CHP de ne olacak?

Dün 22 Kasım 2015 Pazar günü yazımı yazarken bir yandan da TBMM’sini izliyordum.

Matematiksel olarak sonucu belli olan bir seçim, seçim bile sayılmazdı.

Hani derler ya dostlar alışverişte görsün…

İşte aynen o hesap.

Boşuna zaman kaybı…

7 Hazirandan beri ne değişti ki?

Gülesim geliyor zira aynı tas aynı hamam.

Aslında 7 Haziran sonuçları çok önemliydi ve AKP den kurtulabilirdik ama AKP den başka hiçbir parti iktidar olmak istememişti.

CHP Koalisyona, MHP ise Ana muhalefet olmaya odaklanmışlardı.

HDP’ ye gelince 80 milletvekili çıkartmanın sevincini ve komplekslerini üzerinden atamamış bayram çocukları gibiydi.

Durum böyle olunca Erdoğan istediğini almış oldu.

İş bilenin, kılıç kuşananın derler.

Erdoğan allem etti, kallem etti kazandı.

Bize de helal olsun demekten başka bir şey düşmez değil mi?

***

CHP sıradan bir parti değildir.  Kökleri Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’nden uzanan, Mustafa Kemal Atatürk’ün 9 Eylül 1923 yılında kurduğu ve ilk genel başkanlığını yaptığı bir partidir.

Ayrıca cumhuriyeti kuran partidir.

CHP demek, Atatürk demektir.

Bunun için kemikleşmiş % 25 lik oyu her zaman vardır.

***

CHP ‘in bu günkü haline baktığımızda tanımakta zorlanıyoruz.

Atatürk devrimleri ve ideolojisi ile uzaktan yakından ilgisi olmayan ve tıpkı mevcut iktidar gibi, tıpkı emperyalist ülkeler gibi, CHP’ni parçalamak, yok etmek, Atatürk’ü silmek isteyenlerin çoğunlukta olduğu parti konumundadır.

Halkçı, devrimci antiemperyalist çizgisinden çıkarak, laiklik ve cumhuriyetçilikten uzaklaşması, AKP ile Fetullahçı örgüt arasında sıkışmış bir politikayı izlemesi, HDP ile çok yakınlaşması başlıca nedenleri tabi.

Kılıçdaroğlu ile altı seçim kaybedildi.

Haksızlık yapmayalım, Kılıçdaroğlu 20 senelik genel başkan değil elbette.

Ne var ki her yenilgiden bir ders çıkartacağına ısrarla aynı politikalarını ve aynı kadrolarını muhafaza ederek yanlışlardan dönmedi.

7 Haziran ve 1 Kasım seçimlerinde CHP’nin reklamları çok güzel hazırlanmıştı.

Kılıçdaroğlu mitinglerinde hatırı sayılır kalabalıklar vardı.

Peki, o zaman neden iktidar olamadık.

Bırakın iktidar olmayı 35 ilde milletvekili çıkartamadık.               

Halen bazıları diyorlar ki 2 vekil fazla çıkarttık, oylarımız arttı.

Bıraksınlar bu ayakları!

Acı da olsa gerçekleri görüp, nerede hata yaptık diye düşünmeliydiler aslında.Demek ki bu genel merkez yönetimi ile başarılı olamıyor.

O zaman partiyi başarıya taşıyacak kişilerin önünü açmalıdırlar.

Bu bir bayrak yarışıdır kardeşim, o koltuklar kimsenin babasının malı değildir.

                                                                 ***

Her yenilginin ardından partide istifa sesleri yükselir, kurultay istenir, genel merkez tarafından belirlenen kurultay delegeleri devreye sokulur ve sonuç değişmez.

Aslında delege sistemi kaldırılmalı üyelerin hepsi oy kullanmalıdır.

Şimdi genel başkanlık için birkaç aday var.

Açıkçası pek umutlu değilim.

Neden mi? Haklı olarak düşünüyorum Ümit Kocasakal hariç adaylıklarını açıklayanlar partide bunca hata yapılırken neden sessiz kaldılar?

“Vatan, namus, ahde vefa diyen Tuncay Özkan bile dut yemiş bülbül olmuş.”

Diğerlerine gelince;

Hatırlarsak Emine Ülker Tarhan’ın cumhurbaşkanlığı adaylığı için imza vermemişlerdi.

Süheyl Batum disipline verildiğinde yine sessizdiler.

Birgül Ayman Güler için de sessiz kaldılar.

Kemalist çizgideki arkadaşlarımız birer birer istifaya zorlanırlarken, ulusalcı örgüt partiden uzaklaştırılırken neden gıkları çıkmadı?

Tekrar milletvekili seçilememe korkularındanmıydı?

Yoksa koltuklarını kaybetmemek için miydi?

Pusuya yatıp CHP’nin kaybetmesini mi beklediler.

Oysa özeleştiri yapabilmeliydiler.

Yürekli bir şekilde partinin nereye gittiğini tartışabilmeliydiler.

Bunları yapma, şimdi genel başkanlığa aday ol.

CHP de değişim şart olmuştur ama devrimci, antiemperyalist ve altı oka gönülden bağlı, ihanet etmeyecek, kendi menfaatini değil, halkın mutluluğunu düşünecek, CHP’yi iktidara taşıyacak gerçek bir lider olmalıdır bu.

Ben böyle kararlı bir lider aday göremiyorum açıkçası…

Halen ben diye çıkıyorlar karşımıza.

Neden biz olamıyorsunuz?

Eğer cidden partiyi kendi çizgisine döndürmek istiyorsanız birleşin ve tek aday olarak çıkın delegenin karşısına.

İnsanların akıllarına şu geliyor.

Acaba bu kadar genel başkan adayının ortaya çıkması da Kılıçdaroğlu’na güven kazandırmak için midir?

Muharrem İnce çok sertleşiyor ve diyormuş ki:

18 Temmuz 2015’te bu parti yönetiminin bütün hakları doldu. Korkarım, partiyi de kayyuma düşürecekler.”

Bu da bir strateji midir?

Yoksa içten gelen sözler midir?

Bekleyip göreceğiz…

Dün 22 Kasım 2015 Pazar günü yazımı yazarken bir yandan da TBMM’sini izliyordum. - tunay suer1

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir