NECDET BULUZ
İsrail ile olan ilişkilerimizi düzeltme yoluna gidildiği bir dönemde İsrail’den ard arda gelen bazı açıklamalar bir yandan kafaları karıştırırken, bir yandan da bu açıklamaların ne anlama geldiği sorusu tartışılmaya başlandı.
Önce gelişmelere ve açıklamalara bir göz atalım:
İsrail Adalet Bakanı Şaked, yaptığı açıklamada “Uluslara Kürt Devleti kurulma çağrısı yapmalıyız” dedi. İsrailli Bakan, kurulmasını istedikleri Kürt Devleti’nin de Türkiye ile İran sınırı arasında olması gerektiğini söyledi.
Ardından ikinci bombayı İsrail Savunma Bakanı Moşe Yaalon patlattı. Bakan “İran ve IŞİD’in ikisinden biri ile çalışma konusunda tercihte bulunmam istenirse IŞİD ile çalışmayı seçerim” şeklinde konuştu.
Sözü kıvırmaya, uzaklara gitmeye hiç gerek yok.
Televiv’den aynı gün gelen bu açıklamalar İsrail’in asıl niyetini göstermiştir. Daha önce İsrail’in Kuzey Irak Kürt Yönetimi ile sıkı bir işbirliği içinde olduğu biliniyordu. Barzani’ye her türlü desteği veren İsrail’in bu coğrafyada bir Bağımsız Kürt Devleti’nden yana olduğunu artık bilmeyen mi kaldı?
İsrail ile ne kadar dost olmaya kalkarsak kalkalım, ne kadar iyi ilişkiler içinde olmaya özen gösterirsek gösterelim bölgede bu ülke için her zaman tehlikeli bir devlet olarak görülüyoruz. İran, zaten bugün İsrail’in en tehlikeli gördüğü bir ülke olarak da değerlendiriliyor.
İsrail’in bölgede yayılmacı politikaları var. Kendisini güvene alma için bu ülke her şeyi yapabilir. Arkasında Amerika ve Batı ülkeleri bulunuyor. Zaten, bölgedeki Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) İsrail’in güvenliği ve yayılması için uygulanıyor. Artık bu konuda fazla bir şey söylemeye ve yazmaya gerek yoktur.
Şimdi gelelim İsrail’den gelen açıklamaların ne anlama geldiğine?
İsrailli Bakanlar yaptıkları bu açıklamalarla eteklerindeki taşları dökmüşler, kafalarının içindekileri de anlatmaya çalışmışlardır. Bu açıklamalar İsrail’in ana politikalarında vardır. Konu bugünün konusu da değildir. Yıllardır bölgede Bağımsız bir Kürt Devleti’nin oluşturulma çabaları İsrail’in güvenliği, büyümesi ve yayılması açısından önem taşımaktadır. İşin oluşması, olgunlaşmasına çalışılıyor.
PKK, 20 yıldan fazladır ayakta duran, halen aktif olarak faaliyet gösteren bir terör örgütüdür. PKK gibi bir ter örgütü bu kadar zamandır dış destek olmasa ayakta kalabilir mi? Bu kadar tehlikeli olabilir mi? Bu örgüte bu kadar silah ve mühimmat nereden sağlanıyor, kimlerden elde ediliyor? Kimler bu örgüte destek veriyor, kimler eğitiyor?
İsrail, Körfez Savaşı sonrası Kuzey Irak’a çeşitli yardım kuruluşları adı altında yerleşmiş ve yayılmıştır. Buradaki Peşmerge ve Kürt güçlerine de İsrailli uzmanlar askeri eğitim vermektedirler. Bunlar çeşitli yollardan açıklandı, istihbarat raporlarına bile girdi. Bunun artık gizlisi saklısı da kalmadı.
Suriye’deki PKK’nın uzantısı PYD güçlerine bir yandan Amerika, öte yandan Rusya destek veriyor. Bu destekte İsrail ve Batı da yer alıyor. Biz “PKK bizim için ne ise, PYD de aynıdır” demiyor muyuz? Sesimizi duyan ve bu hassasiyetimizi dinleyen var mı? Müttefikimiz Amerika’ya bile en üst düzeyde bu konuyu taşıdık ama dış güçler yine bildiklerini okuyorlar.
Bizi içeride PKK ve IŞİD tehlikesi ve çatışmaları ile oyalayıp, bölgede istediklerini yapmaya çalışıyorlar.
Türk ve Türkiye düşmanı peşmergebaşı Barzani, bölgede PKK unsurlarını da korumuş ve kollamıştır. Kandil’deki PKK’lıların barınmasına, lojistik destek almasına kimlerin yardım ve destek verdiğini söylemeye gerek var mı?
Barzani, Körfez Savaşı sonrası özellikle Kerkük’te Türkmenler üzerinde etnik temizliğe başlamış, evlere ve işyerlerine el koymuş, Türkmen liderlerini suikastlarla ortadan kaldırmaya başlamıştı. Kerkük’te nüfus değişikliği ile Kürt ve Arap unsurlarının çoğunluğa geçmesinin önü de açılmıştı. Çoğu Türkmenin de göçe zorlandığını biliyoruz. Ne acıdır ki, Türkmenlere yapılan bu zulümler karşısında sesimizi çıkarmamış ve bu soydaşlarımızı kaderleri ile baş başa bırakmıştık. Bugün gelinen nokta işte budur.
Uluslar arası Af Örgütü bile son yayınlandığı raporunda Irak’ın Kuzeyindeki Peşmerge güçlerinin bölgede Arapları uzaklaştırmak için binlerce evi planlı şekilde yıktıklarına işaret ediyor ve “Bölgede etnik temizlik yapılıyor. Buna Türkmenler de dahil” deniliyor.
Dikkat edilecek olursa Barzani Kuzey Irak’ta at koşturmaya başladı. Dış destek olmasa, Barzani’nin adım atması mümkün mü? Bölgede şimdi de etnik temizliğe başlayan Barzani’nin hedefinde bağımsızlık olduğu açık biçimde ortaya çıkmıştır. Bölgede de bunun hızlı biçimde adımlarının atıldığına dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
Bölgede Türkmenlerin de çok zor durumda olduğunu da görmekteyiz.
Barzani ise IŞİD ile savaşmak ve IŞİD’ı bölgeden uzaklaştırmak için böyle bir tutum içinde olduğunu söylüyor.
Söylemek istediğimiz şudur:
Bölgede IŞİD bahanesi ile gerek dış güçler, gerekse Peşmergebaşı Barzani hedeflerine ulaşmanın hesaplarını yapıyor. Artık tüm bu gerçekleri herkesin görmesi gerektiğini bir kez daha anımsatalım.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz