Site icon Turkish Forum

YCHP’ NİN RESTORASYONU

2009'dan bu yana  küresel büyüme en düşük seviyesindedir.
Bu durum küresel ekonomi üzerinde aşağı yönlü baskı yaratıyor, küresel ticaret daralıyor.
AB ve Euro Bölgesi'nde para politikaları belirgin şekilde ayrışırken, küresel finans durumu daha da karmaşıklaşıyor.
Dünya ekonomisine büyük katkılarda bulunan gelişmekte olan ülkeler de aşağı yönlü baskıyla yüzyüzedir.
Bu yüzden küresel güvenin canlandırılması, dünya ekonomisinin sürdürülebilir ve dengeli gelişme çizgisine oturtulması gerekiyor.
 
*
Ya da Ortadoğu'da aşırılık ideolojisi ve mezhepsel-etnik ayrılıkların yükseldiği,
ABD'nin ilişkilerinde soğukluk yaşadığı Rusya'nın Suriye iç savaşına siyasi bir çözümü zorladığı,
Bu paralelde İsrail'in güvenliğinin beklemeye kaldığı bir dönemden geçiliyor. 
Pazartesi günü, ABD Başkanı B.Obama ve İsrail Başbakanı B.Netenyahu Oval Ofis'te;
ABD'nin Hizbullah, IŞİD ve İran'ın rolleri başta olmak üzere Suriye iç savaşı, Filistinliler ile son günlerde tırmanan şiddet olayları ve barış görüşmelerinin yeniden rayına oturtulması konularında görüşüyor.
 
*
Ne ki, ABD'nin bir zaman önce oyunun kurallarını belirlediğini ama bugün kurduğu transatlantik ittifakla birlikte bir efsane olduğu, sanıldığı kadar güçlü olmadığı, hele ki terörle mücadeleye ilişkin bir stratejisinin bulunmadığı ve inişe geçtiğine ilişkin söylemler de dur-durak bilmiyor. 
Ama çoğunlukla Obama'nın başkanlık döneminin sonu olan Ocak 2017'ye kadar, ne dünya ekonomisinin sürdürülebilir ve dengeli gelişme çizgisine oturtulması, ne de İsrail-Filistin arasında bir barış anlaşmasına varılmasının beklenemeyeceği  bir rölanti süreçten bahsediliyor.
 
*
Elbette yapılacak çok şey vardır.
Mesela, dünya ekonomisinin karmaşık durumu sürerken ve yeni bir Ortadoğu inşa edilirken,
Türkiye bu sürece, ABD ve batılı küresel güçlerin, bir taraftan AKP hükümeti ile birlikte geliştirdikleri, "Osmanlı'nın ardından Türkiye'nin İslam toplumlarına Vatikan benzeri ekonomik güç olması projesi" nde "Suriye ve Irak jeopolitiğinde bölgeyi kazanan petrolü ve Misak'ı Milli topraklarını da kazanır" siyaseti,
 
*
Diğer taraftan, memleketin içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunmasının sigorta mekanizması olan "CHP kimliği"nin,
Atatürk'ün Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik,Laiklik, Devrimcilik ilkelerine bağlılık esasından,
Sosyal Demokrasinin Özgürlük, Eşitlik,Dayanışma, Barış, Emeğin yüceliği, Hukukun üstünlüğü, Gönenç, Doğanın ve çevrenin korunması  gibi sosyal demokrasi haklarına dönüştürüldüğü "Yeni CHP kimliği"ni belirleyen bir siyasetin bileşkesinde yer alıyor.
 
*
13 yıldır kesintisiz iktidar olan AKP hükümeti, son seçimlerde de oy oranını arttırmış ve yüzde 50'ye yakın bir destekle yeniden seçilmiştir.
Ama  her konunun politize olması, halk arasında yoğun bir kutuplaşma yaşanmakta oluşu tek parti yönetimi altında dahi istikrarın sağlanmasının zor olacağı bir sürece işaret ediyor.
Mecburen iç politikada tüm halkı kapsayıcı adımların atılması,  dış politikanın da sil baştan ele alınması,
O yüzden YCHP'nin de hem iç hem dış politikaya hızlı ve pragmatik yaklaşımlar geliştirmesi ve  yeni duruma adapte edilmesi gerekiyor...
 
*
Ne ki, 7 Haziran ardından 1 Kasım Milletvekili Genel Seçimi'nde de başarısız olan YCHP Genel Başkan K.Kılıçdaroğlu;
"CHP'nin kurtarıcılara değil, öncelikle ideolojik bir netliğe, yitirdiği kurumsal, siyasal hafızasını geri kazanmaya, fikri bir tazelenmeye ihtiyacı vardır" gerekçesiyle,
Parti tabanında oluşan muhalefetin  "Genel Başkan" değişikliği öngören olağanüstü Kurultay talepleriyle karşı karşıya bulunuyor.
 
*
Bu sırada YCHP muhalefeti "Olağanüstü Kurultay" toplamak için imza topluyor, Genel Merkez'in yeni seçilecek delegeleri etkilemesini engellemeye çalışıyor.
Genel Merkez ise "Gündemimizde olağanüstü kurultay yok, olağan kurultay takvimi işliyor" noktasındadır ve vakit kaybetmeden yeni seçilecek delegelerle elini güçlendirmeye çalışıyor.
 
*
Nitekim 7 Haziran seçimleri sonrası YCHP, Siyasi Partiler Yasası, tüzük ve yönetmeliklerin hilafına  "Delege Seçimi Duyurusu" hükümlerine uymaksızın,
Yalnızca İl ve İlçe örgüt idarecileri dolayısıyla Kılıçdaroğlu eğilimli üyelerle sessiz sedasız  12 ilde  ve en az üçte bir ilçede kongreleri tamamlamış ve yeni kurultay delegelerini belirlemiştir... 
 
*
Benzer şekilde 1 Kasım seçimlerinin hemen ardında yine hukukun "Delege Seçimi Duyurusu" hükümlerine uymaksızın, çoğu üyenin bilgisi dışında bir çok ilçede kongreler yapılmış, 
Üstelik CHP Tüzüğü Madde 48 A; "İlçe ve il kongrelerinin delege sayıları, partinin son genel milletvekili seçiminde aldığı oyla orantılı olarak Merkez Yönetim Kurulu kararı ile belirlenir" hükmü de çiğnenmiştir.
 
*
Genel Başkan adayı Umut Oran, "Biz 1 Kasım'dan beri CHP olarak mahallelerde ilçelerde kongreler yapıyoruz. Hukuken bu durum sakat bir durum. Çünkü 1 Kasım'daki herhangi bir ilçenin 1 Kasım seçimlerindeki delege sayısı farklı, 7 Haziran'daki delege sayısı farklı. Biz şu anda neye göre yapıyoruz? 7 Haziran'daki delege sayısına göre yapıyoruz. Bu hukuken sakat bir durum" diyor.
Diğer Genel Başkan adayı Muharrem İnce'de benzeri kaygıları taşıyor.
 
*
Peki, ne oluyor?
Genel Başkan adaylarının "CHP'nin kurtarıcılara değil, öncelikle ideolojik bir netliğe, yitirdiği kurumsal, siyasal hafızasını geri kazanmaya, fikri bir tazelenmeye ihtiyacı var" ifadesindeki müştereklik,
YCHP'de K. Kılıçdaroğlu'nun misyon olarak yükümlendiği ve bin bir zahmetle tasfiye etmeyi başardığı Kemalizm'in, Olağanüstü Kongre talebiyle yeniden diriltilmeye çalışılması anlamına geliyor.
 
*
Doğrusu, Türk halkı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir  lider olarak yetki kullanım iradesini belirleyen karizmaya, gelenekçiliğe ve rasyonalist alt yapıya haiz olmadığının kanaatindedir,üstelik "Dersimli Kemal" sıfatından ve  Kemalizm'i dışlamış olmasından rahatsızdır. 
 
*  
Sadece bir diğer Genel Başkan adayı ve esasen Sosyal Demokrat Mustafa Balbay " Partimizin olağan kurultayında genel başkanlığa adayım.
Kılıçdaroğlu'na vefa borcum var. Bu borcu CHP'nin iktidar olması ile borcumu ödemiş olurum" diyor.
Bunca delege oyununa rağmen Balbay'ın olağan kurultay talebi dikkat çekiyor! 
 
*
Acaba bu ifade itibarını kaybetmiş Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun,
Şartların bugünkü gibi sürmesi halinde Olağan Kongre öncesinde bir demokrasi mücahidi olarak anılmak,
Karşılığında YCHP'nin itibarını yükseltmek için  Genel Başkanlıktan çekileceğini açıklaması,
Yeni yıla kadar sürecek kongrelerde, kongre delegesi sıfatı kazananlara Genel Başkan olarak Mustafa Balbay'ın işaret edeceği bir oldu-bittiyle mi ilgilidir? 
 
*
Belki küresel rölanti süreci Türkiye'ye böyle yansıyacaktır, kimbilir?
Yeni CHP Genel Başkanı Mustafa Balbay!
Ha Ali Veli, ha Veli Ali...
 
14.11.2015 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5
2009’dan bu yana  küresel büyüme en düşük seviyesindedir.
Bu durum küresel ekonomi üzerinde aşağı yönlü baskı yaratıyor, küresel ticaret daralıyor.
AB ve Euro Bölgesi’nde para politikaları belirgin şekilde ayrışırken, küresel finans durumu daha da karmaşıklaşıyor.
Dünya ekonomisine büyük katkılarda bulunan gelişmekte olan ülkeler de aşağı yönlü baskıyla yüzyüzedir.
Bu yüzden küresel güvenin canlandırılması, dünya ekonomisinin sürdürülebilir ve dengeli gelişme çizgisine oturtulması gerekiyor.
 
*
Ya da Ortadoğu’da aşırılık ideolojisi ve mezhepsel-etnik ayrılıkların yükseldiği,
ABD’nin ilişkilerinde soğukluk yaşadığı Rusya’nın Suriye iç savaşına siyasi bir çözümü zorladığı,
Bu paralelde İsrail’in güvenliğinin beklemeye kaldığı bir dönemden geçiliyor. 
Pazartesi günü, ABD Başkanı B.Obama ve İsrail Başbakanı B.Netenyahu Oval Ofis’te;
ABD’nin Hizbullah, IŞİD ve İran’ın rolleri başta olmak üzere Suriye iç savaşı, Filistinliler ile son günlerde tırmanan şiddet olayları ve barış görüşmelerinin yeniden rayına oturtulması konularında görüşüyor.
 
*
Ne ki, ABD’nin bir zaman önce oyunun kurallarını belirlediğini ama bugün kurduğu transatlantik ittifakla birlikte bir efsane olduğu, sanıldığı kadar güçlü olmadığı, hele ki terörle mücadeleye ilişkin bir stratejisinin bulunmadığı ve inişe geçtiğine ilişkin söylemler de dur-durak bilmiyor. 
Ama çoğunlukla Obama’nın başkanlık döneminin sonu olan Ocak 2017’ye kadar, ne dünya ekonomisinin sürdürülebilir ve dengeli gelişme çizgisine oturtulması, ne de İsrail-Filistin arasında bir barış anlaşmasına varılmasının beklenemeyeceği  bir rölanti süreçten bahsediliyor.
 
*
Elbette yapılacak çok şey vardır.
Mesela, dünya ekonomisinin karmaşık durumu sürerken ve yeni bir Ortadoğu inşa edilirken,
Türkiye bu sürece, ABD ve batılı küresel güçlerin, bir taraftan AKP hükümeti ile birlikte geliştirdikleri, “Osmanlı’nın ardından Türkiye’nin İslam toplumlarına Vatikan benzeri ekonomik güç olması projesi” nde “Suriye ve Irak jeopolitiğinde bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” siyaseti,
 
*
Diğer taraftan, memleketin içeriden ve dışarıdan gelebilecek tehlikelere karşı korunmasının sigorta mekanizması olan “CHP kimliği”nin,
Atatürk’ün Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik,Laiklik, Devrimcilik ilkelerine bağlılık esasından,
Sosyal Demokrasinin Özgürlük, Eşitlik,Dayanışma, Barış, Emeğin yüceliği, Hukukun üstünlüğü, Gönenç, Doğanın ve çevrenin korunması  gibi sosyal demokrasi haklarına dönüştürüldüğü “Yeni CHP kimliği”ni belirleyen bir siyasetin bileşkesinde yer alıyor.
 
*
13 yıldır kesintisiz iktidar olan AKP hükümeti, son seçimlerde de oy oranını arttırmış ve yüzde 50’ye yakın bir destekle yeniden seçilmiştir.
Ama  her konunun politize olması, halk arasında yoğun bir kutuplaşma yaşanmakta oluşu tek parti yönetimi altında dahi istikrarın sağlanmasının zor olacağı bir sürece işaret ediyor.
Mecburen iç politikada tüm halkı kapsayıcı adımların atılması,  dış politikanın da sil baştan ele alınması,
O yüzden YCHP’nin de hem iç hem dış politikaya hızlı ve pragmatik yaklaşımlar geliştirmesi ve  yeni duruma adapte edilmesi gerekiyor…
 
*
Ne ki, 7 Haziran ardından 1 Kasım Milletvekili Genel Seçimi’nde de başarısız olan YCHP Genel Başkan K.Kılıçdaroğlu;
“CHP’nin kurtarıcılara değil, öncelikle ideolojik bir netliğe, yitirdiği kurumsal, siyasal hafızasını geri kazanmaya, fikri bir tazelenmeye ihtiyacı vardır” gerekçesiyle,
Parti tabanında oluşan muhalefetin  “Genel Başkan” değişikliği öngören olağanüstü Kurultay talepleriyle karşı karşıya bulunuyor.
 
*
Bu sırada YCHP muhalefeti “Olağanüstü Kurultay” toplamak için imza topluyor, Genel Merkez’in yeni seçilecek delegeleri etkilemesini engellemeye çalışıyor.
Genel Merkez ise “Gündemimizde olağanüstü kurultay yok, olağan kurultay takvimi işliyor” noktasındadır ve vakit kaybetmeden yeni seçilecek delegelerle elini güçlendirmeye çalışıyor.
 
*
Nitekim 7 Haziran seçimleri sonrası YCHP, Siyasi Partiler Yasası, tüzük ve yönetmeliklerin hilafına  “Delege Seçimi Duyurusu” hükümlerine uymaksızın,
Yalnızca İl ve İlçe örgüt idarecileri dolayısıyla Kılıçdaroğlu eğilimli üyelerle sessiz sedasız  12 ilde  ve en az üçte bir ilçede kongreleri tamamlamış ve yeni kurultay delegelerini belirlemiştir… 
 
*
Benzer şekilde 1 Kasım seçimlerinin hemen ardında yine hukukun “Delege Seçimi Duyurusu” hükümlerine uymaksızın, çoğu üyenin bilgisi dışında bir çok ilçede kongreler yapılmış, 
Üstelik CHP Tüzüğü Madde 48 A; “İlçe ve il kongrelerinin delege sayıları, partinin son genel milletvekili seçiminde aldığı oyla orantılı olarak Merkez Yönetim Kurulu kararı ile belirlenir” hükmü de çiğnenmiştir.
 
*
Genel Başkan adayı Umut Oran, “Biz 1 Kasım’dan beri CHP olarak mahallelerde ilçelerde kongreler yapıyoruz. Hukuken bu durum sakat bir durum. Çünkü 1 Kasım’daki herhangi bir ilçenin 1 Kasım seçimlerindeki delege sayısı farklı, 7 Haziran’daki delege sayısı farklı. Biz şu anda neye göre yapıyoruz? 7 Haziran’daki delege sayısına göre yapıyoruz. Bu hukuken sakat bir durum” diyor.
Diğer Genel Başkan adayı Muharrem İnce’de benzeri kaygıları taşıyor.
 
*
Peki, ne oluyor?
Genel Başkan adaylarının “CHP’nin kurtarıcılara değil, öncelikle ideolojik bir netliğe, yitirdiği kurumsal, siyasal hafızasını geri kazanmaya, fikri bir tazelenmeye ihtiyacı var” ifadesindeki müştereklik,
YCHP’de K. Kılıçdaroğlu’nun misyon olarak yükümlendiği ve bin bir zahmetle tasfiye etmeyi başardığı Kemalizm’in, Olağanüstü Kongre talebiyle yeniden diriltilmeye çalışılması anlamına geliyor.
 
*
Doğrusu, Türk halkı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir  lider olarak yetki kullanım iradesini belirleyen karizmaya, gelenekçiliğe ve rasyonalist alt yapıya haiz olmadığının kanaatindedir,üstelik “Dersimli Kemal” sıfatından ve  Kemalizm’i dışlamış olmasından rahatsızdır. 
 
*  
Sadece bir diğer Genel Başkan adayı ve esasen Sosyal Demokrat Mustafa Balbay ” Partimizin olağan kurultayında genel başkanlığa adayım.
Kılıçdaroğlu’na vefa borcum var. Bu borcu CHP’nin iktidar olması ile borcumu ödemiş olurum” diyor.
Bunca delege oyununa rağmen Balbay’ın olağan kurultay talebi dikkat çekiyor! 
 
*
Acaba bu ifade itibarını kaybetmiş Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun,
Şartların bugünkü gibi sürmesi halinde Olağan Kongre öncesinde bir demokrasi mücahidi olarak anılmak,
Karşılığında YCHP’nin itibarını yükseltmek için  Genel Başkanlıktan çekileceğini açıklaması,
Yeni yıla kadar sürecek kongrelerde, kongre delegesi sıfatı kazananlara Genel Başkan olarak Mustafa Balbay’ın işaret edeceği bir oldu-bittiyle mi ilgilidir? 
 
*
Belki küresel rölanti süreci Türkiye’ye böyle yansıyacaktır, kimbilir?
Yeni CHP Genel Başkanı Mustafa Balbay!
Ha Ali Veli, ha Veli Ali…
 
14.11.2015
Exit mobile version