NECDET BULUZ
Merkez Bankası 2015 Eylül ayı ödemeler dengesi verilerini açıkladı. Açıklamaya göre Verilerle birlikte Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan cari açık sorunu iki aylığına da olsa ortadan kalktı, hatta Türkiye ödemeler dengesinde Eylül’de 95 milyon fazla verdi. Hiç kuşkusuz bunu umutlu buluyoruz.
Çünkü ekonomide Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri yıllardır kapatılamayan cari açıktır. Alınan tüm önlemlere rağmen cari açığın kapatılamaması ekonomideki tüm dengelerin de altüst olmasına neden oluyor. Aynı zamanda enflasyon rakamlarının yükselmesinde de cari açığın büyük payının olduğunu söylemeliyiz.
Bazı ayın organlarında ve televizyonlarda cari açıkla ilgili bu gelişme büyük bir başarı gibi algılanıp gösteriliyor. İşin aslına baktığımızda görüntünün hiç de öyle olmadığını görüyoruz.
Ancak veriler, ekonomide nasıl bir kriz yaşandığının, Türkiye’nin nasıl bir çıkmaza saplandığının göstergesi niteliğinde. Verilere göre; 2015 Temmuz ayında 3 milyar 321 milyon dolar olan cari açık Ağustos’ta 27 milyon dolar fazla verirken bu rakam Eylül 95 milyon dolara yükseldi. Yılın dokuz aylık bölümündeki cari açık 25,5 milyar dolar olurken yıllık bazda 43 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Cari açıktaki bu düşüşte ise Türkiye’nin kalkınması, refahının artması için en önemli kalemlerden biri olan ihracat ile ihracatta yaşanan korkunç düşüş olmuştur. 2015 Ağustos’ta 11 milyar 535 milyon dolar olan ihracat, Eylül’de 11 milyar 656 dolara yükseldi ama yılın 9 aylık bölümünde, 123,9 milyar dolardan 107,2 milyar dolara düştü. İhracatta tam 16,7 milyar dolarlık gerileme gerçekleşti.
Ağustos’ta 15 milyar dolar olan ithalat is 14,7 milyar dolara indi. Yılın dokuz aylık bölümündeki toplam ithalat ise 168,5 milyar dolardan 148,3 milyar dolara düştü. İthalattaki gerileme 20 milyar doların üzerinde gerçekleşti.
Açıkça ifade edelim:
Biz de her şeye rağmen cari açığın kapanmasını yürekten isteyenlerdeniz. Ancak, geçici ve kaynağı nereden belli olmayan paraların akışı ile cari açığın azaltılması ya da yok sayılmasını da son dere yanlış ve yanıltıcı olarak görüyoruz.
Ekonomistlerden Süleyman Yaşar, konu ile ilgili olarak bir yazıyı kaleme almış. Yazının başlığını da “Cari açık kaynağı belli olmayan para ile finanse ediliyor” diye koymuş. Son derece önemli konulara da değinmiş. Konumuz içinde olduğu için değerli ekonomist Süleyman Yaşar’ın bu yazısından bazı alıntıları sizlerle paylaşıyoruz:
“Bu yılın ilk dokuz aylık cari açık rakamları açıklandı. Buna göre Ağustos ve Eylül aylarında sırasıyla 27 ve 95 milyon dolar cari fazla verilmesine rağmen Ocak- Eylül döneminde toplam cari açık 25,5 milyar dolar oldu. Yeri gelmişken cari açığın ne olduğunu hemen hatırlatalım… Hatırlayacaksınız cari açık, bir ülkenin ürettiğinden fazlasını harcaması anlamına geliyor. Dolayısıyla bu yılın ilk dokuz ayında 25,5 milyar dolar ürettiğimizden daha fazla harcama yaptığımızı söyleyelim. Şimdi gelelim dokuz ayda 25,5 milyar dolar olan cari açığı nasıl finanse ettiğimize… Bildiğiniz gibi cari açığı olan ülkeler, dünyada cari fazla veren ülkelerden borçlanarak ve mevcut döviz rezervlerini kullanarak cari açıklarını finanse ederler. Ama Türkiye’de durum farklı. Çünkü bu yılın ilk dokuz ayında ortaya çıkan 25,5 milyar dolarlık cari açığın 13,4 milyar dolarlık kısmının ödemeler bilançosundaki net hata ve noksan kaleminden karşılandığını görüyoruz.”
Ürettiğimizden fazla harcadığımız paranın nereden geldiğini bilmediğimizi de dile getiren Yaşar, yazısında “Ekonomide şeffaflık ortadan kalkıyor” diyerek şu noktalara da değiniyor:
“Peki, “nedir bu net hata ve noksan kalemi” diye sorarsanız cevabı şu; nereden geldiği bilinmeyen dövizlerin kaydedildiği bir hesap oluyor net hata ve noksan. Dolayısıyla ürettiğimizden fazla harcadığımız 25,5 milyar doların yüzde 52,6’sının nereden geldiği bilinmeyen dövizlerle karşılıyoruz. İşte durum böyle olunca bu defa ekonomide şeffaflık ortadan kalkıyor. Kimin dövizi nereden kazandığı veya getirdiği belli olmuyor. Tabii bu durumda ekonomi politikası tasarlamak zorlaşıyor. Bunun yanında kaynağı belirsiz döviz girişi, gelir dağılımının bozulmasına, haksız kazançlara neden oluyor.”
Ekonomide şeffaflığın önemine de değinen Süleyman Yaşar, yazısının son bölümünde de şu noktaları gündeme getiriyor:
“Peki, niye Türkiye’nin ürettiğinden fazla harcamasının yüzde 52,6’sını bilinmeyen kaynaklardan karşılanıyor? Karşılanıyor çünkü hatırlayacaksınız Prof. Dr. Ünal Tekinalp’in hazırladığı küresel hukuk kurallarına uygun Türk Ticaret Kanunu’nun şeffaflık ve denetim hükümleri kanun yürürlüğe girmeden bir gece önce apar topar değiştirildi. Hatta ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan “Şirketlerin uluslararası denetim kurallarına göre hazırlanan bilançoları yayınlanırsa şirket sahiplerinin karıları pırlanta kolye, pırlanta küpe ister” diyerek bilançoların sansür edilmesini savunmuştu. Kısaca şeffaflıktan uzaklaşmanın nedenini “para kazandığımızı aman karılarımız duyması”na getirmişti… İşte bu söylem bugün Türkiye’nin ödemeler bilançosunu anlaşılmaz hâle getirdi. Anlayacağınız Ali Babacan’ın bilançoların sansürlenmesi için uydurduğu gerekçeden sonra Türkiye’nin ürettiğinden fazla harcamasının yarısından fazlasının nasıl finanse edildiği bilinemiyor. Yani kadınlar pırlanta kolye, pırlanta küpe istemesin diye şeffaflık ortadan kalktı. İster inanın ister inanmayın söylenen gerekçe buydu.”
Cari açığın gerçekten düşüp düşmediği yorumunu sizlere bırakıyoruz. Ama yazımızın başında da ifade ettiğimiz gibi ülkemizde cari açığın mutlak şekilde düşürülmesi gerektiğini savunduğumuzu yineleyelim.
necdetbuluz@gmail.com
www.facebook.com/necdet.buluz