NECDET BULUZ
Brüksel’de bir araya gelen Avrupa Birliği (AB) üyesi ülke liderleri ile Başbakan Davutoğlu çekilen aile fotoğrafında etrafa gülücükler dağıttı. Davutoğlu, açıklamasında AB üyesi ülke liderleri ile yaptıkları görüşmelerin uyum içinde ve samimi şekilde geçtiğini söyledi.
Şunu açık söyleyelim:
Zirveden çıkan karar yeni bir başlangıç fırsatı olarak değerlendirilebilir. Müzakerelere yeniden başlanması, AB üyeliğimizin canlandırılması ve AB’den kopmamamız adına da önemlidir. Bugüne kadar Avrupa kapılarında gereği kadar oyalandık. Eğer, bundan sonraki adımlar doğru atılacak, önemsenecek ve kriterlere uyum sağlanabilecekse bu fırsatın da en iyi şekilde değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Avrupa kapılarının yeniden açılma ihtimali daha önce yüzünü Ortadoğu’ya döndürmüş olan Türkiye açısından önemlidir. Müzakerelerle birlikte Türkiye’de demokratik reformların gerçekleştirilmesi ve çağdaş standartlara ulaştırılması için de bir yol açılmış olacaktır.
Ortadoğu batağından kurtulmak, kendimizi Avrupalı olarak görebilmek için bunun önemli bir fırsat olduğunu düşünüyoruz. Çünkü biz hiçbir zaman bizim yerimizin Ortadoğu olmadığını, Avrupa olduğunu düşünmüşüzdür.
Ancak, AB ülkeleri bu konuda ne kadar samimi davranacaklar o konuda şüpheliyiz.
Daha önce konu ile ilgili yazdığımız “Avrupa’nın korkusu ve Türkiye gerçeği” başlıklı yazımızda konuya değinmiştik. AB ülkeleri, artık sığınmacı istemiyor. Daha önce kendilerine sığınan 400 bin sığınmacıyı da Türkiye’ye göndermeyi hedefliyor. Bunun için Türkiye’ye 3 milyar Euro tutarında para desteği sağlayacaklar. Ekim 2016 yılında da Türk vatandaşlarına vizesiz Avrupa kapılarını açacaklar.
İlk bakışta, böyle bir öneri çekici gelebilir. Ancak, zaten sığınmacılarla sıkıntı çeken Türkiye’nin para karşılığı bundan sonrakiler için bekçilik görevi gibi bir işi üstlenmesi ne kadar doğru atılmış bir adım olur bu düşündürücüdür.
Kaldı ki, Ekim 2016 yılında Avrupa kapılarının Türk vatandaşlarına vizesiz açılması konusunun da tam bir tuzak olabileceği anlaşılıyor.
Nedenine gelince:
AB ülkelerine vizesiz girebilmemiz ve serbest dolaşım hakkını elde edebilmemiz için önümüze konulacak bazı kriterler olacak. Bunların 72 siyasi kriter oluşturduğuna dikkat çekiliyor. Müzakerelerde bunlar önümüze konulacaktır. Türkiye’ye büyük sorumlulukların düştüğünü de göreceğiz.
Ekim 2014’deki AB Değerleme Raporunda 60 kriterde AB mevzuatı ile belirli oranda uyum sağlandığı vurgulanmıştı. Geriye kalan pasaport uyumu, organize suçlar yasası gibi kriterlerde aradan geçen zaman içinde Türkiye’nin uyum sağlamadığına da vurgu yapılmıştı. Bunun yanı sıra, hukuk düzenlemesinde, basın özgürlüğünde de Türkiye’nin AB kriterlerinin dışında kaldığı her fırsatta dile getirilmişti.
Bundan sonraki müzakerelerde bu ve benzeri konular önümüze konulacak. Adım atmamız istenilecek ve bunlar takip edilecek. Hazırlanacak raporlarda da bu konularda tatmin edici gelişmelerin olup olmadığı not edilecek.
Sorun hiç kuşkusuz bu kadarla da sınırlı kalmayabilir. Kalmayacağı da görünüyor. Çünkü Başbakan Davutoğlu, yaptığı açıklamada “Her şey Kıbrıs’a bağlı” diyerek bunun ipuçlarını da verdi. Bu işlerin öyle kolay olmayacağına vurgu yaptı. Konu ile ilgili olarak Davutoğlu “Önümüzdeki aylarda Kıbrıs sorununu çözebilirsek ki müzakereler gayet iyi gidiyor. Türkiye’nin AB üyeliği bir rüya olmayacak” diyor.
Kıbrıs sorunun nasıl çözülmesi gerektiği konusunda Rum tarafının ve Yunanistan’ın isteklerini biliyoruz. Bu istekler yerine getirilmeden bu sorun nasıl çözülecek? Kıbrıs’ın gözden çıkarılması istenilmiyor mu? AB’ye girebilmek için Kıbrıs feda mı edilecek? Bu olmazsa bu sorun çözülebilir mi? Çözülmüş olsa zaten bugüne kadar iki taraf lideri arasındaki müzakereler bu kadar uzar mıydı?
AB üyesi Rum tarafı halen “Kıbrıs’ta bizim isteklerimiz yerine getirilmez ise, veto hakkımızı kullanarak Türkiye’nin AB üyeliğini engelleriz” diyor.
Daha düne kadar Almanya Başbakanı Merkel “Ben kesinlikle Türkiye’nin AB’ye üyeliğine karşıyım” demiyor muydu? Fransa bizim karşımızda kale gibi durmuyor muydu? Bunlara şimdi nasıl inanacağız?
Bu işler öyle göründüğü gibi kolay olmayacaktır.
AK Parti Hükümeti, Brüksel’deki görüşmeleri büyük bir başarı elde edilmiş gibi göstermeye çalışıyor ama daha ortada bir şey yok ve elde edilmesi gerekenler için de uzun bir zaman dilimine ihtiyaç var.
Bu yazdıklarımızla Türkiye’nin AB üyeliğine karşı olduğumuz sanılmasın. Bizim de dileğimiz, Avrupa ile bütünleşmektir. Geçmişte olduğu gibi bizi oyalasınlar, sığınmacı deposu olarak görmesinler, önümüze takoz koymasınlar. Sürecin hızlanmasında yardım ve desteklerini esirgemesinler.
[email protected]
www.facebook.com/necdet.buluz
Bir yanıt yazın