1920′ lerde ABD’de İtalyan asıllı Al Capone yasadışı işlerle uğraşan bir hergeleydi.
Bu surete büyük ekonomik ve siyasi güç elde etti.
Bir sürü çamaşırhane açtı, çeşitli muhasebe hileleriyle yasa dışı yollardan ettiği geliri buralardan elde etmiş gibi gösterdi.
İngilizce’de karapara aklama anlamında kullanılan “laundering” (çamaşır yıkama) tabiri buradan geliyor.
*
Benzetmek gibi olmasın ama bir süre önce de Rusya, İŞİD terör örgütünün Suriye ve Irak’ta yasal sahiplerinden çaldığı petrolün ana tüketicisinin Türkiye olduğunu,
IŞİD’in petrolü Türkiye’de iki limana gönderdiğini, bir kısmının depolandığını, bir kısmının kaçak rafinerilerde işlendiğini,
Kerkük – Yumurtalık boru hattından gelen petrolün şaibeli olduğunu,
Bu yasa dışı ticarete Türkiye’nin üst düzey siyasi yönetim kadrosunun, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ailesinin karıştığını açıkladı.
*
Al Capone’gillerin haricinde böyle bir kötülüğe şahit olunduğu için insanlığın yüzü kızardı…
*
Şimdi Rusya, terörün finansmanına yönelik karapara aklama faaliyetleriyle mücadele eden Mali Eylem Görev Grubu’na (Financial Action Task Force -FATF ),
IŞİD’in mali kaynaklarının açıklayan belgeleri ve IŞİD çetesinin listesini getireceğini bildiriyor.
*
Büyükelçi John Bass, bir gazetecinin “Rusya, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın aile üyelerine kadar varan iddialar ortaya atıyor. ABD bu iddiaları nasıl karşılıyor” sorusuna,
“Geçtiğimiz 14-16 aylık süreçte, Suriye ve Irak üzerinden gerçekleşme ihtimali bulunan ve IŞİD kontrolündeki petrolü de içeren tüm kaçakçılık olaylarını ele almak üzere Türk hükümetiyle çok yakın çalıştık.
Rusya’nın dile getirmeye devam ettiği, Türkiye hükümetinin ya da üst düzey yetkililerinin ve aile bireylerinin IŞİD ile birtakım yasadışı petrol kaçakçılığı ve petrol ticareti faaliyetlerinde bulunduğu yönündeki iddiaları destekleyen hiçbir kanıt görmedik ” yanıtı veriyor.
*
Bir adım daha atıyor, “Zaten son bir buçuk yıldır, Kırım ve Batı Ukrayna’daki anlaşmazlık başladığından bu yana, Rusya hükümetinin bir davranış örgüsü içinde ölçüyü aşan iddialarda bulunduğuna, kanıt olarak da yönelttikleri suçlamayla ilgisi olmayan uydu görüntülerini ya da bilgileri sunduklarına şahit olduk.
Bu nedenle, herkesin Rusya hükümetinin ileri sürdüğü bunun gibi iddialara son derece şüpheci yaklaşmalarının önemli olduğunu düşünüyorum” diyor…
*
Büyükelçi J.Bass düşünüversin ama bugün Rusya’yı belirleyen ana fikir böyle demiyor.
İşte Prof.Dr. Aleksandr Dugin, Rus dış politika danışmanı ve bağımsız Avrasya ülkelerinin özgür iradesiyle çok kutuplu dünyanın bir kutbunu oluşturacak özgün Avrasyacı felsefeye sahip bir birlik projesi olan NeoAvrasyacı akımın önde gelen temsilcisidir.
*
Bakınız Dugin,Rusya’nın ana fikrini,
“Rusya, komşu ülkelerin Ukrayna’daki olaylar ile ilgili davranışını dikkatlice izler.
Azerbaycan, Rusya dışında büyük ağabey aramaya başlarsa her şey yok olur.
Gürcistan ve Ukrayna yıkıldığı gibi Azerbaycan, Ermenistan ve Moldova da yıkılır.
Moskova ile çatışma yapacak hiçbir eski Sovyet ülkesi, şimdiki sınırlarda devam edemez.
Bu jeopolitik bir kanundur!” ifadesiyle açıklıyor.
*
Devlet Başkanı Putin ise bu jeopolitik kuralla aynı düzlemdedir.
“SSCB’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi ardından Batı’da bize karşı oluşan hırsın ve tek kutuplu dünyanın sağırlık döneminin sözde değil uygulamada sona ermesi gereklidir” biçiminde düşünüyor.
*
Nitekim, ABD ve müttefiklerinin enerji kaynaklarını kontrol etmek üzere geliştirdikleri jeopolitikler, bu kaynaklara sahip ülkelerin eski Sovyetler Birliği üyesi olmaları yüzünden Rusya’nın Transkafkasya ve Orta Asya’dan sonra Orta Doğu’da da nufuz genişletme çabalarına yol açmıştır.
Şimdi Rusya, hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine karşılıklı güvene, yarara, eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışının öncü ülkelerinden biridir.
*
Bu yüzden uzun süredir Dünya Bankası (DB), Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi çok taraflı kalkınma kurumlarını eleştiriyor.
DB ve IMF gibi kurumları gelişmekte olan ülkeleri ulusötesi şirketlerin boyunduruğu altına sokmakla,
Ekonomilerini baltalayarak ülkeleri krize sürüklemekle,
Şirketlerin çıkarları için emeği ve çevreyi koruyan yasaları ihlal etmekle, aşırı eşitsizliğe neden olmakla suçluyor.
Bu aşırı eşitsizlikle dünyadaki yokluk, açlık ve ölümün gerçek suçlularının serbest piyasa mekanizması, bu mekanizmanın gerekliliği üzerinden hayata geçirilen neoliberal ekonomi politikaları ve bu politikaları dayatan DB, IMF üzerinden bu politikaların uygulanmasıyla kârlarına kâr katan çok uluslu şirketlere dikkat çekiyor.
*
Bu kurumların gelişmekte olan ülkelerin seçkinlerine de milyarlarca dolar borç vererek ya da milyarlarca dolarlık haksız kazançlarına göz yumarak pek çok ülkenin ekonomik stratejisini ciddi oranda kontrol ettiğine,
Dünya yoksullarının sırtına yüklenen borç dağının her geçen gün büyüdüğüne işaretle,
Eşitlik mücadesi adına;
Yeni bir küresel statünün oluşturulmasını talep ediyor ve metodunu da veriyor.
*
“Suriye İç Savaşı’nın Siyasi Çözümü” üzerinden bu ülkede yaşanan trajedide işlenen suçların savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesindeki öneminden hareketle esaslı bir biçimde kategorize edilmesini,
Bu sistematik hukukla BM’de hukukun üstünlüğünün tesis edilmesiyle yeni bir dünya statüsünün oluşturulmasını talep ediyor.
*
Rusya FATF toplantısında, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ülkelerinde mali istihbarat başkanlarının gözetimi altında tesbiti yapılan IŞİD’e maddi destek sağlayan kaynakların izlenmesini,
IŞİD’in mali kaynaklarının başta petrol, petrol ürünleri ve tarihi eserler kaçakçılığının masaya yatırılmasını,
Bu yönde yeni bir standart belirlenmesini ve bu kararın da öncelikle BM Güvenlik Konseyi’ne sunulmasını öngörüyor.
*
Mali Eylem Görev Grubu karapara aklanmasıyla mücadelede uygulanacak politikaları geliştirme ve teşvik etme amacıyla oluşturulmuş uluslararası bir organizasyondur.
Temel hedefi, suç kaynaklı gelirlerin olası yeni suçlarda kullanılmasını ve yasal ekonomik faaliyetleri etkilemelerini önlemektir.
Bu etkiyi sağlayan en önemli araç ise FATF Genel Kurulu’nda kabul edilen bazı kararların kamuoyuyla paylaşılması ve riskli kabul edilen ülkelere yönelik uygulanabilen yaptırımlardır.
Bu, o ülkenin prestiji ve ticari ilişkileri üzerinde ciddi olumsuz etkilere sebep olmaktadır.
*
Halkların çıkarları söz konusu olduğunda Al Capone’giller çökerler…
12.12.2015
Bir yanıt yazın