“GELİN YÜZLEŞELİM” adlı kitabımda çok sağlam belgelere, kaynaklara dayanrak ayrıntılı olarak yazdım.
Fatih Sultan Mehmet, İslam Peygamberi Hz. Muhammed’e inanmıyordu.
Fatih’in sarayında yıllarca kalmış olan Gian-Maria Angiolello şöyle yazdı:
“Sultan II. Beyazıt, babası Fatih Sultan Mehmet hakkında ‘Otoriterdi ve Muhammed peygambere inanmazdı.’”
Padişah II. Beyazıt, babası Fatih’in hiçbir dine inanmadığını düşündüğünü söylemiştir.
Fatih’in annesi, Avrupalı bir Hıristiyan köleydi. Asıl adı değiştirilip Abdullah binti Hüma Hatun adı verilmişti.
Kölelerle nikâh kıyılmadığı için Fatih’in babası Padişan II. Murat, Hüma Hatun ile nikâhsız çiftleşmişti.
Nikâhsız birliktelikten doğan çocuğa Arapça “Gayri Meşru” veya “Veledi Zina”, Farsça “Piç” denilmekteydi.
Bu tanımlara göre Fatih Sultan Mehmet “Piç” di.
Fatih’in annesi Hüma Hatun genç yaşta ölür, Fatih’i Slav üvey annesi büyütür.
Fatih’e küçük yaşta verilen eğitimde Batılı unsurların yer aldığı, fikirlerinin biçimlenmesinde Hıristiyan dünyasının değerlerinin çok etkili olduğu görülmektedir.
Jeolog tarihçi Prof. Dr. Celal Şengör de, Fatih Sultan Mehmet’in,
“Ben bu Muhammedin dediklerine inanmıyorum”
dediğini yazdı ve şu kaynakları belge olarak ortaya koydu:
Julian Raby, 1982, “A Sultan of Paradox”, Oxford Art Journal, Cilt 5, S. 8.
Bu kaynakta, yukarıdaki ifadenin II. Beyazıt’a ait olduğu belgelenmektedir.
Julian Raby, doktorasını Fatih Sultan Mehmet hakkında yapmış saygın bir tarihçi ve özellikle sanat tarihçisidir.
Julian Raby’nin doktorasının tam künyesi de şudur:
Julian Raby, 1980, “El Gran Turco-Mehmed the Conqueror as a Patron of the Arts of Christendom”, Ph.D. Oxford Üniversitesi, Oxford, xii+532 sahife+ 79 levha.
İşte, tüm bu bilgi, belge ve kaynaklar önüne konulan Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan, 15 Aralık 2015 günü köşesinde bakın ne yazdı:
“Tarih ilminde öyle şeyler vardır ki, kaynak gösterilerek kanıtlanamaz, öyle şeyler vardır ki, kaynak gösterilerek çürütülemez.”
Tüm “muhafazakârlar” gibi, Osmanlı padişahlarına toz kondurmayan Ahmet Hakan, bilimsel bilgi edinmenin temel yöntemi olan “belge ve kaynak” göstermeyi hiçe sayıyordu!
Ahmet Hakan’a göre ortaya “belge” koymanın, sağlam “kaynak” göstermenin hiç önemi ve değeri yoktu!
Ahmet Hakan, İmam Hatip Lisesi mezunudur.
İmam Hatip’te okuyan çocuklarımıza “Mantık” dersi öğretilmedi!
İmam Hatip’te okuyan çocuklarımıza “Matemetik” öğretilmedi!
İmam Hatip’te okuyan çocuklarımıza “Belge” nedir, “Kaynak” nedir, anlatılmadı, öğretilmedi.
İmam Hatip’te okuyan çocuklarımıza, “Belge yoksa Tarih yoktur” kuralı öğretilmedi.
Belge yoksa rivayet vardır, dedikodu vardır, masal vardır, efsane vardır, gerçeği öğretilmedi!
Peki, İmam Hatip’te okuyan çocuklarımıza ne öğretildi?
Hz. Muhammed’in adı kullanılarak uydurulmuş “Hadisler” öğretildi!
Hz. Muhammed’in adı kullanılarak uydurulmuş “Sünnetler” öğretildi!
Adları “İslam Alimi” ne çıkmış sahtekârların yalanları, dolanları öğretildi!
Maddi çıkarcı tarikatçıların uydurduğu hurafeler, efsaneler, büyüler, muskalar, üfürükler öğretildi!
Ve bir de, İmam Hatip’te okuyan çocuklarımıza Kuran’ı, bilmedikleri bir dil olan Arapça ezberlettiler. Arapça öten papağanlara dönüştürdükleri çocuklarımıza “Hafız” dediler!
Değerli Dostlar,
İşte böyle bir eğitim ve öğretimden geçmiş olan Ahmet Hakan’dan “mantıklı” olmasını, akıllı konuşup yazmasını bekleyebilir miyiz?
Peki, Ahmet Hakan türü gazetecileri çok satan gazetelerin köşelerine oturtmak bir rastlantı olabilir mi?
Yılmaz Dikbaş
16 Aralık 2015, Çarşamba
dikbas@kalinka.com.tr
0532 233 31 52
kaynak sosyal medya