Türkiye 24 Kasım sabahına Hatay toprakları güneyinde Suriye Türkmenlerinin yaşadığı bölgeye saldıran bir Rus Savaş uçağının düşürülmesi olayı ile başlamıştır. Konu Türkiye ve Rusya ile birlikte dünyanın gündemine bomba gibi düşmüştür.
Rusya Devlet Başkanı Putin’in ve sıralı Rus yöneticilerin verdikleri çok sert tepkiler dünya kamuoyunda ve diplomasi dilinde “Türkiye’ye ağır bir ültimatom” olarak anlaşılmıştır.
Hukuken ve askeri angajman kuralları çerçevesinde Türk pilotlarının davranışı doğrudur ve alkışlanacak bir başarıdır. Türk kartalları görevlerini en üst düzeyde ifa etmişler, emanet aldıkları Türk hava sahasını kararlılıkla korumuşlar ve topraklarına yapılan ihlali en uygun tarzda cezalandırmışlardır. Bunda herkes hemfikirdir. Zaten başka türlü düşünmekte mümkün değildir.
Burada yanlış olan husus siyaset makamının askerleri böyle bir çatışma durumu ile karşı karşıya getiren zayıf, öngörüsüz ve basiretsiz tutumlarıdır.
Suriye’de dört yılı aşkın bir süredir sonu belli olmayan ve bizimde içinde yer aldığımız çok kanlı bir asimetrik savaş yürütülmektedir. Esad’sız bölünmüş bir Suriye’yi yaratmaya çalışan ABD, Türkiye ve diğer NATO ülkelerini kapsayan blokun karşısında; Suriye’yi ve Esad rejimini doğrudan destekleyen Rusya, Çin, İran’ı içine alan bir blok vardır. Bu ülkelerin toplam askeri gücü dünya askeri gücünün yarısından fazlasını içermektedir. Dolayısıyla burada atılacak yanlış adımlar her zaman bir üçüncü dünya savaşının tetikleyicisi olmaya yetecektir.
Bugün gelinen durum Türkiye için çok ciddi bir kriz yönetimini gerektirmektedir.
Türkiye’nin Suriye için Rusyayı karşısına almasının ve özellikle Rusya ile savaşmasının hiçbir mantıki açıklaması olamaz. Olmamalıdır.
Aksine Rusya ile her alanda ciddi bir diyalog ve işbirliğine dayanan, en üst düzeyde karşılıklı güvenin sergilendiği dostluk ve hoşgörü yaratan koordineli çalışmaya ihtiyacı vardır. Yani Rusya ile savaş lüksümüz yoktur..
Sonuç olarak; konunun fiili çözümü de yanlış politikaları ile bugünkü ortamı yaratan AK Parti iktidarının inisiyatifine bırakılamaz. Muhalefet partilerinin tamamı, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları ile Türkiye’nin milli politikalarını yürütecek AK Parti hükumeti ile el ele verilerek devletin ve 78 milyon Türk’ün güç birliği sağlanmalıdır.
Türkiye’nin milli politikası; tüm komşularının toprak bütünlüğünün sağlanması ve bu ülkelerin daha fazla demokrasi ile yönetilmelerine yardımcı olunmasını gerektirmektedir. Bölgenin çok zengin doğal enerji kaynakları üzerindeki emperyalist emelleri olan küresel güçlere karşı aynen Atatürk’ün BAĞDAT PAKTI misali birliktelikler ile karşı konulması sağlanmalıdır.
Sonuç olarak;
AK Parti hükumetini akl-ı selime ve dikkatli davranmaya davet ediyorum.
Rusya Federasyonu ile olan diyalog asla koparılmamalıdır. Sorunun çözümü için başka güçlerin ara bulucu v.s gibi görevlerle araya girmesi kabul edilmemelidir.
Sabırla ve sakin bir şekilde durum değerlendirilmeli, fevri ve sonu sıcak savaşa götürecek oldu-bittiye dayalı davranışlardan mutlaka kaçınılmalıdır.
Burada halkın doğrudan desteği çok önemlidir. Türk halkı ilk elden ve doğru bilgilerle muhtemel gelişmelere karşı hazırlanmalıdır.
Bunun için devlet eliyle hazırlanacak Psikolojik Savaş planları devreye konulmalıdır.
Umuyor ve inanıyorum ki düşürülen Rus uçağı; kan gölüne döndürülen acı ve ızdırap içindeki bölge halkının gerçek barış ve huzura kavuşmalarında ilk adım olacaktır.
http://www.kumkale.net ,