Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Genel Başkan Yardımcıları Selin Sayek Böke ile Zeynep Altıok’la beraber Almanya Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’le Essen’de konakladığı otelde çalışma kahvaltısında bir araya gelerek görüş alışverişinde bulunmuşlardır.
Cem Özdemir, Türk kökenli sosyal demokrat siyasetçidir. CHP Genel Başkanı’nın kendisiyle görüşmesi doğaldır. Özdemir’in 24 Nisan 2015 tarihinde Almanya Federal Parlamentosu’ndaki görüşmelerde “Soykırımı işlemiş olan Jön Türkler, Sarıkamış’ta Türk askerini de kurban ettiler. Jön Türkler, Osmanlı İmparatorluğu’nu yıktılar. Dolayısıyla bunları savunmanın bir anlamı yok. Herkes kendine kimi örnek almak istiyorum diye sormalı” açıklaması ise kabul edilemez.
Özdemir, Fransızlar gibi Jön Türkler üzerinden Türkiye’yi soykırım yapmakla suçlamıştır.
Fransa, Türkiye’yi Ermeni soykırımı yapmakla suçlayan ve bu konuda yasa çıkaran bir ülkedir. Ayrıca Fransa, Osmanlı İmparatorluğunu tarihe gömen Sevr Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki seramik müzesinin önüne Ermeniler tarafından 8 Mart 2001 tarihinde Ermeni soykırım anıtı açılmasına izin veren ülkedir.
Anıtın üzerinde, “1915’te Jön Türk Hükümeti tarafından Birinci Dünya Savaşı’nda soykırıma uğratılan 1.5 milyon Ermenin anısına” yazılıdır. Bu ifade Auschwitz-toplama kampının önünde de vardır. Bir farkla. “1.5 milyon Yahudi” “1.5 milyon Ermeni” olarak değiştirilmiştir.
Özdemir Kılıçdaroğlu ile görüşmesinde bu konudaki görüşünü acaba Kılıçdaroğlu ile paylaş mıdır?
Paris’in Sevr banliyösündeki müzenin önüne sözde Ermeni soykırım anıtı dikilmesinin sebebi şudur: “Biz Ermeniler Türkiye Cumhuriyetini kuran Lozan Anlaşmasını tanımıyoruz. Bizler Sevr Anlaşması’nın halen yürürlükte olduğunu kabul ediyoruz. Çünkü Sevr’de büyük Ermenistan vardır.”
Ermenistan, Türkiye’nin doğu sınırlarını tanımamakta ve Ağrı dağını kendi toprağı olarak görmektedir. Fransa, 24 Nisan 2003 tarihinde Paris’te Kanada meydanına Komitas Sogomonyan adına bir sözde Ermeni kin anıtı dikilmesini de onaylamıştır.
Azerbaycan, Fransa’nın hiçbir yerinde Karabağ’da Ermeniler tarafından Hocalı’da yapılan soykırım ile ilgili bir anıt dikemez. Türkiye de, Fransa topraklarının hiçbir yerinde Gaziantep ve Kahraman Maraş’ta Ermeniler tarafından yapılan katliamlar için anıt açamaz.
Fransa, Paris Büyükelçiliğimizin bulunduğu Paris’in en küçük sokağına (148 m. uzunluk, 15 m. genişlik) Ankara (rue d’Ankara) adını verir ama Türkiye nedense Ankara’nın en güzel caddelerinden Paris Caddesinin adını Ankara’da bir küçük caddeye verilmesi konusunu gündemine almaz.
Fransa, çıkarları gerektiği zaman Türkiye’yi hatırlayan güvenilir olmayan bir ülkedir. Paris’te 5 yıl görev yapmış biri olarak ben bu düşüncedeyim. Nitekim geçen hafta Savunma Bakanı Jean Yves le Drian Türkiye’ye gelmiştir. Görüşmelerde, koalisyon çatısı altında IŞİD ile mücadelede atılacak yeni adımlar ve iki ülkenin savunma sanayi alanında işbirliği çalışmaları ele alınmıştır.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Jean Yves le Drian arasındaki görüşmede; başta ikili ilişkiler olmak üzere yabancı terörist savaşçılar ile Suriye ve Libya konusunda görüş alışverişinde bulunulmuş, bölgesel ve küresel güvenlik tehditlerine ilişkin olarak iki ülkenin vizyonlarının örtüştüğü vurgulanmıştır. Fransız Bakan, iki ülke arasında yabancı terörist savaşçılar konusunda etkin yürüyen bir işbirliği bulunduğuna dikkat çekmiştir. Eğer Paris’te terör saldırısı olmasaydı Fransız Bakan Türkiye’ye asla gelmezdi.
Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande Paris saldırılarını IŞİD’in düzenlediğini söylemiş ve “127 kişinin ölümüne neden olan saldırılar dışarıda planlandı ve yönetildi” demiştir.
Türkiye tarihi ile yüzleşmekten kaçınan bir ülke değildir.
ABD Başkanı Obama’nın 6 Nisan 2009’da TBMM’de yaptığı konuşmada “Ermenistan ile sorunlarınızı çözün” mesajının ardından dönemin Başbakanı Erdoğan 1915 olaylarının 99’ncu yıldönümü vesilesiyle hayatını kaybeden Ermenilerin torunlarına taziye dileklerini iletmiştir. Böylece Türkiye, resmi ağızdan ilk defa 1915 olaylarına ilişkin Ermenilere taziye mesajı yayınlamıştır.
Batı dünyasında Türklere ve Müslümanlara Batı’nın bakış açısı olumsuzdur.
Katoliklerin ruhani lideri Papa Francesco, 12 Nisan 2015 tarihinde 1915 olaylarını anmak için Vatikan´ın Aziz Petrus Bazilikası´nda düzenlediği ayinde 20’nci yüzyılın ilk soykırımının “Ermeni toplumuna karşı yapıldığını” söyleyerek modern dünyada artık unutulmuş olan Haçlı zihniyetinin temsilcisi olduğunu kanıtlamıştır.
Francesco, Papa olmadan önce Arjantin’de Ermeni diasporasına çok yakındı ve de onların etkisi altındaydı. Ayine Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, dünya Ermenileri ruhani lideri ve Ermeni Apostolik Kilisesi Katolikosu İkinci Karekin ve Kilikya Katolikosu Birinci Aram da katılmıştır.
Vatikan’da, 27 Eylül 2000 tarihinde dönemin Papası İkinci Jean Paul’ün Ermeni Baş patriği İkinci Karekin ile imzaladığı ortak bildiride de 1915 olaylarından soykırım olarak söz edilmişti. Papa Francesco bu ifadeye atıfta bulunmuştur. Francesco’dan önce Papalık koltuğunda oturan ve ilk dönemlerinde gerek Türkiye gerekse İslam alemiyle ilişkileri iyi olmayan Papa Benediktus ise soykırım ifadesini kullanmamıştı.
Papa Francesko Kapriel Serape Papazyan tarafından İngilizce kaleme alınmış olan Patriotism Perverted (Boston, Baker Press, 1934) adlı kitabını okumuş olsaydı, bu açıklamayı yapmazdı. Papazyan; Taşnakların Ermenileri Türkler ve Ruslara karşı kullanıp ölüme sürüklediklerini, “Kürt köylerini” yaktıklarını ve sorunu 1800’lerden başlayarak 1934’e kadar ayrıntıları ile anlatmaktadır.
CHP; 2008 Kurultayı’nda ortaya çıkan Parti Programı’na göre Ermeni soykırımı iddialarını tanımadığı gibi, bugüne kadar bu iddialarla mücadele eden bir siyasi partidir ve Özdemir’in görüşünü de sanırım paylaşmamaktadır.
Türk kökenli bir Alman siyasetçi “Soykırımı işlemiş olan Jön Türkler” derse, İngiltere’de aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin (UKIP) Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi durumunda İngiltere’nin karşılaşacağı zorlukları anlatan yaklaşık dört dakikalık videodaki görüşleri de yadırgamamak gerekir.
Türkiye’nin üyelik kazanması durumunda yüksek nüfusu sebebiyle Birlik içindeki yardım bütçesinin üçte birini alacağını iddia eden UKIP, Türkiye’deki imam hatip okullarının sayısının son dönemde büyük artış gösterdiğini ve 20’nci yüzyılın başından bu yana Hıristiyanların sayısının yüz kat azaldığı belirtilmiştir.