Bayram Coşkun
[email protected]
01 Ocak 2016
Devleti tam 12 yıl, bugün “paralel yapı” ilan ettikleri ABD, İsrail ve Vatikan güdümlü gruba teslim ettiler.
Kendilerini “bunlar devlet içinde devlet oldular” diye uyaranlara “buna kargalar bile güler” cevabı verdiler.
Sonra da besledikleri yılan kendilerini sokunca “paralel yapı var” diye bastılar yaygarayı.
Yetmedi!
Açılım saçmalığı kapsamında askeri, kışlasına hapsettiler, PKK’yı dağdan şehre indirdiler. “Güneydoğu elden gidiyor” diye kendilerini uyaranlara “bunlar kandan beslenenler” diye hakaret ettiler.
Baktılar bu açılım saçmalığı oy kaybına neden oluyor, “PKK çözüm sürecinde şehirlere silah depoladı” diye bastılar yaygarayı.
* * *
Son tiyatroları ise özerklik!
HDP-PKK özerklik istiyormuş da, bu suçmuş da, müsaade etmeyeceklermiş de falan filan!..
Dedik ya, tam bir tiyatro!
Neden?
Çünkü HDP-PKK’yı “özerklik istiyor” diye suçlayan iktidar, bu suçlamayla eş zamanlı olarak başkanlık sistemi için harekete geçti.
Hiç kimse de “Başkanlık sistemi demek ülkenin federasyonlara yani özerk bölgelere ayrılması demek değil mi kardeşim?” diye sormuyor.
Tam bir şark kurnazlığı!
AKP güya HDP-PKK ile kavga edermiş gibi yapıp büyük bir ittifak içinde Türkiye’yi bölünmeye götürüyor.
Zira özerklik olmadan başkanlık sistemi, başkanlık sistemi olmadan özerklik mümkün değil!
Burada çıkan sonuç şu; bunların birbiriyle dostluğu da düşmanlığı da Türkiye’yi bölünmeye götürüyor.
Malumunuz olduğu üzere özerklik isteyen HDP yöneticileri hakkında soruşturma açıldı. Oysa özerklik konusunda tüm yolları açan bizzat bu iktidar!
Teröre “Kürt sorunu” diyerek etnik bir kimlik yükleyerek Kürt kardeşlerimize “sizin temsilciniz PKK” mesajı veren açılım saçmalığının asıl amacı da zaten bu değil mi?
* * *
AKP hükümeti koltuğa oturduğu ilk günden itibaren üniter yapıya darbe vuran adımlar attı.
Gelin bu kritik adımlardan birkaçını hatırlayalım;
1- Self Determinasyon: Türkiye halklara kendi geleceklerini belirleme hakkı veren ikiz sözleşmeleri ANAP-DSP-MHP koalisyon hükümeti zamanında (15 Ağustos 2000) imzaladı ancak o hükümetin ömrü bu sözleşmeleri TBMM’de onaylatmaya yetmedi.
Görev ise AKP hükümetine kaldı.
Sözleşmeler 4 Haziran 2003 tarihinde 4867 ve 4868 sayılı kanunlar ile TBMM’de kabul edildi.
Bölünmenin uluslararası hukuk düzeyinde taşlarını döşeyen sözleşme maddelerinden biri şöyle, “Bütün halklar kendi kaderlerini tayin hakkına sahiptir. Bu hak vasıtasıyla halklar kendi siyasal statülerini serbestçe tayin edebilir ve ekonomik, sosyal ve siyasal gelişmelerini serbestçe sürdürebilirler.”
2- Büyükşehir yasası: Muhalefetin İmralı-Kandil-Oslo görüşmelerinde verilen sözlerin bir sonucu dediği Büyükşehirler Yasası Aralık 2012’de yürürlüğe girdi. Bu yasayla belediyelere geniş yetkiler verilirken Güneydoğu’da HDP’li belediyelere bir anlamda fiili özerklik tanınmış oldu. Bu durum AKP Diyarbakır milletvekili Galip Ensarioğlu tarafından, “Bizim Büyükşehir Yasası da öz yönetimi güçlendiren bir modeldi, ha, bu yetersiz bulunur Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na şerh koyduğumuz bir kaç madde var onları da kaldıralım” şeklinde itiraf edildi.
İçişleri Bakanı Efkan Ala da (Güneydoğu’daki son olaylardan sonra) özerklik taleplerine yasal zemin hazırlayan yasanın değiştirilmesi için çalışma başlatıldığını açıkladı.
3- Demokratikleşme paketleri: AB dayatmalarının da etkisi ile açılım saçmalığı kapsamında çıkarılan paketlerle özerkliğin önü açıldı. Yer isimlerinin değiştirilmesine onay verilirken Güneydoğu’da neredeyse Türkçe tabela kalmadı. Bu durumu Bülent Arınç Başbakan Yardımcılığı döneminde (Kasım 2013) ABD’ye yaptığı ziyarette şu şekilde itiraf etmişti:
“ ‘Sayın Öcalan’ demek suç olmaktan çıktı. PKK’nın kendine ait bayrağını elinde taşımak, Öcalan’ın posterini taşımak suç olmaktan çıktı. ‘Türkiye’nin sistemi böyle olmalıdır, federasyonlar, demokratik özerklikler’ filan bunların hiç birisi artık suç değil! Geçmişte bu suçlamalarla yatanların hepsi çıktı. Düşüncelerini ve fikirlerini açıklamaktan dolayı ve bunu basın-yayın yoluyla yapmaktan dolayı kim varsa cezalarını erteledik. Artık bundan dolayı da dava açılmıyor. Bazı gelişmelerle Terörle Mücadele Kanunu’nu ortadan kaldırabiliriz.
4- AKP-İmralı-Kandil görüşmeleri: Bu üçlü arasında HDP heyeti aracılığı ile yapılan müzakerelerde demokratikleşme paketinin çıkarılması kararlaştırıldı. HDP heyetinde yer alan Sırrı Süreyya Önder o dönem (Kasım 2014) açılım koordinatörü olan Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ile yaptığı görüşmeden sonra, “Müzakere paketinde yasal ve anayasal değişikliklerin hepsi var, özerklik de var” dedi. Bu açıklamaya hükümetten hiç bir yalanlama gelmedi.
5- Dolmabahçe mutabakatı: AKP-İmralı-Kandil hattında yapılan görüşmeler sonucu varılan mutabakat daha doğrusu terörist başı Öcalan’ın 10 maddesi Dolmabahçe’de (28 Şubat 2015) hükümet ve HDP tarafından kamuoyuna açıklandı. Mutabakatın 2. maddesi şöyleydi; Demokratik çözümün ulusal ve yerel boyutlarının tanımlanması: ‘Ulus Devlet’ tanımının, demokratikleşme yoluyla değiştirilmesi, genelde tüm toplumun özelde Kürtlerin temel hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması. AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’na atıfla yerelde ‘Demokratik Özerklik’ adı altında özyönetim modellelerinin geliştirilmesi.
6 – AB Yerel Yönetimler Özerklik Şartı: Bir ülkenin AB üyesi olabilmesi için bu şartı kabul etmesi gerekiyor.
Türkiye’nin imzalaması gereken (ve bu yönde sinyaller veren) bu düzenlemede yer alan 2 madde şöyle:
Madde 2: Özerk yerel yönetimler ilkesi ulusal mevzuatla ve uygun olduğu durumlarda anayasa ile tanınacaktır.
Madde 3: Özerk yerel yönetim kavramı yerel makamların, kanunlarla belirtilen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkanı anlamını taşır.
* * *
Evet… Durum ortada.
Hal bu iken AKP’nin terörle mücadele ettiğine inanmak ya da özerkliğe gerçekten karşı olduğunu düşünmek için saf ötesi bir kişilik olmak gerekmez mi?
Saygılar!..
Yeni Mesaj
Bir yanıt yazın