OSMANLININ 444 YIL SÜREN AŞAĞILIK YAŞAMI

OSMANLININ 444 YIL SÜREN AŞAĞILIK YAŞAMI

‘Osmanlının 444 Yıl Süren (1389-1833) İçoğlanı Rezaleti’
Osmanlı imparatorluğunda ilk defa içoğlanı yetiştirilmesine Yıldırım Bayezid döneminde 1389 da başlandı.Fatih Sultan Mehmed devrinde (1451-1481) içoğlan yetiştirilmesi usulü belirli bir sisteme kavuşturuldu. içoğlanı uygulaması 1833 de ortadan kalktı.

OSMANLI DA BİR HAMAM OĞLANI
1686 yılında Hamamcılar Kethüdası olan İsmail Ağa tarafından kaleme alınan Dellakname-i Dil Küşa yani Gönüller Açan Tellaklar kitabında İstanbul’daki 2 bin 123 "parlak" tellaktan "yakışıklı sevgili" diye bahsettiği Yemenici Bali Oğlan için şunları söylüyor:
“Henüz on beş yaşında ve güzellik tacı adının başında ve bu günahkârın gönül kuşu yemenici oğlanın samur kaşında.”
İsmail Ağa, Yemenici’nin hamamda soyunduğu dönemdeki tarifesiyle ilgili de bilgiler vermiş:
“Gece ve gündüz seferi 70 akçedir. 20 akça dahi ortağı dellak alır. Gece döşek yoldaşlığı 300 akçadır. Kulamparası kaç sefere takati varsa 300 akçaya dâhildir."

***

OSMANLININ EN ÜNLÜ İÇOĞLANI ‘KAZIKLI VOYVODA’
“1442 yılında Osmanlı payitahtı Edirne, Sultanı ise Fatih’in babası İkinci Murat’tı.
Eflak Prensi Vlad Besarab, o yıl kardeşi Prens Güzel Radul’la (Radu cel Frumos) birlikte babaları Ejderha Vlad (Drakula) tarafından Osmanlı Sultanı’na rehin olarak Edirne Sarayı’na gönderildiğinde, sadece 11 yaşındaydı.

İki rehin prens Sultan Murat’ın “içoğlanı” kadrosunda alındı.
6 yıl boyunca padişahın içoğlanlığını yapan Vlad sakalı çıkınca emekli eden II.Murat 1448’de voyvoda unvanı verip yanına bir ordu kattı ve Eflak tahtını fethe gönderdi.
Vlad’ı Eflak’a voyvoda gönderirken, kardeşi Güzel Radul’u rehin tutarak Osmanlı’ya bağlı kalmasını sağlama aldı.

Prens Vlad, 1462 başından itibaren İstanbul’dan gelip de karşısında sarığını çıkarmayı reddeden tüm elçi ve ulakların sarığını kafalarına çiviyle çaktırdı. Tuna boylarına ordu kaldırıp 30 binden fazla Osmanlıyı kazığa geçirdikten sonra Eflak ve Boğdan’da Romence “Kazıklı” anlamına gelen Tepeş lakabını aldı.
Osmanlıcada ise çocukluğunda maruz kaldığı tacize gönderme yapan Kalleş, İbne, Süzgeç, Götveren lakaplarıyla ya da Kazıglu Bey diye anılıyordu. (Kaynak: Matei Cazacu, “Prens Drakula’nın Tarihi”, Droz, 1988)

Fatih Sultan Mehmet, babasının eski gözdesinin uçan kaçan Osmanlı’dan kazıkla çıkardığı “içoğlanlığı” hıncını öğrenince gazaba gelip, Eflak Voyvodası Vlad Tepeş’e karşı düzdüğü ordunun başına kimi geçirdi biliyor musunuz? İçoğlanıyken aldığı eğitime sadakat gösteren rehin kardeşi, Güzel Radul’u…
9 Aralık 2012-Mine Kırıkkanat

***

GAZALİ (DELİ BİRADER) KİTABI
‘Osmanlı sultanlarının kahkahalarla okuduğu kitap’ olarak ünlenen Kitab-ı Dâfi‘ü ‘l-gumûm ve Râfi‘ü ‘l-humûm’un (kısaca ‘Gamları Def Eden Kitap’)
ilk bölümü nikâhın meziyetlerine ve sevişmenin faydalarına;
ikinci bölüm ‘kulampara’ (aktif eşcinsel) kardeşlerin ve zampara biraderlerin arasında geçen tartışmalara;
üçüncü bölüm servi boylu yalın yüzlü ve lale yanaklı oğlanlarla sohbetin zevklerine;
dördüncü bölüm gümüş tenli kadınlar ve yasemin göğüslü kızlarla oynaşmanın hazlarına;
beşinci bölüm, rüyalarda yaşanan bazı hallere ve hayvanlarla ilişkilere;
altıncı bölümde pasif eşcinsellerin (oğlanların) ve ne idüğü belirsizlerin iğrenç durumlarına;
yedinci bölümde gidilerin (pezevenk ?) ve boynuzluların hikâyelerine dairdi.

GAZALİ’NİN CENAZE NAMAZI KABE DE KILINDI
Kitabın yazarı ise Gazali mahlasıyla yazan, ası adı Mehmet olan, ama Deli Birader adıyla tanınan bir medreseliydi. Deli Birader, 1466’da Bursa’da doğmuş, medrese eğitimini tamamladıktan sonra devrin önemli din bilginlerinden olan Muhyiddin-i Acemi’den ders almış, Bursa’da Bayezid Paşa Medresesi’nde müderrislik yaparken Manisa Sancağı’nda bulunan Şehzade Korkut’un (II. Bayezid’in oğlu idi) edebiyat çevresine girmişti. Sözünü ettiğim kitabı Piyale Ağa adlı birinin isteği üzerine yazan ancak Şehzade Korkut’un eseri beğenmemesi üzerine gözden düştüğü ileri sürülen Deli Birader, 1512’de Korkut’un tahtı ele geçiren kardeşi (Yavuz) Sultan Selim tarafından öldürmesinden sonra, Bursa yakınlarındaki Geyiklibaba Türbesi’nde şeyhlik etmiş, ardından Sivrihisar, Akşehir ve Amasya’da medrese hocalığı yapmıştı. Derken İstanbul’a gelip Beşiktaş’ta bir hamam açmış ama hamamda delikanlılarla yaptığı alemler İstanbul halkının diline düşünce, çareyi uzaklara kaçmakta bulmuştu. Sığındığı yer ne ilginçtir ki, Mekke idi. Deli Birader hayatını 1535’te burada kaybetmiş ve bir din adamı olduğu için cenaze namazı Kabe’de kılınmış ve Kabe yakınlarına defnedilmişti… (Ayşe Hür-10 Kasım 2013, Radikal)

***

TARİHÇİ ALİ KEMAL MERAM’IN ANLATIMI
tarihçi A. Kemal Meram, Lale Devri haremi için şu tanımlamayı yapıyor: “… Erkeğin her bir çeşidine özlem içinde olan saray kadınları, zenci harem ağalarıyla yatıp kalkıyorlardı. İçinde yirmi bin yabancı soylu kadının, bini aşkın zencinin, beş binden fazla Sırp, Arnavut soylu bostancı ve içoğlanın hüküm sürdüğü bu büyük genelev, kendine özgü dünyasında yine de her zamanki gibi pırıl pırıldı. İçki, saz ve söz âlemlerinin tek nedeni, cinsel içgüdülerini kamçılamak, elde edilecek zevki sonsuza ulaştırmaktı. Günah ise halk içindi…”

***

OSMALI TARİHÇİSİ AHMET CEVDET PAŞA’NIN İTİRAFI
Batı tipi reformlara hız verilen, dolayısıyla kadın-erkek ilişkilerinin normalleşmeye başladığı Tanzimat Dönemi’nden (1839’dan) itibaren oldu. Dönemin alimi ve resmi tarihçisi Ahmet Cevdet Paşa, Maruzat adlı eserinde son durumu şöyle özetlemişti: "…Kadın düşkünleri çoğaldı, delikanlı meraklıları azaldı. Oğlancılık sanki yere battı. İstanbul’da eskiden beri delikanlılara karşı olan aşk ve ilgi kızlara yöneldi. Sultan Üçüncü Ahmed zamanından beri devam eden Kâğıthane seyri daha fazla rağbet buldu. Gerek orada, gerek Bayezid Meydanı’nda arabalara işaret verme usulü başladı. Devletin önde gelenleri arasında kulamparalığıyla meşhur Kâmil ve Âli Paşalar ile onlara mensup olanlar kalmadı…"

***

DEYİŞ OSMANLIYI ÖZETLİYOR
Osmanlı esir ve köle cariyelerden, içoğlanlardan geçilmiyodu bu sebeple avradı kaltak osmanlı…üretim sıfırdı yaşam gasp etmek üzerine bina edilmişti; eken de yoktu biçen de yoktu….Hazırcı , hırsız ve rüşvetçi bir yapısı olduğu gerçeğinden; yiyende ortak osmanlı denmiş deyişin sözlerinde.
şalvarı şaltak osmanlı
eğeri kaltak osmanlı
ekende yok biçende yok
yiyende ortak osmanlı…

Sal Saygin Simsek

OSMANLININ 444 YIL SÜREN AŞAĞILIK YAŞAMI - image001 4

OSMANLININ 444 YIL SÜREN AŞAĞILIK YAŞAMI - image001 4

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir