Vahap Tuğlu – 22.01.2016
1. Bir milyonluk TL’lik zırhlı makam aracının Diyanet İşleri Başkanına verilmesi. Diyanet İşleri Başkanı çok mu stratejik bir konumu varda zırhlı araç veriliyor? Hayır. O zaman neden veriliyor. Çünkü ortada bir pasta paylaşılıyor ve bu olaya en çok ses çıkarması gereken bir makamında ağzına sus payı veriliyor. (Buruda sus payı dedim daha ağırını ve bu makam aracını veren zatın 4. madde de sadece bir olayını yazdım)
2. Ülkede 85 bin cami var ve ortalama her camide bir imam ve bir müezzin vardır. Yani 170 bin tane, maaşı 2 bin 700 TL’nin üzerinde insan çalıştırılıyor. Bunların devlete olan katkılarını sorarsanız mürted olarak suçlanırsınız. Birçok ülkenin ordusundan daha fazla kişiye çok yüksek değerde maaş veriliyor(ek olarak aldıkları paralardan bahsetmiyorum). Ayrıca Ülkemizdeki okul sayısını sorarsanız 60 binlerde varın siz düşünün bu eğitim neden böyle her yıl farklı bir sisteme geçiş yapa yapa ne hale geldiğini. Ve bu eğitim sistemi sayesinde insanların düşünmek yerine uygulamalarını geliştirerek ceplerindeki paraları kendi gönülleriyle vermek konusunda geliştirildikleri konusunda son derece inanmaya başladım.
3. İstekle o kuran dağıtmak isteniyor olsaydı İstanbul’un tepesine maliyeti 100 Milyon TL’yi bulan yeni bir cami yapılıyor olmazdı. En azından Diyanet İşleri her hafta Cuma günleri boş işlere fetva vereceğine bu israf üzerinde bir görüş belirtirdi. Bakın bu camiler sadece yapmakla masrafı bitmez. O yapılan camilerin giderlerini önümüzdeki yıllarda gazetelerde göreceğiz. Milyonları bulacak ve camiye karşı kısıtlamaya gidersen “dinsiz” gözüyle bakacaklar ve damgalayacaklar.
4. Sürekli ben yaptıcılığın olduğu bir ülkede zamanın Başbakanı bir “Ak Saray” yaptırdı ve kendisi Cumhurbaşkanı olunca Cumhurbaşkanlığına devrettirdi. İnşallah emekli olduğunda “en son emekli olan Cumhurbaşkanına” devretmezler. Tutarı resmi rakamlarda 1 Milyar 370 Milyon TL. Yani o Çamlıca cami gibi 13 tane yaparsın ve üstüne paran kalır. Ayrıca 1. Maddedeki arabayı Sayın Cumhurbaşkanımızın gönlünden kopup verdiği ufak bir hediyedir.
Bu zalimler yeri geldiğinde peygamberimizin hasırlarda yattığı zamanları ağızlarından düşürmezler ama iş kendi zevklerine, ihtişamlarına geldiği vakit maliyeti Bin TL’yi bulan altın süslemeli bardaklarda alkol(!) olmamasına hassasiyet göstererek keyif sürerler. Halkın parasını gözlerini kırpmadan harcarlar, israf ederler ama kendi çizdikleri dini çerçevelerin ışığında israf değil halktan alınıyor yine halkın kalacak. Ama sefasını seçilenler sürecek.
Hz. Ebuzer’in o Muaviye’nin “Yeşil Sarayına” söylediği söz aklıma geldi. “Ey Muaviye! Bu sarayı halkın parası ile yaptırdıysan hırsızlıktır, haksızlıktır. Eğer bu sarayı kendi paranla yaptırdıysan israftır, haramdır.”
İşte o zalimler bunları görmezler. Devletin parası yetmez, ayrıca her hafta Cuma günleri milyarları toplasalar bile yetmez. Dönerler her Cuma kesintisiz israf haramdır derler, israf günahtır derler. İşte bunlar ortaçağ Avrupasının düştüğü halin aynısı.
Eğer bir seçim kazanıldıktan sonra “Vallahi Zafer İslamın’dır” diye dini partileştirerek sokağa çıkan bir güruh varsa zaten bu yapılan hırsızlıklarda, arsızlıklarda onlara az bile gelir. Ve buradaki yazım onlara değildir. Düşünüp akıl etmek isteyenleredir.
Allah Kuranda ne güzel öğütlemiş:
“Çünkü saçıp-savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır; şeytan ise Rabbine karşı nankördür.” İsra Suresi-27
Vahap Tuğlu – 22.01.2016
Bir yanıt yazın