Güçleri, CHP’nin “çiçeği burnunda” milletvekili Eren Erdem’e yetiyor!
Erdoğan dedi ki…
“Bu ülkede Cumhuriyetle yaşıtız diyen bir partinin milletvekili ‘Türkiye terör örgütlerine kimyasal silah sattı’ diyecek kadar ihanet çukuruna batabiliyor. Bu nasıl bir ihanettir. Sen nasıl olur da bu ülkeyi, Suriye gibi katil Esed’in başında olduğu bir terör devletine sarin gazı vermekle suçlayabilirsin. Bunu partisinin içinde barındıranlara şahsım adına ‘yazıklar olsun’ diyorum.”
Davutoğlu dedi ki…
“Bu isim geçtiğimiz hafta da bir Rus kanalına açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin DAEŞ’e sarin gazı sattığını iddia etti. Bu alçakça bir iftiradır. Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri hiçbir zaman kitle imha silahları üretmemiştir, insanlara karşı kullanmasına bırakın aracılık etmeyi izin de vermemiştir.”
Güçleri…
Amerikalı gazeteci Seymour M. Hersh’e yetmiyor!
78 yaşındaki Hersh, dünyada en tanınmış araştırmacı gazetecilerin başında geliyor.
Amerikan Ordusu’nun Vietnam’da çoluk-çocuk demeden 347 sivil insanı öldürdüğü My Lai Katliamı’nı yazarak dünyanın en prestijli Pulitzer Ödülü’nü kazandı.
Ebu Garib hapishanesi işkencelerinden Bin Ladin’in öldürülmesine kadar son yıllarda dünya gündemine gelen kimi haberlerin altında hep Hersh’in imzası var. Ve…
Dokuz kitabı bulunan Hersh’in uzmanlık alanı, kimyasal silahlar!
Evet… Güçleri bu Amerikalı gazeteciye yetmiyor.
Oysa… Kimyasal silah konusunda Türkiye hakkında ne ağır yazılar kaleme aldı…
İşin içinde iş var
Tarih: 19 Mart 2013.
Halep Han el- Asal’da kimyasal silah kullanıldı. 31 sivil hayatını kaybetti.
Tarih: 13 Nisan 2013.
Halep Şeyh Maksut’ta kimyasal silah kullanıldı. 200 kişi zehirlendi.
Suriye Savaşı’nda kimyasal silahlar kullanılmaya başlanınca Birleşmiş Milletler Uluslararası Kimyasal Silahları Önleme Örgütü bölgede inceleme yapma kararı aldı. Heyet Şam’da iken…
Tarih: 21 Ağustos 2013.
Şam Doğu Guta’da kimyasal silah kullandı. Çoluk-çocuk 1.300 sivil öldü.
Yandaş medya Esat’ın kimyasal silah kullandığını yazdı.
Tarih: 3 Ekim 2013.
TBMM’den sınır ötesi operasyon için AKP Hükümeti’ne yetki veren tezkere çıkarılırken gerekçeye aynen şunu yazdılar:
“Rejimin 21 Ağustos’ta Şam’da kimyasal silahlarla yaptığı saldırıda 1.400’ü aşkın Suriye vatandaşı hayatını kaybetmiştir.”
BM raporunda fail yazılmadığı halde, “bu husus BM raporunda teyit edilmiştir” denildi.
Niye böyle yazılmıştı acaba? Yazacağım. Ama…
Tam o günlerde ne oldu dersiniz?
Nobel Barış Ödülü, Birleşmiş Milletler Uluslararası Kimyasal Silahları Önleme Örgütü’ne verildi! Suriye’de kimyasal silahların imha süresine yaptıkları katkı nedeniyle bu ödüle değer bulunmuşlardı. Aslında bu ödül, görüşmelerin perde arkasındaki mimarlarına aitti:
John Kerry, Sergey Lavrov ve Esat!..
Ödül, Şam’ın bu konudaki güvenirliğinin kanıtıydı.
Peki…
Nobel ile taçlanacak görüşmeler sürerken; ve bu görüşmeler savaşın sonunu getirecek iken Esat niye kendini tehlikeye atıp kimyasal silah kullansın?
Esat kimyasal silah kullandı ise BM Uluslararası Kimyasal Silahları Önleme Örgütü’ne niye ödül verilsin?
İşin içinde iş mi vardı..?
İşte…
Amerikan devletinin derin kaynaklarından aldığı bilgileri yazmakla tanınan gazeteci Seymour M. Hersh bu noktada ortaya çıktı…
Yenilir yutulur değil
Tarih: 8 Nisan 2014.
Seymour M. Hersh, İngiliz entellektüellerinin takip ettiği London Review of Books dergisine yazdığı “The Red Line and the Rat Line” başlıklı makalesi Türkiye açısından yenilir yutulur gibi değildi:
– “ABD Savunma İstihbarat Ajansı, 20 Haziran’daki 5 sayfalık raporunda; El Nusra’nın Suriye’de sarin gazı üretilen bir hücresi bulunduğunu yazdı. Türkiye ve Suudi Arabistan’da bazı kişilerin, sarin yapımında kullanılacak onlarca kilo maddeyi ele geçirmeye çalışıyordu.”
– “Şam’daki 21 Ağustos saldırısından hemen önce ABD Genelkurmay Başkanı Martin Dempsey ve Savunma Bakanı Chuck Hagel gizli raporla ‘Türkiye’nin ABD’nin askeri müdahalesine yol açacak bir şey yapmak istediği’ konusunda uyarıldı.”
– “ABD istihbaratı 2013 baharında, Türkiye hükümetinin MİT ve Jandarma aracılığıyla kimyasal silah yeteneklerini geliştirebilmeleri için (terör listesindeki) Nusra ve müttefikleriyle çalıştığını öğrendi.”
– “MİT isyancılarla siyasi irtibatı sağlıyor, Jandarma askeri lojistik ve kimyasal eğitim gibi işleri üstleniyordu.”
– “Kimyasal saldırı, Erdoğan’ın bilgisi dahilinde MİT ve Jandarma’nın desteğiyle El Nusra tarafından gerçekleştirildi.”
– “21 Ağustos saldırısı ardından Rusya, Guta’dan alınan numuneleri test için İngiltere’ye verdi. Porton Domn’daki testlerde gazın Esat yönetiminin envanterinde olmadığı sonucuna varıldı. İngiltere, ABD yönetimine, “bize tuzak kuruluyor” mesajı gönderdi. Bir istihbarat yetkilisi, ‘bunun Obama’nın kırmızı çizgisinin aşılması için Erdoğan’ın adamlarınca planlanan gizli bir eylem olduğunu artık biliyoruz’ dedi.”
– Öncelikle kanıtlar, saldırıdan sonra Türklerin çeşitli dinlemelerdeki keyifli hallerinden belliydi.”
Bakalım bu dinlemeler ne zaman sızacak?
Hatırlarsınız… Dışişleri Bakanlığı’nda Davutoğlu başkanlığında yaptıkları toplantı sızdırılmıştı. Ne diyorlardı, “gönderirim dört adam, attırırım sekiz füze!” Neyse…
Demem şu ki:
Seymour M. Hersh neler neler yazıyor.
Çıtları çıkmıyor.
Güçleri Eren Erdem’e yetiyor!
Güçleri Can Dündar’a, Erdem Gül’e yetiyor!
Bir yanıt yazın