HALEP-MUSUL VE EVDEKİ BULGUR
HÜSEYİN MÜMTAZ
10 Şubat günü “Muharebe meydanında” 24 saatte 8 şehit verdik.. 8 ayda verdiğimiz şehit sayısı 300’e yaklaştı.
74’de Kıbrıs savaşında verdiğimiz şehitler 498 (artı 70 TMT Mücahidi) idi.
Irak ve Suriye’de Araplar “mevcut hâkim otorite” olarak Musul ve Halep’i isyancı/bölücülerin elinden kurtarmanın, geri kazanmanın hesaplarını yapıyor.
Benzer şekilde Türkler de Türkiye’de Diyarbakır, Şırnak, Silopi, Cizre, İdil ve havalisinde “işgalden kurtuluş” savaşı veriyor.
Bahsettiğimiz coğrafyanın sınırlarını bir bütün olarak, PYD’nin Moskova’da açtığı temsilciliğin duvarındaki haritada gayet net görüyoruz.
Kimsenin beğenmediği rüya gibi o “soğuk savaş” yıllarında Musul’da da, Halep’te de Türkler vardı.
Şimdi esameleri okunmuyor..
“Diyarbakır, Şırnak, Silopi, Cizre, İdil ve havalisi” devlete bağlı idi.
Şimdi ise hem Türk Devleti’nin orada verdiği şehit sayısı 8 ayda 300; hem Dicle Elektrik Dağıtım AŞ’nin açıklamasına göre, 2015 yılında Atatürk Barajı’ndan 4,6 milyar kilovat elektrik üretilirken, DEDAŞ’ın elektrik dağıtım hizmeti verdiği Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Batman, Siirt ve Şırnak illerindeki kayıp kaçak elektrik kullanım miktarı 16 milyar kilovat… Atatürk Barajı’nda üretilenin 4 katı…
Neyin, nasıl hesabını yapalım?
PYD Moskova’da temsilcilik (Büyükelçilik olarak okuyun) açarken Amerikalı temsilci McGurk da “Rojava Army”li “komutan”ın elinden plâket alıyor.
Yâni Suriye’nin kuzeyinin ayrışmasında Amerika ve Rusya ittifak halinde.
Irak’ın kuzeyi zaten Özal’dan beri “özerk bölge”..
Putin, Deli Petro’dan bu yana ilk defa “sıcak deniz”lerde..
Barzani’nin ilân ve reklâm ettiği 4 parçalı Kürdistan’ın 2 parçası tamam, sıradaki diğer iki parçanın da “elbirliği” ile eli kulağında..
Tam bu sırada peş peşe iki açıklama geliyor.
Önce Fransız haber ajansına verdiği söyleşide Esat, “ülkenin tamamını geri almaya” yemin ettiğini açıkladı.
Arkadan Irak Başbakanı Haydar El İbadi, Musul’u IŞİD terör örgütünden almak için düzenleyecekleri operasyonun gelecek ay başlayabileceğini duyurdu.
Şimdi…
Türkiye için sınırımızın güneyinde, İran sınırından Akdeniz’e kadar boydan boya iki parçalı Kürdistan’ın kurulması Türkiye’nin kabul edemeyeceği bir şey ise…
Esat ve İbadi’nin açıklamaları, bu istenmeyen oluşumu bozacağı için yararımıza değil midir?
Oysa Başika’daki “tanzim, tahkim ve tahliye”den bu yana İbadi ile; Şam’daki namaz meselesinden beri de Esat ile papaz olmuş durumdayız..
“Ric’at”, Süleyman Şah Türbesi ile başlamıştı.
“Amerikan gözetiminde” Osmanlı rüyası görülemiyormuş demek ki..
Geliyoruz “evdeki” bulgurlara.. Ama önce küçük sinekler…
İlki, kayıtlı kayıtsız ama artık AB zoruyla “çalışma izni verilen” 4 milyonu aşkın Suriyeli..
Tolga Tanış; “muhtemel barış”tan sonra ılımlı/ılımsız muhalif güçlerin de “eski savaşçılar” kılığında külliyen Türkiye’ye gireceğini söylüyor.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Özdağ; PKK’nın 200 ton bombayı şehirlere doldurduğunu itiraf etti.
Dâvutoğlu’nun başdanışmanı Muhsin Kızılkaya, Şırnak Cizre’deki çatışmalara ilişkin, “Bazı yerlerde güvenlik güçlerinin mermisi bitiyor onların ki bitmiyor. 3 sene boyunca mermi ve silah stoğu yapılmış” dedi.
Ama en önemlisini Kazakistan dönüşü bizzat Başbakan söyledi; “Valiler çözüm süreci zaafa uğrar diye kamu düzenini göz ardı etmişler” dedi…
Bravo….
Bu arada Avcı; “400 okula terör saldırısı yapıldı”, Müezzinoğlu da; “30 ambulans yakıldı” dedi.
Sonra İncirlik’e Suudi uçakları “da” geldi.
Bu gelişmenin ardından İncirlik’te uçağı bulunan ülke sayısı 5’e yükseldi. İncirlik Üssü’ne daha önce de ABD, İngiltere, Almanya ve Katar’ın savaş ve Awacs uçakları ile insansız hava araçları gelmişti.
Çavuşoğlu, Uluslararası Suriye Destek Grubu toplantısı ve Güvenlik Konferansı’na katıldığı Almanya’nın Münih kentinde gazetecilerin sorularını yanıtlarken “Türkiye ve Suudi Arabistan biz hepimiz kara operasyonuna girebiliriz” dedikten birkaç saat sonra “Alınmış ortak bir karar yok” düzeltmesini yapmak zorunda kaldı.
“Ezeli dost, ebedi müttefik” Amerika’nın tam üç defa “PYD/YPG terörist değildir” açıklamasını ve Fransa ile bizzat Biden’ın, “Suriye’ye top atışı yapmayın” uyarısını “şimdilik” bir kenara bırakalım.
(“Başika’dan çekilin” diyen de onlar değil miydi?
Konunun en can alıcı noktası; “Çözüm süreci zaafa uğrar diye kamu düzeninin göz ardı edildiği” gerçeğidir.
200 ton bomba şehirlere yığılırken; güvenlik güçlerinin cephanesi biterken teröristin dibi görünmeyen mermi ve silah stoğu tam üç sene boyunca depolanırken; kısaca kamu düzeni göz ardı edilirken “yetkililer” neredeydi?
Kimlerdir bu yetkililer?
Hesap vermeyecek midir, hesap sorulmayacak mıdır? “Göz ardı” talimatını verenler sevaplarıyla cennete mi gidecektir?
Velhâsılı kelâm, yâni lâfın dibi; Musul ve Halep, halk deyimindeki pirinç taneleri ise Diyarbakır, Şırnak, Silopi, Cizre, İdil ve havalisi evin içindeki bulgurdur..
Seçim sizin..
14 Şubat 2016
57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın