Kanada Sınırlarını ‘Seçilmiş Mültecilere = ERMENILERE’ Açıyor

 

Suriyeli mültecilere “insan merkezli” politikasıyla takdir toplayan Kanada hükümeti, diğer yandan sığınmacılara karşı “seçici” davranmakla eleştiriliyor.

Kanada’da, önceki Başbakan Stephen Harper’ın İslam-karşıtı provokatif açıklamalarının damga vurduğu kampanya döneminin ardından yapılan seçimlerde ezici bir üstünlük sağlayan genç liberal lider Justin Trudeau, göreve başlar başlamaz, mülteciler konusunun siyasi ve toplumsal gerilimi tırmandıracak zeminlerde ele alındığı ABD ve Avrupa Birliği’nin (AB) aksine, sığınmacılara “kucak açarak” farklı bir yaklaşım ortaya koydu. 

Yıl sonuna kadar 25 bin mültecinin kabul edileceğini açıklayan Trudeau, bu gruptan Kanada’ya gelen ilk kafileyi, bazı bakanlarla beraber havalimanında bizzat karşıladı.

Ayrıntılar kamuoyuyla paylaşılmıyor

Öte yandan, zor durumdaki mültecilere kapılarını açan ve bu politikasını başarılı halkla ilişkiler çalışmasıyla uluslararası kamuoyuna duyuran Kanada hükümetinin, sığınmacılara yönelik ayrıntıları kamuoyundan saklı tutulan “seçici” bir yaklaşımla hareket ettiği eleştirileri de bulunuyor.

Sığınmacıların hangi kriterlerle seçildikleri hakkında resmi düzeyde bilgi verilmezken, olası suistimallerin önlenmesi amacıyla tıbbi kontrol mekanizmasının kurulduğu yönündeki iddialar da basına yansıdı.

Ermeni kurumlarının rolü

Kanada’nın sığınmacı politikasının, başından bu yana en dikkat çeken noktalarından biri de, bu süreçte Toronto başta olmak üzere ülke genelindeki Ermeni dernek ve vakıflarının rolü ve etkisi.

Kanada hükümeti, şu ana kadar ülkeye nakledilen ve getirilecek olanların dinleri, kökenleri ya da hangi azınlık grubuna ait olduklarına dair bir açıklama yapmadı. Ancak Kanada basınına yansıyan bilgilere göre, Toronto’ya ilk gelen 163 kişilik kafilenin 70’i, ikinci uçaktaki 214 kişinin de 160’ı Ermenilerden oluşuyor.

İlahi, Suriyeli çocuklar için okunmadı

Kanada’nın Suriyeli mültecileri kabulü sürecine damgasını vuran gelişmelerden biri de, bir çocuk korosunun, Hicret sırasında okunan ilahiyi seslendirmesi olmuştu.

Başlangıçta, vatanlarından ayrılmak ve yeni bir ülkeye adım atmak zorunda kalan mültecilere yönelik ‘anlamlı bir jest’ olarak yorumlanan bu olayın, esasında sığınmacılarla bir bağlantısının olmadığı anlaşıldı.

AA

 

Suriyeli mültecilere "insan merkezli" politikasıyla takdir toplayan Kanada hükümeti, diğer yandan sığınmacılara karşı "seçici" davranmakla eleştiriliyor. - ermeni cete adapazari 1915

Yorumlar

  1. ismet aydemir avatarı
    ismet aydemir

    Mülteciler Olayı, ve Rabbin Adalet Anlayışı
    1) 4500 yıl kadar önceleri, orta asya yapıtlarından kabalaya göre derlenen tevratta Rab:

    -Ey israiloğulları! Ben sizleri diğer toplumlara göre üstün yarattım. Diğer halkları sizler için köle olarak yarattım. Yeri gelince diğer halkları öldürmenizi, yerinden yurdundan sürmenizi , onlara yalan söylemenizi, onları dolandırmanızı, onlara üç kağıt yapmanızı, onları köle olarak kullanmanızı sizlere hak olarak tanıdım.
    -Ama israiloğulları olarak birbirinizle iyi geçinin, birbirlerinizin haklarına saygılı ve adaletli olun. Bir de diğer halklardan sizlere uşaklık edenleri(inönüleri, çakmakları, çorşilleri, putinleri, hitleri, saddamları,demirelleri, özalları, evrenleri, özelleri ve güzelleri ve de
    bop eşbaşkanlarını)esirgeyin,der.

    2) -Ey israiloğulları, ey topukcu yakupun oğulları! Topukcu demek, yalancı, üç kağıtcı, yılan gibi topukdan kapan demektir. Bu isiminizi değiştiriyorum. Soyunuzu da kutsuyom. Bundan sonra da isminizi israiloğulları diye değiştiriyorum.

    3) -Ey israiloğulları, sizleri ben diğer halklara göre çok üstün yarattım. Dünyadaki tüm toplumların yönetimlerini demokrasi denen üç kağıt yöntemleriyle ele geçirin.

    Çoğalıp güçlendiğinizde; kızıldenizle fırat arası bir de hitit ülkesini size kutsal yurt olarak verdim.
    Allem edin gallem edin, suyu bulandırın, havayı sislendirin ve bu bölgedeki toplumları öldürün, topraklarından ama şöyle ama böyle kovun. Burada büyük israili kurun.
    Azmanistanın ömrü dolduğunda, roma imparatorluğu, osmanlı imparatorluğunda yaptığınız gibi onu onüç devlete bölün.
    İngiltereden, rusyadan ve almanyadan 200bin yahudi asıllı kişi anadolunun güneyinde mal mülk satın alsın. Para makinası ellerinizde ya, basın basabildiğiniz kadar, kazıklayın bu bilgisiz bırakılmış hayvan sürüsü davranışı gösteren halkları.
    Çoğaldıklarında horoz döğüşü hazırlar gibi savaşlar hazırlayın, her iki tarafdan uyananları, için farkına varanları, allem edin gallem edin öldürttürün.

    Buraya kadar olan bölüm ruh hekimlerini ilgilendiren bir konuydu.

    4) Saygı ve sevgi ortamında yetişemeyen balalar tepegözler olurlar. Kişiler, saygı ve sevgi ortamında yaşamıyorlarsa, kendi canlarını tüm canlarla bir tutamıyorsa, kişide solma başlamıştır.
    O kişi de bala yapma duygusu, sevinci olmaz.
    Günümüzdeki doğum ölüm oranına göre 300 yıl sonra alman nüfusu tarih oluyor. Kendini başkalarıyla bir tutan, karıncanın canıyla kendini bir tutan, diğer halklardan kişilerle evlenen almanların balaları olacak.

    5) Dünyadaki tüm halkların yönetimini, silah ve para zoruyla, demokrasi denen üç kağıtcılık yöntemiyle ele geçiren kırkharamiler, düzenbazlıklarını; yalan dolan, iftira, cinayet ve soygun dört ayakları üzerine oturtmuşlardır.

    6) İbadethanelerinde; sinagoglarında, kiliselerinde, camilerinde , okullarında, eğitim merkezlerinde diğer halklardan kişilerin ruh bahçelerine korku tohumları serpiyorlar. Hatta sünnet ve aşı olayında bile balaları korkutma amacı vardır.

    Aşılardan şart olan bala felci aşısı ağızdan alınabildiği halde, şimdi iğne şeklinde pazara sürülmektedir. Bu üç kağıtcılar düzeninde, kırkharamiler her meslekden kendilerine uygun köleler yetiştiriyorlar.
    Hekimler ve ecacıların öncelikli görevleri;
    kişi ve toplum sağlığı bakımı olmasına rağmen, koruyucu hekimlik olmasına rağmen,
    uygulamada ise ilaç tekellerinin ilaçlarını pazarlıyarak tedavi edici meslek öbekleri olarak işlev görüyorlar.

    7) Tavşana kaç, tazıya tut diyen kırkharamiler;
    her ülkede yasal olarak, güya halkların mal ve can güvenliklerini, yurtlarını korumak amacıyla silahlı kuvvetler kurdurmuşlardır.
    Azmanistan(abd) silahlı kuvvetleri, kızıl ordu, sarı ordu kendi halklarının can ve malını yurtlarını mı koruyor?
    TSK, yani türkiye siyonist kuvvetleri subayları; türkmen yurdunu mu koryor yoksa tüsiadın, işbankasının güvenliğini mi sağlıyor?
    İki binin üzerinde kamu kuruluşunun kırkharmilerin uşaklarınca yağmalanmasının güvenliğini mi sağlıyorlar?
    Kırkharamilerin ellerindeki üç kağıtlardan her biri olan, eşkiyalardan oluşan bu ordular dünyada toplu cinayetler işleyerek soygunlar yapıyorlar.
    Bilgisiz bırakılmış, korkutularak sürüleştirilmiş halklara bu katiller sürüsü işaret edilerek:
    -Hadi demokratik hakkını kullan, seçme hakkını kullan. Kendine ölümlerden ölüm beğen, demektedirler.

    Kızılorduyla korkutulan türkiye,
    haçlı ordusu nato tarafından süreç içinde işgal edilmedi mi?

    Siyonistlerin ellerinde bulunan üç kağıtlardan üçüncüsü olan sarı ordunun uyguristanda, türkmenistanda, özbekistanda ve afrikada haydutlukdan başka ne yaptğı var?

    Gerek amerikada, gerek kanada da ve avrupada da sığınmacılar hangi ölçülere göre getirilip yerleştiriliyor?

    Her ülkede tüm üretim birimlerini, bankaları, tüketim birimlerini, tarımı, ulaşımı, haberleşmeyi, eğitimi, dini güdümleri altına almış kırkharamiler ve onların uşakları için önemli olan, onlara lazım olan ucuz iş gücü, daha doğrusu kölelerdir.
    Her ülkedeki kırkharamilerin köle ihtiyacına göre oraya;
    azmanistan, rus, alman, ingiliz siyonistlerinin haydutlarınca evleri başına yıkılan, toprakları işgal edilen, yüzbinlercesi öldürülen insanlardan geriye kalan 25- 30 yaş altı kişiler ilticacı olarak gönderiliyor.

    Böylelikle bir taşla iki kuş vuruluyor:
    1) Kırkharamilerin iş yerlerinde bir oyro elli cente çalışabilecek ucuz köle.
    2) Siyonistlerin bin yıllardır düşledikleri büyük israili kuracakları bölgeyi diğer halklardan temizlemek. Enerji kaynaklarının kaynağına çullanmak.

    Deli kişiler, çürümeye başlamış meyvelere benzerler. Saygı ve sevgi duygularını kayıp etmişlerdir. Doğruyla yanlışı, iyiyle kötüyü, güzelle çirkini birbirinden ayırt edemezler. Öncelikle kendilerine zarar verirken, etrafındakilere de zarar verirler.

    Bu durum ve koşullarda;
    bizlere düşen görev,
    yelkensiz geminin tümünde,
    istisnasız tüm silah üretimhanelerini kapatarak, tepe gözleri göz bebeklerinden avlamak için her ülkede siyasi olarak örgütlenmek gerekmektedir. Biline.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir