ALÇAK UÇAK YÜCE KONAR,YÜCE UÇAN ALÇAK KONUR

Türk F-16’ları, Yayladağı bölgesinde sınır ihlâli yapan Rusya Federasyonu’na ait SU-24 tipi savaş uçağını düşürdü.
Ankara -Moskova hattında büyük gerilim başladı.
 
*
Rusya, ABD’nin Asya’daki hegemonya siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı talep etmektedir.
Bunu desteklemek üzere Ortadoğu’da aşırılık ideolojisi ve mezhepsel-etnik ayrılıkların yükseldiği şu sırada Suriye iç savaşında siyasi çözümü zorluyor.
 
*
“Suriye İç Savaşı’nın Siyasi Çözümü” üzerinden bu ülkede işlenen suçların,
Hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesindeki öneminden hareketle esaslı bir biçimde kategorize edilmesini,
Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın buradan çıkarılmasını,
Bu sistematik hukukun BM’de yeni bir dünya statüsü oluşturmasını istiyor.
BM statüsünün değişmemesini isteyenler “Esad’sız”, statünün değişmesini isteyenler  “Esad’lı” siyasi çözüm istiyor.
 
*
Ne ki süreç, işte Viyana Suriye Zirvesi’nde Şam ile muhalefet arasında görüşmelerin BM denetiminde ateşkes ilan edileceği 1 Ocak’ta başlayacağı, 6 ay içinde geçiş hükümeti kurulacağı, 18 ay içerisinde de seçim yapılacağı mutabakatı,
G20 Antalya Zirvesi’nde ülkelerin terörizme darbe indirmek için eşgüdümü güçlendirecekleri, 
Teröristlerin çeşitli ülkelere girerken kullandıkları yöntemlerin araştırılacağı,
Gelir kalemlerinin kurutulacağı taahhüdünde bulunduğu sonuç bildirgesi çerçevesinde ilerliyor.  
 
*
Rusya Suriye’de elini ateşe koymuş ve kendisini Siyasi Çözüm için belirlenen takvim doğrultusunda başarıya zorluyor.
Öncelikle  BM denetiminde ateşkes ilan edileceği,1 Ocak’ın gereken şartlarını oluşturmaya çalışıyor.
İran Fars Haber Ajansı, terörle mücadele kapsamında  IŞİD’in Suriye ve Irak’ta sadece 34 üssü kaldığını, İŞİD’in sonunun yakın olduğu aktarıyor.
 
*
Bu noktada Türk uçaklarının Rusya Federasyonu’na ait bir savaş uçağını düşürmesi,
Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in ” Bugün olanlar, teröristlerin suç ortaklarının bizi arkamızdan bıçaklamasıdır” ifadesindeki tepkiye neden olmuştur.
Putin, Türkiye’yi terörist bir devlet olmakla suçluyor !
 
*
Çünkü, Recep Tayyip Erdoğan gayrı resmi bir lider olarak İslam Birliği çatısı altında bulunan ülkelerde,
“Ümmet adına”  İslam devletlerinin rejiminde ve işleyişinde getirilmeye çalışılan  sistematikle
Vatandaşlık yerine din, eşitlikler yerine din birliği, adalet yerine insan olmayı öngören siyasal ve sosyo-ekonomik yönetim anlayışının cari kılınmasının mücadelesini veriyor.
 
*
Ne ki, İslamcı iktidarlar dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesine olanak tanımayan sonuçlarla karşılaşmıştır.
İslamcılığın tarihinde hiçbir siyasi, ekonomik ve sosyal birikimi, demokrasi kültürüne sahip olmadığı, çevre ülkelerle birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştiremediği,
Aksine uygulamalarıyla kitleleri  Batı tipi düzenin Müslüman halklara her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde yetiştirdikleri ve “İslami Cihad” ateşini körükledikleri anlaşılmıştır.
Bu yüzden Mısır eski Cumhurbaşkanı M.Mursi’nin iktidardan düşürülmesiyle beraber aşırılığı teşvik eden tüm yapılar tasfiye ediliyor.
 
*
Rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan bölgede yaşanan konjonktürün kendine sağladığı fırsatları başarıyla  değerlendirebiliyor.
ABD-Rusya arasında işleyen ayrılıkta, halâ “Bugün yaşanan insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir.
Devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar en az onun kadar suçludur”  diyerek ABD’ye verdiği güçlü destekle ayakta kalabiliyor.
Ama bir yandan da “Osmanlı’nın ardından Türkiye’nin İslam toplumlarına Vatikan benzeri ekonomik güç olması projesi”nde “Suriye ve Irak jeopolitiğinde bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” siyasetini güdüyor.
 
*
Şöyle bir tablo ortaya çıkıyor.
Bir taraftan, Erdoğan’ın İslamcı ideolojisine ortak mücadele açılmıştır.
Öte taraftan, Erdoğan İslamcılığın topyekün hayat tarzı idealinde mutlakiyetçi ve yöneticiliğine itaat ister bir uslûpla açılan mücadeleye mukabelede bulunuyor!
 
*
Birincisi; Türkiye yeni güvenlik konsepti uyarınca PKK’nin Türkiye’ye sızmasını engellemek gerekçesiyle Irak sınırını değiştirmeyi öngörüyor.
Sınırın 5 kilometre daha ileri götürülmesi için uluslararası destek arıyor.
İkincisi, Kürt YPG’si öncülüğünde Araplar, Kürtler, Türkmen, Asuriler ve  rejime muhalif askeri grupların birlikte yaptığı operasyonlardan YPG’i dışlanamayınca,  
IŞİD ile mücadele kapsamında ABD koalisyonu güçleriyle  güvenlikli bölge oluşturmak üzere kapsamlı bir operasyona hevesleniyor.
 
*
Türkmen dağı bölgesindeki sivil Türkmenler çok önceden yerleşim yerlerini boşaltmıştır.
Bölgede ağırlıklı olarak savaşan Çeçen ve Uygur teröristlerin sıkışması üzerine Türkmen Katliamı yalanı dolaşıma sokuluyor.
Suriye’nin Halep kentinin kuzeyinde yer alan Türkiye sınırında bulunan IŞİD’i çıkartmayı, PYD’yi pasifize etmeyi ve bunların yerlerine kendisine yakın gördüğü Özgür Suriye Ordusu’nu  yerleştirmeyi öngörülüyor.
Ne ki Türkiye’nin hamlesi Rusya’nın ” Birleşik, lâik ve demokratik fedaratif” esaslarda yeniSuriye kurulmalıdır talebine aykırıdır.
O yüzden Rusya’nın Azez-Cerablus hattını türlü fikirde teröristlerden kurtarması  çok yakındır.
 
*
Rus uçağının düşürülmesi iki ülke arasında aykırılıklar noktasında, sanki Rusya’nın herşeyi 1 Ocak tarihine yetiştirmesi  gündemini pekiştirmeye zorluyor.
Devlet Başkanı Putin,”IŞİD’in kontrolündeki bölgelerden büyük miktarda petrol ve petrol ürününün Türkiye’ye gittiğini uzun zamandır biliyoruz. Buradan teröristlerin ellerine büyük paralar geçiyor. Şimdi de bizi sırtımızdan bıçaklıyor, teröristlerle savaşan uçaklarımızı vuruyorlar. Hem de ABD ile havadaki olası karşılaşmaları önlemek için bir anlaşma imzalamış olmamıza rağmen. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye de ABD öncülüğündeki koalisyon içinde terörizmle savaştığını söyleyen ülkeler arasında ” ifadesi;
Bir noktada Putin’in Viyana Anlaşması ve Antalya G-20 Zirvesi  kararlarının uygulanmasına yönelik ısrarını da gösteriyor.
 
*
Bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi gerekçe ile olursa olsun, devletlerin uluslararası ilişkiler açısından görevlerini belirleyen, BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararlara aykırı davranmakla itham edilmektedir.
Fonladığı İslamcı radikal örgütleri silahlandırıp yönlendirmek ve  Suriye’de savaşa salmakla diğer bir devletin iç işlerine müdahale etmek, başka bir devlet sınırları içinde iç savaş çıkarmak, barışı tehdit edici davranışlardan uzak durmamak, hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmak fiilleriyle Uluslararası Adalet Divanı’nında yargılanması konuşuluyor.
 
*
Madem Putin, Türkiye’yi terörist bir devlet olmakla suçluyor,
O halde Erdoğan hakkında  BM Genel Sekreteri’ne, Güvenlik Konseyi Başkanlığı’na, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde sunulmuş olan bir çok suç duyurusuna ilaveten,
“Türkiye İŞİD’le işbirliği yapıyor mu: IŞİD ile Türkiye arasında askeri işbirliği var mı:
Türkiye IŞİD’e askeri malzeme ve lojistik destekte bulunuyor mu: Finans yardımı yapıyor mu: IŞİD militanlarının Suriye’ye geçişlerine göz yumuyor mu: Tıbbi yardımda bulunuyor mu:  Kimyasal silah kullanımına destek oluyor mu: Kobani’ye saldıran IŞİD’e göz yumdu mu ?” benzeri soruları yanıtlayacak yeni dosyaları sunması gerekiyor.
 
*
Bu noktada Rusya’nın  Türkiye’nin terörist bir ülke olduğuna ilişkin doneleri, ateşkes ilan edileceği 1 Ocak ila geçiş hükümetinin kurulacağı 6 ay içinde peyderpey ortaya çıkarması,
Bu sırada bir dizi ortak projenin iptal edilmesi ve Türk şirketlerinin Rus pazarındaki pozisyonlarını kaybetmesi gibi  ekonomi ve siyasi açılar dahil olmak üzere iyi komşuluk ilişkilerini askıya alması beklenmelidir. 
 
*
Bu durumda,
Birincisi, Türk halkını çok ağır ekonomik ve siyasi bir yakın gelecek bekliyor.
İkincisi; Başta ABD olmak üzere Batı’nın”Suriye İç Savaşı’nın Siyasi Çözümü” konusunda bütün inisyatifi eline geçiren Rusya ile  ancak bu sayede bir müzakere eşiği bulabileceği öngörülüyor.
Eğer böyleyse, Rus uçağının düşürülmesinde provokasyon ihtimalini, sunuçta Türkiye’nin yalnız bırakıldığı şüphesinin altı çizilmelidir.
Üçüncüsü; Her geçen günde Türk ve dünya siyasi örgütleri, toplum kuruluşları ve kamuoyu arka arkaya sunulacak dosyalarla,
Recep Tayyip Erdoğan’ın,  kitlelerin  Batı tipi düzenin Müslüman halkları her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde yetiştirmesinde etkin olduğu ve “İslami Cihad” ateşini körükleyen kişi olarak itibarsızlaştırmaya tabi tutulacağı,
Giderek el birliği ile aşırıcı Erdoğan yapılanmasının tasfiye edileceği gibi bir sonuç  ortaya çıkıyor ki;
Keşke herşey bu kadar kolay ve bunlarla sınırlı olsaydı…
 
26.11.2015
Türk F-16'ları, Yayladağı bölgesinde sınır ihlâli yapan Rusya Federasyonu'na ait SU-24 tipi savaş uçağını düşürdü.
Ankara -Moskova hattında büyük gerilim başladı.
 
*
Rusya, ABD'nin Asya'daki hegemonya siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı talep etmektedir.
Bunu desteklemek üzere Ortadoğu'da aşırılık ideolojisi ve mezhepsel-etnik ayrılıkların yükseldiği şu sırada Suriye iç savaşında siyasi çözümü zorluyor.
 
*
"Suriye İç Savaşı'nın Siyasi Çözümü" üzerinden bu ülkede işlenen suçların,
Hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesindeki öneminden hareketle esaslı bir biçimde kategorize edilmesini,
Yeni Suriye'nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın buradan çıkarılmasını,
Bu sistematik hukukun BM'de yeni bir dünya statüsü oluşturmasını istiyor.
BM statüsünün değişmemesini isteyenler "Esad'sız", statünün değişmesini isteyenler  "Esad'lı" siyasi çözüm istiyor.
 
*
Ne ki süreç, işte Viyana Suriye Zirvesi'nde Şam ile muhalefet arasında görüşmelerin BM denetiminde ateşkes ilan edileceği 1 Ocak'ta başlayacağı, 6 ay içinde geçiş hükümeti kurulacağı, 18 ay içerisinde de seçim yapılacağı mutabakatı,
G20 Antalya Zirvesi'nde ülkelerin terörizme darbe indirmek için eşgüdümü güçlendirecekleri, 
Teröristlerin çeşitli ülkelere girerken kullandıkları yöntemlerin araştırılacağı,
Gelir kalemlerinin kurutulacağı taahhüdünde bulunduğu sonuç bildirgesi çerçevesinde ilerliyor.  
 
*
Rusya Suriye'de elini ateşe koymuş ve kendisini Siyasi Çözüm için belirlenen takvim doğrultusunda başarıya zorluyor.
Öncelikle  BM denetiminde ateşkes ilan edileceği,1 Ocak'ın gereken şartlarını oluşturmaya çalışıyor.
İran Fars Haber Ajansı, terörle mücadele kapsamında  IŞİD'in Suriye ve Irak'ta sadece 34 üssü kaldığını, İŞİD'in sonunun yakın olduğu aktarıyor.
 
*
Bu noktada Türk uçaklarının Rusya Federasyonu'na ait bir savaş uçağını düşürmesi,
Rusya Devlet Başkanı V.Putin'in " Bugün olanlar, teröristlerin suç ortaklarının bizi arkamızdan bıçaklamasıdır" ifadesindeki tepkiye neden olmuştur.
Putin, Türkiye'yi terörist bir devlet olmakla suçluyor !
 
*
Çünkü, Recep Tayyip Erdoğan gayrı resmi bir lider olarak İslam Birliği çatısı altında bulunan ülkelerde,
"Ümmet adına"  İslam devletlerinin rejiminde ve işleyişinde getirilmeye çalışılan  sistematikle
Vatandaşlık yerine din, eşitlikler yerine din birliği, adalet yerine insan olmayı öngören siyasal ve sosyo-ekonomik yönetim anlayışının cari kılınmasının mücadelesini veriyor.
 
*
Ne ki, İslamcı iktidarlar dinamik bir toplumsal yapının inşa edilmesine olanak tanımayan sonuçlarla karşılaşmıştır.
İslamcılığın tarihinde hiçbir siyasi, ekonomik ve sosyal birikimi, demokrasi kültürüne sahip olmadığı, çevre ülkelerle birbirlerini tamamlayıcı politikalar geliştiremediği,
Aksine uygulamalarıyla kitleleri  Batı tipi düzenin Müslüman halklara her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde yetiştirdikleri ve "İslami Cihad" ateşini körükledikleri anlaşılmıştır.
Bu yüzden Mısır eski Cumhurbaşkanı M.Mursi'nin iktidardan düşürülmesiyle beraber aşırılığı teşvik eden tüm yapılar tasfiye ediliyor.
 
*
Rağmen Cumhurbaşkanı Erdoğan bölgede yaşanan konjonktürün kendine sağladığı fırsatları başarıyla  değerlendirebiliyor.
ABD-Rusya arasında işleyen ayrılıkta, halâ "Bugün yaşanan insani krizlerin ve terör olaylarının baş müsebbibi Esed rejimidir. Esed, bir devlet terörü estirmektedir.
Devlet terörü estiren bu kişinin arkasında duranlar en az onun kadar suçludur"  diyerek ABD'ye verdiği güçlü destekle ayakta kalabiliyor.
Ama bir yandan da "Osmanlı'nın ardından Türkiye'nin İslam toplumlarına Vatikan benzeri ekonomik güç olması projesi"nde "Suriye ve Irak jeopolitiğinde bölgeyi kazanan petrolü ve Misak'ı Milli topraklarını da kazanır" siyasetini güdüyor.
 
*
Şöyle bir tablo ortaya çıkıyor.
Bir taraftan, Erdoğan'ın İslamcı ideolojisine ortak mücadele açılmıştır.
Öte taraftan, Erdoğan İslamcılığın topyekün hayat tarzı idealinde mutlakiyetçi ve yöneticiliğine itaat ister bir uslûpla açılan mücadeleye mukabelede bulunuyor!
 
*
Birincisi; Türkiye yeni güvenlik konsepti uyarınca PKK'nin Türkiye'ye sızmasını engellemek gerekçesiyle Irak sınırını değiştirmeyi öngörüyor.
Sınırın 5 kilometre daha ileri götürülmesi için uluslararası destek arıyor.
İkincisi, Kürt YPG'si öncülüğünde Araplar, Kürtler, Türkmen, Asuriler ve  rejime muhalif askeri grupların birlikte yaptığı operasyonlardan YPG'i dışlanamayınca,  
IŞİD ile mücadele kapsamında ABD koalisyonu güçleriyle  güvenlikli bölge oluşturmak üzere kapsamlı bir operasyona hevesleniyor.
 
*
Türkmen dağı bölgesindeki sivil Türkmenler çok önceden yerleşim yerlerini boşaltmıştır.
Bölgede ağırlıklı olarak savaşan Çeçen ve Uygur teröristlerin sıkışması üzerine Türkmen Katliamı yalanı dolaşıma sokuluyor.
Suriye'nin Halep kentinin kuzeyinde yer alan Türkiye sınırında bulunan IŞİD'i çıkartmayı, PYD'yi pasifize etmeyi ve bunların yerlerine kendisine yakın gördüğü Özgür Suriye Ordusu'nu  yerleştirmeyi öngörülüyor.
Ne ki Türkiye'nin hamlesi Rusya'nın " Birleşik, lâik ve demokratik fedaratif" esaslarda yeniSuriye kurulmalıdır talebine aykırıdır.
O yüzden Rusya'nın Azez-Cerablus hattını türlü fikirde teröristlerden kurtarması  çok yakındır.
 
*
Rus uçağının düşürülmesi iki ülke arasında aykırılıklar noktasında, sanki Rusya'nın herşeyi 1 Ocak tarihine yetiştirmesi  gündemini pekiştirmeye zorluyor.
Devlet Başkanı Putin,"IŞİD'in kontrolündeki bölgelerden büyük miktarda petrol ve petrol ürününün Türkiye'ye gittiğini uzun zamandır biliyoruz. Buradan teröristlerin ellerine büyük paralar geçiyor. Şimdi de bizi sırtımızdan bıçaklıyor, teröristlerle savaşan uçaklarımızı vuruyorlar. Hem de ABD ile havadaki olası karşılaşmaları önlemek için bir anlaşma imzalamış olmamıza rağmen. Bildiğimiz kadarıyla Türkiye de ABD öncülüğündeki koalisyon içinde terörizmle savaştığını söyleyen ülkeler arasında " ifadesi;
Bir noktada Putin'in Viyana Anlaşması ve Antalya G-20 Zirvesi  kararlarının uygulanmasına yönelik ısrarını da gösteriyor.
 
*
Bir süredir Cumhurbaşkanı Erdoğan, hangi gerekçe ile olursa olsun, devletlerin uluslararası ilişkiler açısından görevlerini belirleyen, BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararlara aykırı davranmakla itham edilmektedir.
Fonladığı İslamcı radikal örgütleri silahlandırıp yönlendirmek ve  Suriye'de savaşa salmakla diğer bir devletin iç işlerine müdahale etmek, başka bir devlet sınırları içinde iç savaş çıkarmak, barışı tehdit edici davranışlardan uzak durmamak, hukuku ihlal edenlerle yardımlaşmak fiilleriyle Uluslararası Adalet Divanı'nında yargılanması konuşuluyor.
 
*
Madem Putin, Türkiye'yi terörist bir devlet olmakla suçluyor,
O halde Erdoğan hakkında  BM Genel Sekreteri'ne, Güvenlik Konseyi Başkanlığı'na, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde sunulmuş olan bir çok suç duyurusuna ilaveten,
"Türkiye İŞİD'le işbirliği yapıyor mu: IŞİD ile Türkiye arasında askeri işbirliği var mı:
Türkiye IŞİD'e askeri malzeme ve lojistik destekte bulunuyor mu: Finans yardımı yapıyor mu: IŞİD militanlarının Suriye'ye geçişlerine göz yumuyor mu: Tıbbi yardımda bulunuyor mu:  Kimyasal silah kullanımına destek oluyor mu: Kobani'ye saldıran IŞİD'e göz yumdu mu ?" benzeri soruları yanıtlayacak yeni dosyaları sunması gerekiyor.
 
*
Bu noktada Rusya'nın  Türkiye'nin terörist bir ülke olduğuna ilişkin doneleri, ateşkes ilan edileceği 1 Ocak ila geçiş hükümetinin kurulacağı 6 ay içinde peyderpey ortaya çıkarması,
Bu sırada bir dizi ortak projenin iptal edilmesi ve Türk şirketlerinin Rus pazarındaki pozisyonlarını kaybetmesi gibi  ekonomi ve siyasi açılar dahil olmak üzere iyi komşuluk ilişkilerini askıya alması beklenmelidir. 
 
*
Bu durumda,
Birincisi, Türk halkını çok ağır ekonomik ve siyasi bir yakın gelecek bekliyor.
İkincisi; Başta ABD olmak üzere Batı'nın"Suriye İç Savaşı'nın Siyasi Çözümü" konusunda bütün inisyatifi eline geçiren Rusya ile  ancak bu sayede bir müzakere eşiği bulabileceği öngörülüyor.
Eğer böyleyse, Rus uçağının düşürülmesinde provokasyon ihtimalini, sunuçta Türkiye'nin yalnız bırakıldığı şüphesinin altı çizilmelidir.
Üçüncüsü; Her geçen günde Türk ve dünya siyasi örgütleri, toplum kuruluşları ve kamuoyu arka arkaya sunulacak dosyalarla,
Recep Tayyip Erdoğan'ın,  kitlelerin  Batı tipi düzenin Müslüman halkları her türlü zulme maruz bıraktıkları fikrinde yetiştirmesinde etkin olduğu ve "İslami Cihad" ateşini körükleyen kişi olarak itibarsızlaştırmaya tabi tutulacağı,
Giderek el birliği ile aşırıcı Erdoğan yapılanmasının tasfiye edileceği gibi bir sonuç  ortaya çıkıyor ki;
Keşke herşey bu kadar kolay ve bunlarla sınırlı olsaydı...
 
26.11.2015 - F16 1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir