KONSTANTİNOPOLİS’ E DOĞRU

Rusya’nın kendi açısından en zorlu bölge olarak kabul ettiği Kafkasya’da:
Boru hatları ve enerji koridorları bölgenin etnik ve toprak sorunlarıyla örtüşüyor.
Boru hatlarının yönü sorunların çözümünde oluşan bloklaşmalarla paralel şekilde gelişiyor.
Batı-Doğu (Bakü, Tiflis, Ankara-Washington) ve Kuzey-Güney (Moskova, Yerevan, Tahran) bloklaşması oluşmuş bulunuyor. 
 
*
Kafkasya’yı Hazar Havzası’nın stratejik profili belirliyor.
Herşey ABD ve AB’nin Rusya’ya ardarda ekonomik, siyasi ve askeri yaptırım paketleri açtığı,oldukça kritik bir dönemde gerçekleşiyor.
ABD, AB ve Rusya’nın Hazar Havzası ile ilgili stratejileri, Enerji Güvenliği başlığında bölgenin demokrasi, barış ve siyasi istikrarını oluşturuyor…
 
*
İşte Rus GazpromBank’a, Vnesheconombank’a, petrol üreticisi Rosneft’e, doğal gaz tedarikçisi Novatek şirketlerine finansal destek sağlanması yasaktır.
Avrupa Parlamentosu’nun kararıyla Gazprom şirketinin Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa’ya taşımayı hedefleyen Güney Akım projesine ilişkin çalışmalar askıya alınmış,
Japonya ise Çernomorskneftegaza ve Neftebaza adlı şirketlerin varlıklarını dondurmuştur.
 
*
Mart 2015’ten beri Azerbaycan doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Hazar Denizi’ndeki Şah Deniz Gaz Sahası ve Hazar Denizi’nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gaz vasıtasıyla Kafkasya’yı Orta ve Güney Avrupa ile buluşturmayı öngörüyor. 
Güney Gaz Koridorunda Gürcistan-Türkiye hattını kapsıyor, Türkiye sınırından itibaren Trans Adriyatik Boru Hattı Projesi adıyla İtalya’ya ulaşmayı hedefliyor.
 
*
Ama birincisi; Türkiye ile AB  arasında Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu süreci kapsamında, Azerbaycan ve Gürcistan birlikte, İngiliz enerji şirketi British Petroleum’un (BP) TANAP  ortaklığına  alınmasıyla Azeri doğalgazı küresel pazarların himayesine, işbirliği ve güvenlik ağına katılmıştır.
İkincisi; Rus Gazprom şirketinin, hem Ukrayna’daki doğalgaz dağıtım merkezini by-pass eden, hem de iptal edilen Güney Akım’ın yerine Türkiye topraklarından geçerek Avrupa’ya ulaşacak yeni bir hat inşa edilmesi teklifi ise askıya alınmıştır.
 
*
Bu sırada Rusya Dışişleri Bakanlığı’nda, Türkiye ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti hükümetleri arasında, 16 Mart 1921′ de imzalanan Dostluk ve Kardeşlik ile İlgili Moskova Antlaşması’nın feshedilmesi konusunda inceleme başlatılması dikkat çekiyor.
Antlaşmayla Kars ve Ardahan Türkiye egemenliğine geçerken, Batum Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne bırakılmış, Azerbaycan denetiminde Nahçıvan özerk bölgesinin tesis edilmesi karara bağlanmıştır.
Bu antlaşma ve devamı niteliğindeki antlaşmalarla belirlenmiş olan sınırlar Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında halen geçerliliğini koruyor… 
Peki ama ne oluyor?
 
*
Moskova Antlaşması’ndan bir kaç yıl önce 1916’da İngiltere ve Fransa arasında Sykes-Picot Antlaşması yapılmıştı.
1917 Rus devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçmiş ve Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştı.
Yoksa Rusya; Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmını kendi üzerine geçirmiş olacaktı!
 
*
Yine de Antlaşma Osmanlı idaresinde olan toprakları parçalayıp yeni ülkelere böldü ve siyasi oluşumları iki etki alanına dâhil etti:
Irak, Ürdün’ün bulunduğu topraklar ve Filistin, İngiltere etkisine: Suriye ve Lübnan da Fransız etkisine girdi.
İngiltere ve Fransa Arap dünyasındaki nüfuzlarını kullanmaya devam edince, Kuzey Afrika ve Akdeniz’in doğusunda Mısır, Suriye ve Irak’taki Arap siyaseti yönünü liberal anayasal yönetim inşasından, asıl amacı sömürgecilerden ve sömürgeci sistemden kurtulmaya çalışan milliyetçiliğe çevirdi, bu yüzden Rusya Suriye’dedir.
I.Dünya Savaşı’nın yarattığı karmaşanın ortasında alelacele yürütülen müzakerelerde varılan anlaşmanın prensipleri bugün de Orta Doğu’yu etkilemeye devam ediyor.
 
*
O zaman Deutsche Bank, Anglo-Persian Oil Company (BP), Royal Dutch (Shell), Türkiye Milli Bankası ve Kalust Gülbenkyan’ın ortaklık yapısında “Turkish Petroleum Company”deki Alman hisselerine karşılık Musul el değiştirmişti. 
Fransa devraldığı Alman hisselerini değerlendirmek için “Compagnie Française des Petroles” şirketini kurdu ki,bugün “Total” olarak anılıyor. 
ABD’de Turkish Petroleum Company’den bütünü İngiliz sermayeli Türkiye Milli Bankası’nın hisselerini “Near East Development Corporation” adına aldı ki, o da bugünün “Mobil” ve “Esso” şirketlerini temsil ediyordu…
 
*
1928’e gelindiğinde Turkish Petroleum Company, adını aynı ortaklık yapısıyla “Iraq Petroleum Company” e değiştirdi.
Adından başka Irak’la hiçbir ilgisi bulunmayan “Iraq Petroleum Company”, henüz İngiltere himayesinde olan Irak’ın yetkililerinden 2000 yılına kadar geçerli olacak imtiyaz hakkı sağladı!
1972’de Saddam Hüseyin, Irak petrollerini millileştirdiklerini açıkladı ve “Iraq Petroleum Company” tazminat olarak topu topu 15 milyon varil petrol karşılığı ülkeden çıkarıldı. 
Ne ki, 2003’te ABD ordularının Bağdat’a girmesiyle birlikte Shell,Total, Mobil ve Esso yeniden Irak’ta yerlerini aldılar…
 
*
Bugün ABD’nin stratejisini; Büyük Enerji Güvenliği için Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkelerinin de enerji alımının büyük bir kısmında Rusya’ya bağlı olmamasını sağlamak hedefi belirliyor.
Avrupa Birliğinin stratejisini ise hem Rusya’dan ihraç edilen yakıtın yüzde 50’sini almanın, hem de teknolojideki ilerlemesiyle enerji açısından kendine yetecek ve dünyaya enerji ihraç eden bir ülke olacak ABD’nin arkasını kollamak oluşturuyor.
Rusya’nın stratejisi ise milliyetçi-devrimci motivasyonu ve en büyük tehlikenin ekonomik zayıflıktan kaynaklandığı tesbitiyle enerjiyi ekonominin temel politikası ve dış politikanın belirleyeni haline getirmişlik belirliyor…
 
*
Bu yüzden Rusya, Hazar Denizini benzeri olmayan bir iç deniz olarak kabul etmekte ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin Hazar’a uygulanamayacağını esas almaktadır.
Ama Hazar; deniz olarak kabul edildiği taktirde 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ne göre her kıyıdaş devletin karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinin olması gerekiyor.
Bu durumda  Azerbaycan’ın ABD ve Avrupa şirketleriyle petrol anlaşmaları yapmış olması, Hazar’ın statüsünün belirlenmesinde uluslararası hukukun yanında siyasi ve ekonomik unsurların devreye girmesi ve her kıyıdaş devlet ve ilişkide olduğu devletin farklı farklı hukuksal tezlerinin oluşmasına yol açıyor, buna Rusya ve İran açık tepki gösteriyor.
Şimdi TANAP’la birlikte British Petroleum şirketi de ilgili hukuk sürecine katılmış sayılıyor…
 
*
Üstelik bölgedeki boru hatlarına yeni bir müşteri daha geliyor.
Nükleer anlaşmaya varan ve ekonomisi büyük oranda petrol ithalatına bağlı, yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik sıkıntı çeken İran için doğalgazı kendi toprakları üzerinden Avrupa’ya taşınmasında alternatifsiz Türkiye hüviyeti; 
İran’ın İsrail’in denetiminde olan Kürdistan’ı ve Kürdistan kaynaklarını da yanına alarak, kendi savunma çerçevesi ve yeterli stratejik-asimetrik tamponları kapsamında Türkiye’yi çok rahatlıkla bypass edebilir özellik taşıyor…
 
*
Bu sırada hem ABD, hem Rusya yeniden Cenevre görüşmelerini başlatabilmek için karşılıklı  bazı ödünleri vermekten başka yolu olmadığını keşfetmiştir.
Mesela, ABD’nin artık Suriye’deki en iyi müttefiki Kürtlerdir.
Alttan alta AKP hükümetinin PKK terör örgütüyle yaptığı mücadelede, Türkiye’nin uluslararası insan hakları yasalarını çiğnediğini kamuoyuna sızdırılıyor. 
Kamuoyu Türkiye’nin Kürtlere karşı  savaş suçları işlediği için konunun BM tarafından uluslararası mahkemeye taşınması, burada soruşturulmasına destek verilmesi gereğine inandırılıyor.
 
*
Bu suretle ABD; birincisi, Suriye’nin Nasturiler, Kürtler ve Sünni Araplar ve Irak’ın Şiiler,Sünni Araplar ve Kürtler arasında bölünmesi stratejisinden vazgeçmiyor…
Sykes-Picot  devam ettiriliyor…
İkincisi; Rusya koalisyonunun bir ucu ABD ve müttefiki ülkelere de sirayet edebilir karakterli Suriye İç Savaşında Türkiye’nin uluslararası hukuka karşı suç oluşturan her edimini, şimdi Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da PKK’nın mücadele ettiği topraklara  taşıyor.
Türkiye sivil Kürtlere saldırıyor, kültürel soykırım uyguluyor,deniliyor. 
O gün Sykes- Picot antlaşmasından pay alamayan Rusya, gözünü Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmına dikiyor.
Üçüncüsü; Rusya aynı zamanda hem kendi, hem İran petrol şirketlerini korumak ama BP, Shell,Mobil ve Esso ile bildiği topraklarda olmanın avantajlarını kullanmayı,rekabetini bu düzlemde yürütmeyi öngörüyor. 
Dördüncüsü; Ermenistan derin bir “Oh”çekiyor.
Beşincisi; Karadeniz altından Avrupa’ya bir hat ve Türkiye’nin Karadeniz sahilinde kurulacak terminal işlevi gören bir liman ve İpek Yolu ise cabasıdır… 
 
13.2.2016
Rusya'nın kendi açısından en zorlu bölge olarak kabul ettiği Kafkasya'da:
Boru hatları ve enerji koridorları bölgenin etnik ve toprak sorunlarıyla örtüşüyor.
Boru hatlarının yönü sorunların çözümünde oluşan bloklaşmalarla paralel şekilde gelişiyor.
Batı-Doğu (Bakü, Tiflis, Ankara-Washington) ve Kuzey-Güney (Moskova, Yerevan, Tahran) bloklaşması oluşmuş bulunuyor. 
 
*
Kafkasya'yı Hazar Havzası'nın stratejik profili belirliyor.
Herşey ABD ve AB'nin Rusya'ya ardarda ekonomik, siyasi ve askeri yaptırım paketleri açtığı,oldukça kritik bir dönemde gerçekleşiyor.
ABD, AB ve Rusya'nın Hazar Havzası ile ilgili stratejileri, Enerji Güvenliği başlığında bölgenin demokrasi, barış ve siyasi istikrarını oluşturuyor...
 
*
İşte Rus GazpromBank'a, Vnesheconombank'a, petrol üreticisi Rosneft'e, doğal gaz tedarikçisi Novatek şirketlerine finansal destek sağlanması yasaktır.
Avrupa Parlamentosu'nun kararıyla Gazprom şirketinin Rus gazını Karadeniz üzerinden Avrupa'ya taşımayı hedefleyen Güney Akım projesine ilişkin çalışmalar askıya alınmış,
Japonya ise Çernomorskneftegaza ve Neftebaza adlı şirketlerin varlıklarını dondurmuştur.
 
*
Mart 2015'ten beri Azerbaycan doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa'ya taşıyacak Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Hazar Denizi'ndeki Şah Deniz Gaz Sahası ve Hazar Denizi'nin güneyindeki diğer sahalarda üretilen doğal gaz vasıtasıyla Kafkasya'yı Orta ve Güney Avrupa ile buluşturmayı öngörüyor. 
Güney Gaz Koridorunda Gürcistan-Türkiye hattını kapsıyor, Türkiye sınırından itibaren Trans Adriyatik Boru Hattı Projesi adıyla İtalya'ya ulaşmayı hedefliyor.
 
*
Ama birincisi; Türkiye ile AB  arasında Yüksek Düzeyli Enerji Diyaloğu süreci kapsamında, Azerbaycan ve Gürcistan birlikte, İngiliz enerji şirketi British Petroleum'un (BP) TANAP  ortaklığına  alınmasıyla Azeri doğalgazı küresel pazarların himayesine, işbirliği ve güvenlik ağına katılmıştır.
İkincisi; Rus Gazprom şirketinin, hem Ukrayna'daki doğalgaz dağıtım merkezini by-pass eden, hem de iptal edilen Güney Akım'ın yerine Türkiye topraklarından geçerek Avrupa'ya ulaşacak yeni bir hat inşa edilmesi teklifi ise askıya alınmıştır.
 
*
Bu sırada Rusya Dışişleri Bakanlığı'nda, Türkiye ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti hükümetleri arasında, 16 Mart 1921' de imzalanan Dostluk ve Kardeşlik ile İlgili Moskova Antlaşması'nın feshedilmesi konusunda inceleme başlatılması dikkat çekiyor.
Antlaşmayla Kars ve Ardahan Türkiye egemenliğine geçerken, Batum Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'ne bırakılmış, Azerbaycan denetiminde Nahçıvan özerk bölgesinin tesis edilmesi karara bağlanmıştır.
Bu antlaşma ve devamı niteliğindeki antlaşmalarla belirlenmiş olan sınırlar Türkiye, Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan arasında halen geçerliliğini koruyor... 
Peki ama ne oluyor?
 
*
Moskova Antlaşması'ndan bir kaç yıl önce 1916'da İngiltere ve Fransa arasında Sykes-Picot Antlaşması yapılmıştı.
1917 Rus devriminden sonra Rusya antlaşmadan vazgeçmiş ve Lenin gizli olan bu anlaşmayı dünya kamuoyuna açıklamıştı.
Yoksa Rusya; Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmını kendi üzerine geçirmiş olacaktı!
 
*
Yine de Antlaşma Osmanlı idaresinde olan toprakları parçalayıp yeni ülkelere böldü ve siyasi oluşumları iki etki alanına dâhil etti:
Irak, Ürdün'ün bulunduğu topraklar ve Filistin, İngiltere etkisine: Suriye ve Lübnan da Fransız etkisine girdi.
İngiltere ve Fransa Arap dünyasındaki nüfuzlarını kullanmaya devam edince, Kuzey Afrika ve Akdeniz'in doğusunda Mısır, Suriye ve Irak'taki Arap siyaseti yönünü liberal anayasal yönetim inşasından, asıl amacı sömürgecilerden ve sömürgeci sistemden kurtulmaya çalışan milliyetçiliğe çevirdi, bu yüzden Rusya Suriye'dedir.
I.Dünya Savaşı'nın yarattığı karmaşanın ortasında alelacele yürütülen müzakerelerde varılan anlaşmanın prensipleri bugün de Orta Doğu'yu etkilemeye devam ediyor.
 
*
O zaman Deutsche Bank, Anglo-Persian Oil Company (BP), Royal Dutch (Shell), Türkiye Milli Bankası ve Kalust Gülbenkyan'ın ortaklık yapısında "Turkish Petroleum Company"deki Alman hisselerine karşılık Musul el değiştirmişti. 
Fransa devraldığı Alman hisselerini değerlendirmek için "Compagnie Française des Petroles" şirketini kurdu ki,bugün "Total" olarak anılıyor. 
ABD'de Turkish Petroleum Company'den bütünü İngiliz sermayeli Türkiye Milli Bankası'nın hisselerini "Near East Development Corporation" adına aldı ki, o da bugünün "Mobil" ve "Esso" şirketlerini temsil ediyordu...
 
*
1928'e gelindiğinde Turkish Petroleum Company, adını aynı ortaklık yapısıyla "Iraq Petroleum Company" e değiştirdi.
Adından başka Irak'la hiçbir ilgisi bulunmayan "Iraq Petroleum Company", henüz İngiltere himayesinde olan Irak'ın yetkililerinden 2000 yılına kadar geçerli olacak imtiyaz hakkı sağladı!
1972'de Saddam Hüseyin, Irak petrollerini millileştirdiklerini açıkladı ve "Iraq Petroleum Company" tazminat olarak topu topu 15 milyon varil petrol karşılığı ülkeden çıkarıldı. 
Ne ki, 2003'te ABD ordularının Bağdat'a girmesiyle birlikte Shell,Total, Mobil ve Esso yeniden Irak'ta yerlerini aldılar...
 
*
Bugün ABD'nin stratejisini; Büyük Enerji Güvenliği için Avrupa pazarlarına ulaşan enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi, Avrupa ülkelerinin de enerji alımının büyük bir kısmında Rusya'ya bağlı olmamasını sağlamak hedefi belirliyor.
Avrupa Birliğinin stratejisini ise hem Rusya'dan ihraç edilen yakıtın yüzde 50'sini almanın, hem de teknolojideki ilerlemesiyle enerji açısından kendine yetecek ve dünyaya enerji ihraç eden bir ülke olacak ABD'nin arkasını kollamak oluşturuyor.
Rusya'nın stratejisi ise milliyetçi-devrimci motivasyonu ve en büyük tehlikenin ekonomik zayıflıktan kaynaklandığı tesbitiyle enerjiyi ekonominin temel politikası ve dış politikanın belirleyeni haline getirmişlik belirliyor...
 
*
Bu yüzden Rusya, Hazar Denizini benzeri olmayan bir iç deniz olarak kabul etmekte ve BM Deniz Hukuku Sözleşmesinin Hazar'a uygulanamayacağını esas almaktadır.
Ama Hazar; deniz olarak kabul edildiği taktirde 1982 BM Deniz Hukuku Sözleşmesi'ne göre her kıyıdaş devletin karasuları, kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgesinin olması gerekiyor.
Bu durumda  Azerbaycan'ın ABD ve Avrupa şirketleriyle petrol anlaşmaları yapmış olması, Hazar'ın statüsünün belirlenmesinde uluslararası hukukun yanında siyasi ve ekonomik unsurların devreye girmesi ve her kıyıdaş devlet ve ilişkide olduğu devletin farklı farklı hukuksal tezlerinin oluşmasına yol açıyor, buna Rusya ve İran açık tepki gösteriyor.
Şimdi TANAP'la birlikte British Petroleum şirketi de ilgili hukuk sürecine katılmış sayılıyor...
 
*
Üstelik bölgedeki boru hatlarına yeni bir müşteri daha geliyor.
Nükleer anlaşmaya varan ve ekonomisi büyük oranda petrol ithalatına bağlı, yaptırımlar nedeniyle büyük ekonomik sıkıntı çeken İran için doğalgazı kendi toprakları üzerinden Avrupa'ya taşınmasında alternatifsiz Türkiye hüviyeti; 
İran'ın İsrail'in denetiminde olan Kürdistan'ı ve Kürdistan kaynaklarını da yanına alarak, kendi savunma çerçevesi ve yeterli stratejik-asimetrik tamponları kapsamında Türkiye'yi çok rahatlıkla bypass edebilir özellik taşıyor...
 
*
Bu sırada hem ABD, hem Rusya yeniden Cenevre görüşmelerini başlatabilmek için karşılıklı  bazı ödünleri vermekten başka yolu olmadığını keşfetmiştir.
Mesela, ABD'nin artık Suriye'deki en iyi müttefiki Kürtlerdir.
Alttan alta AKP hükümetinin PKK terör örgütüyle yaptığı mücadelede, Türkiye'nin uluslararası insan hakları yasalarını çiğnediğini kamuoyuna sızdırılıyor. 
Kamuoyu Türkiye'nin Kürtlere karşı  savaş suçları işlediği için konunun BM tarafından uluslararası mahkemeye taşınması, burada soruşturulmasına destek verilmesi gereğine inandırılıyor.
 
*
Bu suretle ABD; birincisi, Suriye'nin Nasturiler, Kürtler ve Sünni Araplar ve Irak'ın Şiiler,Sünni Araplar ve Kürtler arasında bölünmesi stratejisinden vazgeçmiyor...
Sykes-Picot  devam ettiriliyor...
İkincisi; Rusya koalisyonunun bir ucu ABD ve müttefiki ülkelere de sirayet edebilir karakterli Suriye İç Savaşında Türkiye'nin uluslararası hukuka karşı suç oluşturan her edimini, şimdi Güneydoğu ve Doğu Anadolu'da PKK'nın mücadele ettiği topraklara  taşıyor.
Türkiye sivil Kürtlere saldırıyor, kültürel soykırım uyguluyor,deniliyor. 
O gün Sykes- Picot antlaşmasından pay alamayan Rusya, gözünü Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis ile Güneydoğu Anadolu'nun bir kısmına dikiyor.
Üçüncüsü; Rusya aynı zamanda hem kendi, hem İran petrol şirketlerini korumak ama BP, Shell,Mobil ve Esso ile bildiği topraklarda olmanın avantajlarını kullanmayı,rekabetini bu düzlemde yürütmeyi öngörüyor. 
Dördüncüsü; Ermenistan derin bir "Oh"çekiyor.
Beşincisi; Karadeniz altından Avrupa'ya bir hat ve Türkiye'nin Karadeniz sahilinde kurulacak terminal işlevi gören bir liman ve İpek Yolu ise cabasıdır... 
 
13.2.2016 - 7593

Yorumlar

  1. Mustafa Aslan Aksungur avatarı
    Mustafa Aslan Aksungur

    Mustafa Aslan Aksungur Şub 12, 2016 at 21:04
    net) Ekler11 Şub (1 gün önce)
    İLGİLİ SİTE LİNKİ : http://yasamdanyanayiz.com ÖZEL BÜRO NOTU : İçinde “Barış…

    Mustafa Aksungur
    11 Şub (1 gün önce)

    Alıcı: ozel-buro-isti.

    Mustafa Aslan AKSUNGUR Eğitimci-Araştırmacı-Yazar

    Memurevleri Mah.Tonguç Cad.205Sok.No: 2/44

    ANTALYA

    0 535 445 55 11 [email protected]

    71

    DİNDİRİN BU KANI! I.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Güzel Türkiye’mizin Yüksek makamlarında: (Diyelim ki, 4000) Makam Sahibi var. Bunların çevresinde bunlara DALKAVUKLUK yapmak icin Dört dönen DÖRT MİLYONU AŞKIN ÇIKAR DALKAVUĞUUZ APORT beklemetedirler. Bu İTLERİN Payları, bekledikleri kemik kırıntları önlerine atılmazsa, sahiplerini bile DALAMAYA kalkışırlar. Bunları böylece blelim..!
    Şunu da bilelim ki bu Yüksek Makam sahiplerimizin hiç birisi, CUMHURBAŞKANIMIZ bile olsalar, bu dalkavuklardan güç almadan, onları maşa olarak kullanmadan İNSANLIĞA AYKIRI İŞLEVLER İÇİN “OLUR!” veremezler; imza koyamazlar! Maçaları sıkmaz!

    Maşasız meşe koru tutulmaz! Tutmaya kalkışanın Elleri yanar.

    HIRSIZLIĞA + YOLSUZLUĞA + PETROL KAÇAKÇILIĞINA … vd. vd. Akla gelen tüm yolsuzluklara, aykırılıklara cesaret edemez olurlar! İmza atamazlar!

    Durum böyle olunca da, YETMİŞ YILDIR yaşadığımız tüm kanunsuz eylemler, usturayla kesilmişçesine şirrrp diye kesilir. Yüce Türk HALKI da, topluca hepimiz BİRDEN rahat bir nefes alırız. İşimize gider, işimizden gelir, işimizi kotarır İNSANCA, İNSAN gibi yaşarız..!
    İşte o zaman, gerek bilerek, gerekse bilmeksizin, ruhumuz bile duymaksızın SÖMÜRÜLEN BİZLER VE DE O (74) MİLYON İNSANIMIZDAN hiç birimiz, kanımızı o yetkili Makam sahibi sömürgenlerimize içirtmeyiz, sömürtmeyiz..!

    Hoş, zaten o sömürgen sınıf temsilcilerinin, makam sahiplerinin hiç birisi de sömürmeyi gündemine almak şööyle dursun, akıllarından bile getiremez olurlar ol zamanlar…

    SÖMÜRÜLEN Bu 74 milyon insan, (İçinde ben de varım.) Uyanmak, bir yumruk olmak zorundayız… Gelin uyanalım..!
    Bir elde beş parmak var. Parmaklarımızı ayrı ayrı tuttuğumuz zaman avucumuzda su bile eğleşmez. Hiç bir maddeyi tutamayız! Onları birleştirdik miydi, her hakkımızı alır, her şeyi avucumuzla tutar, avucumuzun ortasında buluruz..!
    Eee, öyleyse: Eyy o özel çıkarcılar dışındaki 74 milyon HALK İNSANI!

    Gelin 74 yıldır yattığımız bu “Eshab-ı Kehef Uykusundan” uyanalım artık! Şu DÖRT MİLYONCUK ÇIKARCILAR GÜRUHUNU, ÇIKAR DALKAVUKLARINMIZI, eğer istersek tükürüğümüzle boğarız..!

    Gelin isteyelim, BOĞALIM, YOK EDELİM DALKAVUK GÜRUHUNU..!

    m.a.a.

    ÇIKARCI DALKAVUKLAR GÜRUHUNU YOK EDELİM..! Kampanyasını başlattım. ETKİNLİĞE ve EYLEME geçirmek için senin yardımına ihtiyacım var.

    Hemen şimdi 30 saniyeni ayırarak bu ilişimi imzalar mısınız? İşte linki:

    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    Mustafa Aslan AKSUNGUR Eğitimci- Araştırmac-

    Yazar. Memurevler Mah Tonguç Cd 205 Sok No 2/44

    ANTALYA

    Tel: 0535 445 55 11 [email protected]

    72

    DİNDİRİN BU KANI! II.

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    “-Söz, özü dışa yansıtan bir dış-bükey aynadır!” Diye başlarsam söze ve de:

    “Bilimin dalkavuğu olamaz! Gel bil ki insanlık için Bilgenin dalkavuğu, cehlin (Bilmezin) dalkavuğundan bin bir-iki kez daha yıkıcıdır; bin-üçyüz beş kez daha tehlikeli olur!” Diye sürdürürsem sözlerimi; acab’ola ki, sizler ne buyurursunuz benim bu yadsınamaz “doğrularıma…”

    Sizlerin ne buyuracağınızı pek bilemem kuşkusuz ben… Ama sizlere şunu arz edeyim ki:

    “Tek başına da kalsan, doğru bildiğin yolda yürü ya Mustafa!” Diyor beyin kıvrımlarıma sığamayan aklım bana…

    Düşünüverelim biyol, bir ülkede normal yargı kurumları varken, bunlar görevlerini hiç bir etki altında kalmadan, düpedüz, onurluca yapıp dururlarken, onlarla yetinmeyen, o ülkeye “Özel Mahkemeler” kurulmasına ve bu Mahkemelere: “Özel Yargıçlar + Özel Savcılar” atanmasına, özel yetkilerle donatılmalarına “Parmak Olur”u vermek ne demektir..? Hem de Millet Adına…

    Ben buna: “Halk Düşmanlığıdır + Diktatör Dalkavukluğudur!” diyorum. Yanılmışsam Eger, adını sizler koyunuz lütfen de, ben de öğreneyim. Yanlışımı görrsem yanlışımdan döneyim.

    “Yanlışlarından dönmek gibi yüce erdem olamaz..!” Demiş büyüklerimiz.

    Bu: “Özel Yasaları” öneren kişilere, kurumlara, bu istemi yasalaştıran Meclise, yürürlüğe koyan yetkili makamlara, hele hele bu yetkili katlara DALKAVUKLUK yapan, yandaş parmakçı kaldıraç makinalarına…

    “Kavakta nar biter mi?” diyen her üst görevlisinin önünde eğmeç gibi eğilerek:

    “Hem de kafam gibi gibi biteeer Âmirim, Bakanım.. Başbakanım..Cumhurbaşkanım..!” Diyen yetki ve oy sahibi sözde “Bilge”lerin yıkımını, hangi “Bilmez”in kazması, küreği, dinamidi, beyni, yüreği, gücü, teni, teri… hatta, hatta, o kutsal denilen “Oyu” ve onun arkadan gelecek olan “Soyu” düzeltebilir acaba..?

    Bunun doğru yanıtını bulmak için şu bizim: 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri çalışmalarına bir bakıvermemiz yeter de artar bile…

    Bir ülkeye en büyük kötülüğü yapan, o ülkenin “Diktatörü” değildir Dostlarım; o diktatöre diktatörlük yolunu açan, çevresinde kümelenmiş olan kişiliği paçavralaşmış “Çıkar Dalkavuklarıdır. Çıkar Güruhlarıdırlar! Bunlar Milletin vekilleri değil, ÇIKARLARININ Tutsaklı vekilleridirler!”

    Düşünün biyol: Çevresindeki dalkavukları olmasa, 17 ve 25 Aralık olayları, böylesine sessizce örtülebilir miydi şu Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde, ve de dışında? Örtülmek şöyle dursun, “Cumhurbaşkanlığı makamı ile Ödüllendirilebilirler miydi? Onu isteyen kahramanlar?

    “Akıl için yol birdir!” demiş atalarımız. Akllarımızı başımızdan hiç bir RÜŞVET ayıramasın lütfen…

    Yaptığı her yolsuzluğa, her kanunsuzluğa:

    “Pek güzel yapıyorsunuz Başkanım, Başbakanım, Yan bakanım, Dik çakanım!” diyen dalkavukları olmasa, yasaları çiğneye çiğneye kim, nasıl Cumhurbaşkanlığı Makamına, tereyağından kıl çeker gibi bu denli kolaylıkla çemrenip çıkabilirdi ki?

    Ben, onu-bunu bilmem; bildiğim bir şey varsa, o da: Her Ulusun, yok olmamak için yok etmesi gereken en başta gelen baş “DÜŞMANI”: O Ulusun başına çöreklenen “Diktatörü” değildir. O Diktatöre o makamı açan, Dikatörün çevresinde dört dolanan Çıkar Dalkavukları Güruhudur. Halkımızın ve ülkemizin selameti için en başta gelen görevimiz: Bu güruhları yok etmek DALKAVUKLUĞU ortadan kaldırmaktır.

    Yüce Türk Halkları adına, her Halk severin, her İnsan severin “Birincil Görevi”:

    DİKTATÖRÜNÜ yok etmek değildir! O diktatöre cesaret veren, destek olan, DALKAVUKLUK yapan Dalkavuklar sürüsünü, Derintilerini yok etme-kutsal görevidir…

    Eyy Yüce Türk Halkı: Buyurun Kutsal Görev için iş-başına..!

    İşimiz, Diktatörlerimizi yok etme savaşımı değildir. Diktatörlere Cür’et, Cesaret ve Yetki veren DALKAVUKLAR kümesini yok etme savaşımıdır..!

    Şu son iki binli yıllar içinde öylesine de çoğaldılar ki bu dalkavuk deriltileri, affedersiniz: Halkımızın o dopra deyimiyle:

    “*ikimizi sallasak, kesinkes bir dalkavuğumuzun kıçına dokunur!” Oldu… İşte bu kesimine çoğalttık bu çıkar dalkavukları srsünü şu sahipsiz Ülkemizde…

    Bu Dalkavuklarımızı yok etmediğimiz sürece, Ulusçak, tümden “Yok Olma” sorunuyla karşı- karşıya kalacağımızı bilmemiz ve gerekenleri yapmak için bu konuyu bilincimizden hiç çıkarmamamız gerekir..!

    Benden söylemesi. Ötesini Yüce Türk Halkımızın beyni, vicdanı ve “OY!”Ları bilecek artık… m.a. a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUKLAR GÜRUHUNU YOK EDELİM!” Kampanyasını başlattım. ETKİNLİĞE ve EYLEME geçirmek için sizlerin yardımlarınıza ihtiyacım var.Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu ilişimi imzalar mısınız LÜTFEN? Buyurn, İşte Linki:

    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI: ÇIKARCI DALKAVUKLARI YOK ETMEYE ÇAĞIRIYORUM!

    Mustafa Aksungur

    Mustafa Aslan AKSUNGUR Eğitimci-Araştırmacı-Yazar

    Memurevleri Mah.Tonguç Cad.205Sok. No: 2/44

    ANTALYA

    0 535 445 55 11 [email protected]

    73
    DİNDİRİN BU KANI: III.
    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

    Oturdukları “MAKAM KOLTUKLARININ” verdiği yetkileri kötüye kullanan; ÇIKAR SAĞLAMAK icin Milletin başında boza pişiren Milletvekilleri… Bakanlar… Başbakanlart… Cumhurbaşknları ve yetkilimakam sahipleri! Sizleredir sözüm:
    Verdiğiniz keyfi kararlarınızdan ve yasadışı emirlerinizden ötürü, tüyü bitmedik yetim-yetameden tutun da, tüm 77 milyonTürk Halkına karşı iliklerinize dek günahlı, iliklerinize dek sorumlusunuz…
    Şunun şurasında, en uzun yaşayan insan, 60, 70 yıl, haydi bilemedin, 100 yıl yaşıyor. Eee, düşünüverelim biyol, değer mi şu YÜZ YILLIK bir çıkar saltanatı için kıyamete kadar o ateşli CEHENNEM BALÇIĞININ batağınıp kıvranmaya..?

    Valiler, Kaymakamlar, Yargıçlar, Savcılar, Kumandanlar, Amirler, Memurlar ve digerleri..!
    Amirlerinin emirlerine uyarak ya da rüşvet alarak yasadışı işler yapan tüm yetki sahipleri, sizler de en AZ sizleri atayan makam sahipleri kadar kanlı, kirli bir GÜNAH BALÇIĞININ Çıkmazına gömülür, GÜNAH ÇAMURUNDA debelenir durursunuz… Unutmayın ki: “Yerin üstü varsa, altı da vardır!” Demiş Atalarımız. Yasadışı emirlerde amir, memur, üst alt diye bir özür tanınmaz.
    Bu dekicik anımsatmalardan sonar, gelelim şimdi de 2016 Türkiye’sinin barış içindeyken verdiği savaş telafetine:
    88 YAŞINDAYIM. Bir TC. Vatandaşıyım. İnanın içtenliğime, Televzyon açmaya, Haber dinlemeye, Gazette okmaya korkar oldum. Gün geçmiyor ki Iki, üç, beş Mehmetçiğimizi şehit vermemiş olalım. Kurtuluş Savaşı şehitlerimizi geçti nerdeyse teröre verdiğimiz kurbanlarımızın sayıları…
    Ateş düştüğü yeri yakar. O şehit analarının, o şehit babalarının, o şehit bacılarının, o şehit yakınlarının yüreklerini yakmaya şu bizim DEVLET SORUMLARIMIZIN ne hakları var Allah aşkna..?
    Böylesi kanlı ölüm acılarını yaşayan Halk İnsanları:
    “-İlâhi senin de başına gelsin de, en kıymetlilerinin canında bul..!” Diye SORUMLULARA ilenir dururlar…
    Bizim gani gönüllü yüce HALKIMIZ bunu bile gönül indirmiyor.
    Anlayın artık..! Dindirin bu kanı..! m.a.a.

    “-ÇIKARCI DALKAVUKLAR GÜRUHUNU YOK EDELİM!” Kampanyasını başlattım. ETKİNLİĞE ve EYLEME geçirmek için sizlerin yardımlarınıza ihtiyacım var.Hemen şimdi 30 saniyenizi ayırarak bu ilişimi imzalar mısınız LÜTFEN? Buyurn, İşte Linki:

    https://www.change.org/p/özel-çikarcilar-dişindaki-74-milyon-halk-insani-çikarci-dalkavuklari-yok-edelim

    ÖZEL ÇIKARCILAR DIŞINDAKİ 74 MİLYON HALK İNSANIMIZI: ÇIKARCI DALKAVUKLARI YOK ETMEYE ÇAĞIRIYORUM!

    Mustafa Aksungur

    74

    DİNDİRİN BU KANI! IV

    ÇIKAR DALKAVUKLUKLARINI YOK EDELİM

  2. aira avatarı
    aira

    yazılarınızı yazar girişi yaparak gönderiniz lütfen, aksi takdirde hesabınız bloklanabilir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir