TÜRKİYE VE DÜNYANIN 2016 YILI
Dr. Nejat Tarakçı
Jeopolitikçi ve Stratejist
ntarakci@gmail.com
Giriş
2016 yılının dünya ve Türkiye tarihinde radikal siyasi değişimlere yol açması için oldukça fazla nedenimiz var. Son bir yılda yani 2015 yılında yaşananlar, 2016 yılının oldukça kırılgan ve çatışmalar ile dolu geçeceğini göstermektedir. ABD’nin son sekiz yıldan bu yana devam eden küresel ekonomik kriz sonrasında, dünya ekonomisinin kontrolünü ele geçirdiğini söyleyebiliriz. Başkan Obama’nın iktidarında geçen altı yılı aşkın zamanda uyguladığı dengeli askeri stratejiler, hem ABD ekonomisinin toparlanmasını, hem de dünyada daha barışçı bir imajın yerleşmesini sağlamıştır. Bu dönemde ABD, doğrudan kendi askerleri yerine bölgesel güçleri kullanarak siyasi hedeflerini ele geçirmeye çalışmıştır. Bunu yaparken küresel bağlamda çok büyük hatalar da yapmıştır. Son beş yılda yaşanan ve 2015’e damgasını vuran gelişmeler bu hatalı politika ve stratejilerin sonucudur. Büyük olasılıkla 2016’da bunların acısını çekeceğiz. Nedir bunlar?
Dünyayı Sarsan Olaylar
Birincisi; Irak’tan askeri gücünü çekerken (2009) burada bıraktığı güç boşluğudur. Bu boşluktan keşmekeş ve bu keşmekeşten de bugün durdurulmaya çalışılan IŞİD doğmuştur
İkincisi; Libya’ya askeri müdahaleye (2011) yeşil ışık yakmasıdır. Bu müdahale sonrası Libya’da ve komşusu Tunus’u ve Mısır’ı da etkileyen radikal siyasal İslam projeleri öne çıkmıştır.
Üçüncüsü; İran’ın bölgedeki nüfuz alanını daraltmak ve İsrail’in güvenliğini öne çıkaran proje kapsamında Suriye’deki İran yanlısı rejimin devrilmesini (2012) sağlamaktı.
Dördüncüsü; Ukrayna’daki Rusya yanlısı iktidar devirerek (2013) Ukrayna’yı NATO üyesi yapma teşebbüsüdür. Bu projenin amacı Rusya’yı güney Avrupa ve Karadeniz’den izole ederek kıta içine sıkıştırmaktı. Ancak geri tepen proje Kırım’ın Rusya’ya bağlanması ile sona erdi.
Bunlardan Ukrayna Krizini ayrı bir yere koymak gerekir. Bu kriz sonrası askeri bir müdahale için hazır olmayan veya cesaret edemeyen ABD, ekonomik tedbirlere başvurdu. Bunlardan en önemlisi petrol fiyatlarını düşürmek oldu. 145 dolardan bugün 40 dolarlı fiyatlara inmiş vaziyette. Bu sayede Rusya’nın petrol geliri üçte iki oranında azaldı. Küresel seviyede oturmuş bir siyasi ve askeri denge varken, neden yeni bir Soğuk Savaş ortamı yaratıldı? Çünkü dünya silah üreticilerinin satışları 2008’den bu yana yerinde sayıyordu. Yeni pazarlar için, çatışma ve güvenlik korkusu gerekiyordu. Ukrayna krizi bunu küresel hale getirdi. Suriye’de, Somali’de, Yemen’de, Irak’ta, Libya’da, Afrika’nın birçok ülkesinde devam eden çatışmalar silah endüstrisi için büyük Pazar olmaya devam ederken, Polonya, Ukrayna, Baltık ülkeleri, Romanya, Bulgaristan, Suudi Arabistan, Körfez gibi ülkeler güvenlik korkusu ile süratle silahlanıyorlar. Dünyayı yöneten Finans-Kapital Sistem, petrol fiyatlarını düşürürken silah şirketleri ile karını katlıyor. Silahlanma yarışı Sovyetlerin çöküş nedenlerinden en önde geleni idi. Rusya da aynı tuzağa düşebilir. Çöküş öncesi verilere bir göz atalım. ABD Savunma bütçesi 1980’de 134 milyar dolardı. 1989’da 253 milyar dolara çıkarıldı. Bu artış ABD GSMH’nin %7 si idi. Bu yarışı sürdürebilmek için Sovyetler Birliği ise 1980’lerin ilk yarısında savunma bütçesi için kullandığı GSMH’nin % 22 sini, % 27’ye çıkarmak zorunda kalmıştı. Bunu halkın ihtiyaçlarını 1980’ler seviyesinde dondurarak yapabilmişti. Bu bağlamda zaten kritik ekonomik şartlardaki Rusya’nın aşırı silahlanması toplumsal dengesini etkileyebilir. Bir başka bakış açısı ile küresel bir çatışma ortamından Rusya’nın da fayda sağladığı görülmektedir. Rusya azalan petrol gelirlerini silah satışları ile dengeleme olanağına sahip gibi gözüküyor. SIPRI 2014 verilerine Rusya’nın satışları bir önceki yıla göre % 50 oranında arttı. 2014 yılında en çok silah satan ülke ABD’nin silah satış gelirleri 23,7 milyar dolar, ikinci sıradaki Rusya 10 milyar dolar. En çok silah satın alan ülke 6,5 milyar dolar ile Suudi Arabistan. En çok silah satılan bölge Ortadoğu oldu. Dünyayı yöneten Finans Kapital Sistem, 2013 yılından itibaren Amerikan askeri endüstrisini öne çıkaran politikalarla, hem kendi bütçesini sağlamlaştırmış hem de karını katlayarak artırmaya başlamıştır. Bu nedenle, Ukrayna ve Suriye Krizi kurgulanarak dünya yeni bir Soğuk Savaş’ın içine sokulmuştur. Eskisine göre en önemli fark henüz bloklaşmanın tamamlanmamış olmasıdır. Kaygan bir siyasi zeminde Türkiye de dâhil ülkelerin çoğu nereye yöneleceğini bilmemektedir.
Yeni Yıl İçin Küresel Gerçekler
Görüldüğü üzere ABD’nin son altı yıl içindeki bütün proje ve stratejilerinin hiç biri hedefine ulaşamamıştır. Aksine, bu hatalar Rusya’nın yeniden Akdeniz’e ve Ortadoğu’ya daha kararlı ve sonuç alıcı plan ve stratejiler ile dönmesine neden olmuştur. Bu bağlamda, ABD’nin hatalı politika ve stratejilerinden kaynaklanan küresel gerçekleri de sıralamak gerekir. Çünkü bu gerçekler, 2016 yılında yaşanması olası olayların da hem nedeni hem de sonucu olacaktır.
• ABD’nin dünyadaki siyasi liderliğine olan güven sarsılmıştır. Çünkü başlangıçta açık ve net destek verdiği Gürcistan, Ukrayna ve Irak’ın hali meydandadır. Aynı durum Pasifik’te de mevcuttur. ABD, Çin’in yeni girişimlerine karşı bölgedeki müttefiklerine yeterince güvence vermekten uzaktır. Tehlikenin farkında olan Tayvan ve Japonya, Çin ile ilişkilerini dengelemeye çalışmaktadır.
• NATO’nun bütünsel bir çerçevede hareket etme yeteneğinin kalmadığı ortaya çıkmıştır. Artık NATO değil, ABD’nin liderliğinde Koalisyon İttifakı mekanizması devreye girmiştir. Böylece üyeler NATO Sözleşmesinin beşinci maddesinde yer alan ortak hareket etme mecburiyetinden kurtulmuşlardır. NATO’nun caydırıcılığı giderek azalmaktadır.
• Rusya, ABD’nin dolaylı stratejilerine hızlı ve kararlı aksiyonlarla cevap vererek caydırıcılığını ve güvenilirliğini artırmıştır.
• Rusya, ABD ve müttefiklerinin ortak karar alma sürecindeki zafiyetinden kaynaklanan Suriye’deki güç boşluğunu süratle doldurmuştur. Böylece Ortadoğu’da söz sahibi olma hakkına kavuşmuştur.
• Rusya’nın 2016 yılında ABD ve müttefiklerinin kararsız ve dağınık durumundan istifade edeceği, bu bağlamda Ortadoğu, Kafkasya ve Karadeniz başta olmak üzere daha radikal askeri ve ekonomik stratejilere başvuracağı beklenebilir. Rusya’nın uluslararası mahkemelerin kararlarını reddeden yeni bir yasayı yürürlüğe koyması bu olasılığı güçlendirmektedir.
• Ortadoğu’da 15 Aralık 2015’te terörle mücadele etmek üzere İslam Ordusu kurulma çalışmaları başlatılmıştır. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 34 ülke projeye evet demiştir. Proje şimdilik kâğıt üzerindedir. İslam’ın terörle ilişkilendirme imajını silmeye yönelik gibi gözükmektedir. Böylece Türkiye gibi bir NATO ülkesi, din ve mezhep merkezli uluslararası başka bir askeri ittifaka ilk defa katılmaktadır. Bu katılımın, ne kadar doğru olduğunu zaman gösterecektir.
• Suriye bu yıl içinde parçalanarak birkaç devlete ayrılacaktır. Bu yeni siyasi yapılanmaya İsrail’in de isteklerini dikkate alarak ABD ve Rusya karar verecektir. Bu yapılanmada Rusya’nın Suriye topraklarındaki askeri üs ve limanlarını koruyacağı beklenmelidir.
• Eğer İran ikna edilebilirse, Yemen’deki çatışmalar 2016 yılı içinde sona erebilir
• Suriye’ye barış gelirse, doğu Akdeniz’deki enerji proje savaşları başlayacaktır. Bu bağlamda Kıbrıs’ın da öne çıkması beklenmelidir.
• Ortadoğu’daki mezhebe dayalı monarşilerin kendilerini yenileme ve demokrasiye geçme olasılığı hemen hemen yok gibidir. Bu bağlamda Ortadoğu’da parçalanan veya bölünen monarşi veya etnik topluluklarda yeniden bir manda yönetimi düşünülmelidir.
Türkiye’nin 2016 Yılı: Gerçekler – Öneriler
• Batı’nın Türkiye’nin Lozan’da kabul ettirdiği sınırlar dışında en küçük bir toprak veya imtiyaz kazanmasına izin vermeyeceği unutulmamalıdır. Cumhuriyet tarihinde imtiyaz kazandığımız tek bölge Kıbrıs’tır. Bu nedenle Kıbrıs Türkiye için hem jeopolitik hem de psikolojik olarak çok önemli bir coğrafyadır. 40 senedir her türlü ihtiyacı Türkiye tarafından karşılanan KKTC 2015’te dünyada bir ilk olan proje ile suya da kavuşmuştur.
• Yunanistan ve Güney Kıbrıs Yönetiminin, Kıbrıs sorununu çözmede Türk tarafını tatmin edecek adil, sürdürülebilir ve güven verici bir çözüme razı olacağını düşünmek tarihten ders almamak ve hayal kurmak demektir. Kıbrıs 40 senedir iki bölgeli olarak barış içinde yaşamaktadır. Bu fiili durumu herkesin kabul etmesi gerekir. ABD, İngiltere ve AB’nin vereceği garanti ve teminatlara kanarak, bağımsızlıktan vazgeçmek KKTC için intihar olacaktır.
• Rusya- Türkiye krizinin 2016 yılı içinde de etkilerini göstermesi beklenmelidir. Rusya, Ermenistan ve Suriye’deki askeri varlığını takviye ederek Türkiye’yi üç yönden kuşatan bir jeostratejik konum almıştır. KKTC’nin de Türkiye’den koparılması halinde kuşatma tamamlanacaktır.
• Rusya-Türkiye krizinin en büyük yansımasının, Rusya’nın dolaylı stratejilerle PKK’yı desteklemesi olacağı beklenebilir. Diğer taraftan Rusya-İran stratejik ortaklığı da Türkiye’yi olumsuz yönde etkileyebilir.
• Oldukça zor geçmesi beklenen 2016 yılı içinde Türkiye sadece kendi gücüne güvenmeli, kendi ulusal çıkarlarından taviz vermemelidir. Dışarıdan yapılan her yönlendirmenin Türkiye’nin de ulusal çıkarına uygun olması gerekir. Öncelikle içerdeki PKK terörünü kontrol altına alma stratejisine kararlılıkla devam edilmelidir. En güçlü dış politikanın halka dayanan politika olduğu gerçeğinden hareketle, Hükümetin TBMM’ni öne çıkaran şeffaf dış politikalar uygulaması çok önemlidir.
• İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesi çok olumlu bir gelişmedir. Bu yıl İsrail’in karasularından çıkartılacak doğal gaz rotası Türkiye üzerinden olursa Türkiye çok avantajlı duruma geçecektir.
• 2016 yılında Rusya Suriye’de kalırsa güneyden de komşumuz olacaktır.
• Türkiye son beş seneden bu yana gücüyle orantılı olmayan dış politika hedef ve stratejileri nedeniyle siyasal açıdan bağımsız ve serbest hareket etme kabiliyetini büyük ölçüde kaybetmiştir. Buna ilave olarak Kürt açılımı projesinde kanaatimce ABD, AB ve PKK tarafından siyaseten tuzağa düşürülmüştür. Geç de olsa şimdi bu tuzaktan kurtulmaya çalışmaktadır. Bu nedenle 2016 yılında Türkiye’nin birinci hedefi içerde düzeni ve barış sağlamaktır. Bozulan Rusya ilişkileri şunu tekrar göstermiştir ki, Türkiye sadece kendi gücüne güvenmeli ve dayanmalıdır. Eğer içerde barış ve düzen tekrar sağlanabilirse Türkiye’nin yeni politikası BAĞLANTISIZLIK olmalıdır. Bu zamana kadar Türkiye’nin içinde bulunduğu çetin coğrafyada tarafsız ve bağlantısız kalmanın mümkün olmadığı beynimize kazındı. Ancak 2016’nın jeopolitik kargaşa ortamının şartları ve geleceğin belirsizliği ışığında Türkiye’nin barış ve huzur içinde olabileceği tek siyasi statü BAĞLANTISIZLIK olacaktır. Bu konu tartışılmalıdır.
22 Aralık 2015
Bir yanıt yazın