CHP’nin 14.Olağan Gençlik Kolları Kurultayı’nın ardından “Seyit Rıza” tartışması başladı. CHP Halkçı Liseliler Genel Başkanı Doğukan Kurnaz konuşmasında “… Bu Parti Şeyh Saitlerin, Seyit Rızaların, İskilipli Atıfların, Sorosçuların değil; bu parti Namık Kemal’lerin, Tevfik Fikret’lerin, Mustafa Kemal Atatürk’ün partisidir…”
“Bir siyasal hareket hem Mustafa Kemal’e, hem de Seyit Rıza’ya sahip çıkamaz. Mustafa Kemal antiemperyalist Kurtuluş Savaşı’nın lideridir. Devrimci ve laik bir Cumhuriyet kurmuştur. Seyit Rıza ise, feodal bir aşiret reisidir. Cumhuriyeti kabullenmemiş ve Aşiretler sistemini muhafaza etmek için isyan etmiştir. İngiltere ve Fransa gibi emperyalist ülkelere Seyit Rıza’nın ‘Kürdistan Komutanı Seyit Rıza’ imzasıyla yardım dilenen mektuplar yazdığı da bir gerçektir. Her sakallıyı Karl Marks zanneden bu saygısız arkadaşları biraz tarih ve politika okumaya davet ediyorum…” dediği için ona çok sert eleştiriler yöneltildi…
Seyit Rıza’yı hedef alması nedeniyle CHP’li Kurnaz, “soysuz”, “alçak”, “köpek”, “Alevi düşmanı” gibi sözlerle linç edildi…
ATATÜRK’ÜN PARTİSİNDEN NEMALANIP (BESLENİP) ATATÜRK’E SALDIRANLAR YİNE İŞBAŞINDA…
Bu KARŞI DEVRİMCİ eylem girişimi, Y-CHP için bir İLK değildir. Bu alanda hayli sabıkaları vardır onların. Örneğin bir zamanlar, TR 705 olarak bilinen CIA Ajanı Sezgin Tanrıkulu, CNNTürk’te katıldığı bir programda Dersim için özür dilemişti. “CHP Genel Başkan Yardımcısı’yım. Ben bin kere özür diliyorum” demişti. ‘Bu özrü parti adına mı diliyorsunuz’ sorusuna ‘Evet’ yanıtını vermiş, programa Genel Başkan’ın bilgisi dâhilinde katıldığını söylemişti.
Bu konuşmanın arkasından da partinin ileri gelenleri, ağır topları onu destekleyen demeçler vermişlerdi… Şimdi bunlardan birkaç örnek sunalım:
Al Jazeera’ye yaptığı açıklamada VELİ AĞBABA: “Dersim Türkiye’nin ortak geçmişi. Türkiye’nin geçmişinde maalesef bu tür ortak acılar da var. Dersim’de bir katliam yaşanmıştır. Özür dilemesi gereken devlettir…”
Sezgin Tanrıkulu’nun dilediği özür CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi’ye de soruldu. Verdiği yanıt:
AKİF HAMZAÇEBİ: “Orada büyük bir acı yaşanmıştır. Büyük bir acı yaşanmışsa, bununla ilgili insanlar duygularını ifade ediyorsa olumsuz değerlendirmek doğru olmaz…”
CHP Grup Başkanvekili ENGİN ALTAY: “Özür dilemek CHP’nin işi değildir. CHP’ye özür dilemek düşmez. Özür dileyecekse Türkiye Cumhuriyeti devleti dileyebilir. Türkiye Cumhuriyeti dönemidir bu. O günün içinde Celal Bayar vardır. Adalet Partisi Milletvekilleri vardır. Dersim, büyük bir acıdır. Keşke bu yaşanmasaydı. Ancak, bunun yaşanmış olması CHP’nin özür dilemesi anlamına gelmez. Ben Sezgin Tanrıkulu’nun insani perspektiften özür dilediğini düşünüyorum.”
Bu örnekler çoğaltılabilir. Ama tümünün de birleştiği bir nokta var: CUMHURİYET DÖNEMİNDE DERSİM’DE KATLİAM YAPILMIŞTIR…
Son zamanlarda Dersim, Cumhuriyete ve Atatürk’e saldırı silahına dönüştü… PKK’lısı bırakıyor, AKP’lisi alıyor. AKP’lisi bırakıyor liboşu alıyor… Dersim bahanesiyle, Kemalizm’e saldırıyorlar ve 1923 Aydınlanma Devrimine savaş açtılar.
Varsa yoksa Seyit Rıza, varsa yoksa Şeyh Sait. El üstündeler şimdi… Kurtuluş Savaşında Türk halkını sırtından bıçaklayan Ortaçağ kalıntısı hainler, halk kahramanı ilan edildiler.
ASLINDA HEDEF CUMHURİYET VE KEMALİZM.
Graham Fuller, Daha 1992’lerde, Türkiye’nin Yeni Dünya Düzeni içerisinde, emperyalistlerce belirlenen konumunu şöyle açıklamıştı:
”Ilımlı İslam’ı benimseme, Atatürk’ün görüşlerinden vazgeçme, Ortadoğu ve Kafkaslar’da serbest piyasanın ve ABD’nin tavsiye ettiği İslam’ı yaymak…”
Karen Fogg ise Kemalizm’e duyduğu o bitip tükenmek bilmeyen öfkesini “Türk tarihinin hakkından gelinmeli” diye kusmuştu. Faşist Hollandalı Arie Oostlander de “Kemalizm, Türkiye’nin AB üyeliğine engel…” fetvasını vermişti.
Peki, Dersim’de ne olmuştu? Katliam mı yapılmıştı? Dersim harekâtı bir “soykırım mıydı?”
Önce şunu açıklıkla ortaya koyalım: Dersim, merkezi otoriteye ve Cumhuriyet rejimine karşı feodal beylerin, ağaların bir başkaldırısıydı. Bir isyan hareketiydi.
Vergi vermek, askere gitmek, merkezi hükümetin emrine girmek istemiyorlardı. Bu nedenle, 1937 yılında, Murat Nehri üzerindeki Singeç Köprüsünün açılışını yapmak isteyen Atatürk ve arkadaşlarının gelişini engellemek için, köprü yakınında bulunan bir karakolu basarak, hiçbir neden yokken 33 askerimizi şehit etmişlerdi.
Bu bir aşiret isyanıydı. Bu, yetkileri ellerinden alınan ağaların, aşiret reislerinin isyanıydı. Ve ileri sürüldüğü gibi, asla bir Alevi isyanı değildi. Kemalist yönetimin hedefinde Aleviler yoktu. Öyle olsaydı tüm Türkiye’deki Alevilere de eşzamanlı olarak saldırı düzenlenirdi. Alevilere kimse dokunmadı. 33 askerin şehit edilmesinden sonra devlet bu kalkışmayı bastırmak zorunda kalmıştı.
Seyit Rıza da bir halk kahramanı olmayıp, emperyalizmin işbirlikçisiydi.
O, şehitler vererek bağımsızlığını kazanmış bir yönetime, bir ulusa karşı, İngiltere Dışişleri Bakanlığından, şu ricalarla yardım istemişti:
“Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığına,
Ülkelerinde bulunan 3 milyon Kürt, barış içinde yaşamak, özgür, kendi ırkını, dilini, geleceğini, kültürünü ve uygarlığını korumak istiyor; benim sesimle ekselanslarınızdan maruz bulunduğu zulüm ve adaletsizliğe son vermek için, Kürt halkını hükümetinizin yüksek ahlaki etkisinden yararlandırmanızı diliyorum. Sayın Bakana en derin saygılarımızı sunmaktan onur duyarım.
Seyit Rıza / Dersim Başkomutanı”
Yedi Düvelle yıllarca süren bir “Kurtuluş Savaşı”ndan sonra Türkiye “Tam bağımsızlığına” kavuşmuştu. Yeni hükümet savaşın yaralarını sarmak, çağdaş bir ülke kurabilmek için kolları sıvamış, canla başla mücadele verirken isyanlar başladı. Seyit Rıza’lar, Şeyh Sait’ler ayağa kalktı.
Cumhuriyet hükümetine başkaldırdılar.
Hangi devlet kendisini parçalamak, yok etmek isteyen, kendisini tanımayan bir isyancı gruba çiçek uzatır? Hangi devlet böyle bir kalkışmayı hoş görür? Böyle bir yönetim ve devlet türü var mıdır yeryüzünde?
Birileri çıkacak, devleti, hükümeti tanımayacak. Onu yıkmaya çalışacak, bölgesinde sultanlığını ilan edecek, arkasından da gücüne güç katması için emperyalist bir devletten yardım isteyecek…
Hangi devlet, hangi hükümet elini kolunu bağlar oturur? Böyle bir kalkışmayı seyreder?
Nerede bu özgürlük, bu demokrasi, bu hürriyet? Var mıdır yeryüzünde bunun bir tek örneği?
(alieralp37@gmail.com)
Yazıları posta kutunda oku