Rusya Devlet Başkanı Putin, Asya’da oluşan ve giderek güçlenen bir organizasyon haline gelmeye başlayan Şanghay İşbirliği Kuruluşu’na Türkiye’nin ilgisini 2005 yılı başında Kazakistan’a yaptığı ziyaret sırasında açıklamıştır. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 6 Aralık 2004’de tarihinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Türkiye ziyaretinden sonra 9-11 Ocak 2005 tarihlerinde Moskova’ya resmi bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Putin, Başbakan Erdoğan ile görüştükten kısa bir süre sonra Kazakistan’a gitmiş ve Türkiye ile ilgili sürpriz bir açıklama yaparak Ankara’nın Şanghay İşbirliği Kuruluşu’na üye olmak istediğini Kazakistan Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’e açıklamıştır: “Dün Türkiye Başbakanı Sayın Tayyip Erdoğan’ı Moskova’da misafir etme, onunla detaylı görüşme imkanım oldu. Temaslarımız sırasında Erdoğan’dan, ülkesinin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne büyük ilgi duymaya başladığını memnuniyetle öğrendim. Türkiye’nin dile getirdiği bu ilgi bence önemli bir pozitif sinyal olarak algılanmalı.” 1
1Melih Özsöz, Unutulan AB Gündemine Can Suyu: AB Aday Ülkesi Türkiye’nin Şanghay Beşlisi Tartışması, İKV Yayınları, İstanbul, 2013. ; Hürriyet, 13 Ocak 2005, . Türkiye, Şanghay İşbirliği Kuruluşu’na üye olma isteğini Başbakan Erdoğan’ın ağzından dile getirmiş olsa da, bu üyelik Türkiye’nin Batı ile olan ilişkilerine hiçbir zaman bir alternatif oluşturamaz.
Nazarbayev, Putin’in bu sözleri üzerine Türkiye’yi her zaman aralarında görmekten mutluluk duyacaklarını belirtmiştir. Zamanın Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül de 3 Şubat 2005 tarihinde Çin’e yaptığı ziyaret sırasında Şanghay İşbirliği Kuruluşu’na üye olma isteğini Çin Başbakanı Ven Ciabao ve Dışişleri Bakanı Li Caoşing’e iletmiştir.2 Gül, iki tarafın da uluslararası kuruluşlarda işbirliğini geliştirmeyi amaçladığını belirterek, Türkiye’nin Kuruluş’a katılmaya ilgi gösterdiğini açıklamış olmasına rağmen Türkiye’nin bu ilk başvurusu reddedilmiştir. Buna karşılık aynı dönemde başvuran İran gözlemci ülke statüsüyle Kurtuluş’a kabul edilmiştir. Çin Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Liu Jianchao, 23 Haziran 2005 tarihinde Pekin’de düzenlediği basın toplantısında, güvenlik, ekonomik ve ticari işbirliğinin Kuruluş Zirvesi’nin gündemini oluşturacağını, üye ülkelerin bu konudaki işbirliğinin Kuruluş’un devamlı gelişmesini hızlandıracağını söylemiş, fakat Türkiye’nin Kuruluş üyeliği konusunda bir açıklamada bulunmamıştır.3
2 .
3 . Türkiye 2009 ve 2011 yıllarında da Kuruluş’a misafir ülke olmak için başvurmuş fakat kabul edilmemiştir.
Başbakan Erdoğan, 18 Temmuz 2012 tarihinde gerçekleştirdiği Rusya ziyaretinde Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e “Zaman zaman bize takılıyorsun. AB’de ne işin var diyorsun. O zaman ben de şimdi size takılayım. Hadi gelin bizi Şanghay Beşlisi’ne dâhil edin, biz de AB’yi gözden geçirelim şeklinde bir latife yaptım” demiştir. Erdoğan 24 Temmuz 2012 tarihinde 24 TV’de katıldığı canlı yayınında “Türkiye AB sürecini unuttu mu?” şeklinde soruya verdiği cevap, Türkiye’de acaba eksen bir kayması mı oluyor sorusunu gündeme getirmiştir: “Çok açık ve samimi söyleyeyim, bizim aslında AB sürecini unutmak, kaybetmek diye bir şey söz konusu değil… Onun için geçenlerde Sayın Putin’e onu söyledim, ‘bizi Şanghay Beşlisi içine alın’ dedim. Alın bizi Şanghay Beşlisi içine biz de AB’ye ‘allahaısmarladık’ diyelim, ayrılalım oradan.”
Bu cevap üzerine Yiğit Bulut’un “Şanghay Beşlisi’ne gelin denilse, Türkiye gider mi gerçekten?” sorusuna Başbakan “Gideceğimizi söyledik. Gelin denilirse, geliriz dedik” cevabını vermiştir. Bulut’un “İkisi birbirine alternatif mi?” sorusunu Erdoğan “Şanghay Beşlisi daha iyi, çok daha güçlü” diyerek cevaplandırmıştır.4 Bunun üzerine CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Şanghay İşbirliği Örgütü’ne neden girmek istiyoruz? AB’yi neden dışlıyoruz? 1071’den beri bizim hedefimiz Batı’ya doğrudur. Batı bir coğrafya değildir; uygarlığın adıdır” diyerek tepki göstermiştir.5
Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle’nin sözcüsü Peter Stano “Türkiye ve diğer aday ülkelerin AB üyelik hedefinden vazgeçerek başka arayışlara girebileceği iddiası tamamıyla spekülatif” açıklamasında bulunmuştur.6 Avrupa Konseyi Genel Sekreteri Thorbjørn Jagland “Bu Avrupa’dan uzaklaşma manasına gelirse ben endişelenirim, AB de endişelenmeli” derken 7 dönemin AB Bakanı Egemen Bağış “Türkiye’nin farklı ittifaklarla ve uluslararası kuruluşlarla ilişkilerini birbirinin alternatifi veya yedeği olarak görmek yanlıştır” açıklamasında bulunmuştur.8 Çin Dışişleri Bakanlığı “Şanghay İşbirliği Örgütü, açılım ilkesi gözetir ve gözlemci ülkeler ve aralarında Türkiye’nin de olduğu diyalog ortağı ülkelerle ortaklık ilişkilerine değer verir” 9 görüşündeyken, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Victoria Nuland ise “Açıkçası, Türkiye’nin aynı zamanda bir NATO üyesi olduğu göz önüne alındığında bu ilginç olur” demiştir. 10
4
5 İHA, 4 Şubat 2013,
6 Euractiv, 5 Şubat 2013,
iliski-kuracaklari-kendi-tercihleri-027044
7 Akşam, 30 Ocak 2013,
8 Yeni Şafak, 6 Şubat 2013,
480339
9CHA, 2 Şubat 2013,
bakiyor-CHOTI4MTQxLzQ=;jsessionid=3GqGSxynfJ8MZHNoNFrXRJUN.undefined
10 AA, 28 Ocak 2013,
Türkiye 23 Mart 2011 tarihinde Kuruluş’a diyalog ortağı statüsü kazanmak üzere yeniden başvuruda bulunmuştur.11 Başvuru, 14-15 Haziran 2011 tarihlerinde yapılan Devlet Başkanları Astana Zirve’sinde ele alınmış, fakat usul sorunları sebebiyle sonuçlandırılamamıştır. Kasım 2011’de Rusya’nın Saint Petersburg kentinde yapılan Zirve öncesinde Rusya Dışişleri Bakanlığı, SCO üye ülkelerinin Türkiye’ye diyalog ortağı statüsünün verilmesinden yana olduğunu açıklamıştır.12 Türkiye’nin başvurusu 6-7 Haziran 2012 tarihlerinde Pekin’de düzenlenen Devlet Başkanları Zirvesi’nde onaylanmıştır.
Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, Türkiye’nin Kuruluş’a diyalog ortaklığı hakkında şu açıklamayı yapmıştır: “…ülkemizin anılan örgüt nezdindeki statüsü çok açık olarak tespit ve tescil edilmiştir. Bu konudaki karar en üst düzeyde Devlet Başkanları seviyesinde alınmıştır… Ülkemizin Şanghay İşbirliği Örgütü ile ilişkisi AB veya NATO ile ilişkilerimize alternatif olmadığı gibi, bu örgütlerle mevcut ilişkilerimiz Şanghay İşbirliği Örgütü ile işbirliğimiz önünde engel değildir. Nitekim, AB 2012 yılında Şanghay İşbirliği Örgütü ile ilişkilerini geliştirme kararı almış, Orta Asya Özel Temsilcisi’nin görev yönergesinde de bu hususa vurgu yapmıştır. NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen de bu bağlamda bir soruya verdiği cevapta, bu konuyla ilgili olarak hiç bir çelişki görmediğini belirtmiştir.” 13
11 :
12http://www.mfa.gov.tr/sanghay-isbirligi-orgutu.tr.mfa;
13
diyalog-ortakligi-hk_.tr.mfa.
Başbakan Erdoğan 1 Kasım 2012 tarihinde gerçekleştirdiği Almanya ziyareti 14 sonrasında Putin’e yaptığı espriye açıklık getirmiştir: “Bir noktada artık AB, Türkiye’yi kaybetme noktasına gelebilir. Putin’e yaptığım espride de ben bunu ima ettim. Kamuoyu önünde de anlatmıştım bunu. ‘Niye AB’ye giriyorsunuz’ diye bana takıldığında, ben de kendisine esprili bir cevapla Siz Şanghay Beşlisi’ne alın, biz de çıkalım karşılığını vermiştim.” 15
14 Türkiye’nin yeni Berlin Büyükelçiliği’nin açılışı vesilesiyle Almanya’ya giden Başbakan Erdoğan’ın ziyaretini Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi, “Erdoğan AB’ye ültimatom verdi” başlığıyla verdiği haberde, Erdoğan’ın Cumhuriyet’in 100’üncü yılında Türkiye’nin AB’ye alınmaması durumunda AB’nin Türkiye’yi kaybedeceği sözlerine yer vermiştir. Erdoğan’ın Güney Kıbrıs’ın AB’ye alınmasını hata olarak değerlendirdiğini ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in de aynı görüşte olduğunu söylediği ifade edilen haberde, Merkel’in buna cevap vermediği, Türkiye’nin AB üyeliği müzakerelerinin “dürüst” ve “ucu açık” olarak yapılacağı güvencesi verdiği belirtilmiştir.
15 .
Başbakan 3-6 Şubat 2013 tarihlerinde Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Slovakya’yı kapsayan Orta Avrupa turu öncesinde havalimanında kendisine sorulan bir soru üzerine şu cevabı vermiştir: “Şanghay Beşlisi, AB ile alternatif kuruluşlar değildir. Yani birine girdiğinde birini terk etme; terk edersin de ayrı konu. Biz şu anda diyalog ortaklığı unvanını Şanghay Beşlisi’nde almış ülkeyiz … AB sürecinde kalmak kalmamak olayında ben milletime ve size bir soru yöneltmek istiyorum. 50 yıl AB kapısında bekletilen bir ülke sonunda bir karar vermek durumunda olmaz mı? Böyle 50 yıl, 40 yıl 30 yıl bekleyen bir ülke yok. Böyle uygulamayı Türkiye’ye karşı yapıyorlar.” 16
16http://www.haberturk.com/gundem/haber/816889-basbakandan-avrupaya-rest.
Başbakan Erdoğan, Rusya’nın St. Petersburg kentinde 23 Kasım 2013 tarihinde yapılan Türkiye-Rusya Üst Düzey İşbirliği Konseyi toplantısı sonrasında düzenlenen basın toplantısında AB’ye sitem ederek Rusya Devlet Başkanı Putin’e, “Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na Türkiye’yi de alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın” önerisinde bulunmuştur. “Bunun yanında Avrasya’daki ülkelerle serbest ticaret anlaşmasına varız” demiştir. Putin, Ukrayna’nın, Avrupa Birliği ile ticaret anlaşması imzalamayı reddetmesine değinirken Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğiyle ilgili görüşmelerde büyük tecrübe sahibi olduğunu söyleyince Başbakan Erdoğan şu cevabı vermiştir:
“Çok doğru 50 yıllık bir tecrübe. Ben Sayın Başkan’ın bu tespitine karşı, başka bir tespitle diyorum ki. Şanghay İşbirliği Teşkilatı’na gelin Türkiye’yi alın. Bizi de bu sıkıntıdan kurtarın. Şanghay İşbirliği Teşkilatı olayını daha önce de ifade etmiştim. Bunu önemsiyoruz.” Erdoğan’ın teklifi üzerine Putin, “Şunu kesinlikle ifade etmek isterim ki bağımsız dış politika konusunda bölgede etkin çalışmalara devam edeceğiniz anlamına geliyor” demiş, Erdoğan da, “Şanghay’a üyelik talebimizi daha önce de Sayın Putin’e ifade etmiştim. Bunu önemsiyoruz.” 17 Erdoğan’ın bu açıklaması, Batı dünyası ile ilişkilerin gevşemekte olduğu izleniminin Türk kamuoyunda doğmasına yol açmıştır.
17http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/dunya/12295/Erdogan__Bizi_kurtarin.html#
Diğer taraftan önceki hükümetin Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi Pamukkale’de 13 Aralık 2014’de düzenlenen Serbest Bölgeler Çalıştay’ında yaptığı konuşmada, “Avrasya Gümrük Birliği, Türkiye için vazgeçilmezdir. Biz orada olmak zorundayız. Körfez İşbirliği Teşkilatı içinde olmak zorundayız. Orta Afrika Birliği denen… birliğin içinde yer almak zorundayız” diyerek Türkiye’nin Avrasya Ekonomik Birliği’nde yer almasını savunmuştur.
Avrasya Ekonomik Birliği’nin (EurAsEC) kurulma süreci 6 Ocak 1995’te Rusya ile Belarus arasında imzalanan Gümrük Birliği Anlaşması ile başlamıştır. Kuruluş Anlaşması 10 Ekim 2000 tarihinde Astana’da Rusya, Beyaz Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan Cumhurbaşkanlarınca imzalanmıştır. 2002 yılında Moldova ve Ukrayna, 2003 yılında da Ermenistan gözlemci olarak, 7 Ekim 2005 tarihinde de Özbekistan Birliğe katılmış, böylece üye sayısı 6’ya çıkmıştır. Özbekistan üyeliğini 2008 yılında dondurmuştur. Ağustos 2006 Zirvesi’nde gümrük birliğinin gerçekleştirilmesi kararlaştırılmıştır.
Bu temel üzerinde üye devletleri ekonomik yönden birleştirmek ve uzun vadede diğer CIS devletlerini aynı çatı altında toplamak amaçlanmıştır. Bu doğrultuda Rusya, Beyaz Rusya ve Kazakistan 29 Mayıs 2015 tarihinde Astana’da Avrasya Ekonomik Birliği Anlaşması’nı imzalamışlardır. Birliğe Ermenistan’ı dahil eden Anlaşma 9 Ekim 2014’de onaylanmış, Rusya Devlet Duması Anlaşma’yı 26 Eylül 2015’de uygun bulmuştur. Anlaşma 1 Ocak 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Birlik, Rusya’nın Orta Asya’daki ekonomik ayağı olarak değerlendirilebilir. Ekonomik birleşmedeki sorunlar göz önünde bulundurulduğunda Birliğin siyasi yönü daha ağır basmaktadır.
Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Kuruluşu ile ekonomik ilişkilerini geliştirme ve de Avrasya Birliğine girme konusundaki ısrarı karşısında Rusya’nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’un ev sahipliğinde Ocak 2015 ortasında Ankara’da gerçekleşen Avrasya Ekonomik Birliği toplantısına Kazakistan, Belarus ve Kırgızistan’ın Ankara Büyükelçileri katılmıştır. Toplantıda Türkiye’nin Birliğe üyeliğine ilişkin olumlu mesajlar verilmiştir. Avrasya Ekonomik Birliği fikrinin öncülerinden olan Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev Türkiye’nin bu Birlikte yer alması gerektiğini birçok defa vurgulamıştır. Ankara’daki toplantıda Belarus Büyükelçisinin Türkiye’nin üyeliğiyle ilgili olumlu yaklaşım belirtmesi önemlidir.
Gürcistan, Azerbaycan dahil Kafkasya ülkelerinin de içinde olacağı Avrasya Birliği’nin Avrupa Birliği ile çatışan ona karşı duran bir yapıda olmayacağına dikkat çeken Markov, bu yapının küçük Avrupa olarak görülmemesi gerektiğini özellikle belirtmiştir. 23 Aralık 2014 tarihinde Kırgızistan ve Ermenistan 1 Ocak 2015 tarihinde hayata geçen Avrasya Ekonomik Birliği’ne kabul edilmiştir. Kazakistan, Rusya ve Kırgızistan aynı zamanda üst çatı kuruluşu olan SCO üyesidir. Belarus ise diyalog ortağıdır. Ermenistan’ın içinde bulunduğu gümrük birliğine Türkiye’nin girmesi, Ermenistan’a uygulanan ambargoların kalkması ve Ermenistan’ın Türkiye aleyhine tüm dünyada yürüttüğü sözde Ermeni soykırım iddialarının kabul edilmesi anlamına gelir.
AEB’ne Türkiye’nin de girmesini isteyen Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’dir. Nazarbayev 24 Ekim 2013 tarihinde Misk’te gerçekleşen Yüksek Ekonomik Konsey toplantısında Türkiye’nin Avrasya Birliğine katılması yönünde tavsiyede bulunmuştur. Kazakistan için bir müttefik olarak görülen Türkiye, Rusya için siyasi, jeopolitik ve de jeokonjonktürel bir rakiptir. Rusya’nın Avrasyası’nda Türkiye kapının dışında önemli bir ortak olup, Avrasya kapısından içeri kalıcı olarak girmesi Rusya için bir tehdittir.
Rusya için Avrasya Birliği bir ekonomik birleşme projesi değil, Avrasya projesi kapsamında eski Sovyetler Birliğini yeniden hayata geçirme projesidir. Projede Orta Asya’daki Türk Cumhuriyetleri vardır ama Türkiye yoktur.
Bu durum, Esengül Kafkızı’nın Prof. Dr. Abdülvahap Kara tarafından çevrilen ve Türkistan gazetesinde 14 Kasım 2013 tarihinde yayınlanan “Ankara Gümrük Birliği’ne Katılmayı Gerçekten İstiyor mu? Kazakistan Cumhurbaşkanın Teklifi Üçlü Gümrük Birliği’nde Görüşlerin Farklı Olduğunu Ortaya Çıkarmış Gibidir” başlıklı makalesinde açık bir şekilde ortaya konmuştur. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “AB bizi oyalarsa biz de alternatif ararız, Şanghay 5’lisi bizi kabul etsin, AB’ye hoşça kal deriz” demecinin de perde arkasını açıklamaktadır. Dönemin Başbakanı Erdoğan 12 Ağustos 2010 tarihinde Ankara’daki büyükelçilere vermiş olduğu iftar yemeğinde “Türkiye’nin dış politika ekseni değişmemiştir” dese de önümüzdeki 50 yıl içinde dünyada, bölgemizde ve Avrupa’da büyük değişikler olacaktır.
Avrasya Ekonomik Birliği ülkelerinin şu anki toplam nüfusu 170 milyondur. 76 milyonluk bir Türkiye’nin Birliğe katılması Birlik içindeki nüfus ağırlığını değiştireceği ve Türkiye’nin etkinliğini arttıracağı için Rusya bu üyeliğe sıcak bakmaz. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinin nüfusunun büyük bölümü Özbek ve Kırgızlardan oluşan Tacikistan da dahil toplam 4 milyon km2 alan üzerinde yaşayan 65 milyondur. Türkiye’nin nüfusuna bu nüfus da eklenirse 141 milyonluk Türk nüfus 170 milyonun etkinliğini büyük ölçüde önler. Bu gerçeği görerek Türkiye yeni bir strateji belirlemek zorundadır. 63 yıl önce NATO kurulduğunda hiç kimse 1989 yılında Sovyetler Birliği’nin çökeceğini, Avrupa’nın iki bloklu yapısının ortadan kalkacağını tahmin etmiyordu.
Yöneldiğiniz kapıyı bilmezseniz, hiçbir zaman uygun esen rüzgarı yakalayamazsınız. Ama bazen kapıyı bulmanız yeterli olmayabilir. Çünkü rüzgar eğer tersten eserse, sizi uygun olan kapıya değil istemediğiniz bir kapıya yönlendirebilir. Şimdilerde rüzgar tersten esmeye başlamıştır. Bunun için yeni kapı aramaya gerek yoktur. Mevcut kapıyı kapatmamak gerekir.
Türkiye, Batı Dünyası ve Avrupa Birliği ile olan ilişkilerine önem vermeli, geçmişte yaptığı ciddi olmayan girişimlerine bir sünger çekmelidir. Uluslararası anlaşmalarımız yürürlükte bulunduğu sürece hiçbir zaman gerçekleşmeyecek olan kapıya yönelmemelidir. Ben, Türkiye’nin Tasam Başkanı Süleyman Şensoy’un 11 Nisan 2013 tarihinde yaptığı tespiti dikkate almak gerektiği kanısındayım: “Sadece din, dil, tarih, coğrafya gibi etmenlerin bizi kurtaracağını, bizi bu çok boyutlu rekabette başarılı kılacağını zannedersek yanılırız diye düşünüyorum.”