadır… 1981 Yılında, ( Stratejik Araştırma Enstitüsü sempozyumu Tel Aviv Aralık 1981 ) İsrail ‘in stratejik çıkarları konusundaki bu sempozyumda Arien Sharon’un yapmış olduğu açıklama çağrışıma ayrıca neden olmaktadır…İfadesinde ,( İsrail ‘in bölgedeki çıkarlarının Arap ülkelerinin de ötesinde, Pakistan, Basra Körfezi, Ak Deniz bölgesi dahil, Kuzey ve Orta Afrika bölgeleri ile, Türkiye ve İran’ın da çıkar alanları içinde olduğuna) ilişkin ön gördükleri son olaylar hatırlandığında aynı çağrışımı bir kere daha tetiklemektedir…ODED YİNON ‘un makalesinde belirtilen konu ile de özdeşlemektedir…
Diğer yönden bütün bu ön görülen alanlar HARİTADA BELİRTİLEN BOŞLUK bölgesi içindedir….K. Rıce’ın geçmişteki beyanı da hatırlandığında 22 ülkenin hudutlarının değiştirileceğine ait sözleri de hatırlanmalıdır….Dikkat edilirse süreç bu alanlar üzerinde yoğunlaşarak Türkiye’in hudutlarına ciddi şekilde dayanmıştır…
Ayrıca, gene sürece bakıldığında ve küresel ölçekte özellikle , ABD içinde Yahudi dernek , vakıf vb. STK. Tarafından İSLAMAFOBİ olarak NEFRET ÜRETME POLİTİKALARINA FİNANSAL DESTEK sağlandığına göre ve diğer yönden de İslam, Batı tarafından radikalleştirildiğine göre, toplanan bu finansal kaynaklar nerelerde kullanılmaktadır? Bu nefret politikalarının sonucundan ne beklenilmektedir?… Burada da Samuel Huntington’un Medeniyetler Çatışması tezi gene çağrışım yapmış olmaktadır….
Kısaca,BOŞLUK ALANI içinde kalan bölgelerdeki çoğu Müslüman olan ülkelerin sahip oldukları zengin doğal kaynaklara ulaşabilmek bu bölgelerdeki insanlar terörist sınıfına sokularak ve radikalleştirmek suretiyle sahaya sürülmektedir…Sonra da oluşumu Batı için tehdit unsuru olarak nitelemek için, algı operasyonları ile kamu oyu mu oluşturmak amaçlanmaktadır?…
Bu bağlamda ,birileri, HAÇLI SEFERİ algısını güçlendirmek mi istiyordu ?…. İsrail , etrafında bulunan Arap ülkelerinin tehditlerine karşı, Batı Hıristiyan Dünyasını yanına alarak güvenliğini mi sağlamak istiyordu?…. Sovyet tehdidi dönemde, !980 de Reagan Başkan olduğunda neden şimdi HAÇLI SEFERİNE BAŞLIYORUZ ifadesi ile yeminini etmişti?…. W. Bush döneminde Evangelis Siyonist politikaların yol haritası hatırlandığında çağrışımların üst üste gelmesi haksız bir görüş mü olacaktı ?…..
Sürece bakıldığında,Almanya da Dresten de açılan PEGİDA bayrakları ve benzerlerinin çoğalması bu bağlamda hangi kurgunun eseri olacaktır ?….. PKK + PYD +ayrı olarak IŞİD ‘İN kullanmakta olduğu milyonlarca dolarlık silah, cephane, araç gereç vb. finans kaynağını nerelerden sağlamaktadır?….Yukarıda belirtilen Nefret Üretme Politikalarını destekleyenlerin bu konudaki katkıları nedir?…
İŞİD örgütsel yapısı üzerinden operasyonlar yürütülürken, bu örgüt yapılarına destek sağlayıcı unsurlar içinde İslamiyetle ilgisi olmayan Batılı profesyonel silahşorların varlığı da dikkate çarpmaktadır…Bunlardan;
* 1987 Kurulmuş olduğu belirtilen, Askeri Canavar ( The Rısıng corporate Military Monster) Mezapotamya’daki özel güvenlik şirketleriyle iş birliği yaparak Dyn Corp Firmasının Irak operasyon sahasında görev almış…..
* Black Water Security Consulting Şirketi olup, Pentagon ile sözleşmeli olarak Harekat alanlarında görev yapmış….
* MPRI ( Military Professional Ressources) ABD emekli generalleri tarafından yönetilmekte olup, Pentagon ile sözleşmesi silahlı operasyonlara destek sağlıyor… Bu veya benzeri paralı askerlerden ne kadarı, PKK + PYD + IŞİD yapılanmasında nereye kadar yer aldılar ve almaya devam ediyorlar?… Bunların PKK + PYD sevgileri (!) nereden geliyor?….
Kısaca,Savaş Hukukunun dışında tamamen bir terör örgütünden farkı olmayacak şekilde silahlı eylem yapan, hatta katliamlarda bulunan bu örgütler için ne sıfat verilecektir?… İSLAMAFOBİ yaratmaya çalışanlar , konuyu sadece IŞİD ile bağlantılı olarak mı, yoksa , PKK + PYD +IŞİD ‘in de bulunan yabancı unsurların aynı kefenin içinde yer aldığını kabul edecekler midir? .
Özetlenirse, Samuel Huntington’un Medeniyetler çatışması makalesi, Reagan’ın Başkanlık yeminini etmeden önce şimdi HAÇLI SEFERLERİNE BAŞLIYORUZ şeklindeki beyanı ile birlikte büyük resim hatırlanmalıdır…
Daha sonra, W. Busch. Döneminde Evangelist Siyonist politikaların, seyri de hatırlandığında da , ve yap boz oyunundaki parçalar yerine oturtulduğunda ,büyük resim netleşerek ortaya çıkmak ta olduğu bağlantılı olarak görülecektir….
Genel Strateji içindende ABD’in küresel boyutta, oyun kurmak zorunda bulunduğu alanlara dikkat edildiğinde :
- Atlantik Cephesi Latin Amerika ülkelerinin Dolar sahasında kalmalarının devam etmesi….
- Avrupa Cephesi AB ile serbest ticaret anlaşmaları sonucu Avro üzerinden ticaret yapan ülkeleri tekrar dolar alanları içine çekmek ve Avroyu etkisizleştirmek…
- Türkiye ve Rusya yakınlaşmasını engelleyerek, Avrasya yapılanması üzerinden Balkanlardan Pasifik’e uzanan sahada dolar karşıtı olabilecek bir ekonomik oluşumu engellemek…Bunun için TÜRK , RUS çatışmasına neden olabilecek gerilimlere destek vermek….
- Hint Okyanusu Cephesi bu bölgedeki enerji ulaşımına güvende tutabilmek için gerek Çin’in ve gerekse Deniz gücünü geliştirmekte olan Hindistan’ın etki alanlarını şimdiden sınırlamak…
- Pasifik Cephesi, ABD ‘in orta ve uzun vadede kaderine etki yapabilecek olan bu bölgedeki gelişmeleri Çin’e kaptırmamak için stratejiler geliştirmek
- Asya Altyapı Yatırım Bankasının devreye girmesinden sonra küresel ölçekte ortaya çıkması muhtemel ( AVRO + YUAN ) REZEV finans sahasını engellemek…. Görülen ihtimaller içinde yer almaktadır…
- Dolar KÜRESEL REZERV olarak hem ABD hem de İsrail bağlantılı Küreselciler yönünden önemlidir…. Pasifik bölgesindeki oluşum dikkate alındığında ise Asya Altyapı Yatırım Bankası kurucu hisseleri de hatırlandığında, Çin % 29,78 oranda hissesinin başat durumda olduğu görülmektedir…. ABD ‘in ise hissesi yoktur….
- ABD açısından rahatsızlık verici bir durum yaratmış olması nedeniyle, konunun büyük resmin sayfaları arasında ki diğer görüntüsüne de ayrıca bakmak gerekmektedir…..
Bu bağlamda Çin ve ABD konumları ele alındığında:
Konunun küresel açıdan ABD ‘in önemli stratejik hedefine tekrar dönüldüğünde , Pasifik bölgesinde Çin’e karşı alabileceği önlemlerin neler olabileceğidir… Genellikle YUMUŞASK GÜÇ denklemi üzerinden küresel ve bölgesel politikalara ağırlık veren ABD savunma stratejisi, ALGILAMA OPERASYONLARINDA son derece başarılı bir seyir takip etmiştir….Bunun en somut örneği T. Barnett’în Pentagon’un Yeni Haritasında hudutlarını belli ettiği BOŞLUK ALANI içinde yer alan ülkelerdeki operasyonlarda görülmektedir….BOP projesinde ulaşılan nokta,operasyonun bölgedeki hedefine doğru gitmekte olduğunu ayrıca net olarak göstermektedir…
IŞİD bu alan içinde kullanılan en dikkate çarpıcı eleman olmuştur…Bi şekilde Joker konumunda devreye sokulan bu örgüt , yumuşak güç unsuru arasında hedef kabul edilen alanlarda baş oyuncu olarak devreye sokulmak suretiyle ve ürettiği terör bahane edilerek hedef bölgeye müdahale imkanı yaratılmaktadır…..
Pasifik bölgesine tekrar dönüldüğünde, Çin’in , hem finansal hem de askeri alanda insiyatif elde etmemesi için Asya Pasifik bölgesine yönelik muhtemel hareket tarzlarının değerlendirilmesini de gerektirmektedir…Eski Savunma Bakanı Penetta ‘ın , ABD ‘in bir an önce askeri ağırlığını Asya Pasifik bölgesine kaydırmasının gereğine deyinmiş olması bu endişenin karinesidir…
Savaş davullarının Ortadoğu’da artarak duyulan sesleri yanında muhtemel gelişmelerin özellikle Asya Pasifik bölgesine de kayabileceği ihtimali unutulmamalıdır… Görüldüğü kadar, ABD. Asya Pasifik bölgesindeki gelişimi frenlemek durumundadır…Bu konuda , Rusya ,Türkiye gerilimini tetikleyerek, hatta çatışma eksenini de giderek Doğuya doğru kaydırarak bölgedeki dolara endeksli finansal etki alanlarını kurtarmak gayretinde olabilecektir ….
Askeri yönden ÇİN ve ABD ‘in muhtemel stratejik bakış açılarına bakıldığında ise;
ABD Pasifik bölgesi ve açık deniz politikaları açısından önemlidir…ABD ‘i, 21 yy. Deniz Gücü işbirliği stratejisini de 2015 başlarında ortaya koymuştur. Bu stratejinin hedefleri içinde,
*. ABD Donanmasının ana karaya yönelik tehditleri, ana karadan uzak tutmak…
* İttifaklar oluşturarak bu ittifaklar içinde hareket etmek…
* RF. İle Çin’in ortak stratejik güç birliğine karşı önlemler almak…
* Nükleer denge kadar, SİBER saldırılara karşı güçlü siber kalkanları oluşturmak
* Okyanuslar dışında, Kuzey Buz Denizinin kontrolunu da RF. Kaptırmamak…
* Gerek Kara Deniz ve gerekse, Ak Deniz bölgelerinde RF. karşı etkin olmak…
* Çin’in açık deniz politikalarında etkin olmasını önlemek….
* Japonya ve Güney Kore ile, bölgede Çin’e karşı ortak hareket etmek…
* Çin’e karşı Tayvan üzerinden etkinliği devam ettirmek…
* Hint Okyanusunda ki konumunu sürdürmek….
* Gücün devamı için REZERV finans etkinliğinin sürekliliğini sağlamak…
Küresel oyuncu konumuna gelmekte olan Çin ise, ABD ‘in Deniz Gücü İşbirliği Stratejisine karşı, kendi stratejik hedefleri içinde;
- ABD ‘in Asya Pasifik bölgesinin kontrolunu ele geçirmesini engellemek…
- Yakın tehdit olarak gördüğü Tayvan üzerindeki taleplerini sürdürmek…
- Bölgede, ABD, Japonya ve Güney Kore ittifaklarına karşı durmak…
- Açık Deniz Politikasına ağırlık vererek, öncelikle Pasifik, Hint Okyanusunda bayrak göstermek ve ABD Deniz gücünü ana karadan uzak tutmak…
- Kara, Denizden üstündür politikasını terk etmek…
- Aktif savunmaya öncelik vermek…
- Ak Deniz bölgesinde varlık göstererek, ABD, mümkün olduğunda Suriye ve Irak’ta olduğu gibi bağlı tutarak, ABD iki cephede bırakmak….Asya Pasifik bölgesinde yoğunlaşmasını engellemek…
- Bu bağlamda kendi IŞİD yapını kurabildiği takdirde bu güç üzerinden de ABD . mümkün olduğunca bölgede meşgul etmek…
- Cibuti’de kurmayı amaçladığı Deniz Üssünde başarılı olduğu takdirde bu konuda Ak Deniz de de özellikle Suriye limanları bağlantılı Deniz üssü oluşturmak…
- Güney Çin Denizinde bulunan Spratly, Paracel adaları çevresindeki petrol alanlarını kendi hakimiyetine almak…
- Açık denizlerdeki sığ sularda yapay adalar yaparak bu adaları Çin’in hakimiyet alanlarına sokarak askeri yönden güvenlik alanlarına derinlik kazandırmanın yanında kara ve hava sahası alanlarını genişletmek ve petrol arama alanlarını büyütmek…
- Japonların 2. Dünya savaşında yaptıkları gibi, Okyanus alanında ABD karşı kademeli olarak adalar zinciri oluşturup savunma alanlarını genişletmenin imkanlarını sağlamak…
- Çin ve Rusya İttifakını ABD ye karşı sürdürmek…
- Kuzey Kore üzerinden gerektikçe askeri tehdit ve baskı yöntemlerine baş vurmak…
- Halen Çin deniz gücü Pasifik’i kontrol edebilme noktasından uzak olmakla birlikte, ABD uçak gemilerine karşı DF 21 f balistik füzeleri ile savunma gücünü arttırmak…Tienha 2 Bilgisayarı bağlantıları ile de elektronik savunma ve saldırı konularında etkin kılmak…
- Siber saldırı konusunda caydırıcılık sağlamak.. Uzay ve siber saldırı politikalarına ağırlık vermek..
- Cibuti üzerinden Afrika coğrafyasında ABD ile ekonomik rekabetini sürdürmek…
- Perol ihtiyacının önemli bir bölümünü sapladığı Basra Körfezi bölgesinde İran ile, Akdeniz’e çıkma konusunda da RF. İş birliğine devam etmek…
- ABD yi mümkün olduğu kadar Orta Doğuda meşgul edecek stratejilere destek vererek, Pasifik bölgesine kaymasını geciktirmek…
- AVRO + YUAN , REZERV finasal gücü destekleyecek politikalarsa önem vererek, ABD yi yumuşak karnından tespit etmenin stratejilerini geliştirmek şeklinde özetlenebilir….
GENEL OLARAK, 2016 Yılın gelindiğinde küresel denklemdeki görünüm farklı faraziyelere göre böyle yansımaktadır …. Küresel açıdan ABD, AB. RUSYA , ÇİN, HİNDİSTAN , LATİN COĞRTAFYASI farklı dinamikler sergilemektedir…. Bu merkezlerde sıklet merkezi REZERV paranın ABD açısından , dolar olarak kullanımının devamında görülmekte ve mücadele bu alanda örtülü olarak sürmektedir…
BÖLGESEL OLARAK , stratejik manevra alanlarının ağırlık merkezi Ortadoğu’da toplanmıştır….Bu alan halen sıcak çatışmanın yoğunluk kazandığı bölgelerdir….Her türlü kışkırtıcı operasyonlar için üretilmiş olan ve son şekli olarak da DAEŞ adı ile sahnelenen bir terör örgütü olup, etkin konumdadır…Kurucuları ise, KÜRESELCİLER olup, istenilen hedef bölgelere müdahale aracı olarak kullanılmaktadır…. DAEŞ’İN görev alanı söz konusu olduğunda bu örgüt, JOKER olarak kullanılarak istenilen zamanda ve alanda sahaya sürülmektedir….
YEREL OLARAK, Türkiye , 2011 yılından sonraki yanlış hesaplar sonucu bu tarihe kadar dengeli giden dış politikasını bırakarak, Suriye, Libya, Mısır, İran, Rusya’ya karşı .içeriği anlaşılamayan bir yöne politikasını kaydırarak sürekli olarak cephesini büyütmüştür….Ermenistan, Yunanistan politikalarının değişmez tavırları yanında diğer ülkeler ile de sorunların çoğaltılmasının mantığını bulmak zor olmaktadır….
Dünyanın her geçen gün yeni bir ekonomik krize doğru kaydığı son günlerde Türkiye, KÜRESEL, BÖLGESEL gelişmelerin farklı dinamiklerini hesaplamadan YEREL dış politika hesapları ile cephesini 360 derece yayarak kendisini tecrit etmiştir….
Özellikle, KÜRESEL GÜÇ MERKEZLERİNİN, BÖLGE VE TÜRKİYE toprakları üzerindeki politik hedeflerini doğru değerlendirmeyerek, AÇILIM + ÇÖZÜM sloganlarıyla PKK+ PYD + HDP yapılanmalarına dış güçlerin istekleri DOĞRULTUSUNDA taviz vererek ve geçen süre içinde de bu örgütlerin yer altı teşkilatlanmaları için onlara bol zaman kazandırarak, OYUN KURUCULARIN OYUNLARINA GELMİŞTİR…Dileriz bundan sonrası reel politikanın akılcı hedeflerine göre politikalara yön verilir….Başta Rusya olmak üzere, diğer komşu olan ülkeler ile de yaratılmış olan sorunlara karşı diplomatik çözümler üretilir…
Tekrar edilirse : – YIĞINAKTA YAPILAN HATA HARBİN SONUNA KADAR DEVAM
EDER. …..BU HATA , DIŞ POLİTİKADA YAPILMIŞTIR…
– STRAJİNİZ DOĞRU İSE, HATALARI TAKTİKLE DÜZELTMEK MÜMKÜNDÜR….
–
– STRATEJİNİZ YANLIŞSA BU HATALARI TAKTİKLE DÜZELTEMEZSİNİZ……
Türkiye dış politikada 2011 yılından sonra önemli ölçüde stratejik hatalar yapmıştır… Halen bu hataları TSK.. mümkün olduğu kadar taktik yöntemlerle düzeltme çabasındadır…Birileri bir savaş düşünüyorsa, bunun nereye kadar uzayacağı belli olmayacağı gibi, kazananı da olmayacaktır…. Çözüm Akıl ve doğru DİPLOMASİDEDİR.
–
– 15 ŞUBAT 2016 ERGUN ÖZGEN
Bir yanıt yazın