YAHUDİ BİRADER, VAHHABİ KARDEŞ

 
Suudi Arabistan’da Şii lider Nimr El Nimr, ırkçı ve mezhepçi hanedanlığı eleştiriyordu.
Demokrasiyi savunuyor, Suud ailesinin Şii azınlığı yabancılaştırma politikalarına karşı çıkıyordu.
İdam edilerek susturuldu.
Suudiler Nimr’i itibarsızlaştırmak için islamcı terör ile suçlanan 43 Kaideci ile aynı kefeye koydu…
 
*
Suudi Arabistan’ın İran ile arasındaki ipler koptu.
Bahreyn, Sudan, BAE uluslararası normlara uyması koşuluyla İran ile sürdürdükleri diplomatik ilişkilerini askıya aldılar.
 
*
2011’de Başkan B.Obama, “Birliğin Durumu” konuşması yapıyordu.
“Tehlikede olan şey, Amerika’nın dünya haritasında yalnızca bir yer edinmesini sağlayan değil aynı zamanda tüm dünyayı aydınlatmasını sağlayan liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğidir” diyordu. 
Güya ABD, liderliğinin sürmesi için Ulusal Güvenlik Stratejisinde belirtildiği üzere farklı coğrafyaların sorunlarını, sadece askeri değil yeniden yapılanma, kalkınma, yetki devri, eğitim gibi insan odaklı yöntemlerle, “demokrasi” esasındaki dış politikasıyla çözeceğini savunuyordu… 
 
*
Halbuki, giderek dünyadaki her uygulama sonucunun daha fazla çifte standarda ulaştığı görülüyordu.
Mesela ABD, PKK terör örgütünün kanlı lideri bebek katili Abdullah Öcalan’ı idam sehpasından çekip almıştı.
Ama neden İŞİD terör örgütünün insan öldürmesinden daha vahşi yöntemleri kullanan Suudi Arabistan’a engel olmuyordu?
 
*
Doğrusu ABD’nin dünyada bir takım genel modellere göre yaşayamayan ülkeler ve bölgelerdeki farklı inanış ve geleneklerden gelen toplumlara hiç aldırışı yoktu. 
Ama ip kopmaya başlamıştı… 
Mesela Rusya; Friedrich Nietzsche`nin, “Sen yeni bir kudret ve yeni bir hak mısın? Kendi kendine dönen bir çark mısın? Yıldızları da zorlayabilir misin senin etrafında dönsünler diye?” ifadesindeki ruhla isyan ediverdi…
 
*
Şimdilerde Rusya, Suriye’de krize siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesini sağlamaya çalışıyor.
Karşılığında uluslararası hukukun yalnızca ABD ve müttefiklerinin çıkarları doğrultusunda değil, diğer yakada yer alan kendisi gibi ülkelerin de çıkarları yönünde geliştirilecek stratejik müttefikliğin,
BM merkezinden küresel sistem ağlarına yansıtılmasını ve yeni dünya statüsünün oluşturulması talebini sürüklüyor.
 
*
Ama BM Güvenlik Konseyi’nin de Suriye’de siyasi diyalog sürecinin başlaması ve ülke genelinde ateşkes ilan edilmesini isteyen karar tasarısını kabul etmesi paralelinde bir dolu sıkıntılı gelişmeler yaşanıyor.
Çünkü bir kural işliyor; bir kere üstünlük sağlayan bir güç kendi gücünü başka devletlerle paylaşmak istemiyor.
ABD, SSCB’nin çöküşünden sonra kendi lehine oluşan düzenin korunması için Rusya ve Çin gibi kendisine rakip olabilecek devletlerin statükoyu delecek davranışlarını reddediyor. 
 
*
Sonuç ne olur bilinmez ama Rusya, Ortadoğu’da ABD’nin yıllardır sürdürdüğü jeopolitik yapıyı dağıtmıştır.
ABD’nin bölgesel sisteminin askerî, sınaî ve malî merkezi rolünde stratejik ve daimî müttefiki olan İsrail ise Washinton’un giderek kendisini desteklemeyi sürdürecek askeri ve ekonomik kaynaklarının olamayacağına, üstelik İsrail’e verilen destekte ABD halkında güçlü muhalefet oluştuğundan endişelidir.
 
*
Öyle ki, ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger’ın bir yanda İslami uyanış, öte yanda radikalizmin yükselişi karşısında “Eğer trilyonlarca ilâve dolar verir ve ordumuzla düşmanlarına yeteri kadar vurursak İsrail kurtulabilir, 2022 yılında İsrail olmayacak” ifadesi,
Ya da ABD İstihbarat Topluluğu’nun, “İsrail Sonrası Ortadoğu’ya Hazırlık” raporunda Çin’in, İslami uyanış, radikalizm ve Filistin yanlısı kuvvetin yükselişi sonunda İsrail’in ayakta kalamayacağını bildirmesi, İsrail’i  kabuslara sürüklüyor.
İran’ın Şii hilaliyle yayılma olasılığı ise  İsrail’i olduğu gibi Suudi Arabistan’ı da derinden etkiliyor…
 
*
Nitekim İsrail’in 10-15 yıl içerisinde İran’la gireceği doğrudan bir savaş, daha kısa vadede de HAMAS’la Gazze’de savaş yaşayabileceğinden sözediliyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri’nin,  İran ilebir savaşa hazırlığa yönelik çalışmalarını da kapsayan “Gideon Çalışma Planı” üzerinde yoğunlaştığı da biliniyor.
 
*
Bir taraftan da bölgedeki Sünni ülkelerin, Yahudi devleti İsrail’i tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabileceği noktasında yeni bir strateji geliştiriliyor.
İsrail’in güvenliği  ve Ortadoğu’nun bölüşümü için Suudi Arabistan liderliğinde Sünni Arap ülkeleri ve Türkiye’nin Rusya – İran’a karşı geliştirdikleri bir mekanizmanın,
İsrail’in  güvenliği yanında Sünni Arap’ların da  güvenliğini teminata alacağı öngörülüyor.
 
*
Ortadoğu’da Rusya ve İran’ın nüfuz ettikleri alanlarda karşılarında Sünni Arapların oluşturduğu NATO uzantısı bir savunma örgütü oluşturulmaktadır.
Suudi Arabistan merkezli ve nüfusunun çoğunluğu  Sünni Müslüman olan Ürdün, BAE, Pakistan, Bahreyn, Bangladeş, Türkiye, Filistin Yönetimi, Katar,Sudan, Lübnan, Libya, Mısır, Fas, Nijerya ve Yemen’in oluşturduğu ve semayı “Allah-û Ekber” nidalarıyla dolduracak bir koalisyon…
 
*
Şimdi bu idamlarla birlikte Sünni koalisyonun önüne;
Suriye’deki krizi çözüme yönelik Viyana sürecini bozabilecek, 
Rusya ve İran’ı bölgede yalnızlaştıracak,
Rusya ve İran arasındaki dengeyi bozmaya çalışacak,
Ama mutlaka Ortadoğu’da kırılgan dengeyi çok ciddi şekilde istikrarsızlaştıracak  bir sorunlar kümesi  konuluyor. 
İsrail Savunma Kuvvetleri’nin İran ile savaşa hazırlık kapsamında Gideon Çalışma Planı gereği,doğrudan bir savaş öncesinin ön hazırlığı yapılıyor gibidir.
“Önce sallandırmak, sonra vurmak ” stratejisi gibi bir şey işliyor.
 
*
Bu gelişmeler,Rusya’nın işlerinin düzgün gitmesi halinde Suriye’deki trajedide işlenen suçların savaş hukukunun gelişmesi doğrultusunda kategorize edilmesi sırasında,
BM ‘de uluslararası hukuk karşısında suçlu olacağı kesin olan Bay Recep Tayyip Erdoğan’ın eteklerinin zil çalmasına neden oluyor.
 
*
Sarayında bir odadan diğerine,sonra diğerine ve yine diğerine, diğerine geçerken “Yürü,kim tutar seni? Benim güzel Yahudi biraderim,benim güzel Vahhabi kardeşim” dediğini duyar gibiyim…
 
 6.1.2016
  Suudi Arabistan'da Şii lider Nimr El Nimr, ırkçı ve mezhepçi hanedanlığı eleştiriyordu.
Demokrasiyi savunuyor, Suud ailesinin Şii azınlığı yabancılaştırma politikalarına karşı çıkıyordu.
İdam edilerek susturuldu.
Suudiler Nimr'i itibarsızlaştırmak için islamcı terör ile suçlanan 43 Kaideci ile aynı kefeye koydu...
 
*
Suudi Arabistan'ın İran ile arasındaki ipler koptu.
Bahreyn, Sudan, BAE uluslararası normlara uyması koşuluyla İran ile sürdürdükleri diplomatik ilişkilerini askıya aldılar.
 
*
2011'de Başkan B.Obama, "Birliğin Durumu" konuşması yapıyordu.
"Tehlikede olan şey, Amerika'nın dünya haritasında yalnızca bir yer edinmesini sağlayan değil aynı zamanda tüm dünyayı aydınlatmasını sağlayan liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğidir" diyordu. 
Güya ABD, liderliğinin sürmesi için Ulusal Güvenlik Stratejisinde belirtildiği üzere farklı coğrafyaların sorunlarını, sadece askeri değil yeniden yapılanma, kalkınma, yetki devri, eğitim gibi insan odaklı yöntemlerle, "demokrasi" esasındaki dış politikasıyla çözeceğini savunuyordu... 
 
*
Halbuki, giderek dünyadaki her uygulama sonucunun daha fazla çifte standarda ulaştığı görülüyordu.
Mesela ABD, PKK terör örgütünün kanlı lideri bebek katili Abdullah Öcalan'ı idam sehpasından çekip almıştı.
Ama neden İŞİD terör örgütünün insan öldürmesinden daha vahşi yöntemleri kullanan Suudi Arabistan'a engel olmuyordu?
 
*
Doğrusu ABD'nin dünyada bir takım genel modellere göre yaşayamayan ülkeler ve bölgelerdeki farklı inanış ve geleneklerden gelen toplumlara hiç aldırışı yoktu. 
Ama ip kopmaya başlamıştı... 
Mesela Rusya; Friedrich Nietzsche`nin, "Sen yeni bir kudret ve yeni bir hak mısın? Kendi kendine dönen bir çark mısın? Yıldızları da zorlayabilir misin senin etrafında dönsünler diye?" ifadesindeki ruhla isyan ediverdi...
 
*
Şimdilerde Rusya, Suriye'de krize siyasal bir çözüm getirilmesi düşüncesini sağlamaya çalışıyor.
Karşılığında uluslararası hukukun yalnızca ABD ve müttefiklerinin çıkarları doğrultusunda değil, diğer yakada yer alan kendisi gibi ülkelerin de çıkarları yönünde geliştirilecek stratejik müttefikliğin,
BM merkezinden küresel sistem ağlarına yansıtılmasını ve yeni dünya statüsünün oluşturulması talebini sürüklüyor.
 
*
Ama BM Güvenlik Konseyi'nin de Suriye'de siyasi diyalog sürecinin başlaması ve ülke genelinde ateşkes ilan edilmesini isteyen karar tasarısını kabul etmesi paralelinde bir dolu sıkıntılı gelişmeler yaşanıyor.
Çünkü bir kural işliyor; bir kere üstünlük sağlayan bir güç kendi gücünü başka devletlerle paylaşmak istemiyor.
ABD, SSCB'nin çöküşünden sonra kendi lehine oluşan düzenin korunması için Rusya ve Çin gibi kendisine rakip olabilecek devletlerin statükoyu delecek davranışlarını reddediyor. 
 
*
Sonuç ne olur bilinmez ama Rusya, Ortadoğu'da ABD'nin yıllardır sürdürdüğü jeopolitik yapıyı dağıtmıştır.
ABD'nin bölgesel sisteminin askerî, sınaî ve malî merkezi rolünde stratejik ve daimî müttefiki olan İsrail ise Washinton'un giderek kendisini desteklemeyi sürdürecek askeri ve ekonomik kaynaklarının olamayacağına, üstelik İsrail'e verilen destekte ABD halkında güçlü muhalefet oluştuğundan endişelidir.
 
*
Öyle ki, ABD eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger'ın bir yanda İslami uyanış, öte yanda radikalizmin yükselişi karşısında "Eğer trilyonlarca ilâve dolar verir ve ordumuzla düşmanlarına yeteri kadar vurursak İsrail kurtulabilir, 2022 yılında İsrail olmayacak" ifadesi,
Ya da ABD İstihbarat Topluluğu'nun, "İsrail Sonrası Ortadoğu'ya Hazırlık" raporunda Çin'in, İslami uyanış, radikalizm ve Filistin yanlısı kuvvetin yükselişi sonunda İsrail'in ayakta kalamayacağını bildirmesi, İsrail'i  kabuslara sürüklüyor.
İran'ın Şii hilaliyle yayılma olasılığı ise  İsrail'i olduğu gibi Suudi Arabistan'ı da derinden etkiliyor...
 
*
Nitekim İsrail'in 10-15 yıl içerisinde İran'la gireceği doğrudan bir savaş, daha kısa vadede de HAMAS'la Gazze'de savaş yaşayabileceğinden sözediliyor.
İsrail Savunma Kuvvetleri'nin,  İran ilebir savaşa hazırlığa yönelik çalışmalarını da kapsayan "Gideon Çalışma Planı" üzerinde yoğunlaştığı da biliniyor.
 
*
Bir taraftan da bölgedeki Sünni ülkelerin, Yahudi devleti İsrail'i tanıması karşılığında Filistinlilerle kapsamlı bir barış anlaşması yapılabileceği noktasında yeni bir strateji geliştiriliyor.
İsrail'in güvenliği  ve Ortadoğu'nun bölüşümü için Suudi Arabistan liderliğinde Sünni Arap ülkeleri ve Türkiye'nin Rusya - İran'a karşı geliştirdikleri bir mekanizmanın,
İsrail'in  güvenliği yanında Sünni Arap'ların da  güvenliğini teminata alacağı öngörülüyor.
 
*
Ortadoğu'da Rusya ve İran'ın nüfuz ettikleri alanlarda karşılarında Sünni Arapların oluşturduğu NATO uzantısı bir savunma örgütü oluşturulmaktadır.
Suudi Arabistan merkezli ve nüfusunun çoğunluğu  Sünni Müslüman olan Ürdün, BAE, Pakistan, Bahreyn, Bangladeş, Türkiye, Filistin Yönetimi, Katar,Sudan, Lübnan, Libya, Mısır, Fas, Nijerya ve Yemen'in oluşturduğu ve semayı "Allah-û Ekber" nidalarıyla dolduracak bir koalisyon...
 
*
Şimdi bu idamlarla birlikte Sünni koalisyonun önüne;
Suriye'deki krizi çözüme yönelik Viyana sürecini bozabilecek, 
Rusya ve İran'ı bölgede yalnızlaştıracak,
Rusya ve İran arasındaki dengeyi bozmaya çalışacak,
Ama mutlaka Ortadoğu'da kırılgan dengeyi çok ciddi şekilde istikrarsızlaştıracak  bir sorunlar kümesi  konuluyor. 
İsrail Savunma Kuvvetleri'nin İran ile savaşa hazırlık kapsamında Gideon Çalışma Planı gereği,doğrudan bir savaş öncesinin ön hazırlığı yapılıyor gibidir.
"Önce sallandırmak, sonra vurmak " stratejisi gibi bir şey işliyor.
 
*
Bu gelişmeler,Rusya'nın işlerinin düzgün gitmesi halinde Suriye'deki trajedide işlenen suçların savaş hukukunun gelişmesi doğrultusunda kategorize edilmesi sırasında,
BM 'de uluslararası hukuk karşısında suçlu olacağı kesin olan Bay Recep Tayyip Erdoğan'ın eteklerinin zil çalmasına neden oluyor.
 
*
Sarayında bir odadan diğerine,sonra diğerine ve yine diğerine, diğerine geçerken "Yürü,kim tutar seni? Benim güzel Yahudi biraderim,benim güzel Vahhabi kardeşim" dediğini duyar gibiyim...
 
 6.1.2016 - gazze gaza

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir