Türkiye’nin peşmergelerin eğitim faaliyeti için Musul’a asker göndermesine Irak, İran ve Suriye’nin ardından Arap Birliği’nden de tepki geldi.
Irak Başbakanı H.El İbadi, Türkiye’nin 48 saat içinde askerlerini geri çekmemesi halinde BM Güvenlik Konseyi’ne gitmek de dahil olmak üzere tüm seçeneklerin kullanılacağını açıkladı.
Başbakan A.Davutoğlu ise İbadi’ye yazdığı mektupta, Türkiye’nin yeni asker sevk etmeyeceğini ve Irak’ın egemenliği ve toprak bütünlüğünü yıpratacak herhangi bir adım atmayacağını vurguladı.
*
Peki, bu haber ne anlama geliyor ve ne oluyor?
*
Rusya, Suriye İç Savaşının Siyasi Çözümü için Viyana kararları doğrultusunda “iki aşama”ya dayanan ” birleşik, laik, federatif Suriye” için siyasi çözümün alt yapısını oluşturmaktadır.
Birinci aşama; BM denetiminde Suriye’de ateşkesin ilan edileceği 1 Ocak’tan geçiş hükümetinin kurulacağı ilk 6 aylık süreçtir.
Bu aşamada Rusya, bütün yönleriyle radikal terörizme darbe vururken, diğer ülkelerin de terörizmi vurması için eşgüdüm sağlamaya çalışıyor.
*
Zaten Devlet Başkanı B.Esad’ın “Bağımsızlık, işgal durumunda Arap direnişlerinin desteklenmesi ve Filistin’in temel mesele olarak kabul edilmesi” ilkesine dayanan Suriye Dış Politikasına verdiği güçlü kararlılık, Siyasi Çözüm’ün aranacağı ikinci aşamanın en zorlu konusuyken,
Irak; İsrail’in Yahudi Devleti statüsü ve başkent Küdüs ısrarı çerçevesinde oluşmuş Arap-Yahudi geriliminde komşu ülkelerle ilişkilerinin nasıl barışa evrileceği konusunda büyük öneme haizdir.
*
ABD’nin Irak savaşının ardından oluşturduğu yapıda etnik-mezhepsel ayrımlara yapılan vurgu federal yapının en zayıf yanıydı…
Çünkü, Irak’ın tek bir kimlik etrafında bütünleşmesinin engellenmesi öngörülüyordu.
İsrail’in Yahudi Devleti statüsü ve başkent Küdüs ısrarı çerçevesinde oluşan Arap-Yahudi geriliminde,
Sykes-Picot anlaşmasıyla çizilen yapay sınırlar Suriye ve Irak’ta yeniden çizilmek isteniyor, Suriye ve Irak’ın yapısı değişmeye zorlanıyordu…
*
Osmanlı’dan beri ülkeyi yöneten ve ABD işgali sırasında El Kaide etkisiyle radikalleşen Sünni azınlık ile işgal sırasında kazanımlarını korumanın peşinde, gerekirse ülkenin üçe bölünmesini dahi kabul eden Şii ve Kürt grupları arasında güçlü bir ayrışma potansiyeli oluştu.
Irak’ı bir arada tutan zayıf iç dinamikler yüzünden her grup geleceğini dış dinamiklerde arar oldu.
*
Türkiye’deki AKP hükümeti ise Irak’ı birlikte tutan unsurların dağılmasıyla oluşacak istikrarsızlık, çevreye yayılabilir çatışma riski ve Kürtlerin konumuyla yakından ilgilendi.
Hem olası bağımsız bir Kürt devletinin milliyetçi ve ayrılıkçı etkilerinin Türkiye Kürtlerine sirayet etmesiyle oluşacak asimetrik tehditi gördü.
Hem de Irak toplumunda merkezi hükümetin Kürt bölgesinin tartışmalı bölgeleri, Petrol Yasası ve Musul- Kerkük gibi ağır sorunları çözeceğine, Irak’ın toprak bütünlüğüne ve geleceğine sahip olacağına dair inancın tükendiğini farketti.
Üstelik, bağımsız devlet gibi davranan Mesud Barzani liderliğinde Kürt yönetiminin, bir yanda Türkiye ile düştüğü herhangi bir ihtilafta sorumluluğu merkezi Irak’a yıkan,
Bir yandan da çeşitli ülkeleri arkasına alarak diplomatik gücünü arttıran bir politika takip etmesinden rahatsızdı…
*
Mesud Barzani durmaksızın Kürtlerin bağımsızlığını ilan edeceğini, demokratik bir Kürt Anayasasının hazırlanacağını, bağımsızlık için sandığa gidileceğini ve sandıktan çıkacak kararla Kürdistan’a bağlı Kerkük ve Musul’un Arap,Türkmen ve Kürtlerin eşit temsilinde federal bir yapıya kavuşturulma olasılığını gündemde tutuyordu.
PKK ise hem bölgedeki güç boşluğunu hem de ABD’nin Kürt müttefiklerini karşısına almamasından yararlanıyor,
Kuzey Irak’ı toparlanma ve Türkiye’ye operasyonlar yapma yeri olarak kullanıyordu…
*
AKP Hükümeti politikasını,
Hem Kuzey Irak Kürt Yönetimi sahasında ekonomik ilişkilerden örgütlediği islami sermaye ile Kürtlerin Türkiye ekonomik ve siyasi kontaklarına bağlılılığından hareketle, Bağımsız Kürt Devletini pasifize edebileceği düşüncesine,
Hem de İslam Birliği çerçevesinde “bölgeyi kazanırsak petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanırız” oportunizmine kurdu…
*
Bu yüzden AKP hükümeti, Başkenti Kudüs olan ve bir Yahudi Devleti statüsü alacak İsrail’i tanıyacak ve çıkarlarını sağlamak üzere,
Irak’ta müslümanları mezhepleri çerçevesinde karşı karşıya getirmek faaliyetlerinin içinde kimi İslamcı örgütlerin Şii ve Sünni Müslümanları çatıştırmak için çeşitli kentlerde ortak yerleşim bölgelerine bombalı terör saldırıları planlamakla suçlanan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık El Haşimi’nin örgütselliğinden yararlandı.
*
Kürt Lider Barzani ve Sünni Lider El Haşimi ile ortaklığının Irak hükümeti koalisyon ortakları arasında bir krizi tetiklemek, Şii Başbakan Maliki’yi devirmek, bu suretle Irak toprak bütünlüğünü sarsmayı hedefledi.
Saddam rejiminin devrilmesi ardından ülkenin tüm kurumlarının yetkilerini üzerinde toplayan Şii Başbakan Nuri El Maliki, “Erdoğan Irak’ın iç işlerine karışıyor. Bu politikaları sürdürme konusunda ısrarcı olmak,Türkiye’yi bölgedeki herkes için düşman bir devlet haline getiriyor”diyordu…
*
Giderek Barzani, IŞİD terör örgütünün Irak’ı fiilen parçalayan saldırılarını fırsata dönüştürdü, tartışmalı bölgeleri ilhak etmeye yönelik adımlarını pekiştirdi.
Sonra petrol lobilerinin maddi gücüyle seçimlerde iktidar oldu.
Barzani’nin peşmerge güçleri İŞİD terör örgütüyle mücadele gerekçesiyle eğit-donat faslından TSK eğitiminden geçiyor…
*
Ama AKP’nin Federal Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ortaklığı PKK karşısında da ivme kazanmıştır.
Türkiye yeni güvenlik konsepti uyarınca PKK’nin Türkiye’ye sızmasını engellemek gerekçesiyle Irak sınırını değiştirmeyi öngördüğü,
Sınırın 5 kilometre daha ileri götürülmesi için uluslararası destek aradığı bir sırada,
TSK’nın özel kuvvetlerine ait bir birliği ve bunlara ait askeri mühimmat ve teçhizatı da Kuzey Irak’a geçirmesi,
Türkiye’nin PKK ile mücadele için değil Kürdistan’a kalıcı bir işgalci güç olarak geldiği,
Kürdistan parçaları arasında olası çatışmaya zemin oluşturmak ve Kürtlerin kazanımlarını ortadan kaldırma amacına dönük bir hamle olarak kabul ediliyor.
Türkiye sınır ihlali yapmak ve uluslararası yasaları çiğnemekle itham ediliyor.
*
Bütün bu gelişmelerin sonucunda Kerkük petrolleriyle birlikte ekonomisi kendine yeten bağımsız Kürdistan düşüncesi,
Buna Türkiye’nin katkısı,
Hepsinin arkasında İsrail’in yayılmacı politikası,
Suriye’de 2.aşamayı oluşturacak siyasi çözüm öncesinde Rusya, Irak, İran ve Çin gibi muhalifleri endişelendiriyor…
*
Türkiye, B. El Esad rejiminin dayandığı “Bağımsızlık, işgal durumunda Arap direnişlerinin desteklenmesi ve Filistin’in temel mesele olarak kabul edilmesi” ilkesine dayanan Suriye Dış Politikasına karşıt politikaları nedeniyle sahneden indirilmeye çalışılıyor ki;
Bu Suriye İç Savaşı Siyasi Çözümü sürecinin 1.aşamasıdır.
8.12.2015