Geçenlerde Çukurova Gazeteciler Cemiyetine uğradım. Dışarıya taşan bir bağırtı çağırtı vardı. Alışık olmadığım bir durum. İçeri girdim…
Gördüğüm manzara: Hamdi Şölen, eline mevsimi geçmiş bir şeker kamışını havaya sallayarak “Yahu bu yasak olur mu?” diye bağırıyor. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Cafer Esendemir, İle Kerim Hoşfikirer sohbet ediyordu. Ömer Üney, bilgisayarın başında çalışıyor Hamdi Şölen ise, bastonuyla çocuk kovalayan yaşlılar gibi bağırıyor: “Yasak! Yasak! Bu yasak olur mu? Biz bununla büyüdük. Bu hem bizim oyun aracımız hem geçim kapımızdı.”
Şölen’in bu tavrı günlerdir üzerinde çalıştığım bir konuyu su yüzüne çıkardı; ekimi yasaklanan ürünler ile Çocuk Oyunları…
Çocuk oyunlarını bir kenara bırakıyorum. Ama ülkemizde ekimi yasak olan ürünlerin neden yasaklandığını anlatacak bir makam arıyorum.
Şöyle bir olay düşünün; henüz kentsel dönüşüm afetine uğramamış Fatih Mahallesi’nde yaşayan teyzem, evinin bahçesinde ticari amacı domates yetiştiriyor. Bizim eskilerin yaptığı gibi birkaç domatesi tohumluk olarak ayırıyor ve tohumları topluyor. Bir külaha biraz tohum koyup kardeşi de evinin bahçesine eksin diye götürüyor… Götüremiyor işte, eğer yakalanırsa yaklaşık 15.000.TL para cezası var. Şaka zannetmeyin böyle.
Biz güncel kavgalar içindeyiz; özgürlük diyoruz, bağımsızlık diyoruz, din iman diyoruz…
Ama inanın tohumu özgür olmayan ülkenin kendisi de özgür değildir.
“Tam otuz yıl saatim işlemiş ben durmuşum?
Gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.”
Öyle hayıflanıyordu, farkında olmadığımız ve hayatımızdan geçip giden güzelliklere.
Hatırlayın, Soğuk Savaş döneminde “Komünizm Geliyor” adı altında üretilen düşmanla hayali kavgalar yaparken, güzel ülkemin eğitim sistemi çökertildi;
Sağ sol dendi daha sonra… İnsan hakları askıya alındı, sendikal haklar yara aldı, milli ekonominin bel kemiği olan KİT’ler uçtu gitti.
Biz hala sağ sol diyoruz.
Sonra irtica, ardından laiklik, AK Parti derken şimdi cumhurbaşkanı olan Erdoğan her sözü ve davranışlarıyla bizi tartıştırdı. CHP ve MHP ortaya atılan her söze atladı.
Sanki Türkiye’nin başka derdi yokmuş gibi, bir kişinin söylediği sözleri günlerce tartıştık.
Peki, biz toprak üzerinde “laklaka” yaparken nelerimiz gitti. Saatler işlerken, gökyüzünden hangi bulutlar aktı gitti.
Dikili bir ağaç dikmenin peşine düştük ancak, ağacı dikeceğimiz toprağın egemenliği üzerinde fazla kafa yormadık. Cumhuriyetimizin oluşturduğu milli servetler, limanlar, telekomünikasyon, demir çelik, şeker fabrikaları, Sümerbank, Etibank hepsi gitti.
BİZİ ÖZGÜR KILACAK HER ÜRÜN YASAK
Resmi Gazete’nin 08.11.2006 Tarih ve 26340 numaralı sayısında yayınlanan 5553 Sayılı tohumculuk yasası, işgal kuvvetlerinin yasalarından daha fazla hak ve özgürlüklerimize zarar vermektedir.
Eğer savaş yapmış olsaydık, işgal kuvvetleri bizi böyle tutsak edici bir anlaşmayı imzalatamazlardı.
Ama şimdi kimsenin haberi yok; gündem de bile değil.
Kimsenin türbana karşı çıktığı yok, kendi düşmanınızı kendiniz ürettiniz, memleket imam hatiplerle dolup taşıyor, ibadet yerlerinin sayısında patlama var ama tarlamızda ürettiğimiz tohumu saklamaya hakkımız yok.
Çiftçi kendi ürettiği ürünün tohumunu saklayamaz ve bırakın satmayı hediye bile edemez. Öyle bir suç işlediği takdirde evi başına yıkılır.
Domates, biber, lahana, buğday, arpa, mısır, erik kayısı… Sayın sayabildiğiniz kadar. Bunların tohumunu saklamak ve satmak uyuşturucudan daha ağır suç sayılır.
Dünyanın en fazla uyuşturucu tüketen ülkelerinden biri olduk; okulların önünde leblebiden daha kolay uyuşturucu satılmakta… (Bunu kanıtla derseler kanıtlayamam; ama velilerin anlattıklarını dinlerseniz tüyleriniz diken diken olur. Polis elinden geleni yapıyor, ama sistem suç ve suçlu üretiyor.)
Evet, kanunen uyuşturucu yasak ama uyuşturucu bulmak tohum bulmaktan daha kolaydır.
Tütün ekimi neden yasak olsun? Tütün ekimini yasaklayacaksın ama sigarayı ithal edeceksin veya terör örgütlerinin kaynağı olan kaçakçılığı teşvik edeceksin. Farz edin ki ben anlamıyorum, Tanrı aşkına bir yetkili bunun mantıklı açıklamasını yapsın.
Pancar, Haşhaş, Kenevir… Ekimi yasak olan ürün zincirinin en önemlileri…
Batı Anadolu köylülerini açlığa mahkûm eden bu uygulama neden?
Bu ülkede pancar üretimi ve şeker fabrikalarının işlemesi ve köylünün refahı paralel giderdi. Şimdi?
KENEVİR NEDEN YASAK?
Örneğin Kenevir; “Hani ekimi yasak olup, özel izinle üretilen, uyuşturucu sınıfından sayılan bu bitki, meğer masummuş… Hak etmediği bir sicil ile fişlenmiş emperyalizm tarafından. Kenevir, insanlık tarihini en eski bitkilerinden. Kenevir, dişisi ve erkeği gözle ayırt edilebilen tek bitki.
Kenevirin kullanıldığı sektörleri sıralayalım:
İlaç yapımında, Kâğıt yapımında, Yakıt yapımında, (bio yakıt),Kumaş yapımında,Otomotiv sektöründe, Petrol ve petrokimyanın kullanıldığı her alanda alternatif,
Kozmetik ve sabun yapımında…
AİDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini azaltma, glokom, artrit, romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk, psikoloji, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalıkta kullanılan kenevirin etken maddesi olan THC’nin sentetiği, gerçeğinin yarısı kadar iyileştirebiliyor. Bazı doktorlar bilinçaltı temizliği için kenevirin tek yöntem olduğunu söylüyor. Eski yıllarda, eski medeniyetlerde bu gerekçe ile yoğun olarak kullanılıyordu. Kenevir bataklık kurutmada çok etkilidir. Radyasyon temizleyicidir. Olağanüstü miktarda Oksijen üretir. Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir.
Bir dönüm kenevirden, dört dönüm ağaca eş kâğıt çıkar. Bir ağaç 20-50 yılda yetişir, kenevir dört ayda… Kenevir 8 kez kâğıda dönüştürülebilir, ağaç 3 kere… Dönüşümlü ziraatta uygun yaz bitkisidir, dünyanın her yerinde kolaylıkla yetişir. Çok az suya ihtiyaç duyar. Kendisini böceklerden korumak için tarım ilacına ihtiyacı yoktur, dayanıklıdır. Yani kenevir ile yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşsa tarım ilacı sektörüne de gerek kalmaz!
ZARARLI SERBEST YARARLI HAPİSTE
Kanvas kelimesi kenevir ürünlerin adıdır, ilk kot pantolon kenevirden yapılmıştır. Sicim, ip, halat, çuval, çanta, halı, torba, döşeme, ayakkabı, şapka yapımında dayanıklı ve idealdir. Tohumunun besin değeri ideal, protein değeri çok yüksek, içindeki iki yağ asidi doğada başka hiç bir yerde yok ve kolesterol dostu. Omega 3-6-9 yağlarını taşıyor. Soyadan çok daha ucuza üretilebiliyor. Hayvan beslemekte ideal bir besin. Onunla beslenen hayvanlarda hormon takviyesine gerek yok. Şu anda hormonlarla ve kimyasallarla dolu fastfood reklamları serbest ama, kenevir kotunun reklamını yapmak yasak! Yani kimyasal olan yasal, doğal olan yasak… Yararlı olan hapiste, zararlı olan ise özgür ve serbest… “(*)
KERİM HOŞFİKİRER’İN GÖSTERİSİ
Hamdi Şölen bağırıyor. Her yurtseverin her duyarlı insanın bağırması gerek. Şeker Kamışı olayı ayrı bir felaket… Adana Şeker Kamışı deposu idi. Şeker kamışını dik tutup bıçakla kesmek, gençlerin en güncel oyunuydu. Kerim Hoşfikirer, bunun detaylarını gösterdi. Şeker Kamışına önce bir kertik açılır; amaç hiç el değmemesidir. Şeker kamışı, bıçak ve kertik yardımıyla dik duruma getirlir ve kişi kendi eksen etrafında bir kez döndükten sonra bıçakla vurduğu darbelerle kamışı kesmeye başlar. Şeker kamışını bu yöntemle en çok parçalara ayıran oyunu kazanmış sayılır.
Ama bizim model olarak kullandığımız ve Hamdi Şölen’in getirmiş olduğu şeker kamışı, orta direk veya emekliler gibi zar zor ayakta duruyordu, içi geçmiş, suyu bile sıkılamaz halde zayıf bir şeker kamışı idi…
Yani modelimiz iyi değildi.
Oyunlarımız bile çalınmış. “Saat işlerken, zaman geçmiş biz durmuşuz…” Hep konuşmuş, konuşturulmuşuz… Ne ürünümüze sahip çıkabilmişiz, ne toprak altı zenginliğimize, ne madenlerimize ne de suyumuza.
Tohum tutsak, ürün tutsak, su tutsak, maden tutsak ama biz özgürüz;
Hep şunu savundum, dikili ağacın peşinde koşmak anlamsız. Önce dikeceğiniz ağacın toprağının egemenlik hakkının size ait olması gerek.
Özgür olmayan topraklarda diktiğiniz hiçbir ağaç size ait değildir.
(*) İndigo Dergisi’nin 12 Temmuz 2013 tarihli 94. Sayısı
adanamedya.com
—————
Editörün saçtikleri..
Bir yanıt yazın