Doğan görünümlü şahin’lerle başlamadı bu durum. Çok eskilere dayanır tarihi. Mevlana o yüzden demiş “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” diye. İnsanlık tarihi ne çektiyse sahtesini gerçek zannettiği şeylerden çekti.
Gidin bakın Arabistan’da Lawrence’nin kaldığı evi müze yapmışlar. O bir halk kahramanıydı diyorlar. Oysa Fahrettin Paşa anılarında, açlıktan çekirge yediğini anlatıyor. Müslüman bir milleti, diğer müslüman bir millete fitne ile fesat ile düşman ettiler, ayaklandırdılar, savaştırdılar.
Netice…
İki taraf ta kazanan olmadı. Üçüncü taraf kazandı, yani savaştıranlar. Türklerle Araplardan bahsediyorum.
Ne çektiysek doğan görünümlü şahinlerden çektik. Ne doğandılar, ne de şahin. Görünümleri başka, işlevleri başka başka oldu.
Tarihe küfrettirmek için, tarihçileri seçtiler, dine küfretmek için hocaları. Öyleya biz onlardan daha iyimi bilecektik.
Bilemedik tabi, o yüzden ettikleri küfür kalıcı oldu, tahripkar oldu, yıkıcı oldu.
Hiç bir şey göründüğü gibi olmadı.
Nasıl ki Fatih Sultan Mehmet İmamı papaz diye Roma’nın merkezine casusluk yapması için gönderdiyse, Onlarda imam diye casus, hoca diye ajan yolladılar. İnanması zor değil mi?
Tarih bilmeyenler için zor tabi. Şüphe etmeyen akıl ne verirsen yer. Şekere mi kötü gelir, tansiyona mı?düşünmez, ta ki yedikleri sağlığını bozana kadar.
Uzun lafın kısası.
Kimin kim olduğu belli değil, düşman kim, dost kim, zayıf kim, güçlü kim belli değil.
En fazla zarar verenler de kendimizden bildiklerimiz. Kurt tahlikelidir ama, koyun postuna bürünmüşse, sürüyü telef eder, anlaşılması da zordur.
İşte o yüzdendir ki, münafıklık kafirlikten daha aşağıdır,
İşte bu yüzdendir ki…
Düşman bile olsa mert olması tercih sebebidir.
Artık, hiç bir şey eskisi gibi değil. Görünenle gerçekte olanlar farklı artık.
Ne zaman ki tecavüzcü coşkun sakal bıraktı, Sakalın toplum gözündeki uhreviliği yara aldı, Köpeğimize “Arap” ismini koyduğumuz gün kaybettik kardeşlik bağlarını, Ne zaman ki hoca, kızın göbeğine üfledi, hoca değer kaybetti, Politika yalan makinası zaten, gazeteciler paramparça, bir de demezler mi özgür düşünce, hangi gazeteciymiş o özgür düşünen merak ediyorum doğrusu!. Birinden maaş alan adamın özgürlüğünden ne olur ki!?
Ne zaman ki, hayat veren doktor yaptığı iğneyle hayatı kararttı, hipokratın yemini yalan oldu.
Ne zaman ki, demokrasi diyen adam dağda bayrak salladı, insanlık hayal oldu,
Demem o ki…
Gerçeklerle yalanlar o kadar içiçe ki, bazen yalan gerçek gibi algılanıyor. O nedenle, ne olursa olsun bir fikriniz olsun. Ama o fikir matematikte komşudan alınan on’luk gibi olmasın, duyduklarınızın kelimelere dökülmesi olmasın, eksik olsun, yarım olsun ve hatta belki yanlış olsun ama sizin olsun. Bilginizde emeğiniz olsun, okuduğunuz, filtreden geçirdiğiniz olsun. Yoksa bir hainin peşinde bir ömür harcarsınız, hayal ettiğiniz Cennet, Cehennemin ta kendisi olur yolun sonunda, yoksa bir ajana alkış tutan olursunuz, size masal anlatırlar, şehidliği hedef seçerler, Cenneti vaadederler. Ama gittiğiniz yer Cehennem olur.
Alamutun efendisini okumayanlar Hasan Sabbah’ı bilmez, Kur’an bilmezler gider kendini patlatır, ya da bir çapulcunun peşinde heder eder hayatı. Siz gördüklerinize değil, duyduklarınıza değil…
İmbikten geçirdiğiniz bilgilerinizin ardından gidin.
Ayhan KILIÇ ayhankilic@turkishnews.com Kanada / Edmonton