VİZESİZ TÜRKİYE/VİZESİZ AVRUPA (2)
HÜSEYİN MÜMTAZ
Bir önceki yazımıza; “Özal, Çiller zamanlarından beri bu kaçıncı ‘Avrupa Bayramı’ hatırlamıyorum.. Her on senede bir Ankara’da gündüz vakti havai fişekler patlatılır, ‘Avrupa’ya katılım’ kutlanır” diye başlamış ve sözü “mülteci krizi” dolayısı ile “âcilen” toplanan son AB-Türkiye Zirvesi’ne getirerek Dâvutoğlu’na bırakmıştık; “Bugün Türkiye’nin AB süreci için tarihi bir gün.. Bugün AB liderleriyle beraber kıtanın geleceğini tartışacağız” demişti o gün orada Dâvutoğlu.
“Mülteci, sığınmacı, göçmen, muhacir, misafir” krizi olmasaydı böyle bir toplantı bir on yıl daha gündeme gelmezdi.
Lâfı uzatmayalım. Meraklısı için iki yıl önceki AB yazımızın linkini vererek gündeme dönelim.
https://www.turkishnews.com/tr/content/2013/09/25/avrupa-avrupa-duy-sesimizi/
Son zirve bize “Vizesiz Avrupa” diye yansıtıldı.
Falan, filan şartları yerine getirirsek 2016 sonbaharında “vizesiz Avrupa”nın şekli şemaili “gündeme gelecekmiş”..
“Şekil/şemail” de önemli değilmiş canım, “79 şartçık” varmış.
Örneğin, Türkiye’nin “Tüm AB ülkeleri” vatandaşlarına vize serbestliği sağlaması şartı dolayısıyla “tanımadığımız” Kıbrıs Rumlarına da vizesiz Türkiye’ye giriş hakkı tanımalıymışız..
Başka?
“Biyometrik verili, fotoğraf ve parmak izi bulunan pasaportlara sahip olmalıymışız”.
Yahu daha üç-beş yıl önce pasaportları değiştirmemiş miydik? Madem uymuyordu, neden daha o zaman “uyan” şekli kabul etmemiştik?
Başka?
“Vize ve pasaport işlemlerinde istihdam edilen kişiler ile sınır muhafızlarının eğitilmeleri. Sınırlarda ve gümrük kapılarında elektronik, mobil, video izleme, kızılötesi kameralar ve diğer sensör sistemlerinin daha yoğun şekilde kullanılması”.
“Sınır Muhafızı” ne demek? Şimdiye kadar “vize ve pasaport işlemlerinde istihdam ettiğimiz kişiler” eğitimsiz miydi?
Hele “Sınırlarda ve gümrük kapılarında elektronik, mobil, video izleme, kızılötesi kameralar ve diğer sensör sistemlerinin daha yoğun şekilde kullanılması” şartı koyulurken alay mı ediliyor bizimle?
Beş yıldır Suriye sınırımızın halini görmüyorlar mı?
Hangi kızıl ötesi kamera, hangi sensör, hangi mobil kamera?
Başka?
“Bazı AB üyesi olmayan ülkelere, özellikle de AB’ye yüksek göç ve güvenlik riski teşkil eden ülkelere ‘Kapıda vize’ uygulamasına son verilmesi”.
Yâni açıkça adı konulmuyor ama Suriyeliler kastediliyor. Sanki biz şimdiye kadar gelen 4 milyon Suriyeliye “kapıda vize” vermişiz gibi!
Hangi kapı? Bütün sınır “kapı” değil mi zaten?
Başka?
“Sığınmacıların ve mültecilerin onurlarını ve haklarını korumak ve düzgün bir karşılama sağlamak için gerekli altyapı ve etkin istihdamın sağlanması”.
İyi de Avrupa’nın kendisi sığınmacıları dikenli tel ve copla karşılarken biz zaten düzgün karşılama yapmıyor muyuz?
Başka?
“Ufak” bir şey daha var; “Kıbrıs Sorunu’nu bir yıl içinde bir çözüme bağlamamız ve Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanımamız”..
Bundan iyisi “Şam’da kayısı” yahut “o kadar kusur kadı kızında da olur”..
Ufacık bir şey daha..
Bütün bu 79 madde için 2016 sonbaharına kadar ev ödevimizi yapmamız isteniyor ama “ufak” iki şey unutuluyor..
2017’de Almanya ve Fransa’da genel seçimler var..
Bu iki ülkenin, Merkel ve Hollande’ın bu seçimlerden önce, 2016 sonbaharında kapıları “Türklere” açacağını mı zannediyorsunuz?
Özetle toparlayacak olursak;
Son AB zirvesinde Türkiye’ye, ‘mülteciler sorunu konusunda işbirliği yapması’ karşılığında ilişkileri 4 temel alanda geliştirme taahhüdü verilmiştir: 1.AB’ye üyelik sürecinin hızlandırılması; 2.3 milyar euro finansal destek; 3.Türkiye vatandaşlarına Schengen Bölgesi’nde vize serbestisi; 4.400 bin Suriyeli mültecinin yasal yollarla AB’ye alınması..
Bunun karşılığında Türkiye’den talep edilen 79 maddenin özeti; 1.Ankara’nın sınır güvenliğini artırması; 2.İnsan kaçakçılığıyla etkin mücadele; 3.Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanması olarak sıralanabilir.
Yâni bütün bu 78 ödev başarıyla yapıldıktan sonra/yapılsa bile ufak bir 79’uncu madde var; “geri kabul anlaşması”..
Büyük harflerle yazalım; “GERİ KABUL ANLAŞMASI”..
Türkiye, uzun zamandır imzalamadığı GERİ KABUL ANLAŞMASI’nı imzalamalıdır.
İMZALAMALIDIR..
Bu ne demektir?
Mehmet Tezkan diyor ki;
“Ankara AB ile anlaştı.. Türkiye üzerinden Avrupa’ya göçmen akını olmayacak, polis, jandarma engel olacak.. Kaçan olursa? Geri verecekler, mecbur alacağız.. Trakya’da, İzmir’de, açılan kamplara yerleştireceğiz.. Ülkelerine geri yollayabilirsek, yollayacağız..Eee, zor.. Afgan’ı nasıl Afganistan’a yollarsın? Suriye’den geleni, savaştan kaçanı nasıl sınır dışı edersin? Göçmen deposu gibi olacağız!
Karşılığında ne olacağız? 3 milyar euro ve vize muafiyeti..
3 milyarı bilmem ama vize konusunda kuşkuluyum”.
Yâni Geri Kabul Anlaşması’nın uygulanmasıyla, Ankara Türkiye üzerinden AB ülkelerine yasa dışı yollarla gitmiş olan ekonomik göçmenlerin iadesini kabul etmiş olacak. Her şeyden önce kaçak kişinin Türkiye üzerinden geldiğinin ispatı gerekecek.
Türkiye kabul edeceği kaçaklar için barınma merkezleri yapacak. Bu merkezlerde yapılan incelemeler sonucu kaçaklar Türkiye’ye hangi ülkeden geldilerse o ülkeye geri gönderilecekler. Türkiye geri gönderilişte de ‘geçiş ülkesi’ olacak. Kırklareli, Hatay ve İzmir’deki kamplarının durumlarının iyileştirilmesi ayrıca İstanbul’un yanı sıra İç Anadolu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da da kaçakların toplanacağı yeni merkezler kurulması öngörülüyor.
Dikkat buyurun; Türkiye’nin geri gönderdiği mültecileri kabul edeceği ülkeler arasında “tanımadığı” fakat AB üyesi Güney Kıbrıs da var.
Plan o ki Haziran’a kadar Kıbrıs birleşmesi tamamlanacak, bu engel aşılacak. Yani Türkiye, AB ile ilişkilere yeniden başlamak için Kıbrıs’ta çözümün eline bakıyor.
Peki vaat edilen 3 milyar euro’nun 2.5 milyarının nasıl karşılanacağına emin misiniz?
Tanımadığımız Rum kesimi dışında Yunanistan Polonya ve Slovakya’dan zırnık işlemez gibi görünüyor.
Ali Kayalar ise; “Türkiye-Avrupa Eğitim ve Bilimsel Araştırmalar Vakfı Başkanı Faruk Şen’in hesabına göre bu parayla birlikte, geri kabul anlaşması kapsamında 650 bin mülteci Türkiye’ye geri gelecek. Rakamın çok daha yüksek olduğunu söyleyenler de var. AFP’nin görüşlerini aktardığı Cengiz Aktar ise ‘AB’nin Türkiye’den istediği gerçekçi ve akılcı değil’ diyor. Aktar’a göre kimse geleceklerini Türkiye’de görmeyen mültecilerin komşularına geçmesini engelleyemez” diyor.
Yâni kıymetli okuyucu aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık..
Hem sakal, hem bıyık..
Yâni “Vizesiz Avrupa” diye takdim edilen paket asında “Vizesiz Türkiye”..
Avrupa’ya kaç tane, kaç yüzbin tane kaçak gittiyse, vizesiz Türkiye’ye “geri kabul edilecek”.
Dilin altındaki asıl bakla bu..
3 milyon euro ve “97 maddeden sonraki” vize kolaylığı da işin bonusu..
Ama yine de, ayrıca, ek olarak can sıkan, şüphe uyandıran, mide bulandıran “ufak bir sinek” var; Kıbrıs..
Kıbrıs Rumlarını tanı, onlara da vizesiz giriş hakkı ver, Kıbrıs meselesini çöz..
Tamam, da ne karşılığında?
Rus uçağı krizi ile bu kadar meşgulken, bayram değil, seyran değilken, iki arada bir derede hem Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, hem Başbakan Dâvutoğlu’nun günü birlik KKTC ziyaretlerinin arkasındaki gerçek neden nedir acaba?
KKTC’ye destek belirtmek mi?
Herhalde ve mutlaka aynen öyledir.
Ve bence son tahlilde “Kıbrıs”, AB için mülteci bahanesiyle kazanılacak büyük ikramiyenin yanında artı bir amortidir. 2 Aralık 2015
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ