NECDET BULUZ
5 yıl önce İsrail ile yaşanan Mavi Marmara olayından sonra kesilen diplomatik ilişkiler başta olmak üzere, diğer tüm ilişkilerin yeniden başlatılması için adımların atılması “İsrail ile yeniden barışıyor muyuz?” sorusunu gündeme getirdi. Özellikle Rusya ile yaşanan krizin Türkiye-İsrail ilişkilerinin yeniden canlandırılmasını da sağlamış oluyor.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye ile İsrail arasında yürütülen görüşmelerle ilgili “Tabii ki görüşmeler olacak, devam etmelidir. Bizim şartlarımızdan bir tanesi yerine geldi. Diğer iki şartın yerine gelmesi için uzmanlar düzeyinde bu tür görüşmeler oluyor. Nasıl kararlaştırılacak? Hangi adımlar atılacak? Ama henüz bir somut adım atılmış değil. Görüşmeler devam ediyor. İleriki süreçte bunun nasıl sonuçlanacağını hep birlikte göreceğiz. Görüşme olmadan tüm bunların detaylarını konuşmak mümkün değil. Bu görüşmelerin devam etmesi gerekir’ diyor.
Öyle görünüyor ki, her iki tarafın yetkilileri uzun zamandan bu yana görüşüyor. Kesilen ilişkilerin yeniden onarılmasını sağlayacak bir takım adımların atılması için de bugünlerde bu görüşmeler yoğunluk kazanmış durumda. Zaten bunu da Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu açıkladı.
İsrail ile 5 yıldan bu yana kesik olan ilişkilerin yeniden onarılması konusu ortaya çıkınca ister istemez şunları düşündük.
Rusya’nın savaş uçağının düşürülmesi ile Türkiye ile Rusya’yı karşı karşıya getirenler bugün Türkiye-İsrail ilişkilerinin yeniden onarılmasına adım mı attılar? Bu bir tuzak mıydı? Dikkat edilecek olursa Rusya ile olan ilişkilerimizin kopma noktasına gelmesinden sonra Türkiye yüzünü Batı’ya çevirmek durumunda kaldı. NATO doğrudan devreye girdi. Amerika ile ilişkilerimiz daha güçlendi. Belki de İsrail ile yeniden barış yollarının aranmasında Amerika’nın bir rolü oldu. Bütün bunlar ilerleyen zaman içinde daha net şekilde ortaya çıkacaktır.
İkincisi de, diplomaside kullanılacak dil çok önemlidir. Hiçbir zaman köprüleri atabilecek kelimelerin kullanılmaması gerekiyor. Günün birinde yeniden bir raya gelebilme ihtimali hiçbir zaman unutulmamalıdır. İsrail ile olan bugün gelinen nokta bunu açık biçimde gösteriyor.
Şimdi bütün mesele, AK Parti iktidarının İsrail ile olan ilişkilerin kurulmasını kamuoyuna anlatabilmesi olacaktır. Çünkü AK Parti’ye oy veren taban İsrail karşıtı olarak biliniyor. Bunun için de tabanın rahatlatılması ve tepkilerin azaltılması için İsrail’in özellikle Batı Şeria’da ve Filistin konusunda esneme göstermesi gerekebilir.
Rusya ile yaşanan kriz, Suriye konusundaki sıkıntılar, IŞİD’in oluşturduğu tehdit, İran’ın bölgede artan nüfuzu,Irak’taki belirsizlik gibi gelişmeler, Türkiye’nin Ortadoğu politikalarını yeniden gözden geçirmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Konuyu bu açıdan değerlendirdiğimizde Ankara’nın İsrail ile ilişkilerini tekrar rayına oturtmasının da stratejik bir zorunluluk haline geldiğini görüyoruz.
İsrail ile diplomatik iletişim kanallarının açılması ve geçmişte olduğu gibi istihbarat dahil çeşitli alanlarda işbirliğinin kurulması, özellikle bölgede halen yaşanmakta olan kargaşa ve sıkıntılar karşısında Türkiye’nin elini güçlendirecektir. Çünkü ilişkilerin kesilmesinden sonra Türkiye’nin Filistin sorunu başta olmak üzere bölgede etkinliği de artmış olacaktır. Bize göre Türkiye-İsrail ilişkilerin güçlenmesi her iki ülkenin de çıkarına olacak gibi görünüyor. Bunun için her iki tarafın da esnek davranması ve bazı ödünler vermesi gerekebilir.
Şimdi gelelim işin asıl önemli kısmına:
Rusya’dan doğalgaz alımındaki bağımlılığımızın sona erdirilmesi için yeni arayışlar içindeyiz. İsrail, Türkiye’ye doğalgaz satabileceğini daha önce açıklamış ve kesintiye uğrayan iki ülke ilişkilerinin yeniden onarılması gerektiğinin altını çizmişti.
Bazı uzmanlar, iki ülke arasında kurulacak olan ilişkilerin canlandırılması ile Kıbrıs sorunun da çözülebileceği görüşünü dile getiriyor ve şöyle diyorlar:
“Türkiye, İsrail ile ilişkilerini normalleştirdiğinde yalnızca doğalgaz kaynaklarını çeşitlendirmiş olmayacak, Kıbrıs’ta çözüme de yakınlaşmış olacak. İsrail gaz rezervlerini bir milli güvenlik unsuru ve ülkelerle ittifak yapmak için koz olarak kullanıyor. Gazda Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi-Mısır-İsrail dörtlü ittifakı yaptı. İsrail gaz sattığı ülkelerin kendisine güvenlik endişesi yaratmamasını istiyor ve gazını dış politika konjonktürünü kendi lehine çevirecek araç olarak kullanmak istiyor. Doğu Akdeniz’de bulunan gaz rezervleri Türkiye bu oyunda yer almadığı sürece Avrupa pazarına ulaşamıyor. Güney Kıbrıs ve İsrail gazının Avrupa’ya çıkmasının tek ekonomik yolu, Kıbrıs üzerinden Türkiye’ye boru hattı ile taşımak. Bunun içinse, hem Kıbrıs sorunun çözülmesi, hem de Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi gerekiyor. Gazın Türkiye’ye gelmesini Kıbrıs sorunu etkiliyor. Kıbrıs münhasır bölgesine girmeden offshore boru hattı Türkiye’ye ulaşamıyor.”
Eğer iki ülke ilişkilerinde normalleşme sağlanırsa, doğalgaz anlaşması imzalanabilir. Böylece Türkiye’ye 25 yıl boyunca İsrail’den yıllık 10 milyar metreküp (bcm), yani toplamda yaklaşık 250 milyar metreküp doğalgaz gelebilir. Türkiye’nin 2014 yılındaki 49.2 bcm doğalgaz ithalatı dikkate alındığında, yıllık 10 milyar metreküp Türkiye’nin toplam gaz ithalatının yüzde 21’ine denk deliyor.
Konuyla ilgilenen kaynaklar, Türkiye ve İsrail arasındaki yakınlaşmanın, iki ülke arasında uzun yıllardır devam eden doğalgaz görüşmelerinde, anlaşma sürecini hızlandırabileceğini söylerken, İsrail gazının 2019 gibi Türkiye’ye gelebileceğine vurgu yapıyorlar.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz