NECDET BULUZ
Amerika Dışişleri Bakanı Kerry’nin Rusya ziyaretinde Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov ile yaptığı görüşme sonrası yapılan açıklamalar şu gerçeği yansıtıyor, altını çizelim:
Suriye’nin geleceği Amerika ile Rusya’nın elinde.
Bunu daha önce konu ile ilgili yazdığımız birçok yazıda da dile getirmiştik. Ancak, Rusya’nın Türkiye tarafından savaş uçağının düşürülmesinden sonra Rusya’nın iyiden iyiye Suriye’ye çöreklenmesinden sonra ibrenin daha çok Rusya lehine dönmeye başladığını gördük.
Bu noktada en önemli iki konu var. Sıralayacağımız bu iki önemli konuda Rusya’nın isteklerinin Amerika tarafından da reddedilmediğini görüyoruz.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov bakınız ne diyor:
“Suriye’nin geleceğinde Esad’sız bir geçiş düşünmüyoruz. Suriye seçimlerinde kimin Başkanı olacağına da Suriye halkı karar verecektir. Bu süreçte her isteyen Başkanlık için adaylığını koyabilir. “
Buradaki mesaj çok net ve açık. Lavrov, siyasi geçişin Esad’lı olacağını söylüyor, Suriye’de yapılacak seçimde de Esad’ın da katılabileceğini vurguluyor. Daha önceki görüşlerini de yineliyor, taviz vermiyor.
Bu konuda Kerry’nin itirazları olmuş. Ancak, ABD Dışişleri Bakanı “Bizim itirazlarımız var ama bu görüş ayrılıklarına da fazla odaklanmıyoruz” diyor.
Rusya’nın dile getirdiği ikinci önemli konu da şu:
Amerika Suriye’de sadece IŞİD’ın vurulmasını ve bu örgüt üzerine gidilmesini istiyor. Ancak, Rusya, Suriye’de IŞİD’ın yanı sıra ılımlı muhalifleri, El Nusra Cephesi’ni ve diğer terörist grupları da ortak düşman olarak görüyor. Hepsi ile savaşılmasını istiyor.
Rusya’nın bu açıklamaları sonrası Kerry başta Suriye’deki hangi grupların ‘‘terörist’’ olarak tanımlanacağı konusu olmak üzere, bazı alanlarda uzlaşıya vardıklarını belirtti.
El Nusra Cephesi’nin Türkiye tarafından da desteklendiği iddia ediliyor. Bu durumda iki süper gücün IŞİD’ın yanı sıra El Nusra Cephesi’ni de düşman olarak görmeleri, iddialar doğruysa Türkiye’nin Suriye’nin bu kanadındaki politikalarının da çöktüğü anlamına gelir.
Görüldüğü gibi Rusya Suriye’de bütün ağırlığını ortaya koyuyor. Türkiye’nin önünü kesecek önlemleri de almaktan kaçınmıyor. Alınan bu kararlarda Amerika’yı da ikna edip yanına alan Putin’in bundan sonra nasıl bir oyun içinde olabileceğini bekleyip göreceğiz.
Ancak, Rusya ile başlayan krizde en çok yara alan taraf olacağımız da görülüyor:
Rusya, Türkiye’nin Suriye’deki bütün çıkar ve isteklerinin önüne set çekiverdi. Rusya Devlet Başkanı Putin, hemen her gün yeni bir açıklama yapıp, Türkiye düşmanlığına yeni halkalar ekliyor.
Suriye sınırı boyunca istediğimiz güvenli bölge suya düştü.
“Esad gitmelidir” diye ısrar ettiğimiz ve Suriye politikalarımızı üstüne oturttuğumuz bu konuda da Rusya’nın ağırlığını koyması ile yapabileceğimiz bir şey kalmadı.
Eğer iddialar doğruysa El Nusra ile olan ilişkilerimiz de kesilmiş oldu. Suriye’ye insani yardım dahil hiçbir şey gönderemiyoruz.
Rusya’nın Türkiye düşmanlığı bu kadarla da sınırlı kalmayacak görünüyor. Putin, Ermeni kartını açarak bizi başka yerimizden vurmaya çalışacak. Bunun ayak seslerini de duyar gibiyiz. Yine Putin Suriye’deki PKK’nın uzantısı PYD’ ye destek vererek PKK kartını da açmaya çalışmaktadır.
Şimdi herkes şu soruyu soruyor: “Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkiler yeniden onarılıp, eskiye dönüştürülebilir mi?” Bu sorunun yanıtını Rusya Devlet Başkanı Putin şu sözlerle veriyor, kendisini dinleyelim:
“Uçağın düşürülmesi sadece dostane olmayan bir davranış değildi; düşmanca bir davranıştı. Galiba Türkiye, ABD ve AB’ye Türklerin ‘kendi İslamcıları’ olduğunu ispatlamak istedi. Dahası Türkiye konuyu çözmek yerine hemen gidip NATO’ya şikâyet etti. Eğer bu bir kazaysa özür dileyebilirlerdi. Bu çok çirkin. Ama bizimle işbirliği yapmayı reddettiler. Biz işbirliği teklif ettik, kanallar açıktı. Kimse bizi Türkmenler konusunda uyarmadı. Bize hiçbir şey demediler. Bugünkü Türkiye liderliği ile ilişkileri devam ettirmek artık çok zor, neredeyse imkânsız. Üst seviyede Türk otoriteleri ile ilişkileri onarma noktasında bir beklenti görmüyorum.” ”
Irak’ın son günlerde Türkiye karşıtı düşmanlığının arkasında da Putin’in var olduğunu söylersek yanılmış mı oluruz?
En büyük müttefikimiz Amerika ise politikaları gereği sadece okşayıcı açıklamalar yapmakla yetiniyor. Görebildiğimiz kadarı ile Rusya’nın Suriye üzerindeki etkinliği de giderek artıyor. Amerika ile Rusya’nın baş başa vererek Suriye’nin geleceğinin şekillenmesi konusunda bugün değil, çok önceleri anlaşmaya vardıklarını da bu şekilde daha iyi öğrenmiş bulunuyoruz.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın