Site icon Turkish Forum

KONSTANTİNOPOLİS’ E DOĞRU

Rusya'nın kendi açısından en zorlu bölge olarak kabul ettiği Kafkasya'da:
Boru hatları ve enerji koridorları bölgenin etnik ve toprak sorunlarıyla örtüşüyor.
Boru hatlarının yönü sorunların çözümünde oluşan bloklaşmalarla paralel şekilde gelişiyor.
Batı-Doğu (Bakü, Tiflis, Ankara-Washington) ve Kuzey-Güney (Moskova, Yerevan, Tahran) bloklaşması oluşmuş bulunuyor. 
 
*
Kafkasya'yı Hazar Havzası'nın stratejik profili belirliyor.
Herşey ABD ve AB'nin Rusya'ya ardarda ekonomik, siyasi ve askeri yaptırım paketleri açtığı,oldukça kritik bir dönemde gerçekleşiyor.
ABD, AB ve Rusya'nın Hazar Havzası ile ilgili stratejileri, Enerji Güvenliği başlığında bölgenin demokrasi, barış ve siyasi istikrarını oluşturuyor...
 
*
İşte Rus GazpromBank'a, Vnesheconombank'a, petrol üreticisi Rosneft'e, doğal gaz tedarikçisi Novatek şirketlerine finansal destek sağlanması yasaktır.
Avrupa Parlamentosu'nun kararıyla Gazprom şirketinin Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa'ya taşımayı hedefleyen Güney Akım projesine ilişkin çalışmalar askıya alınmış,
Japonya ise Çernomorskneftegaza ve Neftebaza adlı şirketlerin varlıklarını dondurmuştur.
 
*
Mart 2015'ten beri Azerbaycan doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Hazar Denizi'ndeki Şah Deniz Gaz Sahası ve Hazar Denizi'nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gaz vasıtasıyla Kafkasya'yı Orta ve Güney Avrupa ile buluşturmayı öngörüyor. 
Güney Gaz Koridorunda Gürcistan-Türkiye hattını kapsıyor, Türkiye sınırından itibaren Trans Adriyatik Boru Hattı Projesi adıyla İtalya'ya ulaşmayı hedefliyor.
 
*
Ama birincisi; Türkiye ile AB  arasında Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu süreci kapsamında, Azerbaycan ve Gürcistan birlikte, İngiliz enerji şirketi British Petroleum'un (BP) TANAP  ortaklığına  alınmasıyla Azeri doğalgazı küresel pazarların himayesine, işbirliği ve güvenlik ağına katılmıştır.
İkincisi; Rus Gazprom şirketinin, hem Ukrayna'daki doğalgaz dağıtım merkezini by-pass eden, hem de iptal edilen Güney Akım'ın yerine Türkiye topraklarından geçerek Avrupa'ya ulaşacak yeni bir hat inşa edilmesi teklifi ise askıya alınmıştır.
 
*
Bu sırada Rusya Dışişleri Bakanlığı'nda, Türkiye ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti hükümetleri arasında, 16 Mart 1921' de imzalanan Dostluk ve Kardeşlik ile İlgili Moskova Antlaşması'nın feshedilmesi konusunda inceleme başlatılması dikkat çekiyor.
Antlaşmayla Kars ve Ardahan Türkiye egemenliğine geçerken, Batum Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bırakılmış, Azerbaycan denetiminde Nahçıvan özerk bölgesinin tesis edilmesi karara bağlanmıştır.
Bu antlaşma ve devamı niteliğindeki antlaşmalarla belirlenmiş olan sınırlar Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında halen geçerliliğini koruyor... 
Peki ama ne oluyor?
 
*
Moskova Antlaşması'ndan bir kaç yıl önce 1916'da İngiltere ve Fransa arasında Sykes-Picot Antlaşması yapılmıştı.
1917 Rus devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçmiş ve Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştı.
Yoksa Rusya; Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmını kendi üzerine geçirmiş olacaktı!
 
*
Yine de Antlaşma Osmanlı idaresinde olan toprakları parçalayıp yeni ülkelere böldü ve siyasi oluşumları iki etki alanına dâhil etti:
Irak, Ürdün'ün bulunduğu topraklar ve Filistin, İngiltere etkisine: Suriye ve Lübnan da Fransız etkisine girdi.
İngiltere ve Fransa Arap dünyasındaki nüfuzlarını kullanmaya devam edince, Kuzey Afrika ve Akdeniz'in doğusunda Mısır, Suriye ve Irak'taki Arap siyaseti yönünü liberal anayasal yönetim inşasından, asıl amacı sömürgecilerden ve sömürgeci sistemden kurtulmaya çalışan milliyetçiliğe çevirdi, bu yüzden Rusya Suriye'dedir.
I.Dünya Savaşı'nın yarattığı karmaşanın ortasında alelacele yürütülen müzakerelerde varılan anlaşmanın prensipleri bugün de Orta Doğu'yu etkilemeye devam ediyor.
 
*
O zaman Deutsche Bank, Anglo-Persian Oil Company (BP), Royal Dutch (Shell), Türkiye Milli Bankası ve Kalust Gülbenkyan'ın ortaklık yapısında "Turkish Petroleum Company"deki Alman hisselerine karşılık Musul el değiştirmişti. 
Fransa devraldığı Alman hisselerini değerlendirmek için "Compagnie Française des Petroles" şirketini kurdu ki,bugün "Total" olarak anılıyor. 
ABD'de Turkish Petroleum Company'den bütünü İngiliz sermayeli Türkiye Milli Bankası'nın hisselerini "Near East Development Corporation" adına aldı ki, o da bugünün "Mobil" ve "Esso" şirketlerini temsil ediyordu...
 
*
1928'e gelindiğinde Turkish Petroleum Company, adını aynı ortaklık yapısıyla "Iraq Petroleum Company" e değiştirdi.
Adından başka Irak'la hiçbir ilgisi bulunmayan "Iraq Petroleum Company", henüz İngiltere himayesinde olan Irak'ın yetkililerinden 2000 yılına kadar geçerli olacak imtiyaz hakkı sağladı!
1972'de Saddam Hüseyin, Irak petrollerini millileştirdiklerini açıkladı ve "Iraq Petroleum Company" tazminat olarak topu topu 15 milyon varil petrol karşılığı ülkeden çıkarıldı. 
Ne ki, 2003'te ABD ordularının Bağdat'a girmesiyle birlikte Shell,Total, Mobil ve Esso yeniden Irak'ta yerlerini aldılar...
 
*
Bugün ABD'nin stratejisini; Büyük Enerji Güvenliği için Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkelerinin de enerji alımının büyük bir kısmında Rusya'ya bağlı olmamasını sağlamak hedefi belirliyor.
Avrupa Birliğinin stratejisini ise hem Rusya'dan ihraç edilen yakıtın yüzde 50'sini almanın, hem de teknolojideki ilerlemesiyle enerji açısından kendine yetecek ve dünyaya enerji ihraç eden bir ülke olacak ABD'nin arkasını kollamak oluşturuyor.
Rusya'nın stratejisi ise milliyetçi-devrimci motivasyonu ve en büyük tehlikenin ekonomik zayıflıktan kaynaklandığı tesbitiyle enerjiyi ekonominin temel politikası ve dış politikanın belirleyeni haline getirmişlik belirliyor...
 
*
Bu yüzden Rusya, Hazar Denizini benzeri olmayan bir iç deniz olarak kabul etmekte ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin Hazar'a uygulanamayacağını esas almaktadır.
Ama Hazar; deniz olarak kabul edildiği taktirde 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre her kıyıdaş devletin karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinin olması gerekiyor.
Bu durumda  Azerbaycan'ın ABD ve Avrupa şirketleriyle petrol anlaşmaları yapmış olması, Hazar'ın statüsünün belirlenmesinde uluslararası hukukun yanında siyasi ve ekonomik unsurların devreye girmesi ve her kıyıdaş devlet ve ilişkide olduğu devletin farklı farklı hukuksal tezlerinin oluşmasına yol açıyor, buna Rusya ve İran açık tepki gösteriyor.
Şimdi TANAP'la birlikte British Petroleum şirketi de ilgili hukuk sürecine katılmış sayılıyor...
 
*
Üstelik bölgedeki boru hatlarına yeni bir müşteri daha geliyor.
Nükleer anlaşmaya varan ve ekonomisi büyük oranda petrol ithalatına bağlı, yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik sıkıntı çeken İran için doğalgazı kendi toprakları üzerinden Avrupa'ya taşınmasında alternatifsiz Türkiye hüviyeti; 
İran'ın İsrail'in denetiminde olan Kürdistan'ı ve Kürdistan kaynaklarını da yanına alarak, kendi savunma çerçevesi ve yeterli stratejik-asimetrik tamponları kapsamında Türkiye'yi çok rahatlıkla bypass edebilir özellik taşıyor...
 
*
Bu sırada hem ABD, hem Rusya yeniden Cenevre görüşmelerini başlatabilmek için karşılıklı  bazı ödünleri vermekten başka yolu olmadığını keşfetmiştir.
Mesela, ABD'nin artık Suriye'deki en iyi müttefiki Kürtlerdir.
Alttan alta AKP hükümetinin PKK terör örgütüyle yaptığı mücadelede, Türkiye'nin uluslararası insan hakları yasalarını çiğnediğini kamuoyuna sızdırılıyor. 
Kamuoyu Türkiye'nin Kürtlere karşı  savaş suçları işlediği için konunun BM tarafından uluslararası mahkemeye taşınması, burada soruşturulmasına destek verilmesi gereğine inandırılıyor.
 
*
Bu suretle ABD; birincisi, Suriye'nin Nasturiler, Kürtler ve Sünni Araplar ve Irak'ın Şiiler,Sünni Araplar ve Kürtler arasında bölünmesi stratejisinden vazgeçmiyor...
Sykes-Picot  devam ettiriliyor...
İkincisi; Rusya koalisyonunun bir ucu ABD ve müttefiki ülkelere de sirayet edebilir karakterli Suriye İç Savaşında Türkiye'nin uluslararası hukuka karşı suç oluşturan her edimini, şimdi Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da PKK'nın mücadele ettiği topraklara  taşıyor.
Türkiye sivil Kürtlere saldırıyor, kültürel soykırım uyguluyor,deniliyor. 
O gün Sykes- Picot antlaşmasından pay alamayan Rusya, gözünü Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmına dikiyor.
Üçüncüsü; Rusya aynı zamanda hem kendi, hem İran petrol şirketlerini korumak ama BP, Shell,Mobil ve Esso ile bildiği topraklarda olmanın avantajlarını kullanmayı,rekabetini bu düzlemde yürütmeyi öngörüyor. 
Dördüncüsü; Ermenistan derin bir "Oh"çekiyor.
Beşincisi; Karadeniz altından Avrupa'ya bir hat ve Türkiye'nin Karadeniz sahilinde kurulacak terminal işlevi gören bir liman ve İpek Yolu ise cabasıdır... 
 
13.2.2016 - 7593
Rusya’nın kendi açısından en zorlu bölge olarak kabul ettiği Kafkasya’da:
Boru hatları ve enerji koridorları bölgenin etnik ve toprak sorunlarıyla örtüşüyor.
Boru hatlarının yönü sorunların çözümünde oluşan bloklaşmalarla paralel şekilde gelişiyor.
Batı-Doğu (Bakü, Tiflis, Ankara-Washington) ve Kuzey-Güney (Moskova, Yerevan, Tahran) bloklaşması oluşmuş bulunuyor. 
 
*
Kafkasya’yı Hazar Havzası’nın stratejik profili belirliyor.
Herşey ABD ve AB’nin Rusya’ya ardarda ekonomik, siyasi ve askeri yaptırım paketleri açtığı,oldukça kritik bir dönemde gerçekleşiyor.
ABD, AB ve Rusya’nın Hazar Havzası ile ilgili stratejileri, Enerji Güvenliği başlığında bölgenin demokrasi, barış ve siyasi istikrarını oluşturuyor…
 
*
İşte Rus GazpromBank’a, Vnesheconombank’a, petrol üreticisi Rosneft’e, doğal gaz tedarikçisi Novatek şirketlerine finansal destek sağlanması yasaktır.
Avrupa Parlamentosu’nun kararıyla Gazprom şirketinin Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşımayı hedefleyen Güney Akım projesine ilişkin çalışmalar askıya alınmış,
Japonya ise Çernomorskneftegaza ve Neftebaza adlı şirketlerin varlıklarını dondurmuştur.
 
*
Mart 2015’ten beri Azerbaycan doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz Gaz Sahası ve Hazar Denizi’nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gaz vasıtasıyla Kafkasya’yı Orta ve Güney Avrupa ile buluşturmayı öngörüyor. 
Güney Gaz Koridorunda Gürcistan-Türkiye hattını kapsıyor, Türkiye sınırından itibaren Trans Adriyatik Boru Hattı Projesi adıyla İtalya’ya ulaşmayı hedefliyor.
 
*
Ama birincisi; Türkiye ile AB  arasında Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu süreci kapsamında, Azerbaycan ve Gürcistan birlikte, İngiliz enerji şirketi British Petroleum’un (BP) TANAP  ortaklığına  alınmasıyla Azeri doğalgazı küresel pazarların himayesine, işbirliği ve güvenlik ağına katılmıştır.
İkincisi; Rus Gazprom şirketinin, hem Ukrayna’daki doğalgaz dağıtım merkezini by-pass eden, hem de iptal edilen Güney Akım’ın yerine Türkiye topraklarından geçerek Avrupa’ya ulaşacak yeni bir hat inşa edilmesi teklifi ise askıya alınmıştır.
 
*
Bu sırada Rusya Dışişleri Bakanlığı’nda, Türkiye ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti hükümetleri arasında, 16 Mart 1921′ de imzalanan Dostluk ve Kardeşlik ile İlgili Moskova Antlaşması’nın feshedilmesi konusunda inceleme başlatılması dikkat çekiyor.
Antlaşmayla Kars ve Ardahan Türkiye egemenliğine geçerken, Batum Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bırakılmış, Azerbaycan denetiminde Nahçıvan özerk bölgesinin tesis edilmesi karara bağlanmıştır.
Bu antlaşma ve devamı niteliğindeki antlaşmalarla belirlenmiş olan sınırlar Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında halen geçerliliğini koruyor… 
Peki ama ne oluyor?
 
*
Moskova Antlaşması’ndan bir kaç yıl önce 1916’da İngiltere ve Fransa arasında Sykes-Picot Antlaşması yapılmıştı.
1917 Rus devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçmiş ve Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştı.
Yoksa Rusya; Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmını kendi üzerine geçirmiş olacaktı!
 
*
Yine de Antlaşma Osmanlı idaresinde olan toprakları parçalayıp yeni ülkelere böldü ve siyasi oluşumları iki etki alanına dâhil etti:
Irak, Ürdün’ün bulunduğu topraklar ve Filistin, İngiltere etkisine: Suriye ve Lübnan da Fransız etkisine girdi.
İngiltere ve Fransa Arap dünyasındaki nüfuzlarını kullanmaya devam edince, Kuzey Afrika ve Akdeniz’in doğusunda Mısır, Suriye ve Irak’taki Arap siyaseti yönünü liberal anayasal yönetim inşasından, asıl amacı sömürgecilerden ve sömürgeci sistemden kurtulmaya çalışan milliyetçiliğe çevirdi, bu yüzden Rusya Suriye’dedir.
I.Dünya Savaşı’nın yarattığı karmaşanın ortasında alelacele yürütülen müzakerelerde varılan anlaşmanın prensipleri bugün de Orta Doğu’yu etkilemeye devam ediyor.
 
*
O zaman Deutsche Bank, Anglo-Persian Oil Company (BP), Royal Dutch (Shell), Türkiye Milli Bankası ve Kalust Gülbenkyan’ın ortaklık yapısında “Turkish Petroleum Company”deki Alman hisselerine karşılık Musul el değiştirmişti. 
Fransa devraldığı Alman hisselerini değerlendirmek için “Compagnie Française des Petroles” şirketini kurdu ki,bugün “Total” olarak anılıyor. 
ABD’de Turkish Petroleum Company’den bütünü İngiliz sermayeli Türkiye Milli Bankası’nın hisselerini “Near East Development Corporation” adına aldı ki, o da bugünün “Mobil” ve “Esso” şirketlerini temsil ediyordu…
 
*
1928’e gelindiğinde Turkish Petroleum Company, adını aynı ortaklık yapısıyla “Iraq Petroleum Company” e değiştirdi.
Adından başka Irak’la hiçbir ilgisi bulunmayan “Iraq Petroleum Company”, henüz İngiltere himayesinde olan Irak’ın yetkililerinden 2000 yılına kadar geçerli olacak imtiyaz hakkı sağladı!
1972’de Saddam Hüseyin, Irak petrollerini millileştirdiklerini açıkladı ve “Iraq Petroleum Company” tazminat olarak topu topu 15 milyon varil petrol karşılığı ülkeden çıkarıldı. 
Ne ki, 2003’te ABD ordularının Bağdat’a girmesiyle birlikte Shell,Total, Mobil ve Esso yeniden Irak’ta yerlerini aldılar…
 
*
Bugün ABD’nin stratejisini; Büyük Enerji Güvenliği için Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkelerinin de enerji alımının büyük bir kısmında Rusya’ya bağlı olmamasını sağlamak hedefi belirliyor.
Avrupa Birliğinin stratejisini ise hem Rusya’dan ihraç edilen yakıtın yüzde 50’sini almanın, hem de teknolojideki ilerlemesiyle enerji açısından kendine yetecek ve dünyaya enerji ihraç eden bir ülke olacak ABD’nin arkasını kollamak oluşturuyor.
Rusya’nın stratejisi ise milliyetçi-devrimci motivasyonu ve en büyük tehlikenin ekonomik zayıflıktan kaynaklandığı tesbitiyle enerjiyi ekonominin temel politikası ve dış politikanın belirleyeni haline getirmişlik belirliyor…
 
*
Bu yüzden Rusya, Hazar Denizini benzeri olmayan bir iç deniz olarak kabul etmekte ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin Hazar’a uygulanamayacağını esas almaktadır.
Ama Hazar; deniz olarak kabul edildiği taktirde 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre her kıyıdaş devletin karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinin olması gerekiyor.
Bu durumda  Azerbaycan’ın ABD ve Avrupa şirketleriyle petrol anlaşmaları yapmış olması, Hazar’ın statüsünün belirlenmesinde uluslararası hukukun yanında siyasi ve ekonomik unsurların devreye girmesi ve her kıyıdaş devlet ve ilişkide olduğu devletin farklı farklı hukuksal tezlerinin oluşmasına yol açıyor, buna Rusya ve İran açık tepki gösteriyor.
Şimdi TANAP’la birlikte British Petroleum şirketi de ilgili hukuk sürecine katılmış sayılıyor…
 
*
Üstelik bölgedeki boru hatlarına yeni bir müşteri daha geliyor.
Nükleer anlaşmaya varan ve ekonomisi büyük oranda petrol ithalatına bağlı, yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik sıkıntı çeken İran için doğalgazı kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya taşınmasında alternatifsiz Türkiye hüviyeti; 
İran’ın İsrail’in denetiminde olan Kürdistan’ı ve Kürdistan kaynaklarını da yanına alarak, kendi savunma çerçevesi ve yeterli stratejik-asimetrik tamponları kapsamında Türkiye’yi çok rahatlıkla bypass edebilir özellik taşıyor…
 
*
Bu sırada hem ABD, hem Rusya yeniden Cenevre görüşmelerini başlatabilmek için karşılıklı  bazı ödünleri vermekten başka yolu olmadığını keşfetmiştir.
Mesela, ABD’nin artık Suriye’deki en iyi müttefiki Kürtlerdir.
Alttan alta AKP hükümetinin PKK terör örgütüyle yaptığı mücadelede, Türkiye’nin uluslararası insan hakları yasalarını çiğnediğini kamuoyuna sızdırılıyor. 
Kamuoyu Türkiye’nin Kürtlere karşı  savaş suçları işlediği için konunun BM tarafından uluslararası mahkemeye taşınması, burada soruşturulmasına destek verilmesi gereğine inandırılıyor.
 
*
Bu suretle ABD; birincisi, Suriye’nin Nasturiler, Kürtler ve Sünni Araplar ve Irak’ın Şiiler,Sünni Araplar ve Kürtler arasında bölünmesi stratejisinden vazgeçmiyor…
Sykes-Picot  devam ettiriliyor…
İkincisi; Rusya koalisyonunun bir ucu ABD ve müttefiki ülkelere de sirayet edebilir karakterli Suriye İç Savaşında Türkiye’nin uluslararası hukuka karşı suç oluşturan her edimini, şimdi Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da PKK’nın mücadele ettiği topraklara  taşıyor.
Türkiye sivil Kürtlere saldırıyor, kültürel soykırım uyguluyor,deniliyor. 
O gün Sykes- Picot antlaşmasından pay alamayan Rusya, gözünü Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmına dikiyor.
Üçüncüsü; Rusya aynı zamanda hem kendi, hem İran petrol şirketlerini korumak ama BP, Shell,Mobil ve Esso ile bildiği topraklarda olmanın avantajlarını kullanmayı,rekabetini bu düzlemde yürütmeyi öngörüyor. 
Dördüncüsü; Ermenistan derin bir “Oh”çekiyor.
Beşincisi; Karadeniz altından Avrupa’ya bir hat ve Türkiye’nin Karadeniz sahilinde kurulacak terminal işlevi gören bir liman ve İpek Yolu ise cabasıdır… 
 
13.2.2016
Exit mobile version