Ahmet TAKAN
7 Haziran’dan bu yana terör bölgesinin durumu herkesin malumu. Özellikle Sur, Cizre ve Silopi pilot bölgeler olarak bir buçuk aydır belki de Türkiye, tarihinin en kapsamlı çatışmalarına şahit oluyor. Asker ve polislerden oluşan karma ekiplerle ilk defa örgütün şehir savaşı konseptine, barikat savaşına veya sokak işgallerine karşı yoğun bir mücadele veriliyor. Artık şehit haberlerinin geçmişe oranla çok daha fazla kanıksanmış, sıradanlaşmış olması, Hükümetin bölgedeki şehir operasyonlarını sürdürmesinde algısal açıdan önemli bir imkan sunuyor. Hal böyleyken, (eksik veya fazla) belirli bir operasyon konseptine girişilmişken, son süreçte iktidar kulislerinde operasyonların biteceğine yönelik sinyaller veriliyor. Bunun sakıncalarına ayrı bir yazıda yer vermeyi düşünüyorum.
Bugün itibarıyla elimizdeki sıcak bilgilerin ışığında devam edelim;
Terör bölgesinde öncelikle çok ciddi güven bunalımı var. Güvenlik bürokrasisinin dağınıklığından kaynaklanan sıkıntıların önü alınamadı. Şu anda İçişleri Bakanlığı’nda görev yapan isimlerin çoğu sahanın acemisi.
Asker, polis, jandarma hepsi birden konuya hakim oluyor ama koordinasyon ve yasal yetkiler yeterli olmadığı için bir türlü sonuç alınamıyor. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da yarattığı karışıklıklar sahadaki etkin mücadeleyi eksik bırakıyor. Korucuları korkuttuk,sahipsiz bıraktık, elimizin tersiyle ittik. Şu anda korucular kime nasıl güveneceklerini bilmiyorlar. Bürokrasi eline bir kağıt almış sahadan kopuk mücadele yapmaya çalışıyor.
Bölgede neredeyse 8 bine yakın istihbarat elemanı var. Buna rağmen terör örgütü istediğini yapıyor. Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde PKK 1 ton patlayıcı ile saldırı düzenleyip ortalığı kana buluyor.Hem de “operasyonlar ay sonunda bitebilir” denilirken. Peki, bu istihbarat elemanları ne yapıyor, topladıkları bilgiler nereye gidiyor, bunların yaptıkları nedir?.. Hiçbir bilgi ve açıklama yok. Bu kadar istihbarat elemanının olduğu bir yerde nasıl olaylar bu kadar artar?..
Türkiye bölgede ciddi bir savaşta. Bunu kimse söylemiyor. Hendeklerin kazılmasının da hala onu tartışmanın da pek bir anlamı yok aslında. Hendekler kazılmasaydı çok mu şey değişecekti!.. Terör örgütü PKK’nın bölgede etkinliği hala devam ediyor.. Kahraman güvenlik güçlerimiz itleri temizlemekle bitiremiyor. Her ölenin yerine yenileri ekleniyor. Kandil’in adamları ve lejyoner yapılar bölgede cirit atıyor. Bölgede cirit atan teröristlerin içinde Amerikan da, Rus da, Alman da var Fransız da… Cesetlerinden bunlar anlaşılıyor. Bunu İçişleri Bakanlığı da biliyor. Ancak açıklayamıyorlar çünkü oraya nereden geldikleri tespit edilemiyor. Tespit edememelerinin sebebi ise sahada doğru düzgün bilgi gelmiyor. Başka sebepler de var!..
Bugün, Sur, Silopi, Cizre’deki olayları biliyoruz. Bunun dışında en kritik yerlerden biri Bismil. Geçen gördük,terör örgütünün okullara yaptığı saldırıları.. Bu sadece ön işaret fişeğiydi. Bismil’de olayları çok rahat büyüyebilir.
Terörle mücadele eden deneyimli kadrolar çok önceden sistematik olarak biçildi.Özellikle bölgede görev yapan Kaymakamlar,polis ve askeri yetkililer,yargı mensupları hükümete güvenmiyor. Hükümete ve Efkan Ala’ya ciddi güvensizlik olduğu için kimse üzerine sorumluluk almıyor. Sorumluluk almaktan da kaçıyor. Bu işin sonunun nereye varacağı,yarın ne olacağı belli olmadığı için kimse de sesini çıkaramıyor.
Asker, bölgeyi bir haftada temizler ancak HDP ve PKK ve yandaşlarının amacı ise öldürülen teröristler üzerinden “siviller katlediliyor” yaygarası yapıp uluslar arası boyuta olayları taşımak. Bu noktada asker tam manasıyla mücadele edemiyor. Yetkisi yok. Buna rağmen tankını, zırhlı aracını kapıya kadar dayıyor. Eğer yarın olay uluslar arası boyuta taşınacak olursa askerler sadece yerel mahkemelerde değil, uluslar arası mahkemelerde yargılanır. Bunun korkusu da, sıkıntısı da ciddi safhada. TSK İç Hizmet kanunun 35’nci maddesi değişti. Asker, sadece dış tehditlere karşı mücadele ile yetkilendirildi. İç tehditlere karşı mücadele yetkisi yok. Buna rağmen aslanlar gibi mücadele ediyorlar. İşte bu yasal dayanaksızlık askeri yarın yakabilir.” Uluslar arası mahkemelerde yargılanma” ihtimali. TSK cephesinde çok can sıkıcı şekilde tartışılıyor. Madalyonun diğer yüzü çok farklı değil mi?..
Başkentin devlet koridorlarındaki kulislerinde konuşulanlarla yazının sonuna gelelim;
Çözüm süreci hala devam ediyor. Buz dolabına falan kalkmış değil. Kıyafet değiştirecek ama AKP’nin “cici çocuğu” Öcalan devlet yetkilileri ile anlaşamıyor. “Öcalan’ın küskünlüğü” devam ediyor. Adaya gidip gelenlerden verim alınamayınca alt kanallardan rotayı Kandil’e çevirdiler. Kandil ile çözüm masası pazarlıkları devam ediyor. Kandil ikna edilebilirse AKP tekrar masayı resmileştirecek. Bugüne kadar yaptıkları, algı operasyonları, politikalar hep bu yönde. Bu nedenle MHP’nin milliyetçi reflekslerini köreltmek mümkünse ortadan kaldırmak istiyorlar. Eğer milliyetçi bir refleks kalmazsa o zaman siyasi pazarlıkları daha da rahat yapacaklar ve topluma kabul ettirecekler.
Organize işler!..
“Demedi” demeyin…
Bir yanıt yazın