Hakkı Keskin
Ocak ayında çok değerli iki insanımızı kaybettik. İş dünyasının önde gelen ismi Mustafa Koçu ve siyasete damgasını vuran Kamer Genç
i sonsuzluğa uğurladık. Türkiye’nin en saygın araştırmacı gazeteci ve yazarı avukatım Uğur Mumcu’yu da Ocak ayında hunharca katledilişinin 13. yılında andık.
Koç Holding Yönetim Kurulu başkanı Mustafa Koç`un genç yaştaki ani ölümü, toplumun çok büyük kesiminde geniş yankı buldu. Koç holding yüz bine yakın insanın değişik işyerlerinde çalıştığı, Türkiye’nin en büyük kuruluşudur. Böyle bir kurumun patronu konumundaki Mustafa Koç ölüyor, işçi ve sendikasıyla, toplumun geniş kesiminin sevgi seliyle sonsuzluğa uğurlanıyor. Kuşkusuz bu sevgide Mustafa Koç’un kişiliğinin belirleyici rolü var. Onun alçak gönüllülüğü, herkese hoşgörü ve insancıl davranması belirtilen önemli bir özelliğiydi. Öte yandan bu aile firmasının yasal olmayan yollarla rant sağlamadığı farklı kesimlerce söyleniyor.
Gezi direnişi esnasında, gazdan etkilenenlerin taksimdeki Koç’a ait Divan oteline alınmaları ve burada tedavi görmeleri, bilindiği gibi hükümetin sert eleştirilerine neden olmuştu. Ancak bu konuda Mustafa Koç, kararlılıkla kapıların gazdan etkilenenlere açılmasını ve direnişçilerin tedavi görmelerinin sağlanmasını istemişti. Bu hususla ilgili belirtmek isterim ki, Erdoğan ve diğer hükümet yetkililerinin eleştirilerini anlamak olası değildir. Gaz, protestocuların dağılması amacı ile kullanılır. Gazdan etkilenenlerin tedavi görmelerine, hatta doktorların rahatsızlananlara yardım etmelerine karşı çıkmak kadar haince ve insanlık dışı bir yaklaşımı anlamak mümkün değil.
Türk toplumunun farklı kesimlerinin Mustafa Koç’a gösterdiği büyük sevgi, ilgi ve yakınlığı, özellikle de işçi ve sendikalarının, bir patronun ölümüne bu derece üzülmeleri, herhangi bir batı ülkesinde olası değildir. Diğer taraftan, Erdoğan ve hükümetin, gazdan etkilenen protestoculara tedavi görmeleri için kapıların açılmasına tepki göstermeleri de, batı ülkelerinde rastlanır bir tavır değildir.
KAMER GENÇ UNUTULMAYACAK SİYASİ BİR SİMGE
Siyasi yaşamda, kişinin doğruluğuna ve haklılığına inandığı konuları ödünsüz ve kararlılıkla savunması çok ender rastlanır. Çoğu kişi, kariyerine zarar gelmemesi için, parti yönetiminin, Türkiye’de de özellikle parti başkanının, emirlerinin dışına çıkmamaya büyük özen gösterilir. Siyaset çoğu kişide adeta bir hastalıktır. Milletvekili olan, yeniden milletvekili seçilebilmek için, şahsen doğruluğuna inanmadığı konularda bile, istenen tüm ödünleri verir. Bunu da gurup kararı gerekçesiyle açıklar. Ne yazık ki genel durum budur.
Kamer Genç, bu yanlış siyasi anlayışa karşı dik durabilen, doğruluğuna inandığını kararlılıkla söyleyen ve savunan ender bir kişilikti. Tunceli’den dört dönem milletvekili seçildi. Her zaman inançla Türkiye Cumhuriyeti’ne, onun kuruluş felsefesine, onun kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ödünsüz sahip çıktı. Kürtçülük yapanların Cumhuriyetin bu temel ilkelerine karşı tavır almalarına, korkmadan ve yılmadan karşı tavrını sergiledi. AKP hükümetinin yolsuzluklarını, tüm siyasi yöntemleri kullanarak, kamuoyuna anlatmaya çalıştı. Kamer Genç bu dürüst kişiliğiyle, Türkiye siyasi tarihine ismini kazdırdı.
AVUKATIM UĞUR MUMCU’YU ANARKEN
Sevgili Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 tarihinde, arabasına konan bir bombayla hunharca, kalleşçe öldürüldü. Uğur Mumcu’yu rahmetle, şükranla anıyorum. Uğur Mumcu, Türkiye’nin yetiştirdiği en saygın, en kişilikli ve araştırmacı gazetecilerinden biriydi. Mumcu’nun bir çok kitabı vardır. Son derece titiz araştırmalar yaparak üzerinde durduğu en önemli konular arasında: silah kaçakçılığı, terör, PKK, aşırı İslamcı kuruluşlar bulunur. Öldürülmesinden iki hafta önce 7 Ocak 1993 tarihinde,”Mosad ve Barzani” konusunu yazdı. Irak’taki Kürt hareketini, CIA ve MOSSAD’ın desteklediğini irdeleyen yazıları yayınlandı. Günümüzde bunun nedenli doğru olduğu açıkça kanıtlandı.
Uğur Mumcu büyük bir yurtsever ve gerçek anlamda bir Atatürkçü ve Kemalist’ti. “Kemalizm benim yaşam şeklimdir” diyordu Mumcu. Onun deyimiyle:”Atatürkçülük ulusal bağımsızlık ve ulusal onur demektir. Atatürkçülük, özetle antiemperyalist bir Kurtuluş Savaşı’nı başlatan ve sürdüren bir eylem ve öğretidir”.
Uğur Mumcu: “Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenen bir suçtur.” diyordu. Tam da bu anlamda, Uğur Mumcu’nun katilleri ve bu cinayeti organize edenler artık bulunmalı ve yargı önünde hesap vermelidirler!
Bir yanıt yazın