PAPAZ’IN KIBRIS’I
HÜSEYİN MÜMTAZ
IŞİD kaynaklı kitlesel katliamlar bütün dünyada terörün “İslâmî” yönünü öne çıkardı, Türkiye de duvara çakılan Ortadoğu politikaları yüzünden bundan payına düşeni fazlasıyla aldı ve almakta ya; meselenin “İsevî” tarafını gözden kaçırıyoruz..
Özellikle bizim hiçbir güncel konuda, özellikle “diyalog” sarmalında papazların yarattığı ve sürdürmekte olduğu düşünce/algı terörünü es geçmememiz lâzım.
“15 Mayıs 1919. Sabah saat 10. Zırhlılar körfeze demirlemiş, Yunanca ‘vatan’ anlamına gelen yolcu gemisi Patris, adeta turist getirircesine pasaport iskelesine yanaşmış, işgal ordusu ‘vatan toprağı’mıza ayak basmıştı.
İzmir metropoliti Hrisostomos etekleri uçuşa uçuşa geldi, diz çöktü, işgal komutanının çizmesini öptü, Yunan bayrağını öptü, haçını havaya kaldırdı, askerleri takdis ederek, o meşhur vaazını verdi.
‘Evlatlarım, bugün İsa’nın en büyük mucizesini göstermiş oluyorsunuz, bu uğurda ne kadar Türk kanı içerseniz, o kadar sevaba girmiş olacaksınız, ben de bir bardak Türk kanı içmekle, onlara olan kin ve nefretimi teskin etmiş olacağım, azizler arkanızda’ dedi…
…Kanımızı içecek kadar bizden nefret eden Hrisostomos’un asıl ismi Kalafatis’ti. Bursa Tirilye’de doğmuş, Atina’ya gidip din eğitimi almış, kademe kademe yükselerek, İzmir metropoliti olmuştu.
Konstantinopolis başpiskoposu Hrisostomos’un ismini kendisine lakap olarak almıştı. Onu yaşatıyordu. ‘Megalo idea’ fanatiğiydi.
İşgalden önce Aya Fotini Kilisesi’ni istihbarat karargahına, kilisenin bodrumunu cephaneliğe çevirmişti. Silah ve mühimmat, insani yardım adı altında geliyor, Aya Fotini’de depolanıyordu. İşgal başlar başlamaz, İzmirli Rumlar aniden Yunan üniforması giymişti. İşte o üniformalar da gizli gizli Aya Fotini’de dikilmiş, stoklanmış, işgalden bir gece önce silahlarla birlikte dağıtılmıştı. İzmir’in işgal edileceği, işgalden iki gün önce, Yunan Albay Mavrudis tarafından Aya Fotini Kilisesi’nde İzmirli Rumlara duyurulmuştu.
Üç sene böyle geçti. Her gecenin sabahı var. İzmir’in dağlarında çiçekler açtı. 9 Eylül’e ulaşıldı.
Hrisostomos, bu topraklara ve komşularına ihanetinin bedelini ağır ödedi. Linç edilerek öldürüldü. Konak’tan Mezarlıkbaşı’na kadar sürüklendi. Batarya kuruldu. Aya Fotini top ateşiyle yok edildi.
Sonra… Yunan kilisesi, Türk kanı içmeyi sevap kabul eden Hrisostomos’u 1993 senesinde ‘aziz’ ilan etti.
Sonra… Atina’da Nea Smyrna diye, Yeni İzmir diye bi semt var. Bu semte, İzmir’de yok edilen Aya Fotini’nin birebir kopyası yapıldı. Sonra… Nea Smyrna’daki Aya Fotini Kilisesi’nin bahçesine Hrisostomos’un heykeli dikildi. Altına ‘İzmir şehidi’ yazıldı.
Sonra… Kıbrıs Rum Kesimi başpiskoposunun ismi, Dimitriou İrodotos’tu. Kendisine ‘2’nci Hrisostomos’ lakabını aldı” diyor Yılmaz Özdil..
Hem tarihi belleğinizi tazelemek, hem de lâfı bu güne, bu günün Kıbrıs’ına getirmek için yukarıdaki uzun alıntıyı yaptık..
Son cümleye dikkat ettiniz mi; “Sonra… Kıbrıs Rum Kesimi başpiskoposunun ismi, Dimitriou İrodotos’tu. Kendisine ‘2’nci Hrisostomos’ lakabını aldı”..
Demek ki “Hrisostomos” neymiş?
Konstantinopolis’in son başpiskoposu’nun ismi imiş..
Konstantinopolis de, 1453’de “İstanbul”un “İstanbul” olmadan önceki adı imiş.
Bizim Kıbrıs “Müftüsü” ile aralarında su sızmayan Dimitri İrodotos’un da ayni ismi almasının “sembolik” amacı sizce nedir acaba?
Tüm ada’yı “Grek Kipros” yapmak olmasın?
“Dimitri İrodotos Hrisostomos” şu sıralar hayli faal, her gün her saat, her fırsattan istifade konuşuyor..
Uzatılan her mikrofona konuşuyor, her kameraya konuşuyor, her kahvede konuşuyor, çarşıda, pazarda, her yerde konuşuyor.
Otururken konuşuyor, yürürken konuşuyor, uykuda konuşuyor.
“Anastasiadis çözüm planını referanduma getiremeyecek” demiş..
“işgal altındaki toprak, evler ve mülkler mal sahiplerine aittir, Türklere bağışlanmaları söz konusu değildir” demiş…
“Müslümanları severiz ama bizden sonra gelirler” demiş.
Güney Kıbrıs’ı ziyaret eden Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov’la görüşmesinin ardından da “Çok güzel bir görüşme yaptık. Hem milli davamıza ezelden beridir destek verdikleri hem de Orta doğu Hıristiyanlarının ata toprağında kalmasını savundukları için teşekkür etme fırsatı bulduk” dedikten sonra “Lavrov’a Orta Doğu’nun özgün sakinlerinin biz Hıristiyanlar olduğunu izah ettim. Araplar bizden sonra, 7’nci yüzyılda geldiler. Gerçek sakinlerin gidip azınlıkların kalmasına müsaade edilemez. Müslümanları severiz, birlikte yaşamayı isteriz, asırlarca birlikte yaşadık ama radikalliği kınıyoruz, radikallerin egemen olmasını istemiyoruz. Rus hükümetinin pozisyonunu destekliyoruz çünkü radikaller, Orta Doğu’daki azınlıklar egemen olurlarsa Hıristiyanlar atalarının toprağında kalamazlar” diye eklemiş.
“Türkiye kökenli vatandaşlar ile onların burada doğan çocuklarının adayı terk etmediği bir çözüme onay vermeyeceğiz, intihar etmeyeceğiz” demiş.
“Ufukta çözüm görmediğini, çünkü Türklerin her şeyi istediğini” söylemiş.
Türkiye’den KKTC’ye ulaştırılan su konusunu değerlendirirken de “Umarım bu su bize zehir olmaz” demiş.
KKTC’nin hem de “Prof. Dr.” olan şu “Din İşleri Başkanı” Talip bey hiç mi gazetta okumaz yahu?
Rutin olduğunu iddia ettiği gizli/açık, toplantı/görüşmelerinde ne konuşurlar? “Ayıp ettin be Hristo.. Ne demiştik?” diyemez mi? Hiç bir işe yaramıyorsa neden görüşür?
Papaz konuşur bizimki de dinlerken 1974 yılının ardından Mağusa’da ilk kez “Epifani” Bayramı “inananlar” tarafından kutlanmış. Denize haç atmışlar..
Yine “yıllar sonra” tıpkı İzmir’de olduğu gibi..
“Hristiyan inancının önemli bir günü olan Epifani Bayramı çerçevesinde, Mağusa suriçindeki Agios Georgios Exorinos Kilisesi ile Kapalı Maraş/Varosia sahilinde gerçekleşen kutlamalara bine yakın –inanan- katılmış.
42 yıl önce 21 Ocak 1974’te Mağusa Derinya’daki Ayios Triada Kilisesi’nde yapılan son ayine dönemin Başpikobosu ve Cumhurbaşkanı Makarios da katılmışmış…”
Girne, Lefke (Xero) sahillerine sıra ne zaman gelecek?
Erenköy’e?
“İnanmayanlar” ne yapıyor acaba?
Lâf Gazimagosa’dan açılmışken, durmuyor.
Famagusta’lı çift taraflılar/iki toplumcular hiç boş durmuyor.
“Kıbrıslı” Türk ve Rum mimar, planlamacı ve şehir tasarımcısından oluşan “Hayalimizdeki Mağusa/Imaginary Famagusta (IF)” grubu; “Hands-on Famagusta” projesinin detaylarını dinlemeleri için liderlere açık çağrı yapmış: “Mağusa’yı şimdiden, bir bütün olarak planlamalıyız. Hedef BÜTÜNLEŞİK KIBRIS” demiş..
Bir de nurtopu gibi bir BÜTÜNLEŞİK KIBRIS’ımız olmuş…
Görüşmeler devam ederken kıymetli okuyucu, bir taraftan da bunlar oluyor..
“Papaz karası”nın sadece bir siyah üzüm cinsi olmadığının farkında mısınız? 15 Ocak 2016
57’İNCİ ALAY HER YERDE/HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın