Atatürkçü Düşünce Derneği Tüzüğünde Amaçları belirleyen 4. Maddesinde şunlar yazılı. “Atatürk’ün düşüncelerini, davranışlarını, savaşımlarını ve yapıtlarını inceleme, araştırma konusu yapmak, bunlara karşı girişim, adım ve akımlarla yasalar çerçevesinde düşün savaşımı vermektir.”, “devrim karşıtlarının ulusal yaşamı geriye çekme çabalarından toplumu korumak için her alanda aydınlatıcı ve uyarıcı hizmetler vermelerini gerçekleştirmektir.”
Demek ki ADD Atatürk’ün “düşüncelerini, davranışlarını, savaşımlarını ve yapıtlarına (eserlerine), “karşı adım ve akımlarla yasalar çerçevesinde” savaşım vermek amacıyla kurulmuş.
Mustafa Kemal Atatürk ise – “Benim iki büyük eserim vardır; biri Türkiye Cumhuriyeti, diğeri Cumhuriyet Halk Partisi’dir” diyor.
Demek ’ki Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eseri(yapıtı)
AKP iktidara geldiği günden başlayarak Türkiye cumhuriyetini, yani Atatürk ün en büyük eserini yok etmek amaçlı girişimlerini her alanda sürdürdü, sürdürüyor. Türkiye Cumhuriyeti Tarihinin en büyük yıkım ve ihaneti ile karşı karşıya. İktidar ülkeyi fiilen dinci faşist bir diktatörlüğe dönüştürmüş.. Bunun yasal zeminini yaratmak için muhalefet partileriyle iş ve güç birliği içinde “yeni anayasa” yapmak için uzlaştılar..
Şimdi ADD Genel Merkezi ve şubelerinin Tüzük gereği Mustafa Kemal Atatürk’ün en büyük eseri(yapıtı) olan Türkiye Cumhuriyetinin yıkımına ve ihanete karşı savaşım vermesi beklenir değil mi? Görelim bakalım öyle midir?
Bilindiği üzere ADD Isparta Şubesi “Türkiye Cumhuriyetinin yıkımına ve ihanete karşı savaşım vermesi” nedeniyle ADD genel başkanlığına Masonların özel görevlisi olarak atanan Tansel ÇÖLAŞAN ve müritleri tarafından düzenlenen bir operasyonla 2013 yılında kapatıldı..
Yerine bu operasyonun Isparta ayağını yürüten, Mason teyzelerinden icazetli, sünepe, kaplıca çelebisi, Derneği satış mekânı olarak kullanan kozmetik pazarlamacıları ve geçmişi şaibeli bir ekip tarafından “GÜL ADD Isparta Şubesi” kurduruldu.
İşte bu Gül ADD Isparta Şubesinin Türkiye’nin yakıcı gündemine çözüm olarak projeler ürettiği Isparta yerel basınında ve GÜL ADD Isparta Şubesi sosyal paylaşım sitelerinde yayımlandı..
Basında yer alan projeler tüm ADD şubeleri ile de paylaşılmış.. Şubelerden büyük beğeni almış.. Ve kutlama mesajları da yazılmış..
Bu projelerden birisi bir köy ilkokuluna kırtasiye-giyecek yardımı.. Diğer büyük projeyi yayınlandığı
web sitesinden aynen aktaralım.
“Derneğin bir diğer sosyal sorumluluk projesi ise sokak hayvanları ile ilgili. Sokak hayvanlarını besleme etkinliği için de bir duyuru yapan ADD; “Atatürkçü Düşünce Derneği Isparta Şubesi ve Isparta Hayvanları Koruma Derneği tarafından düzenlenen sokak hayvanlarını besleme etkinliğine katılımlarınızı bekliyoruz”
ADD Özellikle 2010 yılından bu yana Atatürkçülüğü, göstermelik bir makyaj, bu köhne düzenin savunuculuğu ve hizmetkârlığı, halkın acılarına duyarsız ama “çağdaş” bir yaşam yürütme olarak yutturmaya çalışan bir zihniyetin eline geçmiştir. Isparta da GÜL ADD tamda bu çarpık, sapkın anlayışın gereğini yerine getirmektedir.
Onlara göre Atatürk’ün devrimleri ve ilkeleri önemli günlerde hatırlanılacak, üstümüze giyeceğimiz elbiselerdir. Varsın bugünkü düzen onun kurduğu Cumhuriyet’in tam zıddı olsun; önemli değil! Yeter ki onun kurduğu Cumhuriyet şeklen devam etsin!
Elbette Kemalistler 1950 den bu yana sömürü çarklarıyla işleyen kapitalizmin Türk halkında yarattığı yıkımlara karşı duracaklardır. Ancak bu karşı duruş işbirlikçi egemenlerin yarattığı yıkımları ucundan kıyısından pansuman ederek örtmek, böylece vahşi sömürü düzeninin “aklanmasına” ve sürdürebilirliğine katkı ve hizmet değildir.
“Sosyal Sorumluluk Projeleri” halkın emperyalizme ve işbirlikçiliğe karşı duyduğu öfkeyi, tepkiyi, toplumsal muhalefeti etkisiz ve eylemsiz kılmak amacıyla üretilmiş “cambaza bak” düzenbazlığının adıdır. Böylece bu projeler uygulayanların niyetlerinden bağımsız olarak SİSTEMİN BESLEYENİ olmaktan öteye geçemezler.
Yeni-sömürgecilik, klasik sömürgecilikteki açık işgalin yerini gizli işgalin almasıdır.. Böylelikle halkların ulusal bilinci çarpıtılarak, emperyalist sömürü gizlenmeye çalışılır.
Emperyalizmin akıllı ve kurnaz mimarları halkların er ya da geç emperyalist sömürüye ve işgale başkaldıracağı, sömürüden ve işgalden kurtulan halkların örneklerini izleyeceği gerçeğinden yola çıkarak, açık işgalin yerine gizli işgali koyarak sömürüsünü güvence altına almayı, bağımlı ülke halklarının tepkisini, öfkesini, oluşacak toplumsal muhalefeti dizginleyecek önlemleri almayı da unutmadılar. Bu önlemlerin içinde en etkili olanı ise toplumsal muhalefeti temsil iddiasındaki örgütlenmeler aracılığı ile uygulamaya konulan/ koydurulan “Sosyal Sorumluluk projeleridir”.
Kemalistleri haklı ve meşru kılan; tüm kurumlarıyla işgal edilmiş bir sistemin önlerine koyduğu pansuman önlemler ve “icazet” değil, işgale, gericiliğe ve haksızlığa başkaldırının, Kemalizm’in vazgeçilmez bir gereği ve önkoşulu olmasıdır. Bu tür başkaldırılar, tarihin hiçbir evresinde, meşruiyet sınırlarını; kavgalı olduğu, mücadele ettiği gücün koyduğu kurallara göre oluşturmadı. Meşruiyeti; sistemin “icazetine” ve pansuman projelere indirgemek, düşüncelere ve dile görünmez zincirlerin dolanmasına olanak vermekle aynı anlamı taşır. Kemalizm’in bu şekilde kavranması, Cumhuriyet yıkıcılığının ideolojik olarak aklanmasına dönüşür.
Atatürkçü kesimlerde bu esas hedef kimi zaman unutulmakta/unutturulmakta, devrimci çözümlerin dışında, Atatürk devrimlerini yozlaştıran, ortadan kaldırmaya çalışan, Türkiye’yi adım adım emperyalizme bağlayan karşı devrimci iktidarların şekillendirdiği siyasal yapı ile hesaplaşmak yerine, siyasal yapı içerisinde, çözümler aranmaktadır. Bunun adı sistemin istediği kadar ve istediği yönde düşünerek iktidara yedeklenmek, mücadeleden kaçmak, düşmana teslim olmaktır, halkın haklı ve meşru devrimci mücadelesine ihanet etmektir.
Bunun adı, açlıktan ağlayan çocuğa bir adet lolipop şeker vererek susmasını sağlamaktır.
Bunun adı, bedendeki kanserli bölgeyi kökten temizlemek yerine, ağrı kesici ile tedavi etmeye kalkışmaktır.
Bunun adı, Atatürkçülük adına, mevcut vahşileşmiş sömürge düzeninin, dinci faşizmin yarattığı yıkımları tamir ve pansuman ederek ortaya çıkmak, böylece antiemperyalist, halkçı devrimci Kemalist hareketi marjinal(AŞIRI UÇ) bir konuma düşürmektir.
Türkiye artık Atatürk’ün miras bıraktığı ülke değildir. Tanzimat Batıcılığının sahte reformculuğunu, düzenin bekçiliğini “Atatürkçülük” zanneden zavallılığa karşı Kemalizm’in Cumhuriyetçi, köktenci ve devrimci anlayışını savunmak, bu uğurda savaşım vermektir Atatürkçülük.
Sosyal projeler, Soros, AB fonları; yeni sömürgecilerin kurnaz ve akıllı mimarlarınca üretilip Sahte Atatürkçülerin ellerine verilen bu ve benzeri düzenbazlıklar, yalnızca toplumsal muhalefeti dizginlemek, uysal, düzenle uyumlu kılmakla kalmıyor, aynı zamanda Kemalist devrimlerinin yarattığı bütün tarihsel birikimi bir bir yok etme işlevini’ de yerine getiriyor.
Atatürkçülük, emperyalizme karşı verilen bir ulusal bağımsızlık, gericiliğe karşı verilen devrimci mücadelenin adıdır. Tüm halkın birleşmesi ve bir düzeni yıkıp, yerine devrimci bir Cumhuriyet’i kurmasıyla ortaya çıkmış tamamen antiemperyalist, siyasi ve devrimci bir harekettir. Onun tarihsel pratiği bugünkü düzenin sahiplerini ölçülemez derecede rahatsız etmektedir.
Bu nedenle sömürü çarklarıyla işleyen kapitalizmin, dinci faşizmin yıkımlarını görmemizi engelleyecek bilgi kirliliği yaratan, Kemalist mevzilerde bilinç bulandırmaya, yozlaşmaya yol açan, antiemperyalist halkçı devrimci mücadeleyi “marjinal”(aşırı uç) gösteren bu anlayış mutlaka kırılmalıdır kırılacaktır. Son sözü Mustafa Kemal Atatürk’e bırakalım.
“Efendiler, biz hakkımızı korumak, bağımsızlığımızı güven altına almak için, toptan bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı milletçe savaşmayı uygun gören bir doktrini izleyen insanlarız… Biz Batı emperyalistlerine karşı tam bağımsızlığımızı korumakla kalmıyoruz. Aynı zamanda Batı emperyalistlerinin güçleri ve bilinen her vasıtası ile Türk ulusunu emperyalizme araç olarak kullanmak isteyenlere engel oluyoruz. Bununla bütün insanlığa hizmet ettiğimize inanıyoruz.”
11 Ocak 2016 Isparta
Mahmut ÖZYÜREK
Bir yanıt yazın