TUZ ALIP KOŞANLAR
HÜSEYİN MÜMTAZ
Kıbrıs’tan 31 Ocak itibariyle iki haber;
“TDP ile Demokratik Seferberlik Partisi’nin (DİSİ), adanın yeniden birleştirilmesi ve barış vizyonuna yönelik güçlü mesaj vermek amacıyla dün Lefkoşa’da düzenlediği festivalde halk dansları ekipleri de yer aldı. Büyük Han Meydanı’ndan saat 16:00’da başlayan İki Toplumlu Kültür Festivali’ne, Kıbrıs’ın Kuzey’i ve Güney’inden çok sayıda insan katıldı. Kuzey’den TUFAD, Güney’den de VASİLİCA ekiplerinin ortak düzenlediği folklör izleyenlerden büyük alkış aldı. Kıbrıs şarkılarının Türkçe ve Rumca olarak çaldığı müziklerle oyunlarını sergileyen ekipler izleyenlerden büyük alkış aldı. Etkinlikte kitap satışı yanı sıra bölge esnafı da yiyecek ve içecek satışları gerçekleştirdi”.
“Haravgi gazetesinin haberine göre, AKEL Eğitim Komitesi Başkanı Hristos Hristofidis, Strovolo Lisesi’nde düzenlenecek bir etkinliğe katılacak olan İki Toplumlu Koro’ya, söyleyecekleri şarkıların birinin Türkçe olması sebebiyle etkinliğe katılma izni verilmediğini açıkladı”.
Anastasiadis “büyük bir jest” yaparak Türkçe’nin de AB dili olarak kabulünü destekleyecekmiş!
Brüksel’e gitmeye gerek yok. “Jest”i önce Nicosia’da yapsa ya..
Yukarıdaki aynı tarihli iki haber Büyük Han Meydanı’nı varlıklarıyla kirleten ağzı açık ayran budalalarına kapak olsun…
Şimdi de Ahmet Okan’dan bir alıntı..
“…kabul edilemeyecek derecede tembeldirler. Mantıklı bir iş yapmak için veya ailelerinin faydalanacağı bir şey yapmak için veya toplumun ortak refahı için kullanmaları gereken zamanlarını çocuksu oyunlarla veya haince planlar yapmak için harcamaktadırlar. Gerçekte adada yaptıkları imalatlar da vardır fakat stok yapmak istememekte, onun yerine doğru bir şekilde talimat almak istemektedirler.”
“1700’lü yıllarda yabancı bir gözlemcinin ada insanı hakkındaki yargısı bu” cümlesiyle bitiriyor alıntıyı Okan..
Ya “ÇÖZÜM”ün ilk gününün 4 anahtarı neymiş biliyor musunuz?
Aithia’nın haberine göre Kasulidis, çözümün ilk günü için şu şartları koşmuş:
“1- Kapalı Maraş derhal teslim edilmeli, 2- toprak düzenlemelerine tabi bütün yerler (ara bölge) derhal teslim edilmeli, 3-önemli sayıda Türk askerinin çekileceği güvence altına alınmalı, 4-güvenlik konusunda, ‘askeri garanti ve tek yanlı müdahale hakkı olmayan’ çözüm olmalı”.
“Anan güzel mi?” diye bir lâf vardır söylenilen böyle istekler için Anadolu’da..
“Nazım Hoca” (Yok yanlış anlamayın, bu Beratlı) da kalkmış; böyle göz gözü görmeyen, taşların bağlanıp köpeklerin serbest bırakıldığı bir ortamda; daha 59/60 Londra ve Zürih Anlaşmalarını hazmedememiş, Akritas’ı yok farz etmekte inat eden bir topluma iğneyle kuyu kazar gibi Bologna Sürecini, Magna Cartha Universitatum’u anlatmaya çalışıyor.
(Bu arada eski formuna kavuşmuş olmasına da memnun oldum, meydanı boş bırakmıyor, hiç üşenmeden, emeğine acımadan “eline kalem alıp” hem Türkiye’deki çakma akademisyenler bildirisine hem de Talât’a lâf yetiştiriyor).
Dönüyorum yazının başındaki ilk iki habere; güneyde izin verilmeyen iki toplumlu koro ve kuzeyde alkışlanan iki toplumlu oyun ekibi haberine..
Yorumumu da güncelliyorum;
Bu yazı; ara bölgeden “hıyarım var” bağırtısını duyunca tuz alıp koşanlara kapak olsun..
1 Şubat 2016
57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ