ŞEYTAN AYRINTIDA GİZLİDİR

Atatürk’ün önderliğinde Türk milletinin verdiği mücadeleyle dağıtılan yüzyıllık “Büyük Kürdistan” projesi canlandırılmak isteniyor.
IŞİD’in yarattığı tehlikeler bahanesiyle Irak Kürt Yönetimi silahlı birimi Peşmerge güçleri,
Türkiye’den PKK’nın silahlı kanadı Halk Savunma Güçleri,
Suriye’den Demokratik Birlik Partisi’nin Halkçı Koruma Birlikleri “Kürt Savunma Güçleri ” adı altında birleşmiştir.
 
*
Kürt Savunma Güçleri; ABD’nin çekildiği Irak’a yeniden dönmesinin sözkonusu olmadığı bir durumda,
Kürt bölgesi ve enerji kaynaklarını riske atacak hamlelere karşı arkasında bırakacağı bir kuvvet olmak, 
Bağımsızlığı öngörülen Kürdistan’ın da savunma gücü olarak düşünülüyor.
 
*
Halbuki Türkiye, mesela Suriye’nin kuzey bölgelerini kontrol eden Halk Savunma Gücü’nü terör örgütü olarak kabul ediyor.
Bu gücün Cizire ve Kobani kantonlarının birleştirilmesi ardından Efrin kantonuyla birleşme ve  “Demokratik Özerk” yapıda bir Kürt koridoru oluşturmasından endişeleniyor.
 
*
Sınırda Mare-Cerablus arasındaki 90 kilometrelik alan güvenli bölge olarak belirlenmiş,
Türkiye bu bölgede IŞİD ve benzeri radikal örgütlerle haşır neşir  Suriyeli Kürtlerin Halk Savunma Güçlerinin önünü kesmeye çalışıyor. 
Bölgenin havadan güvenliğini ABD liderliğindeki IŞİD karşıtı koalisyonu sağlıyor ama NATO Genel Sekreteri J.Stoltenberg, “NATO bu çabaların bir parçası değildir. Bu konu Türkiye ve ABD’yi ilgilendiriyor”diyor.
NATO kıvırıyor!
 
ABD ise Türkiye’nin endişelendiği  Kürtlere değil, Suriyeli muhalefete silah sağladıklarını söylüyor.
Halbuki ABD silah yardımını doğrudan doğruya Kürt Savunma Güçlerine, mesela Suriye’de Halkçı Koruma Birliklerine yapıyor…
ABD yalan söylüyor!
 
*
Suriye Halk Savunma Güçleri lideri Salih Müslim bu yalanı teyid ederken,üstelik  inşa edilen demokratik özerk sistemin geleceğin Suriye’si olduğunu söylüyor.
Suriye dışında temsilcilikler açılacağını ve “Demokratik Özerklik” sisteminin dünyaya tanıtılacağını, uluslararası insan hakları kuruluşlarına dokunularak uluslararası meşruiyet aranacağını açıklıyor.
 
*
Diğer yanda Türkiye’deki Kürt Savunma Güçleri de Irak ve Suriye’deki savaşı parça parça Türkiye’ye taşıyor.
“Devrimci Halk Savaşı ” stratejisi çerçevesinde dağlarda ve şehirlerde savaşıyor,
Türkiye’nin toplumsal ve politik ilişkilerinin stabilizasyonunu ve kontrolünü hedefliyor.
 
*
Türkiye’nin silahlar betona gömülünceye kadar mücadele kararlılığına, silah bırakmada Abdullah Öcalan’ın karar mercii olduğu ısrarı sürdürülüyor.
Öcalan’a özgürlük verilmesi, Dolmabahçe Mutabakatı çerçevesinde Demokratik Özerkliğin tanınması  ve bir başka ülkenin gözetiminde müzakelerin sürmesi  şartı sürülüyor.
Öyle ya da diplomatik ilişkilerle Kürtlerin Demokratik Özerkliklerinin uluslararası meşruiyet getireceği umudu sürükleniyor.
 
*
Bu gelişmeler bir tarafa, Rusya ve Çin ABD’ye sundukları yeni tip bir ilişki modelinin ısrarlı takipçisidir. 
Bu modeli çatışmalardan uzak, karşılıklı saygı ve kazanca dayanan işbirliği oluşturuyor.
Teminen meşruiyeti ve güvenilirliği tartışılan BM Güvenlik Konseyinde, ulusal çıkarları için ayrıcalıklı pozisyonlarını dünya siyasetinin belirleyicisi yapan mevcut statükonun  değişmesi,
Bu suretle bugünün paylaşım kavgasının karşılıklı olarak “paylaşımın dengelenmesi”ne dönüştürülmesi talep ediliyor… 
 
*
Nitekim Rusya, yeni ilişki modelinin hayata geçirilmesi için Suriye’deki iç savaşa siyasal bir çözüm getirilmesi fırsatını değerlendiriyor ve radikal terör örgütleriyle mücadeleye katılmış bulunuyor…
 
*
Rusya, Suriye’nin kesinlikle “birleşik, laik ve demokratik” kalması esasında sürdürdüğü  bu mücadelenin kazanılması ardından düzenlenecek bir Konferans’da,
Suriye’de işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların,destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmelerini ve yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın alınmasını,
Elde edilecek sonucun BM merkezinde uluslararası hukukun üstünlüğüne işlenmesini ve yeni  ilişki modeli üzerinden yeni bir küresel statünün oluşturulmasını istiyor…
 
*
Ne ki ABD, bizzat kendi istihbaratının ve Türkiye’nin de eseri olan,
Doğu Akdeniz’e meşru olmayan yollardan giren  İŞİD, El Nusra gibi çok sayıda radikal terör örgütü üzerinden yürüttüğü faaliyetlere,
Suriye ve Irak’a karşı düzenlediği gizli askeri operasyonlara,
Suriye’nin Nasturiler,Kürtler, Sünni Araplar ve Dürziler,
Irak’ın Sünni Araplar, Şiiler ve Kürtler arasında bölünmesine Rusya’nın son vermek fikrinden ve fiillerinden rahatsızdır.
 
*
Bu noktada ABD stratejisini, II.Dünya Savaşı’ndan bu yana ulus devletin artık savaşmak yerine halkının esenliğini düşünmesi gereğinden kuruyor.
Ya da Ulus devletlerin bir yandan ulus-üstü örgütler oluştururken diğer yandan ulus-altı bölgesel kimlikleri tanımaya zorlanmalarını esas alıyor.
 
*
Mesela Avrupa’da AB, ulus devlet ve bölgeler olmak üzere 3 katman oluşundan hareketle,
“Sıradan bir İspanyol, Avrupalı’ya dönüşürken siyasal olarak ulusal kimliğini koruyor, aynı zamanda sosyal olarak Katolon olabiliyor” örneği veriliyor.
ABD bu iki eğilimin Rusya hükümetinin politikalarının sorgulanmasına yol açtığını ve Rusya Federasyonu’nun geleceği üzerinde belirleyici olduğunu düşünüyor…
 
Çünkü Rusya’nın hidrokarbon kaynaklarına bağımlı ekonomisinin ülkede eşit dağılmamış olması, bazı bölgeler zenginken diğerlerinin yoksul kalmasına neden olmuştur.
Dolayısıyla bölgelerin çoğu, kaynakların satışından elde edilen gelirin toplandığı merkezin mali desteğine muhtaçtır.
Bu görünümüyle Rusya hükümeti bir tür yoksullar komitesi görünümündedir.
Oysa Rusya Federasyonu’nun hayatta kalması için ulus devletinin ulus-üstü yapılarda birleşmesi  gerekiyor ve bu tablo Rusya’nın zayıf tarafını ele veriyor…
 
*
ABD, Kırım referandumun tekrarlanması halinde Asya’da bir çok toplumun Rusya’ya bağlanmasından endişe ediyor, Asya’da referandumla toprak anlaşmazlıkları yaşanması halinde bölgedeki müttefiklerini destekleyeceğinin sözünü de veriyor.
 
*
Ama bir taraftan da Türkiye, Suriye ve Irak Kürtleriyle edindiği deneyimi;
Sibirya Federal Bölgesinin federalleşme talebi,
Kuzey Kafkasya Çerkes topraklarında Kuban Halk Cumhuriyeti’nin Moskova merkezinden daha az bağımlı yönetim organları kurmak talebi, 
Dağıstan ve Hantı-Mansi Özerk Bölgesi’nde, Astrahan, Volgograd, Rostov, Başkurdistan’da sayısız etnik ve dinsel çatışmayı da Rusya’yı dağıtmak için  kullanmayı öngörüyor.
 
*
Dışişleri Bakanı F. Sinirlioğlu,” Kürdistan bölgesi, 1000 kilometreden daha uzun sınır boyunca teröristlere karşı savaşıyor ve bu mücadelede binlerce şehit vermiştir. Önümüzdeki günlerde askeri olarak harekete geçme planlarımız var” diyor!
 
6.11.2015
Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir