Her sene olduğu gibi, bu yıl da alışıldık görüntüler yaşandı. İki ana kitle vardı 10 Kasım’a yaklaşımda alışıldık.
O öldü biz bittik diyenler, ve o öldü zulüm bitti diyenler. İkiside yanılıyordu. Her zamanki temcit pilavı, ısıtılıp ısıtılıp 10 Kasım’da ortaya çıkıyor.
Kemalistler, Atatürkçüler, yada kendini nasıl tanımlıyorsa onlar için söylüyorum. Atatürk faniydi ve öldü. Her canlı gibi O’da ölümü tadacaktı ve tattı. Asıl olan şudur. Eğer kendinizi Atatürkçü, Kemalist olarak tanımlıyorsanız, fikirlerini koyun ortaya, onları savunun, onları yaşatın. O geri gelseydi, o yaşasaydı mantığı teyzemin sakalı olsaydı dayım olurdu mantığıdır. Yani varsayımdır. Gerçekleri barındırmaz.
O öyle olsaydı
Olmadı…
Yüz yıl sonra bile yeni birşeyler söyleyemiyorsanız, bir gariplik var demektir. Atatürkçülük bir din değilki. Değişmez kurallar içermez. Fikirleri vardır, halen kabul görür; demokrasi gibi, haklar ve özgürlükler gibi, fikirleri vardır; miadı dolmuştur, belkide hiç kabul görmemiştir. Şapka kanunu gibi. Hangi Atatürkçü ve Kemalist’in kafasında şapka var. Gerek yoktu, halen de gerek yok bence.
Atatürk bir din adamı değildi, devlet adamıydı, komutandı.
İyi bir devlet adamı ve iyi bir komutandı.
O gidince zulüm bitti diyenler, yanlış pencereden bakıyorlar, o gitti biz bittik diyenler gibi tıpkı. Sıkışınca eski defterleri karıştırmak gibi bir hastalığımız var, tarihten medet umuyoruz adeta, Fatih’in torunu olmakla övünmek yetmez, Fatih olmak lazım aynı zamanda.
Atatürk’e ağıt yakmak yetmez, Atatürk olmak lazım gelir aynı zamanda.
Anlamak yetmez, bilgi gerekir, bilgi ise, okumayla, öğrenmeyle olur, duymak dedikodudur, bilgi de bir yerde yetmez, çeşitli kaynaklardan almak lazım bilgiyi tek kaynaktan gelen bilgiler sizi birinin takipçisi yapar veselam…
Yani diyorum ki…
Atatürkçülerin Mustafa Kemal’i bilmediği bir gerçektir, tıpkı müslümanların Kur’an-ı bilmediği gibi.
Kitap okumak lazım, Nutuk’mu okursunuz yoksa Kur’an mı bu size kalmış. Ama bilinki Nutuk okumadan Atatürkçü, Kur’an okumadan müslüman olmak zor. Aksi halde konuştuğunuz kelimeler sizin değil başkasının ağzından çıkan bilgiler olur.
Ve o nedenledir ki o anlamsız tartışmalar yaşanır her 10 Kasım’da. Deccal diyenlerle tartışmasız lider diyenlerin tartışmasıdır bu.
Bizi bitirdi diyenlerle, bizi kurtardı diyenlerin tartışmasıdır,
Dini kaldırdı diyenlerle, dini taassuptan kurtardı diyenlerin tartışması yani.
Bıkmadan usanmadan aynı şeyler söylenir. Ortaçağ’dan kalma Aristo mantığıdır bu.
Bütün bilgilerini tek kaynaktan öğrenenlerin tartışmasıdır bu aslında, hayatı boyunca aynı kaynak bilgilerden beslenenler farklı bakamazlar.
Nazım Hikmet şiirlerini okuyarak büyüyenler farketti ki Necip Fazıl diye bir şair varmış,
Din bir Afyondur diyenlerin tedrisatindan geçenler, gördüler ki asıl afyon olan körü körüne inanmakmış.
Atatürk Bizim Tarihimize mal olmuş bir değerdir, paranızda resmini taşıdığınız bir şahıs hakkında aykırı şeyler söylemek söyleyeni küçültür, Sahip olduğunuz sistemin kurucu ile ilgili aykırı konuşmak söyleyeni aciz bırakır.
2015 te hala bunları konuşuyor olmak bile acizliktir. Bu nesil başka şeyler konuşmak zorunda, kin ve nefret tartışma konusu olmaktan çıkmalı, Osmanlıcılar ve Atatürkçüler artık bilmeli ki Atatürk aynı zamanda bir Osmanlı subayıdır.
O nedenle her 10 Kasım’ı anlamsız kılmak zorunda değilsiniz. Yana yakıla ağıtlar yakmak ta anlamsız, 10 Kasım’ı itibarsızlastırmakta anlamsız. Atatürkçülerin, ölen insandan medet umma çabasıyla, müslüman kesimin ağaca çaput bağlayıp dilekte bulunması kıyasıya yarışır. Oysa nafiledir bütün bu çaba. Ölülerden sorun çözmesini ve size ışık tutmasını beklemek, kuru ağaca iplik bağlayıp dileklerinizin gerçekleşmesini beklemektir.
Ayhan Kılıç
Edmonton / Kanada
Bir yanıt yazın